Sual: Yüzde yüz haramdan gelen bir para ile cami yaptırmanın yada hayır yapmanın dinimiz açısında bir mahzuru var mıdır?
Yanıt: Mevzu ile ilgili olarak İbni Âbidînde ve Kâdî-zâde Ahmed efendi, Birgivî vasıyyetnâmesi şerhinde diyor ki:
“Bir kimse, elindeki kati haram olan maldan sadaka verse, sevap umsa, alan fukara, haramdan bulunduğunu bilerek, verene Tanrı razı olsun dese, veren de yada başka bir kimse de amin dese, hepsi kâfir olur.” Ek olarak İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Haram olduğu malum belli mal ile cami yaptırmak ve başka hayır yaptırmak ve bunlara karşılık sevap beklemek de küfürdür.”
Haram yoldan gelen mülk olmaz
Sual: Bir kimse, haram yollardan para elde etse, bu tarz şeyleri nafaka için kullanabilir mi ve zekâtını vermesi gerekir mi?
Yanıt: Bir kimsenin tam mülkü demek; helal yoldan gelip, kullanımı mümkün ve helal olan öz malı anlamına gelir. Vakıf malı, kimsenin mülkü değildir. Bir kimsenin gasp, sirkat kısaca hırsızlık, rüşvet, kumar, alkollü içki satışının semeni kısaca karşılığı, bedeli ve fasit olarak satın almış olduğu mal benzer biçimde, haram malı kendi helal malı ile yada çeşitli kimselerden almış olduğu haram malları birbirleri ile karıştırmamış ise, bu haram mallar, o kimsenin mülkü olmaz. Kullanımı, nafaka yapması helal olmaz. Bunlarla cami ve başka hayırlar yapması imkansız. Bunların zekâtını vermesi farz olmaz. Şu demek oluyor ki, zekât nisabının hesabına katılmazlar. Sahipleri yada vârisleri belli ise, kendilerine geri vermesi farzdır. Belli değil ise, hepsini sadaka olarak fakirlere dağıtır ise de, sonrasında sahibi çıkıp, tazminini, ödemesini isterse, tazmin eder. Sahiplerini buluncaya kadar dayanamayıp bozulacak malı, kendi kullanıp, sonrasında tazmin etmesi, kısaca benzerini, aynı yoksa kıymetini ödemesi caiz olur.
Her insanın elindeki mal, onun mülküdür
Sual: Bir kimse, helal ve haram yoldan gelen parayı karıştırmış olsa, bu kimsenin verdiği alınır mı ve ikram etmiş olduğu yenir mi?
Yanıt: Her insanın elinde bulunan malı onun mülkü bilmelidir. Gasp, zulüm, rüşvet, hırsızlık, faiz, haraç ve hıyanet yollarından biri ile ve alkollü içki satarak ele geçmiş olduğu açıkça malum bir malı onun mülkü olmaz. Bunu ondan almak, kullanmak, yiyecek helal olmaz. Başka malları, mülkü kabul edilir. Onları verince almak haram olmaz. Haramdan toplamış olduğu malları, kendi helal malı ile ya da birbirleri ile karıştırsa, buna Mülk-i habîs denir. Bu habis karışımdan verince, haram bulunduğunu tanımadığı malı, parayı almak caiz olur. Bu sebeple, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerine bakılırsa, bu şekilde haramdan gelen ve emanet olarak alınan paraları kendi helal malı ile yada birbirleri ile karıştırıp da ayıramazsa, hepsi habis mülkü olur ve kendi helal malından sahiplerine tazmin etmesi, ödemesi lazım olur. Tazminden sonrasında, bu habis mülkünü kullanımı caiz olur. Fasid akit ile habis mülk olan malı kullanmak ise, asla caiz değildir.
Bir önceki yazımız olan Vekalet ve vekil olmak başlıklı makalemizde olmak, vekalet ve vekil hakkında bilgiler verilmektedir.