CEVAP
Bugün faizin, içkinin, zinanın haram bulunduğunu bilmeyen müslüman yoktur. Haramlar zaman içinde helal olmaz. Şu kadar var ki, (Zaruretler, haram olan bir şeyi mubah kılar), fakat fakirlik bitince haramlığı devam eder. Örneğin susuzluktan ölecek kimsenin, şaraptan başka içecek bir şey bulamazsa, ölmeyecek kadar şarap içmesi caiz olur. Daha çok içmesi caiz olmaz. Açlıktan ölecek kimsenin leş yemesi de böyledir.
Bu ve aynı durumlar haricinde faize helal denmez. Faiz hakkında Tergib’deki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Helak eden yedi şeyden biri faiz almaktır.) [Buhari]
(Yedi büyük günahtan biri faiz yemektir.) [Bezzar]
(Faiz alana da verene de nalet olsun!) [Müslim]
(Vücuduna dövme yapana, yaptırana, faiz alıp verene nalet olsun.) [Buhari]
(Allahü teâlâ, dört kimseyi Cennete koymaz: Bunlar, sürekli içki içen, faiz alan, yetim malı yiyen ve ana-babasına asi olandır.) [Hakim]
(Faiz 73 kısımdır. En aşağısı, kişinin anası ile zina etmesi gibidir.) [Hakim]
(Bir dirhem faiz alıp vermek otuz zinadan günahtır.) [Taberani]
(Hep faiz yiyen sonunda fakirliğe düşer.) [İbni Mace]
(Kıyamet yaklaştıkça, faiz, zina, ve içki çoğalır.) [Taberani]
Gayrimüslim diyarında
Faiz hakkında pek oldukca hadis-i şerif vardır. Kur’an-ı kerimde Bekara suresi 275. âyet-i kerimesinde, (Alışverişin helal, faizin haram) olduğu bildirilmektedir.
Ecnebi ülkelerde, müslümanların, gayrimüslimlere ödünç verip, onlardan faiz almalarının caiz olduğu Mülteka’da yazılıdır. Mecmaül enhür ve Dürer’deki hadis-i şerifte, gayrimüslim ülkelerde, müslümanların kâfirlerden faiz almalarının caiz olduğu bildirilmiştir. Bundan başka fakirlik haricinde faiz her yerde daima haramdır. (Cevhere)
Faiz yalnız İslam dininde değil, semavi dinlerin hepsinde haramdı. Fetava-i Hayriyyede buyuruluyor ki:
(Zimmi [gayrimüslim] zimmiye elli lira ödünç verip, faizi ile beraber ellibeş lira alsa, beş lirayı geri vermesi gerekir. Bundan dolayı, faiz her dinde haramdır.)
Faiz, ödünç vermekte, rehinde ve alışverişte olur. Fıkıh kitaplarında faizin yetmişten fazla çeşidinin olduğu bildirilmektedir. Bunun için alışveriş ve başka sözleşme meydana getirecek kimselerin, hangi hallerde faiz bulunduğunu iyice öğrenmesi gerekir. Bu detayları öğrenmek farz-ı ayndır. Bilmeyen kimse bilincinde olmadan faiz alıp verir, böylece büyük günaha girmiş olur. Haram bulunduğunu bilmediği için tevbe etmez.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Daha fazlasını ödemesi şartı ile ödünç vermek faizdir. Haram antak kalma ile ele geçen malın hepsi haram olur. Örneğin, 12 kile ödemesi şartı ile, on kile buğday ödünç verilse, 12 kilenin hepsi haram olur. Fazladan alınan 2 kilesi kul hakkı olduğundan, geri verilmesi gerekir. On kilesi de haram olduğundan fakire sadaka olarak verilir.
Bir teneke sütün içine konan bir bardak idrar sütün tamamını necis eder. Faizle ödünç verilen paranın, faizini, ana parasından ayırmak mümkün olmaz. Sütte olduğu şeklinde tamamı kirlenmiştir.
Sual: Almanya’da bazıları, (Avrupa İslam diyârı değildir, dâr-ül-harbdir) diye, bazı şeyler yapıyorlar. Kanunlara uymak, faiz almak, sigorta yaptırmak, sakal kesmek, Cuma kılmamak, haç takmak, yalan söylemek şeklinde şeyler caiz midir?
CEVAP
Dâr-ül-harbde de olsa, İslam bilgilerinin yaygın olduğu yerde, müslümanların çoğunun bilmiş olduğu şeyleri bilmemek, öğrenmemek özür olmaz, günah olur. Küfre sebep olan bir işi, bilerek yapmak sövgü olur. Beline, zünnar denilen papaz kuşağını bağlamak, haç takınmak ve küfre mahsus şey giymek de böyledir.
Kâfirlerin bayram günlerinde, o güne mahsus şeylerini, onlar şeklinde kullanmak da sövgü olur. Bu tarz şeyleri gülmece için, başkalarını güldürmek için, latife için kullanmak da küfre sebep olur. İtikadının doğru olması yarar vermez. Fakat bu tarz şeyleri harbde düşmana karşı, barışta zalime karşı, hile olarak kullanmak sövgü olmaz. Peygamber efendimiz, (Harb hiledir) buyurdu.
Yalan da üç yerde caizdir. Biri harbdedir. Din düşmanlarından korunmak yada müslümanları korumak için yalan caizdir. (Uyun-ül besair, Hadika)
Kâfir ülkede, müslümanların seçeceği imamın, Cuma kıldırması makbuldür. (Redd-ül Muhtar)
Ehl-i kitabın kesmiş olduğu hayvan, aksi durağan(durgun) olmadıkça, temiz kabul edilir. (Eşbah)
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Gayrimüslim ülkelerde, onların kanunlarına itaat etmek [karşı gelmemek] zarureti vardır. Mallarına, canlarına, ırzlarına hücum etmek asla caiz değildir.) [Redd-ül Muhtar kadılık bahsi]
Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
(Hükümet mubah bir işi yasak ederse, bu emre itaat vacip olur. Kendini tehlikeye atmak caiz olmaz.) [Hadika s.143]
Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
(Hükümetin emrettiği her mubahı yapmak millete vacip olur.) [Berika s.91]
Bu üç eserde de görüldüğü şeklinde, müslüman, dünyanın neresinde olursa olsun, ister müslüman ülkelerde, ister gayrimüslimlerin bulunmuş olduğu yerlerde, onların kanunlarına karşı gelmemeli, güzel ahlakı ile her insana örnek olmalıdır.
Müslümanların giysileri
Kâfirlere yada hanımefendilere benzemek için sakalı kazımak haramdır. (İbni Âbidin)
Sakal kazımak, ateşe tapanların âdetidir. Kâfirlere teşebbüh haramdır. (Bahr, Tahtavi)
Sakalı bir tutam uzatmak sünnettir. [Dâr-ül-harbde veya zulüm görmemek, nafakadan olmamak, emr-i maruf yapabilmek, müslümanlara ve İslamiyet’e hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz, hatta lazım olur. Özürsüz olarak kısaltmak ve kazımak mekruhtur. Sakal sünnetine önem vermeyen kâfir olur.] (Berika)
Dâr-ül-harbde, kâfirlerin mal, can ve ırzlarına hücum etmek haramdır. Kâfir hanımefendilerin başlarına, kollarına, bacaklarına bakmak haramdır. Kâfirin malını almak, kalbini kırmak, müslümanın malını almaktan daha büyük günahtır. Kâfirlerin haklarına dokunmamak, kimseyi dolandırmamak, müslümanlık icabıdır. Kâfirlerden de gasp, hırsızlık şeklinde gayrimeşru yol ile alınan şey, mülk-i habistir, kullanılması haramdır, sahibi bulunmazsa, fakirlere sadaka olarak vermek lazımdır. Hayvan hakkı, insan hakkından, kâfirin hakkı da, hayvan hakkından daha büyük günahtır. Başkasının malını ondan izinsiz alıp, kullanıp, zarar yapmadan yerine bırakmak da haramdır. (Hadika)
Gayrimüslim vatandaşlara da, dünya işleri için, dargın olmak caiz değildir. Onların da, güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek lazımdır.
Müslüman olsun, kâfir olsun, nerde olursa olsun, hiçbir insanoğlunun malına, canına ve ırzına, namusuna dokunmak caiz değildir. Kâfir turistler, muamelatta, müslümanların hak ve hürriyetlerine mâliktir. Kendi dinlerinin icaplarını yapmakta, ibadetlerini yapmakta serbesttirler. İslamiyet, kâfirlere de, bu hürriyeti vermiştir.
Müslüman, yabancıların kanunlarına karşı gelmemeli, kabahat işlememelidir.
Fitne çıkmasına sebep olmamalı, asla hiç kimseye zulüm, işkence yapmamalıdır.
Müslümanlığın güzel ahlakını, şerefini, her yerde her insana göstermeli, her milletin İslam dinine sevgili ve saygılı olmasına sebep olmalıdır. (İslam Ahlakı)
Kâfire ücret ile hizmet etmek mekruhtur. Fakat Dâr-ül-harbde caizdir. Kâfir ülkesinde, onların kanunlarına karşı gelmemek zarureti vardır. Hükümet mubahı da yasak etse, buna uymak vaciptir. Kendini tehlikeye atmak caiz olmaz. (Redd-ül Muhtar, Hadika, Berika)
Avrupa’da faiz meselesi
Dâr-ül-harbde, müslümanın, kâfirlere ödünç vererek, onlardan faiz almasının caiz olduğu tüm kitaplarda yazılıdır. Dâr-ül-harbde, gayrimüslimlerin mallarını faiz, kumar, fâsid bey’ ile almak helaldir. Bu yollarla müslümanın zarar etmesi ise, helal değildir. (Redd-ül Muhtar)
İmam-ı a’zam ve imam-ı Muhammed, (Dâr-ül-harbde, müslüman ile kâfir içinde faiz olmaz) buyurdu. (Mültekâ)
Dâr-ül-harbde, bir müslümanın, kazanmak şartı ile, kumar, faiz ve sigorta yolu ile, para kazanmasının caiz olduğu, (Kuduri, Cevhere, Vikâye, Hindiyye, Mebsut, Dürr-ül Muhtar, Redd-ül Muhtar) şeklinde saygın eserlerde yazılıdır. Aynı husus Mecma’ul-enhür ve Dürer’de de, (Lâ ribâ beynel müslimi vel harbiyyi fi daril harbi = Dâr-ül-harbde, müslüman ile kâfir içinde faiz yoktur) hadis-i şerifi ile bildirilmektedir. Bundan dolayı, onların malını rızaları ile almak mubahtır. Fakat, mallarına hücum etmek, zorla almak caiz değildir. Diyanet Ansiklopedisi’nin faiz maddesinde de bu şekilde yazmaktadır.
Dâr-ül-harbde, yalnız kâfirlerden faiz alan bir bankaya para yatıran bir müslümanın, bu paranın faizini alması helal olur. Bu bankadan ödünç para alıp faiz verenlerin hepsi müslüman ise, bankaya yatırılan paranın faizini almak haram olur.
Bankadan para alıp faiz verenler, müslüman ve harbi kâfir karışık ise, o bankadan alınan faiz ve hizmet karşılığı alınan maaş mekruh olur. Müslüman müşterisi oldukca ise, harama yakın, harbi kâfir müşterisi oldukca ise, helale yakın mekruh olur. Meşihat-i islamiyyenin çıkardığı Ceride-i ilmiye kitabının 55. sayısının 1744. sayfasında yazılı fetvada da, (Dâr-ül-harbde kâfir bankasına para yatırıp, bankadan faiz almak, şer’an helal olur) buyuruluyor.
Sigortacı ile Dâr-ül-harbde sözleşme yapmak ve vereceği paraları almak helal olur. (İbni Âbidin)
Diyanet Ansiklopedisi’nde ise şu şekilde diyor:
Ebu Hanife ve imam-ı Muhammed’e bakılırsa dâr-ül-harbde müslümanla harbi içinde faiz muamelesi caizdir. Aynı şekilde Hanefi mezhebine bakılırsa, fâsid kabul edilen alışveriş ve ticari muameleler, bahse girmek ve kumar oynamak da caizdir. Sadece müslümanın bu işlemlerden kazançlı çıkması şarttır. (Faiz maddesi s.121)
Bu vesikalardan da anlaşıldığı şeklinde, faiz almak caiz olan yerlerde, banka reklamı yapmak da caizdir. Üstelik bankalar, yalnız faizli işlem yapmaz, fabrikalara, şirketlere paydaş olmak, bina yapmış olup satmak, alacaklıların senedini öğrenim etmek, para havalesi yapmak şeklinde birçok faizsiz işlem de yapar. Bu şekilde kazancı haram-helal karışık bir kimsenin verdiği hediyeyi almak, onunla alışveriş ve kira işlemleri yapmak caiz olur. (Hadika)
Dâr-ül-harbde, kazanmak şartı ile bahse girmek, doğrusu bir nevi kumar oynamak da caizdir. Rum suresinde, (Rumlar, en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Oysa onlar, bu yenilgilerinden sonrasında birkaç yıl içinde galip geleceklerdir) buyurulmaktadır.
Müşriklere bakılırsa ise, bu, inanılacak şey değildi. Oysa Allahü teâlânın vaadi kesinlikle gerçekleşecekti. Hazret-i Ebu Bekir, sure-i celilenin inişinden sonrasında, müşriklere, (Bu yengi, sizi sevindirmesin. Birkaç yıl sonrasında Roma, Farsa kesinlikle galip gelecektir) demişti. Müşrikler, (Bu birkaç yıl ne kadar süre?) diye sordular. Üç yıl diye yanıt verdi. Übeyy ibni Halef, (Yalan) diyerek, on deveye Hazret-i Ebu Bekir ile bahse tutuştu. Hazret-i Ebu Bekir, durumu Resul-i ekreme haber verdikleri süre, Peygamber efendimiz, (Birkaç yıl, 3-9 yıl arası anlama gelir. Deve adedini çoğalt ve müddeti de uzat) buyurdu.
Hazret-i Ebu Bekir, Übeyy’i arayıp buldu. Übeyy, (Ne o, pişman mı oldun?) dedi. Hazret-i Ebu Bekir, (Hayır pişman olmadım. Seninle bahsi artıralım. Yüz deve yapalım. Müddeti de dokuz yıla çıkaralım) dedi. Übeyy, durumdan oldukca emindi. Romalıların hiçbir zaman, tekrardan cenk edebileceklerine olasılık vermediği için, (Peki yüz deve, dokuz yıl olsun) dedi.
Dokuz yıl sonrasında, Bedir’de Müslümanlar, müşriklere Allahü teâlânın yardımı ile galip geldikleri sırada, Romalılar da Farslılarla, yine giriştikleri savaştan muzaffer olarak çıkmışlardı. Hazret-i Ebu Bekir bahsi kazanmıştı. Fakat develerini bizzat Übeyy’den isteyemedi. Übeyy, Uhud’da yaralanmış ve Mekke’ye dönüşünde ölmüştü. Develeri Übeyy’in vârislerinden aldı. Bu durum müşrikleri iyiden iyiye düşündürdü. İçlerinden birçoğu, müslümanlığı kabul etti. Böylece Kur’an-ı kerimin bir mucizesi daha meydana çıktı. (Medarik,Tibyan)
Mekke-i mükerreme, o süre İslam ülkesi olmadığı ve Hazret-i Ebu Bekir’in kazanması güvence olduğundan bu bahis işi caiz görülmüştü. Bunun için İmam-ı a’zâm ile İmam-ı Muhammed’e bakılırsa, ribâ ve kumar şeklinde şeylere ilişik fâsid akidler, dâr-ül-harbde, müslümanlar ile kâfirler içinde caizdir, yapılabilir. (Mülteka)
Dâr-ül-harbde, kazanmak şartı ile bahse girmenin caiz bulunduğunu gösteren bir örnek daha verelim:
Meşhur bir pehlivan olan Rükâne, koyunlarının üçte birini bahse koyarak Peygamber efendimize güreş teklifinde bulunmuş oldu. Resulullah efendimiz, onlarca kere Rükâne’yi yenip koyunların tamamını aldı. Sonrasında da kayra ederek hepsini iade etti. Rükâne müslüman oldu. (Mebsut, Mevahib-i ledünniyye, Şevahid-ün-nübüvve)
Sual: Kuyumcu dükkanım var. Bildiğiniz gibi altın alıp satıyoruz. Neye dikkat etmem lazım?
CEVAP
Sarrafların ve bunlardan alışveriş yapanların bilmesi ihtiyaç duyulan hususlardan bazıları şunlardır:
1- Altın, altın ile değiştirilirken, birinin ağırlığı birazcık fazla olursa haram olur. Örneğin 7.2 gram ağırlığındaki Reşat altını verip bunun yerine 7 yada 8 gram bilezik almak, faiz olur haram olur. Ağırlıklarının eşit olması lazımdır.
2- Altını altına satarken, ağırlıkları aynı olsa bile biri veresiye olursa gene haram olur. Örneğin kuyumcuya, bir Hamit lira verilip yerine bir tane Elgazi istenilse, kuyumcu da, şimdi Elgazi yok, yarın vereyim dese haram olur.
3- Altında ayar farkı nazarı itibara alınmaz. Örneğin on gram 24 ayar altın ile on gram 14 ayar altın değişirse, iki taraftan biri, fazla bir şey alırsa, haram olur.
4- Hurda altın, işlenmiş altın, antika altın, birbiri ile değişirken eşit ağırlıkta olması lazımdır. Örneğin Hamit verip de yerine Reşat alınırken ek olarak bir şey almak haramdır.
Yukarıda bildirilen haramlara düşmemek için şunları yapmalıdır:
a- Hurda altın getirip yerine işlenmiş altın almak isteyen, ilkin hurda altınlarını kağıt para ile satar. İşlenmiş altınları da kağıt para karşılığı satın alırsa asla mahzuru olmaz.
b- Altını, altın karşılığı değil de, kağıt para yada başka mal karşılığı veresiye satmakta da asla sakınca yoktur. Örneğin kuyumcudan bir Reşat altın veresiye bir ton oduna satılabilir. Altın ve gümüş olmayan madeni yada kağıt paralarla da veresiye satmak caizdir.
c- Altını yada herhangi bir malı veresiye pahalı satmak caizdir. (Dürer, Hindiyye, Erba’in-i Selmâni)
Faizli alışverişler
1- 5 gr 14 ayar ile 5 gr 24 ayar altını değişmek caizdir. Biri fazla ise yada veresiye ise faiz olur. Hadis-i şerifte, (Altın altına, gümüş gümüşe, hurma hurmaya, buğday buğdaya, tuz tuza, arpa arpaya misli misline satılırken, biri fazla olursa faiz olur. İkisi de peşin olmak şartı ile, altını gümüşle [veya başka şey ile] fazla yada noksan fiyatla, alınıp satılabilir) buyuruldu. (Tirmizi)
2- Hurda altın, oldukca kıymetli antika bir altınla bile değiştirilirken eşit ağırlıkta olmalıdır. Antikadır, kıymeti yüksektir diye fazla altın almak faiz olur. Faiz olmaması için, antika altının yanına örneğin bir de kalem konursa, bu kalemle beraber antika altına oldukça yüksek fiyat istenebilir. Diyelim ki 7 gr antika altın için, yanında başka mal da olduğundan dolayı, bir kilo işlenmiş altın istemek caiz olur.
3- Hurda altın yerine işlenmiş altın almak isteyen, hurda altınlar ile işlenmiş altınların fiyatı hesap edilir. Diyelim hurda altın 80, işlenmiş altın da 100 TL tuttu ise, 20 TL fark istenir. Yada hurda altın oldukca olup 100, işlenmiş altın da 80 TL tutmuş ise, 20 TL fark verilir.
4- Altını, kağıt para yada başka mal karşılığı veresiye oldukca pahalı satmak caizdir.
5- Bir teneke kaliteli buğdayı, bir teneke kalitesiz buğdayla değişmek caizdir. Biri fazla olursa faiz olur.
5 teneke kalitesiz buğday verip, 4 teneke kaliteli buğday almak faiz olur. 4 teneke buğdayın yanına başka tür bir mal örneğin bir kalem yada bir kitap konur, bununla beraber satılırsa caiz olur.
6- Bir şey kendi eşeysel ile, [mesela arpa arpaya, altın altına] veresiye satılınca faiz olur.
7- Ortak bir malı, ölçmeden yada tartmadan paylaşmak faiz olur. [Mesela kurban etini tartmadan bölüşmek faiz olur. 4 hisseye birer ayak, bir hisseye baş, ötekine de deri konursa faiz olmaz.]
8- Bir malı, örneğin 2 ay sonrasında teslim etmek suretiyle sattıktan sonrasında, noksan olarak, daha ilkin vermek faiz olur. [Çek, senet kırdırmak da faiz olur. Vadesi gelmemiş borcu birkaç ay önce öderken eksik ödemek faiz olur. Faiz olmaması için hepsi ödenir. Sonra alıcı fazlasını borçluya hediye eder.]
9- İki şahıs, birer çuval buğdayı, ölçmeden, karıştırıp un yaptırdıktan sonrasında, ikiye bölüşseler faiz olur.
10- İki kişinin ortak bir ineği olsa, sütünü bigün biri, bigün diğeri alsa faiz olur. Her günkü sütü eşit bölüşmek gerekir. [Bunun gibi iki kişinin kirada bir evi olsa, kirasını bir ay biri, bir ay öteki alsa caiz olmaz. Her ay alınan parayı ikiye taksim etmek gerekir. Altın günü, dolar günü, TL günü veya başka bir mal günü yapıp, her seferinde birine altın, Dolar, TL veya başka mal vermek caiz olmaz.]
11- İki şahıs, otomobillerini, her biri kullanmak suretiyle, belirli bir süre için değişseler faiz olur.
12- Bir şeyi ucuz satın almak yada ona pahalı satmak şartı ile ödünç vermek faiz olur.
13- Bir şeyi, aldatmak suretiyle pahalı satmak yada ucuz almak da faiz olur. Aldatmadan pahalı satmak yada ucuza almak caizdir.
[Bu maddeler, (Erbain-i Selmani) kitabından alınmıştır.]
Faiz oldukca büyük günahtır. Sadece faizden bahseden oldukca kimse, faizin ne işe yaradığını bilmiyor. Bir tek faizin bir iki türünü biliyor. Oysa faiz çeşidi çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Faiz yetmiş üç çeşittir.) [Hakim]
(Faiz, genel olarak veresiyede olur.) [Müslim]
(Bir süre gelecek, insanoğlu, helali haramı düşünmeyecek, yalnız paranın gelmesini düşüneceklerdir.) [R.Nasıhin]
Ödünçte bile faizin bulunduğunu oldukca kimse bilmez. Örneğin iki ay sonrasında vermek suretiyle bir lira ödünç almak faiz olur. Hamza Efendinin Bey ve Şir’a risalesinin şerhinde, (Ödünç verirken süre atama etmek faiz olur) buyuruluyor.
Faizden kurtulmak için alışveriş bilgisini iyi öğrenmek gerekir. Alışveriş detayları, toplu halde Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında vardır.
Sual: Evimi bir arkadaşa verdim. Bana ödünç 100 bin lira verdi. Ben de dedim ki, (Evimden kira almıyorum, sen de parandan faiz alma. Paran bende kaç yıl durursa, o denli yıl evde kirasız otur) dedim. Doğrusu para faizsiz, ev kirasız oluyor. Dinimizce bir sakıncası var mı?
CEVAP
Evet. Açıkça faizdir. Evde paranın faizi karşılığı oturmaktadır. Peygamber efendimiz, (Çıkar getiren ödünç faizdir) buyuruyor. Size verdiği ödünç karşılığı evde oturuyor. Dost size ödünç vermeseydi, kirasız otur der miydiniz? Deseniz bile, bu şekilde bir antak kalma faizdir. Faiz ise oldukca büyük günahtır.
Sual: Faiz helal, riba haramdır diyorlar doğrusu nedir?
CEVAP
Faiz ile riba aynıdır. Faiz yedi büyük günahtan biridir. (Buhari)
Kur’an-ı kerimde de faizin haram olduğu bildirilmiştir. (Bekara 275-279)
Faizin haram bulunduğunu bildiren birçok hadis-i şeriflerden biri şu şekilde:
(Miraç gecesi, karınları ev şeklinde, içleri yılan dolu insanoğlu gördüm. Bunların kim bulunduğunu Cebrail aleyhisselama sormuş oldum. Faiz yiyenler bulunduğunu bildirdi.) [İbni Mace]
Her gereksinim fakirlik değildir
Mecelle’de diyor ki:
Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Doğrusu yasak olan şeylerin, fakirlik devam etmiş olduğu müddetçe yasaklığı kalkar. (Madde 21)
Bazı kimseler, Mecelle’nin bu maddesini gerekçe gösterip, (Her gereksinim zarurettir. Fakirlik karşısında da haramlar mubah olur) diyerek haramları mubah şeklinde işliyorlar. Fakirlik nedir, ne değildir?
Fakirlik: Kendinin yada nafakasını vermesi gerekenlerin, aç, susuz, çıplak yada sokakta kalmış olarak hasta olması anlama gelir. (Eşbah)
Fakirlik, zor ile, başka şey halletmeye olanak olmadığı hallerde olur. (Kamus tercümesi)
Görüldüğü şeklinde, insanı bir şey halletmeye zorlayan, insanoğlunun elinde olmayan semavi sebebe fakirlik denir. Kısacası, dinimizin emrettiği yada yasakladığı bir işte, başka bir şey yapamama mecburiyeti zarurettir.
Zarureti birkaç örnek ile açıklayalım:
Bir günlük yiyeceği olanın dilenmesi haramdır. Çalışmaktan aciz olup açlıktan ölecek kimse, ödünç arar. Ödünç veren eğer olmazsa dilenir. Dilendiği halde, kimse bir şey vermezse, leş yiyebilir.
24 saat yiyecek yemeyen kimse açtır. Bu açlığı ihtiyaçtır. Bundan dolayı ölecek bir durum yoktur. Bu şekilde bir kimsenin leş yemesi haram olur. Burada görüldüğü şeklinde, fakirlik, tüm kapıların kapanması halinde yapılacak son çaredir.
Kullanılmadığı süre helake sebep olan yasak şeyi kullanmak fakirlik olur. Kullanılmaması sıkıntıya, meşakkate sebep olursa, gereksinim denir. Örneğin günlerce aç kalıp yiyecek bir şey bulamayanın ölmeyecek kadar leş yemesi zarurettir. (Uyun-ül-Besair s.119)
Ölmeyecek kadar yiyecek fakirlik; fakat doyuncaya kadar yiyecek fakirlik değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(İhtiyaç başka, fakirlik başkadır. Fakirlik halinde caiz olan şey, gereksinim olunca caiz olmaz. (İhtiyacı olana faiz haram olmaz) demek, Kur’an-ı kerimin emrini değişiklik yapmak olur. Maide suresinin 3. âyet-i kerimesinde (femenidturra fi mahmasatin) buyuruluyor.
[Mahmasa, açlıktan ölme hâlidir. Muztar, sıkışık, fakirlik halinde olan çaresizliktir.]
Âyet-i kerimenin meali, (Ölüme sebep olan sıkışık hâle düşen) demek olur.
Bu âyet-i kerime, fakirlik halinde haramdan affolunacak özrü beyan buyurmaktadır. Faiz ile ödünç almak için her gereksinim özür olsaydı, faizin haram edilmesinin sebebi kalmazdı. Bundan dolayı faiz ödemeyi sadece gereksinim duyan kabul eder. İhtiyacı olmayan, açıktan para vermek istemez. Allahü teâlânın bu yasak emri, yersiz gereksiz olurdu. Allahü teâlânın kitabına bu şekilde kara çalma edilemez. Helale haram, harama helal diyen kâfir olur. Her gereksinim fakirlik sayılırsa, faizin haram olacağı yer kalmaz. Faizin haram edilmesi, abes, gereksiz bir buyruk olur. Hatta oruç kefaretini, yemin kefaretini ödemek niyetiyle, fakirleri doyurmak için faiz almak da caiz değildir.) [Müjdeci Mektublar 202]
Öldürmek için tabanca çekene karşı kendini korumak, meşru savunma olur. (Mecelle şerhi)
Saldırıya uğrayanın, kendisini korumak için, meşru savunmaya geçip, saldırganı zararsız hâle getirmesi caizdir. Sadece bir kimse, sırf korkutmak için (seni öldürürüm) derse, derhal onu öldürmeye kalkması caiz olmaz.
Kişiye ve yere bakılırsa değişik hükümler
Sual: Fıkıh kitaplarından habersiz biri, (Dinin hükümleri, ibadetler ve haram ve helaller kişiye yada bölgeye bakılırsa değişmez. Bir şey haram ise her yerde ve her insana haram, helal ise, her yerde, her insana helaldir) diyor. Bunların istisnası olmaz mı, herkesi aynı kalıba sokmak doğru mu?
CEVAP
Elbet her hükmün istisnaları olur. Birkaç örnek verelim:
1- İslam’ın farzı zengine beş iken fakire dört yada üçtür. Zekât vermek fakire farz değildir. Gücü yetmezse hacca gitmesi farz değildir. Abdestin farzı sağlam insana dört iken, ayakları olmayana üçtür.
2- Namaz ve orucun hükümleri, ekvatordakiler ve kutuplardakiler için aynı değildir. Ekvatorda gündüz oruç tutulur, gece yiyip içilir. Fakat kutuplarda gündüz kimi zaman 6 ay bile gündüz olur. Altı ay insan aç durması imkansız. Namaz vakitleri de güneşe bakılırsa atama edilmez.
3- Sağlam bir insanoğlunun kıldığı namaz ile hasta, sakat olanın kıldığı namaz aynı olmaz. Ayakta durmak farz iken, ayakta duramayan oturarak kılar, oturarak da kılamayan yatarak kılar.
4- Yıkanınca hastalanacak kimse, gusletmek yerine teyemmüm eder.
5- Yolcuya, hanıma, hastaya, esire, hapiste olana cuma namazı farz olmaz.
6- Ağzına, burnuna un tozu girenin orucu bozulur. Fakat un işinde çalışanın bundan sakınması zor olacağı için orucu bozulmaz.
7- Muharebede vatanını ve dinini muhafaza için düşman askerini öldürmek caiz iken, barışta kâfirin kalbini kırmak bile büyük günahtır.
8- Bahse girmek, kumar oynamak haram iken, gayrimüslim diyarında %100 kazanmak şartı ile oynamak caizdir. Nitekim Mekke hemen hemen İslam ülkesi değil iken, Hazret-i Ebu Bekir, Resulullah efendimizin emrine uyarak Übeyy ibni Halef ile bahse girmiş ve bahse konan yüz deveyi almıştır.
9- Domuz ticareti şiddetli haramken, gayrimüslim turistlere öldürülen birkaç yırtıcı domuzu satmak caizdir.
10- Faiz alıp vermek büyük günahtır. Fakat faiz almanın gayrimüslim ülkelerde caiz olduğu Dürr-ül Muhtar, Redd-ül Muhtar, Mülteka, Mecmaul-enhür, Dürer ve Gurer, Kuduri, Cevhere, Vikaye, Fetavayı Hindiyye, Fethul-kadir, Ceride-i ilmiyye şeklinde birçok fıkıh kitabında yazılıdır. Mecmaul-enhür ve Dürer’deki (La riba beynel müslimi vel harbiyyi fi daril harbi = Dar-ül-harbde, Müslüman ile kâfir içinde faiz yoktur) hadis-i şerifini bilmeyenlere ne vesika gösterilse faydasızdır.
Katılım bankaları
Sual: Katılım bankalarıyla öteki bankaların emekleri aynıdır. Zerre kadar fark yoktur. Katılım bankaları, kâr ortaklığı adı altında kâr oranı veriyorlar. Öteki bankalar da, buna kâr demiyor, faiz diyorlar. Bir tek isim farkıyla, biri caiz, diğeri haram olur mu?
CEVAP
Mühim olan sözleşmedir, emek verme tarzlarının aynı olması bir şeyi değiştirmez. Örneğin, bir adamın yabancı bir hanımla ücretli yada parasız birlikte olması zina olur, fakat iki tanık yanında nikâh yaparak birlikte olması, helal olur. Meydana getirilen iş aynı ise de, sözleşme farklıdır.
Bir banka, bin lira için, bir lira faiz alsa haram olur. Fakat almış olduğu fazlalık para için işlem harcamasıdır dese caiz olur, faiz derse haram olur. Burada meydana getirilen iş aynı ise de, antak kalma, söz farklıdır. Katılım bankaları da, kâr zarar ortaklığı derse, mahzuru olmaz. Bir tek kâra ortak denirse, öteki bankalardan bir farkı kalmaz.
Altın günü yapmak
Sual: 10-15 dost, tutum yapmak için, altın günü yaparak, toplanan altınları kur’a çekerek her hafta yada her ay birine vermek caiz midir? Caiz değil ise, çıkar yolu nasıldır?
CEVAP
Kitaplarda bunun caiz olmadığı, faiz olduğu bildiriliyor. Gene fıkıh kitaplarında şu örnekler de veriliyor:
İki kişinin ortak bir ineği olsa, sütünü bigün biri, bigün diğeri alsa faiz olur. Her günkü sütü eşit bölüşmek gerekir. Bunun şeklinde iki kişinin kirada bir evi olsa, kirasını bir ay biri, bir ay diğeri alsa caiz olmaz. Her ay alınan parayı, ikiye bölme etmek gerekir.
Altın gününün caiz şekli, şu şekilde olabilir:
Söyleşi etmek için, ilkin hangi evlere gidileceği, kur’a ile yada anlaşarak tespit edilir. Sonrasında, her gidilen evin sahibine, örneğin bir çeyrek altın armağan edilir. Bu şekilde hediyeleşme usulü ile yapılırsa, caiz olur. Denilebilir ki, bizim niyetimiz hediyeleşmek değil, tutum etmektir. Evet, niyet tutum olsa da, hediyede, alışverişte, nikahta söze saygınlık edilir, niyet geçersizdir. Niyeti ne olursa olsun, bunu sana armağan ettim der de, diğeri kabul ederse, armağan sahih olur.
Faiz ve tecim
Sual: (İslamiyet’te faiz yasak edilmiş olduğu için ticaretimiz aksadı, geri kalmıştık) diyenlere ne söylemeli?
CEVAP
(Faiz, uzun senelerden beri serbesttir. Buna karşın niye kalkınmadık?) demek kafi olur.
Eskiden, Müslüman tüccar, zenginlerden ödünç alır, böylece, tefeciden kurtulurdu. Ödünç alamayan tüccar, hisse senetleri çıkarıp, Müslümanları kendine ortak yapardı. Kâra ortak olmak için, zenginler tüccara oldukca para verirlerdi. Paralarını bankaya değil, ticarete yatırırlardı. Böylece, yurtta tecim, sanat gelişir, ülke kalkınırdı. Hem de, tefeciler kimseyi soyamaz, millet refaha kavuşurdu.
İşlem harcaması
Sual: Banka, müşterilerine, borç para da veriyor, sadece belli bir miktar işlem harcaması alıyor. Bu şekilde borç almak caiz midir?
CEVAP
İşlem harcaması diyorsa mahzuru olmaz. Faiz diyorsa caiz olmaz, bu sebeple dinde, bu şekilde işlerde söze bakılır, niyete bakılmaz. Niyete bakılan yerlerde de söze bakılmaz. Söz ve niyetin bölgeleri değişiktir.
Malın kıymetini gizlemek
Sual: S. Ebediyye’de, (Satılan şeyin ayıbını ve satın alınan şeyin kıymetini gizlemek fâiz olur) deniyor. Bir kimse sattığı malı ne kadara aldığını söylemek mecburiyetinde midir?
CEVAP
Sorana, malın alış fiyatını değil, piyasa kıymetini söylemelidir. Piyasa kıymeti demek, bu maldan anlayan bilirkişilerin, eksperlerin verdikleri fiyat anlama gelir, alış fiyatı değil. Bir kimse bir malı oldukca ucuza alsa da, rayiç fiyattan satabilir. Örneğin 50 liraya alınan bir mal, piyasada 100 lira ise, (Bu malın kıymeti 100 liradır) diyerek satmak caiz olur. (Bu malın kıymeti 200 lira, fakat sana 100 liraya satıyorum) demek, müşteriyi kandırmak caiz değildir.
Almanya’da faiz
Sual: Buradaki bir hoca, (Faizin haram edilmesinin hikmeti karşıdaki kişiyi sömürmektir. Örneğin 100 lira isteyen kişiye, “10 lira faiz isterim” diyerek onu zor duruma sokmaktır. Bankaya para yatırılınca, banka zor duruma düşmüyor. Banka kazanılmış olduğu paranın bir kısmını bizlere veriyor. Örneğin 10 lira kâr ediyorsa, “5 lirası senin, 5 lirası benim olur” diyor. Biz bankayı sömürmüyoruz. Bunun için, Almanya şeklinde gayrimüslim ülkelerde bankadan paranın faizini almak caizdir, günah değildir) diyor. Hocanın söylediği gerekçe uygun mudur?
CEVAP
Almanya şeklinde gayrimüslim bir ülkede, öyleki gerekçeler olsun olmasın, paranın faizini almak caizdir. (Kuduri, Cevhere, Vikaye, Redd-ül Muhtar, Hindiyye, Mebsut, Mecmaul enhür, Dürer)
Faizci ebedî Cehennemde mi kalır?
Sual: Başta Diyanet’inki olmak suretiyle okuduğum her mealde, Bekara sûresinin 275. âyetinde, (Faiz yiyenler mahşerde sadece şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı şeklinde kalkarlar. Bu, onların, “Esasen alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Oysa Tanrı, alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabbinden bir nasihat gelir de, faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Tanrı’a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır) deniyor. Öteki meallerde de ebedî kalır, sonsuz kalır deniyor. Günah işleyen niye ebedî Cehennemde kalıyor?
CEVAP
Tefsirden, mealden din öğrenilmez. Faiz haramdır, haram işleyen ebedî Cehennemde kalmaz. Hadis-i şerifleri bile okuyanlar bu şekilde yanlış hükme varırlar. Örneğin, (Zina edenden inanç çıkar), (İçki içenin imanı gider), (Namaz kılmayan kâfirdir) hadis-i şeriflerini okuyan da, bu günahları işleyenlere kâfir der.
Faiz de büyük günahtır. Faiz alıp verene kâfir denmez. Faizin haramlığına inanmayan kâfirdir ve ebedî Cehennemde kalır. Faiz alış verişini yaptığı için değil, faizi helâl saydığı için ebedî Cehennemde kalıyor. Ali Fikri Yavuz’un mealinde, (Kim de, haram olan bu ribayı helâl diye yemeye dönerse, işte onlar cehennemliktir, o ateşte ebedî olarak kalacaklardır) deniyor. Bu şekilde açıklamalı yazılınca, yanlışlığa fırsat verilmemiş oluyor. Bir şeyin hükmü mealden değil, fıkıh kitaplarından öğrenilir. Bu bakımdan fıkıh ilmini bilmeden âyet ve hadis okumak oldukca yanlıştır.
Bankada çalışmak
Sual: Bankada çalışanın almış olduğu maaş helal midir?
CEVAP
Evet, haram helal karışık işler yapanın verdiği maaşı, hediyeyi almak helaldir.
Faizli alışverişlere dikkat
Sual: Faiz olabilecek alışverişlere birkaç örnek verebilir misiniz?
CEVAP
Alışverişte faiz, genel anlamda ağırlık yada hacimle ölçülen bir cinsten olan malların birbirleriyle takas edilmelerinde oluyor. Faiz olan ve olmayan alışverişlere bazı örnekler verelim:
Faiz olur: Bir teneke buğdayı, bir teneke buğdaya veresiye satmak faiz olur. Buğdaylardan birinin kaliteli, ötekinin kalitesiz olması fark etmez. Biri bir tenekeden azca yada fazla olursa peşin satmak da faiz olur.
Faiz olmaz: İki şarttan biri bulunup biri bulunmazsa, değişik oranda peşin satmak caiz olup, eşit oranda olsalar da, veresiye satmak gene faiz olur. Bir teneke buğdayı, iki teneke arpaya peşin satmak caiz olur. Beş yumurtayı altı yumurtaya peşin satmak caiz olur. Para bozdurmak, örneğin 100 lira verip iki 50 lira almak caiz olur.
Faiz olur: Beş metre basmayı, beş metre basmaya veresiye satmak faiz olur. Üç yumurtayı, veresiye üç yumurtaya satmak da faiz olur. Bozdurmak için 100 lira verilse, bozan kimse de, 50 lirasını şimdi verse, öteki 50 lirasını veresiye verse faiz olur.
Faiz olmaz: Yarım altın verip, yarım altın ağırlığında iki çeyrek verilse satış caiz olur. Altın ve gümüş, ağırlıkla ölçülür. Basılı altın liraların ağırlığı belli olduğundan, bu tarz şeyleri sayı ile de kullanmak caiz olur. Sadece kullanırken, ağırlıklarını düşünmek gerekir.
Faiz olur: 5 gram 18 ayar altını, 4 gram 22 ayar altına satmak faiz olur.
Faiz olmaz: Kâğıt parayla altını, peşin de, veresiye de, satın almak faiz olmaz.
Faiz olur: Altın ve gümüşü, ayrılmadan ilkin almak ve vermek şarttır. Doğrusu birbirinin eline vermek gerekir. Ayrıldıktan bir iki dakika sonrasında verse, satış sahih olmaz.
Faiz olmaz: (Bu bir teneke buğdayı, bir teneke tohumluk buğdaya sattım. Bu bir teneke buğdayı, bir teneke taze arpaya sattım) diyerek sözleşmek caiz olur. Fakat sözleşme yerinden ayrılmadan, tohumluk buğdayı yada taze arpayı teslim almak gerekir.
Faiz olur: Altın ve gümüşten başka madenlerde, sanat, işçilik farkı olabilir. Bir bakır semaveri, daha ağır bakır semaver karşılığı satmak caiz olur. Bundan dolayı altından ve gümüşten başka madenler, üstünde işleme yapıldığından, sanat yönüyle, ağırlık ölçüsünden çıkıp, tane ile yada götürü usulüyle satılabilir. Fakat bu tarz şeyleri ağırlıkla satmak âdet olan yerlerde, ağırlık farkı gene faiz olur.
Faiz olmaz: Eski bakırı, yeni bakırla aynı ağırlıkta ve peşin değişmek caiz olur. Yeni bakır hafifse, bununla azca miktar başka mal yada para da, peşin verilince caiz olur, faiz olmaz.
Faiz olur: Buğdayı buğdaya peşin satarken, birinin hacmi fazla olursa faiz olur. Hacimleri eşit, fakat biri veresiye ise gene faiz olur.
Faiz olmaz: Arpayı buğdaya satarken, hacimleri aynı olsa da veresiye satmak faiz olup, hacimleri değişik olsa da, her ikisi peşin caizdir.
Faiz olur: Ağırlıkları eşit, fakat biri veresiye ise, faiz olur. Ağırlık yada hacimleri eşit olmayan peşin satışta, faizden kurtulmak için, ağırlık yada hacmi azca olan malın yanına, aynı cinsten olmayan, başka azca bir şey de ekleyip, iki şey bir arada iken, pazarlıkla alınmalı. Böylece faiz olmasa da, ilave edilen şeyin kıymeti azsa, tahrimen mekruh olur.
Faiz olmaz: Birkaç kimse içinde ortaklaşa olan, ölçek yada ağırlıkla ölçülen bir malı, ölçmeden paylaşmak faiz olur. Fakat, her biri diğerlerine bir defter, ikincisi bir mendil, kalem şeklinde şeyler de verip helâlleşilirse caiz olur. Vermeden helâlleşmekle caiz olmaz. Örneğin üç kişinin on kilo kadar ortak buğdayları olsa, ortalama üçe bölseler faiz olur. Göz kararıyla böldükten sonrasında, birinci ortak ikinci ortağa bir kalem verse, ikinci ortak üçüncüye bir mendil verse caiz olur.
Faiz olur: Ağırlıkla ve kile ile ölçülen ve ölçülmeyen her şey, kendi cinsiyle veresiye satılınca, miktarı aynı olsa da faiz olur.
Faiz olmaz: Maddeleri yada kullanış bölgeleri aynı olmayan yada insanoğlu tarafınca sıfatları değiştirilen şeyler, aynı cinsten değildir. Örneğin elma sirkesi ile üzüm sirkesi, koyun etiyle sığır eti, buğdayla ekmek aynı cinsten değildir.
Faiz olur: Miktarları eşit olsa da, hacimle yada ağırlıkla ölçülen bir şeyi, kendi eşeysel karşılığı, ölçmeden toptan satmak faiz olur. Bundan dolayı bu şekilde şeylerin satılmasında, söz kesilirken, ölçülerek, miktarlarının aynı bulunduğunu bilmek, alışverişin sahih olması için, şarttır.
Faiz olmaz: İmam-ı Muhammed’e bakılırsa, ekmeği taneyle ve ağırlıkla ödünç vermek faiz olmaz.
Faiz olur: Buğdayı, buğday ununa aynı hacimde de satmak faiz olur. Bundan dolayı buğdaydan, aynı hacimde un hâsıl olmaz.
Faiz olmaz: Unu ve buğdayı, ekmeğe satmak faiz olmaz. Bundan dolayı ekmek, başka cinsten olmuştur ve sayı ile ölçülür.
Faiz olur: Hacimle yada ağırlıkla ölçülen bir malı, ölçmeden ödünç vermek yada almak faiz olur. Ödünç verilen şey, armağan olarak verilirse, bu şekilde bir çekince olmaz.
Faiz olmaz: Susam, zeytin şeklinde yağ çıkarılan cisimler, kendi yağları karşılığı satılmış olduğu süre, yağ, cisimdeki yağ miktarından fazlaysa caizdir ve yağın aynı miktarı yağ karşılığı olup, fazlası posa karşılığı olur. Fazla değilse, azca yada eşitse yada belli değilse faiz olur.
Faiz olur: Bir malı, on liraya satıp, müşteriye teslim ettikten sonrasında, parayı teslim almadan, malı müşteriden, dokuz liraya geri satın almak faiz olur. Parayı tamam alınca, satın alabilir. Bir malı sattıktan sonrasında, parasının hepsini tamam teslim almadan, o malla beraber başka bir şeyi, aynı fiyatla geri satın almak faiz olur.
Faiz olmaz: İki kişinin kirada ortak bir evi olsa, kirasını her ay bölüşseler faiz olmaz. Fakat bir ay biri, öteki ay biri alsa faiz olur.
Faiz olur: İki kişinin ortak bir ineği olsa, sütü bigün biri, bigün diğeri sağsa faiz olur. Her gün çıkan sütü paylaşmaları gerekir. İki şahıs, örneğin bir otomobili, arabayı her biri kullanmak suretiyle, belli bir süre için değişseler faiz olur.
Faizden gelen para
Sual: Almanya’da yaşıyorum. Buradaki bazı hocalar, (Bankaların verdiği faizi yiyecek içecekte kullanmamalı, başka ihtiyaçlara vermeli) diyorlar. Bazı hocalar da, (Eğer bankaların verdiği faiz haramsa, nereye harcanırsa harcansın haram olur; helâl ise her şeye harcanabilir) diyorlar. Hangisi doğrudur?
CEVAP
Birinci hocalarınki yanlış, ikinci hocaların söyledikleri doğrudur. Doğrusu haramdan gelen para, nereye harcanırsa harcansın gene haramdır. Sadece İslâmiyet’le yönetim edilmeyen Almanya şeklinde yerlerde bankaların verdiği faizin haram olmadığı (Kuduri, Cevhere, Vikâye, Hindiyye, Mebsut, Dürr-ül Muhtar, Redd-ül Muhtar) şeklinde saygın eserlerde yazılıdır.
Abduhcunun hezeyanları
Sual: Mezheplerin birleştirilmesini korumak için çaba sarfeden ve her mezhepten aklına uygun gelen hükmü alan Mason Abduh’un çömezi bir yazar, özetle diyor ki:
(Fransa, İtalya şeklinde Dar-ül harb denilen ülkelerde, kâfirlerden faiz alınmaz. Faiz, alın teri dökmeden ve yorulmadan para kazanmış olduğu için haramdır. Eğer faizi bankadan alıyorsa, bu daha büyük haramdır. Biz, dünyadaki hiçbir gayrimüslim ülke ile cenk hâlinde değiliz, hepsiyle sulh hâlindeyiz. Buna ben (Dar-ül barış) diyorum. Harp hâlindeki gayrimüslim ülkelerden faiz almak caiz olmadığı şeklinde, hele sulh hâlindeki gayrimüslimlerden de faiz almak asla caiz olmaz.)
Faiz elbet haramdır. Sadece yazarın söylediği şeklinde, (Alın teriyle kazanılmadığı için haramdır) demek oldukca yanlış değil mi? O süre alın teriyle kazanılmayan birçok meslek vardır. Altın yada döviz satanların ya da komisyonculuk yapanların kazandıkları haram mı oluyor?
CEVAP
Bu Abduhcunun hezeyanlarına vesikalı bir yanıt vermeye kalkarsak koca bir kitap olur.
Mezhepsizler, her haramın akıllarına bakılırsa bir hikmetini bulmaya çalışırlar. Genel anlamda hepsi de yanlış yada noksan olur. Bir mezhepsiz hoca, (Domuzun haram edilmesinin hikmeti, içindeki zararı dokunan trişinlerden dolayıdır) demişti. Ateist bir genç, (O süre biz domuz etini yüz derecenin üstünde kaynatır, içindeki trişinleri öldürür, domuzu helâl olarak yeriz) demişti. O gence, şu şekilde demiştik:
(Hayır, yalnız trişinden dolayı haram edildiğini söylemek yanlış olur. Besmelesiz kesilen kuzu eti de haramdır. Kuzu etinin sağlığa ne ziyanı var? Dinimiz haram etmişse, asla hikmetini araştırmadan, onun haramlığını kabul etmelidir. Bir damla alkol sağlığa zararı dokunan olmasa da, haramdır. Bir damla idrar da öyledir.)
Abduh’un çömezi, faizin haram ediliş sebebini zahmetsizce kazanmaya bağlıyor. Diyelim, faizci, karda kışta, köylere, iş yerlerine, dükkânlara giderek, faizle para verse, arabanın benzinine ve şoförüne para harcamış olduğu, oldukca yorulduğu için alacağı faiz helâl mi olur? Aksine miras malı da, asla zahmetsizce gelse helâldir. Armağan alıp vermek helâldir. Zahmet çekilmediği için haram denir mi?
Mezhepsizliğin özelliğinden galiba, (Tanrı, haram etmiş olduğu için haramdır) diyemiyorlar. Müşrikler imkânsız sanarak miracı inkâr etmişlerdi. Günümüzdeki Hamidullahcı mezhepsizler de, (Ta oralara iyi mi gider?) diyorlar, onlar da, miracı inkâr ediyorlar. Hazret-i Ebu Bekir, (O, dediyse doğrudur) buyuruyor. Haram olan bir şey için de, Kur’an-ı kerimde yada hadis-i şeriflerde bildiriliyorsa ya da mezhebimiz “haramdır” demişse, asla tereddüt etmeden ve hikmetini falan araştırmadan haram olduğuna inanmalıdır.
Dâr-ül-harbde, kâfirlere ödünç vererek, onlardan faiz almanın caiz olduğu tüm kitaplarda yazılıdır. Birkaç örnek verelim:
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Dâr-ül-harbde, gayrimüslimlerin mallarını faiz yöntemiyle almak helâldir. (Redd-ül-muhtar)
İmam-ı a’zam ve imam-ı Muhammed, (Dâr-ül-harbde, Müslümanla kâfir içinde faiz günahı olmaz) buyurdu. (Mültekâ)
Dâr-ül-harbde, bir Müslümanın, faiz yöntemiyle para kazanmasının caiz olduğu, (Kuduri, Cevhere, Vikâye, Hindiyye, Mebsut, Dürr-ül Muhtar, Redd-ül-muhtar) şeklinde saygın eserlerde yazılıdır.
Aynı husus Mecma’ul-enhür ve Dürer’de de, (Lâ ribâ beynel müslimi vel harbiyyi fi daril harbi = Dâr-ül-harbde, Müslümanla kâfir içinde faiz yoktur) hadis-i şerifiyle bildirilmektedir. (Faiz yoktur) demek, (Faizli alış verişler caiz olur) anlama gelir
Diyanet Ansiklopedisi’nde de şu şekilde diyor: Ebu Hanife ve İmam-ı Muhammed’e bakılırsa dâr-ül-harbde Müslümanla harbi içinde faiz muamelesi caizdir. (Faiz maddesi s.121)
Abduhcu, (Bankadan almak daha büyük günah olur) dese de, Meşihat-i İslamiyyenin çıkardığı Ceride-i İlmiye kitabının 55. sayısının 1744. sayfasında yazılı fetvada da, (Dâr-ül-harbde kâfir bankasına para yatırıp, bankadan faiz almak, şer’an helâl olur) buyuruluyor.
Her şeyi bir hikmetle, bir sebeple açıklayan başka bir hoca da, kâfir bankasından faiz almanın caiz olduğuna şu şekilde bir örnek veriyor:
(Faizin haram edilmesinin hikmeti, karşıdaki kişiyi sömürmektir. Örneğin 100 lira isteyen kişiye, “50 lira faiz isterim” diyerek onu zor duruma sokmaktır. Bankaya para yatırılınca, banka zor duruma düşmüyor. Banka kazanılmış olduğu paranın bir kısmını bizlere veriyor. Örneğin 20 lira kâr ediyorsa, “10 lirası senin, 10 lirası benim olur” diyor. Biz bankayı sömürmüyoruz. Bunun için, İtalya, Fransa şeklinde gayrimüslim ülkelerde bankaların verdiği faizi almak caizdir, günah değildir.)
Hâlbuki kâfir bankasından faiz almanın caiz olduğu din kitaplarında yazılıdır. Bu şekilde aklî bir örneğe asla gereksinim yoktur. Fakat aklını ölçü alanlar için, akla zıt da değildir. Nakle zıt olmadığı için söylemekte sakınca yoktur.
Abduhcu yazarın, (Dar-ül barış = Sulh ülkesi) diye bir tâbir uydurmasının dinde yeri yoktur. Hiçbir İslâm âlimi öyleki bir tâbir bildirmemiştir. Bir ülke, ya İslâmiyet’le yönetim edilir yada gayri İslâmî şekilde yönetim edilir. İkisinin içinde başka yönetim şekli yoktur. Doğrusu bir ülke ya (Dar-ül-İslam) yada (Dar-ül harb) olur. Kelime mânâsına bakarak Dar-ül harb için (Harp meydana getirilen ülke) denmez. Vehhâbîler de, hep bu şekilde kelime üstünde durarak yanlışlıklar yapıyorlar. Deyimlerde, tâbirlerde kelimeye bakılmaz. Bir başka husus da, bugün bir ülke, kendine, (İslam idaresi) dese, o ülke (Dar-ül-İslam) olmaz. Bir kimsenin adı Veli olsa, o hiç kimseye evliya zat denmediği şeklinde, bu da öyledir.