CEVAP
Öyleki bir şey yok. Dinimizde, ticarette ırk ve din ayrımı yoktur. Her milletten, her dinden insanlarla alışveriş yapmakta, hatta onların işinde çalışmakta sakınca yoktur.
Tarih süresince Müslüman ülkelerdeki gayrimüslimler, İslam devletinin himayesinde oldukça rahat idiler. Onların ne dinine karışılıyor, ne de yakarma etmelerine engel olunuyordu. İstedikleri sanat ve tecim ile serbestçe uğraşıyorlardı.
Dinimiz, bilimsel, sanatı, ticareti, ziraatı emretmiştir. Bir âyet-i kerime meali:
(Tanrı, alışverişi helal, faizi haram kıldı.) [Bekara 275]
Dâr-ül-harbde, bir müslümanın, kazanmak şartı ile, kumar, faiz ve sigorta yolu ile, para kazanmasının caiz olduğu, (Kuduri, Cevhere, Vikâye, Hindiyye, Mebsut, Dürr-ül-muhtâr, Redd-ül-muhtâr) benzer biçimde saygın eserlerde yazılıdır. Aynı husus Mecma’ul-enhür ve Dürer’de de, (Lâ ribâ beynel müslimi vel harbiyyi fi daril harbi = Dâr-ül-harbde, müslüman ile kâfir içinde faiz yoktur) hadis-i şerifi ile bildirilmektedir. Bundan dolayı, onların malını rızaları ile almak mubahtır. Fakat mallarına istila etmek, zorla almak caiz değildir.
Kilise tamirinde çalışmak da mekruh değildir. Zira, bu işin kendisi günah değildir. (Bezzaziyye)
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Ücretle kâfirin şarabını taşımak, domuz çobanlığı yapmak, kilise onarım etmek ve Hristiyan’a zünnar [papaz kuşağı] benzer biçimde sövgü alametlerini satmak imam-ı a’zama nazaran caizdir. (Redd-ül muhtar)
Eski hak dinlerde de kâfir ülkesinde çalışmak ve kâfire hizmet yasak değil idi. Dinimizde de yasak değildir. Şimdiki Müslümanların Avrupa’ya çalışmaya gitmesi benzer biçimde, Mekke müslümanları da Habeşistan’a hicret etmişler, orada gayrimüslimlerin işlerinde çalışmışlardı.
Yusuf aleyhisselam, Peygamber olması durumunda, kulların sıkıntıda bulunduğunu görüp, hükümet reisi kâfir iken, ona giderek vazife istedi. Böylece, insanlara hizmet etti. O halde, kullara hizmet edeceğini bilen ve bunu kendinden başka meydana getirecek kimsenin bulunmadığını gören, bu vazifeye bir zâlimin geçmesini önlemek ve Müslümanlara hizmet etmek için, kâfir olan âmirden bile vazife istemelidir.
Peygamber efendimiz vefat etmiş olduğu vakit, bir demir zırh ceketi, otuz kilo arpa için, bir Yahudi’de rehin bırakılmış bulunmuş oldu. Hazret-i Ali de vefat ederken, dünya malı olarak, geride Düldül adındaki, Resulullah efendimizden kalan katırı ile, Zülfikar adındaki kılıcı ve kutsal gömleği kalmıştı. Bunlar da, bir Yahudi’de rehin, şu demek oluyor ki ipotek idi.
Kâfirlerin yapmış olduğu malları, ürettiği gıdaları, elbiseleri kullanmakta yada onlarla tecim yapmakta bir sakınca yoktur. Başta Peygamber efendimiz olmak suretiyle, eshabı kiram ve 14 çağ süresince âlimiyle evliyasıyla tüm Müslümanlar kâfirlerle tecim yapmışlardır.
Bir önceki yazımız olan Maç tahmini mekruh mudur? başlıklı makalemizde mekruh, mudur ve tahmini hakkında bilgiler verilmektedir.