CEVAP
İster saygı edilmek için, ister hakaret edilmek için olsun, ister büyük olsun, ister minik olsun, ister insan ister hayvan resmi olsun, canlı resmi ve heykel yapmak haramdır, büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Canlı resmi yapana, kıyamette “Yaptığın resme can ver” diye azap olunur.) [Müslim]
(Dünyada [zaruretsiz] canlı resmi yapana, kıyamette bu resme can vermesi söylenerek azap edilir. Oysa o, o resme can veremez.) [Nesai]
(Canlı resmi meydana getiren, kıyamette en şiddetli azap görecektir.) [Buhari]
(Canlı resmi yaparak Allahü teâlânın yarattıklarına benzetmeye çalışanlar, kıyamette en şiddetli azaba uğrarlar.) [Buhari, Müslim]
(Ya Ali, putları, resimleri imha et.) [Müslim]
(Elinize geçen canlı resimlerini yırtıp, bozun.) [Müslim]
(Resim, cünüp ve köpek olan odaya rahmet melekleri girmez.) [Ebu Davud, Nesai, İbni Hibban]
(Köpek ve heykel bulunan odaya rahmet melekleri girmez.) [Müslim]
(Cebrail aleyhisselam “Biz, köpek ve fotoğraf olan odaya girmeyiz” dedi.) [Buhari, Taberani]
(Beni âlemlere rahmet olarak gönderen Allahü teâlâ, çalgıları, cahiliyet işlerini ve putları yok etmemi emretti.) [Ebu Nuaym]
([Zaruretsiz] canlı resmi yapanların yeri cehennemdir. Ahirette meydana getirilen resimlere can verilecek, o resmi yapanlara cehennemde azap edecektir.) [Buhari, Müslim]
Resulullah, canlı resmi yapanları lanetledi. [Buhari]
İsevi dinine Eflatun felsefesi ve Romalıların putperestliği karışarak, resimlerde, heykellerde, ilahlık sıfatları [Ebedi var olmak, her istediğini yapabilmek, öldürmek, diriltmek, şifa vermek, gaibleri bilmek vasfı] bulunduğuna inandılar. Bu şekilde olduklarına inanılan resimlere, heykellere put denir. Bunlar Allahü teâlâya ortak yapılmış olur. Bunlara saygı etmeye tapınmak denir. Tapınma işine de şirk denir.
İhtiyaçlar için fotoğraf caizdir
Üstü örtülü fotoğraf bulundurmak caizdir. Nüfus kağıdı, vesika, senetler ve başka lüzumlu gereksinimler için, fotoğraf çektirerek üst kısımları örtülü olarak saklamak caizdir.
İslam dini, insanlarla alay edilmesine ve canlılara tapılmasına ve gençlerin fuhşa sürüklenmesine, evlilerin baştan çıkarılmasına alet olan insan resimlerini, heykelleri haram etmiş, canlıların anatomik parçalarının ve bitkilerin ve her çeşit, fizik, kimya, astronomi, inşaat resimlerini helal etmiş, özgür bırakmıştır. İlimde, teknikte ihtiyaç duyulan resimlerin yapılmasını, bunlardan yarar elde etmeyi komut buyurmuştur. İslam dini, her şeyde olduğu şeklinde, resimleri de, yararlı ve zararı olan olmak suretiyle ikiye ayırmış, yararlı olanlarını komut, zararı olan olanlarını yasak etmiştir. (S.Ebediyye)
Resulullahın kabrinin resmi
Sual: Peygamberimizin kabri ve sandukası diye dağıtılan resimler, doğru mudur?
CEVAP
Hayır, doğru değildir. Peygamber efendimizin kabri, muhafaza için kapatılmıştır, fotoğrafının çekilmesi mümkün bile değildir. Sadece dıştan, ziyaret edilen yerden fotoğrafı çekilebilmektedir. Resulullahın kabri, sandukası yada türbesinin içi diye gösterilen resimler uydurmadır. Hazret-i Mevlana’nın, Konya’daki kabrinin eski bir fotoğrafı yada başka resimler, Peygamber efendimizin kabrinin resmi diye, art niyetli yada bilgisiz kimseler tarafınca dağıtılmaktadır.
Fotoğraf ve fotoğraf
Sual: Fotoğraf çekmekle fotoğraf yapmak ayrı mıdır?
CEVAP
Evet, farklıdır. Fotoğraf çekmek, aynadaki görüntüyü sabitleştirmek şeklinde olup, caizdir; fakat insan yada hayvan resmi çizmek, bir yoksulluk olmadıkça caiz olmaz.
Fotoğrafçılık
Sual: Fotoğrafçılık mesleği caiz midir?
CEVAP
El ile çizmediği için caizdir. Haram resimleri çekmek caiz olmaz.
Temsili fotoğraf
Sual: Peygamberlerin ve Eshab-ı kiramın, sözgelişi hazret-i Ömer’in, Hazret-i Ali’nin temsili resimlerini yapmak caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir.
Minyatür fotoğraf
Sual: Minyatür resmi de, fotoğraf hükmünde midir?
CEVAP
Evet.
Heykel ve fotoğraf yapmak
Sual: İslamiyet’ten önceki bazı hak dinlerde, canlı resmi ve heykel yapmak caiz miydi?
CEVAP
Evet, caizdi. Bir âyet-i kerime meali:
(Onlar Süleyman’a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar [geniş] leğenlerden, durağan(durgun) kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükreden azdır!) [Sebe 13]
Burada sözü geçen heykeller, peygamberlere ve âlimlere ilişik sûretlerdi. Peygamber efendimiz bu hususta, (Onlar, aralarından salih bir adam ölünce, kabri başlangıcında bir mescid bina ederler ve o mescidin içinde o sûretleri yaparlardı) buyurmuştur. Onların ibadetlerini hatırlayarak, daha fazlaca ibadete sarılsınlar diye bu şekilde yapıyorlardı. İşte bu husus, sûret yapmanın o dönemde mubah bulunduğunu göstermektedir. Muhammed aleyhisselamın diniyle bu, nesh edilmiş, canlı resmi ve heykel yapmak yasaklanmıştır. (Kurtubî tefsiri)
Resim yapmak
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, fotoğraf hakkında özetle diyor ki:
Zaruretsiz canlı varlıkların resimlerini yapmayı dinimiz yasaklamıştır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Âhirette en şiddetli azaba müstahak olanlar şunlardır:
1- Bir peygamberin katili,
2- Bir peygamberin öldürmüş olduğu,
3- Ana babasından birinin katili olanlar,
4- Canlı varlıkların suretini yapanlar,
5- İlminden faydalanılmayan âlimler.)
(Kıyamet gününde Cehennemden müthiş bir boyun uzar. Bu boyundaki başın her tarafa bakarak dehşet saçan iki gözü, oldukça duyarlı iki kulağı ve söylediği yıldırım şeklinde kelimelerle dinleyenleri şaşkına çevirecek bir de hitabı vardır. Şöyleki der: Ben şu üç derslik insana azapla görevliyim: 1- İnatçı cebbarlar, 2- Şirke girenler, 3- Resim yapanlar.)
(Resim yapanların yeri Cehennemdir. Orada, fotoğraf yapanın her yapmış olduğu fotoğraf için bir kişi yaratılarak kendisine işkence eder.)
(Kıyamette canlı resmi yapanlara, “yaptığınız resme can verin” denir ve azaba maruz bırakılırlar.)
(Rahmet melekleri, köpek yada fotoğraf bulunan odaya girmezler.)
(Canlı resmini çizene, o resme can verinceye kadar azap edilir.)
Izahat: Normal olarak bunun, yapmış olduğu resme can vermesi asla mümkün olmaz, azabı da ebedî olması gerekir. Burada ebedî demek, uzun müddet anlamına gelir. [Cezasını çektikten sonra Cennete girer.]
(Kıyamette, en şiddetli azaba uğrayacak olan, Tanrı’ın yaratma sıfatını öykünmek edendir. Cenab-ı Hak buyurur ki: “Benim yaratmam şeklinde yaratmaya teşebbüs eden kadar, zâlim, haddini bilmez kimse yoktur.”)
Izahat: (Hiçbir ressam, Cenab-ı Hakk’ın yaratıcılık sıfatını öykünmek maksadıyla fotoğraf yapmaz. Bu bakımdan bu hadis-i şerifin onlarla alâkası yoktur) denilemez. Zira hiçbir ressamın, Allahü teâlâ ile yaratmak yarışına kalkma ihtimali olmadığını Peygamberimiz de bilir. Sadece bu hareketi ne niyetle olursa olsun yaratmak şeklinde telâkki edilecek ve o derecede yaratmaya özenmiş sayılacaktır.
Ölü diri birinin resmine senelerce tapılsa, o fotoğraf bundan bir şey anlamaz. Suçluların resmini çizmek yada ileride kabahat işleyecekse resimlerini saklamak, yoksulluk olduğundan, (Zaruretler mahzurlu şeyleri mubah kılar) kaidesine bakılırsa, bunun günahı olmaz.
Zamanı şahsiyetlerin, yaptıkları üstün hizmetlerin hatırlanmasına vesile olacak resimlerin, heykellerin saygıyla anılması ve gelecek nesiller için teşvik örneği hâlinde bulunmasının yararlı olacağı iddiası doğru değildir. Dinimiz, bu tarz şeyleri fotoğraf yönünden başka, faydasız ve boş harcama olmaları yönüyle de yasaklar. Zira heykellerin yerine, o şeklinde yüksek zatların adına oran edilen bir ekip hayrat ve iyilikler yapılsa, hepimiz faydalanır. Üstelik sevabından da işaret edilen kimseler istifade etmekle gerek hatırlatma ve gerek saygı vazifesini yerine getirme maksatları daha ciddî, daha iktisadî bir surette hâsıl olur. Sonrasında ölülerden, dirilerden hiç kimseye zerre kadar faydası olmayan bu ruhsuz resimlerin, heykellerin, öğrenek alacak gözlere karşı hakikî bir faydası olmaz.
Hazret-i Ömer adına bir heykel dikilmemiş olması, onun şanlı icraatına zerre kadar bir eksiklik meydana getirmez. Resul-ü Ekrem efendimiz için bir heykel dikmek bir saygı değil, aksine son aşama edepsizliktir. İsa aleyhisselamın duvarlara konan resimlerine esef duymamak mümkün değil.
Hazret-i Ömer’in zamanında fethedilen beldelerden Kisra Sarayında maddî kıymet ve güzelliği cihetiyle bugün milyonlara, bir ihtimal milyarlara değişilebilen ziynetli bir halı ganimetler içinde ele geçirilmişti. Halife hazret-i Ömer’in direktifiyle o kıymetli halı, kesilip minik parçalar hâline getirilerek gazilere verilmiştir. Bu vakaya şaşkınlık edenler çıkabilir. Hâlbuki iyi düşünülünce Hazret-i Ömer’in bu meseledeki sonucu gene kendisine yakışan büyüklükten ileri gelir. Zira yeni bir dine haiz olan bir milletin başına, daha fazlaca hanımefendilere yaraşan bir harcama ve ziynet iptilâsını musallat etmemek için bu şekilde yapılması lüzumluydu. Dünyayı hiçe sayan Hazreti Ömer’e bakılırsa bu şekilde şeylerin asla önemi yoktur. Eğer bu şeklinde fazla ihtişamın bir hükümdar için faydası olsaydı Kisra devletine faydası olur, onu yıkılmaktan korurdu.
Doğa manzarası olan şahane tablolar bile, insanlığın direkt doğruya gerekseme duyduğu şeylerden sayılmaz. Fakat bu şeklinde güzel tablolara, bazı servet sahipleri milyonlar vermekten çekinmez. Hâlbuki bu parayla birçok yoksul sevindirilebilir.
Canlı varlıkların resmini yapmak ve bu tarz şeyleri evlerde bulundurmaktaki yasağın hikmetini putperestliği önlemek olarak düşünenler vardır. (Bugün bu resimlere, heykellere tapacak kadar şaşkın yoktur. Ya da ben asla resme tapmam) diyerek kendi kendine fetva veren bazı ukalâlar, akıl ve idrakten yoksundur. Bu, (İçkinin yasaklığının sebebi, sarhoşluk verdiği içindir. Ben sarhoş olmayacak kadar içiyorum) demeye benzer. Her hususta emre aynen uyan hizmetçi, sebep arayan, anlam veren hizmetçiden daha fazlaca makbul olur.
Fazlaca büyük bir âlimin en bilgisiz ve en ahmak bir uşağına karşı verdiği emirlerin, uşak tarafınca, (Bizim efendinin muradı şu şekilde olmalıdır, bu şekilde olmalıdır) tarzında verilecek manalara bakılırsa yapılması pek acayip yanlışlıklar doğurur. Hâlbuki Cenab-ı Hak yada Resul-i Ekrem ile bizim aramızdaki oran, misalde gösterilen oran ve mesafeye de benzetme edilemez. Onun için falan hükmün sebebi şudur diye yargı veremeyiz. İşte resmin yasaklığının sebebi de yukarıda söylediğimizden ibaret değildir. Başka nice hikmetleri vardır. Dinî hükümlerin gizli saklı hikmetlerini açıklamaya kalkmak bizim şeklinde âcizlerin işi değildir. Bu şekilde yüksek işlere karışmak haddini aşmak olur.
Resimli gazete ve poşet
Sual: S. Ebediyye’de, (Yükseğe fotoğraf asmak haram olduğu şeklinde, kutsal zatların resimlerini de yükseğe asmak haramdır) deniyor. Genel olarak babam, okumuş olduğu gazeteyi belden yukarı masanın üzerine koyar. Annem de, canlı resmi olan poşeti, askıya asar. Bu şekilde yapmaları haram mıdır?
CEVAP
Resim asmakla, poşeti asmak aynı değildir. Kutsal zatların resimleri yükseğe saygı için asılır. Gazete yada poşet, saygı için değil, ayakaltında dolaşıp durmasın diye kaldırılıyor. Poşeti asanların, gazeteyi yerden alıp yukarı koyanların haram işlediğini söylemek yanlış olur.
Resimler, yukarıda da olsa, yerde de olsa, oraya rahmet melekleri girmez. Namaz kılarken de, resimlerin üstünü kapatmalı. Zira canlı resmi, namaz kılanın başlangıcında, önünde, sağ ve sol hizasında, duvara çizilmiş yada beze, kâğıda yapılarak asılmış yada konmuşsa, namaz mekruh olur. Resim, namaz kılanın arkasındaki duvarlarda ve tavanda ise, mekruhluk hafifleşir. Canlı resmi, basılan, oturulan, dayanılan şeyde ise, namaz mekruh olmaz. Fakat bu şekilde odaya rahmet melekleri girmez. Bu bakımdan gazeteyi okuyunca, resimler görünmeyecek şekilde üstü kapatılmalı, açıkta fotoğraf bulundurmamalıdır.
Resim ödevi
Sual: Okul ödevi olarak canlı resimleri çizmek caiz oluyor mu? Bir de, tıp ilminde kullanmak suretiyle çizilen anatomi resimleri caiz midir?
CEVAP
Evet, bir yoksulluk yada gerekseme var ise, canlı resmi çizmek caiz olur.
İslam dini, insanlarla alay edilmesine, canlılara tapılmasına, gençlerin fuhşa sürüklenmesine, insanların baştan çıkarılmasına alet olan insan resimlerini, heykelleri haram etmiş, canlıların anatomik parçalarının, bitkilerin ve her çeşit, fizik, kimya, astronomi, inşaat resimlerini helâl etmiş, özgür bırakmıştır. İlimde, teknikte ihtiyaç duyulan resimlerin yapılmasını, bunlardan yarar elde etmeyi emretmiştir. İslam dini, her şeyde olduğu şeklinde, resimleri de, yararlı ve zararı olan olmak suretiyle ikiye ayırmış, yararlı olanlarını emretmiş, zararı olan olanlarını yasaklamıştır. (S. Ebediyye)