Sual: Hediyeleşmenin önemi nedir? Hediye edilen bir şeyi, armağan edilenin haberi olmadan geri almak yada izinsiz kullanmak caiz midir?
CEVAP
Hediye, verilen kimsenin olur, izinsiz kullanılmaz.
Birine armağan vermek, ona olan sevgiyi bildirmek olur. İki hadis-i şerif meali:
(Bir din kardeşinizi seviyorsanız, sevdiğinizi kendisine bildirin!) [Buhârî]
(Tanrı yolunda, biri din kardeşini sevilmiş olduğu vakit kendisine bildirsin, bu sebeple bu, ülfette daha kalıcı, sevgide sebat vericidir.) [İbni Ebi-d-Dünya]
Bunun için hediyeleşmek sünnettir. Külfete girmeden armağan vermeyi âdet edinmelidir! Birkaç hadis-i şerif:
(Hediyeleşin ki, muhabbetiniz [sevginiz] artsın!) [Taberanî]
(Hediye dostluğu artırır, kırgınlığı giderir.) [Ebu Nuaym]
(Hediye, Allahü teâlânın gönderilmiş olduğu güzel bir rızıktır. Kabul eden, Allahü teâlânın gönderdiğini kabul etmiş olur. Reddeden de Onun gönderdiğini reddetmiş olur.) [Ramuz]
(İstemeden verileni alın! O, Allahü teâlânın gönderilmiş olduğu rızıktır.) [Beyhekî]
(Hediye verene, siz de armağan verin! Eğer verecek bir şey bulamazsanız, onun için yakarış edin ki, armağan karşılıksız kalmasın!) [Nesaî]
Sual: Hediye hangi hallerde, caiz ve hangi hallerde caiz değildir?
CEVAP
Saygın kitaplarda diyor ki:
1- Hediye yada bağışlama [bağış], mevcut ve malum bir malı, birine karşılıksız temlik etmektir. Belli bir karşılık isteyerek vermek de caizdir. Sözgelişi, borcunu ödemesini koşul etmek caizdir.
2- Karşılık vermek şartı ile meydana getirilen armağan, karşılığı verilmedikçe sahih olmaz. Hediyenin ve karşılığının, ayrılmadan ilkin verilmeleri gerekir.
3- (Sen ölürsen benim, ben ölürsem senin olsun) diyerek evini birine vermek bâtıldır.
4- Ali, Veliye, (Yaşadığın müddetçe evim senin olsun) dese, Veli ölünce, ev, sahibine verilir.
5- (Al, sarf et) diye verilip, armağan olduğu söylenmeyen para, teslim edilince, ödünç verilmiş olur. (Al, giy) diyerek verilen elbise, armağan olur.
6- Hediye verilmeden ilkin, veren vazgeçebilir. Hediye verildikten sonrasında, sadece ikisinin rızası ile vazgeçilebilir.
7- Hâfız, pazarlık etmeden, Tanrı rızası için hatim yada mevlid okursa, kendisine verilen hediyeyi alması caiz olur. Azca diye itiraz ederse, almış olduğu haram olur.
8- Çocuğun armağan vermesi sahih değildir. Çocuğa verilen hediyenin sahih olması için, çocuğun, armağan edilen şeyi eline geçirmesi gerekir.
9- Fukara, zenginin verdiği sadakayı zengine armağan etse, zenginin alması caiz olur.
10- Biri, “Bu malı sana armağan ettim” dese, diğeri de alsa, armağan tamam olur.
11- Müşteri, malı teslim almadan başkasına armağan edebilir.
12- Hemen hemen ele geçirmeden ilkin, ikisinden biri ölse, armağan bâtıl olur.
13- İki kimse, ortak oldukları bir evi birine armağan etseler, caiz olur. Bir kimse, evini iki kişiye armağan etse, caiz olmaz. Zira, taksimi mümkün olan şeyi, hisse-i şayıalı olarak vermek caiz değildir.
14- Gelecek ay başlangıcında, şu malı sana armağan ettim demek sahih olmaz.
15- Ölünceye kadar nafakasını vermek ve kendine hizmet etmek şartı ile evini birine armağan ve teslim edince, hizmete başlarsa, evi geri alamaz.
Evini, ölünceye kadar içinde oturmak şartı ile satmak fâsid ise de, armağan etmek caizdir ve evi teslim ettikten sonrasında, geri alamaz. [Mecelle 855.]
16- Hediye verirken malın mevcut olması koşul, hazır olması koşul değildir.
17- Zorla alınan armağan sahih değildir. Sözgelişi bir kimse, hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana armağan etmezsen, babanın evine asla gidemezsin) dese, hanımı da, armağan etse, sahih olmaz. Zira kerhen, zor ile armağan vermek sahih olmaz.
18- Hediye, sadece ele geçince mülk olur. Satın alınan mal ise, ele geçmeden ilkin mülk olur.
19- Ölüm hastası, malının üçte birini, vârislerinden başkasına bağışlayabilir.
20- Alacağını borçlusuna bağışlayan, vazgeçemez. (Alacağım yok) diyince de, borç kalmaz.
21- Kazançları şüpheli olan, hediyeleşmeli ve ödünç alıp kullanmalıdır! Haramdan geldiği kati olarak bilinmedikçe, armağan gelen şeyler helaldir.
22- Doğacak yavrusu benim olmak şartı ile bu hayvanı sana armağan ettim demek caizdir. Yavrusu da armağan olur.
23- Mehir vermemek şartı ile nikah sahih olur. Fakat sonradan mehrini verir.
24- Müşterinin başkasına satmaması şartı ile bir mal satmak yada başkasına satmamak şartı ile satın almak sahih olup, bu şartların hepsi boştur, yapılmaz.
Hediyeyi geri istemek
Sual: Verilen hediyeyi geri istemek caiz midir?
CEVAP
Hediye, mevcut ve malum bir malı birine karşılıksız vermektir. Belli bir karşılık isteyerek vermek de caizdir. Zorunlu kalmadıkça hediyeyi geri istememelidir.
Fakire verilen hediyeyi geri almak caiz değildir; bu sebeple fakire verilen armağan sadaka olur. Sadakayı ise geri almak caiz değildir. Zengine verilen hediyeyi yoksulluk var ise geri istemek caizdir; fakat çirkindir; bu sebeple hadis-i şerifte, (Verdiği hediyesini geri isteyen, kustuğunu yalayan köpeğe benzer) buyuruldu. (Buhari)
Hediyeyi geri istemek kustuğunu yalamak gibiyse de, bir kimse, sebepli yada sebepsiz verdiği hediyeyi geri isteyebilir. Sadece şu yedi şeyden biri var ise, hediyesini geri alamaz:
1- Verilen hediyede kıymetini artıran fazlalık meydana gelmiş olması:
Hediye edilen bir kitabı alan kimse ciltletmişse, armağan edilen hayvan yavru yapmışsa, armağan edilen eve parke döşemek şeklinde kıymetini artırıcı bir şey ilave edilmişse, armağan edilen araziye bir şey ekilip dikilmişse, armağan edilen cekete astar şeklinde bir şey dikilmişse, şu demek oluyor ki verilen hediyenin kıymeti artmışsa, hediyeyi veren artık bunu isteyemez. Hediye edilen bıçak keskinleştirilse, armağan eden artık onu geri isteyemez. Hediye edilen elbise boyanmışsa, boya da elbisenin kıymetini yükseltmişse, artık bağıştan geri dönülemez. Eğer boyanan elbise kıymeti artırmamış yada eksilmemişse, o vakit bağış meydana getiren kişi, bunu geri isteyebilir. Hediye edilen koyun, bayramda kurban edilse, sonrasında hediyeyi veren hediyesinden vazgeçerse, kesilmiş hayvanı alabilir; fakat diğeri kurban borcundan kurtulmuş olur, şu demek oluyor ki onun kurbanı sahih olur.
2- İkisinden birinin ölmesi:
Hediyeyi veren yada alan ölmüşse, artık armağan geri istenemez. Veren ölmüşse, verenin varisleri isteyemez. Hediyeyi alan ölmüşse, varislerinden bu armağan istenemez.
3- Hediyenin karşılığı [ivaz] olduğu bildirilerek bir armağan vermek:
Senin armağan ettiğin şu kıymetli bisiklete karşılık olarak şu kurşun kalemi verdim denirse, bisikleti armağan veren artık hediyesini isteyemez. Kalemi veren de geri isteyemez. Eğer hediyene karşılık demeden verirse, kalemi veren de bisikleti veren de geri isteyebilir. Eğer, verilen hediyede, büyük bir kusur bulursa, onu geri vererek, ona karşılık verdiği bedeli geri alamaz. Sözgelişi bisikletin freni bozuksa, tekerlekleri yırtıksa bisikletini al, kalemimi ver diyemez.
4- Hediye edilen malın, alanın mülkünden çıkması:
Hediye edilen şey, satılmışsa, kaybolmuşsa yada başkasına armağan edilmişse, artık geri istenemez.
5- İkisi içinde nikâh bulunması:
Karı koca, birbirine verdiği hediyeyi geri isteyemez. Adam müslüman, hanım kitap ehli bir kâfir olsa, hatta boşansalar da, bağışından dönemez, verdiğini geri isteyemez. Bir adam, yabancı bir hanıma bir şey bağışladıktan sonrasında onunla evlense, bu durumda bağış meydana getiren, bağışından dönebilir; bu sebeple nikâh bağıştan sonrasında yapılmıştır. Bu durum, günümüzde oldukca görülüyor. Nişanlanıp, oğlan geline hediyeler takıyor. Nikâhtan ilkin yada sonrasında ayrılıyorlar. Kustuğunu yalamak şeklinde olsa da, oğlan, geline nikâhtan ilkin verdiği armağanları geri isteyebilir. Nikâhtan sonrasında verilenleri ise istemeye hakları yoktur.
6- Aralarında nikâhı sonsuz haram eden akrabalık bulunmak:
Usûl ve fürular şu demek oluyor ki baba, babanın babası ve daha yukarısı, ana, ananın anası ve daha yukarısı, evlatlar, torunlar ve daha aşağısı ile kardeşler, kardeş evlatları, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler, verilen armağanları geri isteyemezler. Bu şekilde akraba olan, ister Müslüman, isterse kâfir olsun eşittir.
7- Hediyenin değişip başkalaşması:
Hediye edilen buğdayın öğütülüp un haline gelmesi yada bulgur yapılması ya da ekmek yapılması, verilen sütün peynir yapılması, yağının çıkarılması halinde, artık verilen armağan geri istenemez.
Birine bin lira armağan edilse, sonrasında o kişiden bin lira ödünç istense, o kimse de bin lira armağan edene ödünç verse, ödünç alan kimse, aslına bakarsanız ben bu bin lirayı sana armağan etmiştim, vermiyorum diyemez.
Bir kimse, diğerinde bulunan alacağını bağışlarsa, ona bağışladığı şeyi geri isteyemez.
Bağışlanan şey satılsa, müşteri, onu bir kusurundan dolayı iade etse; ilkin bağış meydana getiren kişi, bu durumda bağışından dönemez.
Bağış meydana getiren bedeli teslim almış olduğu vakit, her ikisi de verdikleri şeye geri dönemezler. Kendine bağış meydana getirilen kişi, ister akraba olsun, ister yabancı olsun fark etmez.
Birine üç gün muhayyer [vazgeçebilme hakkına sahip] olmak şartıyla bir şey bağışlansa, bu bağış sahih olur; muhayyerlik ise batıl olur; bu sebeple armağan bağıştır ve bağışlayan için muhayyerlik olmaz.
[Yukarıdaki bilgilerin tamamı, İhtiyar, Redd-ül muhtar ve Hindiye’den alınmıştır.]
Bir kimse hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana armağan etmezsen, babanın evine asla gidemezsin) dese, hanımı da armağan etse, sahih olmaz; bu sebeple kerhen, zor ile armağan vermek sahih olmaz. Mehri kocasına armağan etmeyi şarta bağlamak, sözgelişi (Şu işi yaparsan mehrim sana helal olsun) demek sahih değildir. (Fetava-yı Bezzâziyye)
Alacağını borçlusuna yada başkasına bağışlayan, bundan vazgeçemez. Müşteri, malı teslim almadan başkasına bağışlama edebilir. Gelecek ay başlangıcında, şu malı sana bağışlama ettim demek sahih olmaz. Bir kimse, kendi borcunu eda etmek şartıyla birine bir şey bağışlama edince, borç ödenince, bağışlama lazım olur. Ödemezse, hibeden vazgeçebilir. Bağışlama ederken malın mevcut olması koşul, hazır olması koşul değildir. Düğünlerde getirilen hediyenin, kime getirilmiş olduğu belli değilse, memleketin âdetine bakılır. (Mecelle)
Adam, nişan için gönderdiğim şeyler mehir idi dese, hanım ise, hediyeydi dese, yenilen şeyler armağan olur. Başka şeyler, mehir olur. (S. Ebediyye)
Hediye kime verilmişse onun olur. Eve bırakılmışsa, ortaklaşa eşya adamın, hanıma ilişkin olanlar kadınındır. Düğünde gelen hediyeler de böyledir. Hanıma mahsus olan eşya kadınındır. Ortaklaşa eşya erkeğindir. Sözgelişi eşarp, bilezik, kolye şeklinde eşyalar kadının sayılır, kravat, tencere, tabak da adamın olur. Sünnet çocuğuna gelen hediyeler de böyledir. Sünnet düğününde bir eşarp gelmişse annesine ilişkin olur, kravat gelmişse babasına ilişkin olur. Oyuncak, ufak bisiklet şeklinde bir şey gelmişse çocuğun olur. Tencere, tencere getirilmişse babasının olur.
Sual: Salih olan adam ve kız çocuğa hediyeyi, eşit vermek gerekir mi?
CEVAP
Evet gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hediye verirken çocuklarınız içinde eşitliğe riayet edin!) [Taberani]
Fâsık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır!
Sual: Kâfirden armağan almak yada ona armağan vermek caiz midir?
CEVAP
İhtiyaç olunca caizdir. (Hadika)
Sual: Bankadaki paramı yada hisse senetlerimin miktarını söyleyip, “Baba, sana armağan ettim” demekle, ona armağan etmiş sayılır mıyım, onun mülkü olur mu?
CEVAP
F. Bezzâziyyede (Falancadaki alacağımı sana armağan ettim, ondan al demek caiz olur) buyuruluyor. Demek ki, armağan etmek caiz, fakat armağan ettim demekle, derhal onun mülkü olmaz. Kabzetmesi şu demek oluyor ki eline geçirmesi yada bankadaki hesabın, babanızın üstüne geçmesi gerekir. İbni Âbidin’de (Alacak, sadece borçluya armağan edilir. Başkasına armağan edebilmek için, kabz etmeye onu vekil etmesi gerekir) buyuruluyor. Vekil ettikten sonrasında, o da gidip bankadaki parayı kendi üstüne geçirirse, sadece o vakit onun mülkü olur.
Sual: Başkalarının yanında bana bir armağan verilse onlar da ortak olur mu şu demek oluyor ki yanımdakilere bu hediyeden verme mecburiyetim var mı?
CEVAP
Başkalarının yanında size bir armağan erişince, o hediyeyi oradakilere verme mecburiyeti yoktur. (Bir armağan erişince, orada olanlar armağana ortaktır) hadis-i şerifi, her armağan için olmadığı şeklinde, verme mecburiyetini de bildirmemektedir. Türkçede göz hakkı var derler. Yiyecek, içecek bir şey erişince, oradakilere vermek mürüvvet icabıdır. Bir kalem gelmişse, kalem kırılıp oradakilere bölme edilmez.
Sual: Uygun bir din kitabını bir arkadaşa armağan etmekle bir kilo baklava armağan etmek içinde fark var mıdır?
CEVAP
İkisi de oldukca sevaptır. Sadece kitap armağan etmek, sadaka-i cariye olduğundan, öldükten sonrasında da bunun sevabı devam eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümine, öğrenip yaymış olduğu ilmin sevabı, ölümünden sonrasında da devam eder.) [İbni Mace]
Sual: Halamın oğlu bizlere geliyor ve her türlü eşyalarımdan giyip gidiyor, kendininkileri bırakıyor. Benim bir şey demeyeceğimi biliyor fakat kimi zaman bazı eşyalar için kalbimden aman onun olsun geri istemem diye geçiriyorum. Sonradan onlara gidince hangisi için bu şekilde düşünmüştüm şaşırıyorum. Lisanen o eşya için al senin olsun demedikçe onun mülkü olur mu?
CEVAP
Para hariç, al kullan diye verilen şey armağan olur. Giyip gitmekle, kendi eşyasını bırakmakla giyindikleri ona armağan edilmiş olmaz. Kalbinden geçirmekle de olmaz. Sendeki eşyalarımı sana armağan ettim dersen hepsi armağan olur.
Zorla armağan alınmaz
Sual: Beyime şuraya gidelim desem yada şunu yapalım desem, mehrini bana armağan edersen, razı olurum diyor. Dil ile armağan etsem, kalben armağan etmesem, bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Hediyede söz geçerlidir. Şakadan bile armağan etseniz, armağan etmiş olmuş olursunuz. Sadece, tehditle, zorla armağan ettirmek geçerli olmaz. Doğrusu kerhen [istemeyerek, zorla] armağan etmeniz sahih olmaz. İleride mehrinizi isteyebilirsiniz. Zira fetva kitaplarında buyuruluyor ki:
(Kocası; hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana armağan etmezsen, babanın evine asla göndermem) dese, hanımı da, armağan etse, sahih olmaz. Zira kerhen, zor ile armağan vermek sahih olmaz. Mehri kocasına armağan etmeyi şarta bağlamak, sözgelişi şu işi yaparsan mehrim sana helal olsun demek de sahih değildir.) [Fetava-yı Bezzaziyye]
Hediye, alanın mülkü olur
Sual: Bir dost bana bir miktar İslam Ahlakı kitabı armağan etti. Bu tarz şeyleri tanıdıklarına verebilirsin, dağıtabilirsin dedi. Ben bu tarz şeyleri dağıtınca sanki sevabın hepsi armağan eden arkadaşa olacak, bizlere sevab olmayacak sanıyorum, bu düşüncem yanlış mı?
CEVAP
Oldukça yanlış. Bir şey bir hiç kimseye armağan edilince, artık o şey, o kimsenin kendi malı olur. Kendi malını istediği şeklinde kullanır, satabilir, armağan edebilir. Hatta yaksa bile, armağan verenin sevabı eksilmez. O da birilerine armağan ederse, o da sevab alır. Hediye alan da başkalarına armağan ederse, ona da sevab olur. Ötekilerin sevabından bir şey eksilmez.
Sözün geçerli olduğu bölgeler
Sual: Mecellenin ikinci maddesindeki, (Bir işten maksat her neyse, yargı de ona göredir) ifadesine nazaran, dinimizde söz değil de, devamlı niyet mi geçerlidir?
CEVAP
Mecelledeki o madde, (Ameller, niyetlere göredir) hadis-i şerifinin yargı halindeki ifadesidir. Dinimizde, niyetin geçerli olup sözün geçerli olmadığı bölgeler olduğu şeklinde, bir tek sözün geçerli olup niyetin geçerli olmadığı bölgeler de vardır. Sözgelişi, nikâhta, talakta, adakta, köle azadında, yeminde, alışverişte, hediyede ve günah işlemekte, niyet değil söylenilen söz geçerlidir. Birkaç örnek verelim:
1- Şakadan yada rol gereği, iki tanık yanında evlenen, hakkaten evlenmiş olur. Niyeti geçersizdir. Veya bir adam, şakayla yada eşini korkutmak niyetiyle, (Seni boşadım) dese, hanımı boş olur. İki hadis-i şerif meali:
(Şakadan da olsa nikâhlananın yada boşayanın, nikâhı da, boşaması da geçerli olur.) [Taberani]
(Üç şeyin esprisi da, ciddisi şeklinde sahihtir. Nikâh, talak, talaktan caymak.) [Tirmizi]
2- Adak yaparken asla niyet etmese de, söz içinde dilinden çıksa da, adağı geçerlidir; bu sebeple adakta şakadan yada rastgele söylemek, ciddi söylemek gibidir. Hatta (Bigün oruç tutmak nezrim olsun) diyeceği yerde, (Bir ay) diye ağzından çıksa bir ay oruç tutması gerekir. Söz geçerli, niyet geçersizdir.
3- Kâfir kız, (Benimle günah işlersen Müslüman olurum) dese, (Ameller niyete göredir) diye, iyi niyetle günah işlemek caiz olmaz. O işteki iyi niyeti geçersiz, günahı geçerlidir.
4- Alışverişten sonrasında alıcı yada satıcı, (Ben latife yapmıştım, bu alışverişten vazgeçtim) dese, söze saygınlık edilmez.
5- Alacağını borçlusuna armağan eden, (Şakadan söylemiştim) dese de hediyesinden vazgeçemez. Niyeti geçersiz, sözü geçerlidir.
Görüldüğü şeklinde, bazı durumlarda ağızdan çıkana bakılır, niyet geçersizdir. Mecellenin ikinci maddesi, burada bildirilen maddelere uygulanamaz.
Hediyede niyet
Sual: Bir kimse latife niyetiyle, bu evi sana verdim derse, karşıdaki de kabul ettim derse, icab ve kabul gerçekleşip, ev onun olur mu?
CEVAP
Evet, onun olur. Hediyede niyete değil, söze bakılır. (Evi sana verdim) ifadesi icabdır. Misafirin de, (Kabul ettim) demesi kabuldür. S. Ebediyye kitabında deniyor ki:
İcab, karşısındakinin anlayacağı bir lisanla, sattım, verdim, armağan ettim şeklinde, kabul de, aldım, aynen kabul ettim, razı oldum şeklinde mâzi, şu demek oluyor ki geçmiş zamanı bildirecek şekilde söylenmelidir. İcab ve kabulün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mâzi şeklinde olunca, niyet etmeleri lazım değildir. (Bey ve Şira bahsi)
Görüldüğü şeklinde niyeti geçerli değildir.
Göz hakkı
Sual: Bir şey yiyip içerken, yanımızda olanlara da, vermek gerekir mi?
CEVAP
Biri bir şey yiyip içerken, yanındakilere de vermesi iyi olur. Buna, göz hakkı denir. Vermesi koşul değildir, sadece yanımızda insanoğlu varken, (Siz de buyurun) dememek mürüvvete aykırıdır. Bunun için atalarımız, (Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar) demişlerdir. Ya onların yanında yememeli yada yeniyorsa, onlara da ikram etmelidir.
Sual: Bir dost, (Namazda giymek suretiyle bu çorabı sana armağan ettim) dedi. Ben o çorabı namazda giymesem, başka zamanlarda giysem haram olur mu?
CEVAP
Hayır, haram olmaz. Hediyesi sahihtir, şartı bâtıldır. O çorabı namazda asla giymeseniz de, hatta başkasına armağan etseniz de mahzuru olmaz. Doğrusu o mal artık sizindir, istediğiniz şeklinde kullanabilirsiniz.
Sual: Kimisi, (armağan, armağan edilmez) derken; kimisi de, (hediyeyi armağan etmek sünnet) diyor. Hangisi doğrudur?
CEVAP
Hediyeyi armağan etmek caizdir.
Sual: Birine parasız iş yaptırmak yada ondan armağan istemek uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir. Bir hadis-i şerifte, (İhtiyacını insanlara açan, ihtiyaçtan kurtulamaz. Tanrı’a arz ederse, ihtiyaçtan kurtulur) buyuruluyor. (Egemen)
Hediyeyi almak
Sual: Sürmek için ikram edilen esansı ve gülü almak gerekir mi?
CEVAP
Her hediyeyi almak gerekir. Hediye geri çevrilmez. Verilen koku ve gül, alınıp koklanmalı. Gülü koklayınca, salevat-ı şerife getirmeli, bu sebeple Resulullah efendimizin kutsal teri, gül şeklinde kokardı. Hadis-i şerifte, (Üç şey, bedeni besler: Güzel koku, yumuşak kumaştan dikilmiş elbise ve bal yiyecek) buyuruldu. (Şir’a)
Ortak meyve ağacı
Sual: Ortak bir ağacın meyvesinin yada ortak bir tarlanın mahsulünün bir kısmını birine armağan etmek caiz midir?
CEVAP
Ağaçtaki meyve ve tarladaki ekin şeklinde, taksimi mümkün olan malın parçası, sadece taksimden sonrasında armağan edilir.
Evi armağan etmek
Sual: Ben ölene kadar kendim oturmak şartıyla, evimi hanımıma yada çocuğuma armağan etmem caiz midir?
CEVAP
Evet, caiz olur.
Hediyeyi haram etmek
Sual: Bir hiç kimseye yiyecek armağan edilse, o da o hediyeyi yese, bir süre sonrasında, hediyeyi veren, ona herhangi bir sebeple darılıp, (Verdiğim şey sana haram olsun) dese, o yiyecek, armağan edilen hiç kimseye haram olur mu?
CEVAP
Hayır, haram olmaz. Hediyeyi veren geri isterse, hediyesi yenmiş yada hediyede değişim meydana gelmişse, geri vermesi gerekmez. Hediye mevcut olsa ve bir değişim de olmasa bile, verilen hediyeyi geri istemek çirkindir. Bir hadis-i şerif:
(Verdiği hediyeyi geri isteyen, kustuğunu yalayan köpek gibidir.) [Buhârî]
Tarladaki ağacı armağan etmek
Sual: Bir kimse, tarlasındaki ağacı armağan edebilir mi?
CEVAP
Hediye edemez. Ağaçtaki meyveyi armağan edebilir. İçinde yiyecek olan tabağı armağan edip de, (Bir tek tabağı armağan ediyorum, içindeki yemeğini armağan etmiyorum) demek caiz olmaz. Bunun aksini, şu demek oluyor ki tabakla yemeği verip, (Bir tek yemeği armağan ediyorum, tabağımı isterim) demek caizdir; bu sebeple yiyecek, tabaktan ayrılmayan bir parça değildir. Bunun şeklinde bu koyunu sana armağan ettim; fakat yünü benimdir denmez. Yünüyle armağan edilir. Tarladaki ağacı armağan etmek, bu kuralın dışındadır. Doğrusu tarladaki ağaç armağan edilemez; bu sebeple ağaç tarlaya bağlıdır. Tarlasız yaşayamaz. Sadece ağaç sökülüp verilebilir. Tarlaya bağlı olduğu sürece armağan edilemez.
Hediye edilen palto
Sual: Bir dost bana, (İmam ol, cemaatle namaz kılalım) diyerek paltosunu verdi. Palto da tam bana uygun geldi. (Paltoyu bana verdin mi, benim mi oldu?) diye sormuş oldum, (Evet, sana verdim) dedi. Namazdan sonrasında giderken, (Paltoyu çıkar!) dedi. Ben de, (Bana vermiştin) dedim. (Kriz dönemindeyiz, veremem) diyerek, zorla paltoyu aldı. Bu, gasp yerine geçmiyor mu?
CEVAP
İcap ve kabulün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mazi [geçmiş zaman] şeklinde olunca, niyet etmek gerekmez. (S. Ebediyye)
İcap ve kabul gerçekleştiğine nazaran, verdim derken, armağan etmeye niyet etmemiş olsa da, palto sizindir. Vermemesi uygun olmaz. Dinen fukara değilseniz ve hediyeyi geri istemeye engel olan öteki şartlar da yoksa, geri istemesi caiz ise de, hediyeyi geri istemek insanlığa yakışmadığı için, yiğitliği sizin yapmanız ve geri armağan ederek, onu zor durumdan kurtarmanız, en uygun olanıdır.
İyiliği haram etmek
Sual: Adam hanımına, (Sana verdiklerim, yedirip içirdiklerim haram olsun) derse, ihsanen yaptıkları haram olur deniyor. İhsanen yapılanlar niye haram oluyor ki? O vakit kimse, hiç kimseye iyilik etmez. Adamın hanımına yada oğluna, kızına ya da bir fakire verdiklerini, sonradan haram etme yetkisi var mıdır?
CEVAP
Hayır. Bir adam, hanımına ve mahremi olanlara iyilik etse, para verse, armağan verse, sonrasında bir şeye kızıp, (Bu tarz şeyleri sana haram ettim) dese, haram olmaz. Bu tarz şeyleri geri istemeye de hakkı olmaz. Fakire verilen hediyeyi geri almak da caiz değildir, bu sebeple fakire verilen armağan sadaka olur.
Karı koca, birbirine verdiği hediyeyi geri isteyemez. Adam Müslüman, hanım kitap ehli bir kâfir olsa, hatta boşansalar da bağışından dönemez, verdiğini geri isteyemez.
Usûl ve fürular şu demek oluyor ki baba, babanın babası ve daha yukarısı, ana, ananın anası ve daha yukarısı, evlat, torun ve daha aşağısı ile kardeş, kardeş evladı, amca, dayı, hala, teyze, verilen armağanları geri isteyemez. Bu şekilde akraba olan, ister Müslüman, isterse kâfir olsun eşittir. (S. Ebediyye)
Sadakanın hediyeden farkı nedir?
Sual: İslam Ahlakı kitabında, (İki şahıs, ortak oldukları, bölünebilen bir malı bir kişiye armağan edebilirse de, bir malı iki yada daha çok kişiye armağan etmek caiz olmaz. Fakat bir malı iki fakire sadaka vermek caizdir) deniyor. Sadakayla armağan arasındaki fark nedir?
CEVAP
Taksimi mümkünse, ayırıp parçalarını her birine ayrı ayrı vermeli. Sözgelişi kurban eti böyledir. Tartıp bölme edilir. Fakat bir koltuk, bir telefon, bir saat bölünemez, bu tarz şeyleri armağan etmek caiz olur.
Hediye ile sadaka içinde fark vardır. Hediye edilen şeyi geri istemek, kustuğunu yalamak şeklinde çirkinse de, gene caizdir, şu demek oluyor ki istenebilir, fakat verilen sadaka geri istenemez. Fakire armağan edilen mal sadaka olur.
Yardım kurumlarına armağan vermek sahih olmaz. Onlar hükmi şahıstır. O kurumun başkanına yada oradaki bir yetkiliye verilirse sahih olur.
Hediye istemek sünnet mi?
Sual: İşten çıkan bir işçi, patrona, (Hediye vermek sünnettir, bana 20-30 bin lira armağan verin!) dedi. Hediye istemek sünnet midir?
CEVAP
Sünnet olan hediyeleşmek, şu demek oluyor ki istemeden alıp vermektir. Hediye istemek ise dilenmek olur, haramdır. Zira bir günlük yiyeceği olanın, başkasından bir şey istemesi, şu demek oluyor ki dilenmesi haramdır.
Hediye sahih, koşul bâtıldır
Sual: Beyim, harçlık olarak para armağan ederken, (Bunu yalnız kendin harcayacaksın, başkalarına zırnık vermeyeceksin) diyor. Sadaka versem yada torunlarıma şeker alsam günah mı olur?
CEVAP
Günah olmaz. İstediğiniz yere harcayabilirsiniz. Verilen armağan sahihtir, ileri sürülen koşul bâtıldır, şu demek oluyor ki geçersizdir. (Fetava-i Hindiyye)
Sadece, hanım kocasının isteğini yerine getirmemiş olur. Bu da, uygun olmaz. Kendi paramız da olsa, evde geçimsizlik olmaması için, evin reisi olan adama sorarak harcamalıyız. Evimizdeki düzeni bozmamalıyız.
İstenmeden verilen hediyeyi almak
Sual: İstenmediği hâlde, herhangi bir kimsenin verdiği hediyeyi kabul etmenin dinimiz açısından hükmü nedir?
Yanıt: Herhangi bir kimse, kendi helal mülkü olan malından armağan verse, istenmeden verilen bu hediyeyi kabul etmek sünnettir.
(Hediyeleşiniz, birbirinize muhabbet ediniz!) hadîs-i şerifi, Künûz-üd-dekâıkta yazılıdır.
Mektûbât-ı Ma’sûmiyye kitabında deniyor ki:
“Peygamber efendimiz hazret-i Ömer’e armağan gönderdi. O da kabul etmeyip geri gönderdi. Peygamber efendimiz, hediyeyi geri göndermesinin sebebini sorar. O da;
–İnsan için hayırlı olan, kimseden bir şey almamaktır buyurdunuz diyince, Resûlullah efendimiz;
-İsteyip de almak için demiştim. İstemeden verilen şey, Allahü teâlânın gönderilmiş olduğu rızıktır. Onu alınız! buyurdu. Hazret-i Ömer de;
-Allahü teâlâya vallahi billahi ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden verileni alacağım dedi.
Hediye kabul etmenin tevekküle engel olmadığı, Makâmât-ı Mazheriyye kitabında uzun yazılıdır.
Sual: Bir kimse, bir başkasına “ömrün süresince evim senin olsun” diyince, o ev o kimsenin olur mu ve bu şekilde yapmak caiz midir?
Yanıt: Bu mevzuda İhtiyâr kitabında deniyor ki:
“Ömrî denilen bağışlama, armağan caizdir. Doğrusu, ömrün süresince evim senin olsun diyince, öldükten sonrasında ev, sahibine, sahibi ölmüş ise, vârislerine geri verilir. Rukbî denilen bağışlama, armağan ise, tarafeyne nazaran batıldır. Doğrusu, sen ölürsen benim olsun, ben ölürsem senin olsun diyerek evini birisine vermek batıldır. Her biri, ötekinin ölümünü beklediği için, rukbî denilmiştir. Mülk edinmeyi zarara talik etmek, bağlamak, sahih değildir. Bir hiç kimseye giyecek gönderilse, armağan olur. Kabz edince, hediyeyi alınca mülkü olur ve başkalarına da verebilir.”
Küçüklere armağan eşit mi verilmeli
Sual: Baba yada anne, bir şey armağan ederken, evlatları içinde eşit olarak mı dağıtmalıdırlar?
Yanıt: Bir kimsenin, salih olan kız ve adam çocuklarına armağan verirken, müsavi, eşit oranda vermesi efdaldir. Malının hepsini oğluna armağan etmesi caiz ise de günahtır. Hediye edilen bu şekilde bir mal, çocuğun mülkü olur ise de, hediyeyi veren babaya günah olduğu Hindiyyede bildirilmiştir. Bir kimsenin, salih yada ilim tahsilinde olan çocuklarına daha oldukca mal vermesi caizdir. Bu çocuklar, salih olmakta eşit ise, armağan edilen malı müsavi, eşit olarak dağıtmalıdır. Evlatları fasık, günahkar olanın, miras bırakmayıp, salihlere, hayrata vermesi efdaldir. Zira, günaha yardım etmemiş olur. Fasık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır.
Ölüm hastasının armağan etmesi
Sual: Ölüm hastası diye, hangi halde olana denir ve bu şekilde olan bir kimsenin, malını satması, armağan etmesi dinen uygun mudur?
Yanıt: Bu mevzuda Redd-ül-muhtârda buyuruluyor ki:
“İhtiyaçlarını temin etmek için sokağa çıkamayan hastaya, Ölüm hastası denir. Bir hastanın kimi zaman sancısı, ağrısı olsa, oldukca vakit sokağa da çıksa, buna Ölüm hastası denmez. Sıtma, verem, zafiyet böyledir. Bu şekilde hasta, tüm malını armağan etse, emanet, başkasınındır dese, caiz olur. Varislerinden birine bir şey satabilir ve armağan edebilir. Başka varislerin buna izin vermesine lüzum olmaz.”
Mirasının kendi arzusuna nazaran bölme edilmeyeceğini anlayan kimse, dilediğine, dilediği oranda armağan ederek, hepsini dağıtır.
Mecellenin 1596. maddesinde de şu şekilde deniyor:
“Zevcesinden, hanımından başka varisi olmayan, maraz-ı mevtinde, ölüm hastalığında iken tüm malını, zevcesine, hanımına vasiyet edebilir.”
Bir önceki yazımız olan Hayvanların ticareti başlıklı makalemizde hayvanlar ve ticareti hakkında bilgiler verilmektedir.