Sual: Dinimizde kâr haddi var mıdır?
CEVAP
Dinimizde kâr haddi yoktur. Fakat ihtikâr ve fahiş fiyat yasaklanmıştır.
Medine’de pahalılık oldu. Fiyatlar yükseldiği için kâr haddi koyması istenildiğinde, Peygamber efendimiz, (Tutarları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben Allahü teâlâdan bolluk isterim) buyurdu. Başka bir hadis-i şerifte ise, (Kâr haddi koymayın, fiyat koyan Allahü teâlâdır) buyuruldu.
Karaborsacılar, fırsatçılar tarafınca [mallar saklanarak] fiyatlar yükseltilip millete zarar ve zulüm haline geldiği vakit, Belediyenin ilgililerle istişare ederek uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur. (Redd-ül Muhtar)
Peygamber efendimiz, (Müslümanların, şehre mal getiren köylüleri karşılayıp piyasaya fiyatını gizleyerek, ucuz satın almalarını) yasakladı. Köylü bu şekilde bir satıştan vazgeçebilir. Piyasayı bilmeyenlere yüksek fiyatla mal satmak da haramdır. Hatta, çömez olup, ucuz satan yada pahalı alan ile alışveriş etmemelidir. Bunlarla alışveriş yaparken piyasadaki fiyatı gizlemek günahtır.
Satılan şeyin ayıbını, kusurunu gizleyerek aldatmak haram olduğu şeklinde, alınan malın kıymetini gizleyerek aldatmak da faiz olur. Örneğin, bir kimse, sattığı malın kıymetini bilmiyor. On milyonluk malı, beş milyona satıyor. Ona (Bu mal, her yerde 4 milyon eder) diyerek kandırmak haramdır. İnsanlar, Müslüman ahlakına uyarsa, ne kandıran, ne kandırılan olur. Mallara narh koymaya lüzum kalmaz. Arz ve öğrenci gore, mallar kıymetlenir yada ucuzlar.
Basra’da büyük bir tüccar vardı. İran’da bulunan adamlarından biri, buna mektup yazarak, bu yıl şeker kamışının verimli olmadığını, kimse duymadan, oldukca şeker almasını bildirdi. Tüccar da, oldukca şeker satın alıp, şeker piyasadan çekilince, pahalı satarak, otuz bin dirhem kâr etti. Sonrasında, düşünüp (Şeker kamışlarına afet geldiğini Müslümanlardan saklamakla, onlara hıyanet ettim, bu iyi mi Müslümanlıktır?) diye, otuz bin dirhemi, şekerlerini almış olduğu kimselere götürdü. Yapmış olduğu yanlış işi söyledi. Hatasına pişman olup dürüstlük göstermesinden dolayı, hiçbiri verdiği parayı almayıp, Sana helal olsun dediler. Akşam evinde düşündü ki, bir ihtimal utanarak almamışlardır. Din kardeşlerime hıyanet ettim diyerek, ertesi gün yeniden götürdü. Her birine yalvararak otuz bin dirhem gümüşü bölme etti.
Müşteriye doğru söylemeli, hile etmemelidir. Malda bir arıza oldu ise, haber vermelidir. Ucuz almış olduğu bir malın fiyatı yükselip pahalı satıyor ise, almış olduğu fiyatı söylemelidir. Aldatarak satmak, hıyanet ve dolandırıcılık olur. Bu şekilde hıyaneti bilmeyerek yapanlar olur. Hıyanet yapmaktan kurtulmak için, hepimiz, kendine yapılmasını istemediği şeyleri, başkalarına yapmamalıdır.
Bir malı peşin ucuz, veresiye yada taksitle pahalı satmak caizdir. Vade farkı istemek ise caiz değildir. Vadeli satışla, vade farkı ayrı şeylerdir. (Redd-ül Muhtar)
Sual: Zekât vermek için bir arkadaşa gittim. 100 lira zekât verecektim. O arkadaşa, Elindeki bir altını bana 100 liraya satarsan, bu altını zekât olarak vereceğim dedim. O da, Tam İlmihal’de okudum, ucuza satmak gaben-i fahişe girer, 120 liraya aşağı satılması caiz olmaz dedi. 100 liraya satsa idi bir mahzuru olur muydu?
CEVAP
Asla mahzuru olmazdı. İnsan malını istediği fiyata satabilir. 50 liraya, hatta 1 liraya da satabilir. Hatta parasız bile verir. Bunun dinen bir mahzuru yoktur. Eğer siz altınlar 100 liraya düştü bu altını bana 100 liraya sat deseydiniz, o da bilmediği için satsaydı, oldukca aldanma olduğundan alışverişi bozma hakkına haiz olurdu. Fakat bozmasa da bir şey gerekmezdi. Zekât için gelen parayı geri çevirmesi yanlış olmuştur.
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’de diyor ki:
Sarraflıkta piyasadaki fiyatların en yükseğinden, % 2,5 ve daha fazlası kadar yüksek fiyatla satın alarak aldanmaya Gaben-i fahiş = oldukca aldanmak denir. Bu miktar, hayvandan başka menkul mallar için % 5, hayvan için % 10, bina için % 20 dir. Bu miktarlardan azca olan aldanmaya, Gaben-i yesir = azca aldanmak denir. Satıcı, bu mala, şu kadar lira veren oldu diyerek satsa, piyasadaki en yüksek değerinden oldukca aldanma kadar fazla olduğu ve başkası, o denli lira vermediği anlaşılsa, müşteri alışverişi bozabilir.
Satıcı yalan söylemeden, fahiş fiyatla satsa, aldanan müşteri alışverişi bozamaz. Bundan dolayı hepimiz malını, dilediği fiyatla satabilir. İslamiyet’te kâr haddi diye bir şey yoktur. Yalan söylenerek, azca aldatılan kimse, alışverişi bozamaz.
Bir kimse, 20 liraya almış olduğu bir mal için, (4 liraya aldım, 1 lira kâr ile sana 5 liraya satarım) dese caizdir; şu sebeple adamı aldatma maksadı yoktur. Bir ihtimal o fakirdir, onu sevindirmek için bu şekilde yapmıştır. Hepimiz malını oldukca ucuza satabilir.
Sıkışık durumda olanlara, yiyecek içecek, giyecek ve barınacak şeyler için fahiş fiyatla mal satmak haramdır. Nafakasını temin etmek için herhangi bir şeyini satmak zorunda kalan fakirin sattığını, gaben-i fahişle ucuz almak da haramdır. (Bey ve şir’a risalesi)
Sual: Tam İlmihal’de (Veresiye pahalı, peşin ucuz demek, kısaca, örneğin peşin on liraya, veresiye on beş liraya vermek şeklinde iki şartlı satışın fâsid olduğu, Mevkufat, Cevhere ve Tuhfet-ül-fukaha’da yazılıdır. Bundan dolayı, semen meçhuldür) deniyor. Buna gore, peşin 10 liraya satılan malı, veresiye 15 liraya satmak fâsid midir?
CEVAP
Hayır hiçbir mahzuru yoktur. Satıcı yalan söylemeden, fahiş fiyatla da satabilir. Bundan dolayı hepimiz malını, dilediği fiyatla satabilir. İslamiyet’te kâr haddi [kâr limiti] diye bir şey yoktur. Bu inceliği bilmeyenler, veresiye pahalı satılamaz zannediyorlar. İfadenin son cümlesinde, (Bundan dolayı, semen meçhuldür) deniyor. Semen, satışta belirlenen fiyatı anlama gelir. Satıcı, peşin olursa 10 lira, taksitle 15 lira derse, müşteri de, bu iki fiyattan birini, kısaca ya peşin 10 liraya yada veresiye 15 liraya olan satış fiyatını kabul ederse, alışveriş sahih olarak gerçekleşmiş olur. Peşin yada veresiye belirtilmeden, müşteri, zamanı ve fiyatı belirlemeden, kabul ettim derse, bu satış fâsid olur. Bundan dolayı, semen ve vakit belli değil. 10 liraya mı aldı, yoksa 15 liraya mı? Müşteri hangisini kabul ettiğini söylememiştir. Süre ve fiyat belirlenmediği için satış fâsiddir. Müşteri, peşin on liraya aldım derse ya da, veresiye 15 liraya aldım derse, satış sahihtir.
Dinimizde kâr koymada, sınır yoktur. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Enes bin Malik bildirdi ki: Medine’de, pahalılık oldu. (Ya Resulallah, fiyatlar yükseliyor. Bir kâr haddi koyun) denildiğinde, (Tutarları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben, Allahü teâlâdan bolluk isterim) buyurdu. (Tirmizi, İbni Hibban)
Fiyatlar, fahiş olarak [mal oluş fiyatının iki misline] artıp, millete zarar ve zulüm haline ulaşınca, hükümetin, tüccarlara danışarak, uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur. (Redd-ül-muhtar)
Pahalı satmak ve aldatmak
Sual: 300 liraya veresiye aldığım bir ürünün 200 lirasını verdim, 100 lirası daha duruyor. Sonrasında bu ürünün başka bir yerde 200 liraya satıldığını öğrendim. Müslümanlıkta aldatmak da, aldanmak da olmadığı için ve adamdan senetsiz aldığıma gore, kalan 100 lirayı vermesem günah olur mu?
CEVAP
Düzgüsel rayiçten satıyorsa, başka yerlerde de 300 liraya satan var ise kalan 100 lirasını vermemek günah olur. Hepimiz malını, istediği fiyata satabilir. Bir kuruş noksan verilse kul hakkı olur. Eğer o mal her yerde 200 liraya satılıyorsa, bir tek o şahıs 300 liraya satıyorsa, bu da rayicin üstündeyse o vakit alışverişi fesh etme yetkimiz olur. 300 liraya satan başka bölgeler de var ise, başka birileri de 200 liraya satıyorsa, bu ölçü olmaz.
Bir şey satarken, bu, benzerlerinden değişik diyerek yalan söylemek yada malın kusurunu gizlemek, aldatmak olur. Bir de, piyasadaki rayiç fiyatların en yükseğinden, sarraflıkta % 2.5, hayvandan başka menkul mallar için % 5, hayvan için % 10, bina için % 20 ve daha fazlası kadar yüksek fiyatla satın almak da aldanmak olur. Bu şekilde bir aldanma olursa, müşteri alışverişi feshedebilir.
Pahalı satmak
Sual: Esnaflık yapıyoruz. Elimizde mevcut bazı malların tutarları yükseliyor. Örneğin 10 liraya aldığımız malın fiyatı 20 lira olabiliyor. Aynı malı 20 liraya alıyoruz. Elimizde 10 liraya aldıklarımız da var. Biz, 10 liraya aldığımız malları, daha ilkin 15 liraya satarken, şimdi 25 liraya satabilir miyiz?
CEVAP
Dinimizde kâr haddi yoktur. 10 liraya alınan bir malı, müşteriye yalan söylemeden, onu kandırmadan, 100 liraya bile satmak caiz olur. Örneğin 10 liraya almış olduğu bir mal için, müşteri sorunca, (Biz bunu 20 liraya aldık, 5 lira da kâr koyarak satıyoruz) derse caiz olmaz, fakat (Bu malı, biz 10 liraya aldık, fakat şimdi toptancısında 20 liradır. 5 lira kârla 25 liraya satıyoruz) denirse mahzuru olmaz. Din kitaplarında deniyor ki:
Ucuz almış olduğu bir malın fiyatı, yükselip pahalı satıyorsa, almış olduğu fiyatı söylemelidir. (S. Ebediyye)
İhtikâr, karaborsa yapmak
Sual: İnsanlara ve hayvanlara lazım olan besin maddelerini çokça alarak saklayıp, hemen sonra fiyatlar artıp pahalı olarak satmanın dinimizdeki hükmü nedir?
Yanıt: Mevzu ile ilgili olarak Kimyâ-i se’âdet kitabında deniyor ki:
“İhtikâr; insan ve hayvan besin maddelerini piyasadan toplayıp, yığıp, pahalandığı vakit satmaktır ki şimdi karaborsa denmektedir. Peygamber efendimiz, çeşitli hadis-i şeriflerde buyurdu ki:
(Bir kimse besin maddelerini alıp, pahalı olup da satmak için kırk gün saklarsa, hepsini fakirlere parasız dağıtsa, günahını ödeyemez.)
(Bir kimse, hariçten besin maddesi satın alıp, şehre getirir ve piyasaya gore satarsa, sadaka vermiş şeklinde sevap kazanır yada köle azat etmiş şeklinde sevap kazanır.)
Hazret-i Ali buyuruyor ki:
“Besin maddelerini kırk gün salkıyanın kalbi kararır.”
Âlimlerden birisi, tüccar idi. Vâsıt şehrinden, Basra’ya besin gönderip satılmasını vekiline emretti. Basra’da ucuz olduğundan, vekili yedi gün bekleyip, pahalı sattı ve âlime müjde yazdı. Âlim sonucunda buyurdu ki:
“Biz, azca kâr ile oldukca sevap kazanmayı daha oldukca severiz. Fazla kazanmak için, dinimizi feda etmemeli idin. Fazlaca büyük katliam yapmışsın. Bunu affettirmek için sermayeyi ve kârı derhal sadaka olarak dağıt!”
İhtikârın, karaborsanın haram olması, Müslümanlara zararı dokunan olduğu içindir. Bundan dolayı, besin maddeleri, insanların ve hayvanların yaşayabilmesi için lazımdır. Satılınca, her insanın alması mubahtır. Bir şahıs alıp saklayınca, başkaları alamaz. Sanki çeşme suyunu saklayıp, herkesi susuz bırakmaya benzer. Besin maddelerini bu niyetle satın almak günahtır. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretleri buyurdu ki:
“Köylü yada ziraatla uğraşan topak sahipleri, tarlalarından elde ettikleri besin maddelerini istedikleri vakit satabilir. Acil satmaları vacip değildir. Fakat, acil etmeleri sevaptır. Pahalı olunca satmayı düşünmek çirkindir. İlaçlarda ve besin maddesi olmayan ve her insana lazım olmayan şeylerde ihtikâr haram değildir. Ekmek ve benzerlerinde oldukca haram olup, et, yağ gibilerde azca haramdır.”
İmâmeynin kavline gore ise, bunların hepsi ihtikârdır, karaborsadır. İnsanlara lazım olan her şeyde ihtikâr haramdır. Devlet, ihtikâr edeni, haber alınca, evine kafi gelecek kadar bırakıp, fazlasını halka satmasını emreder.
Kâr haddi koymak
Sual: Piyasada fiyatlar yükseldiği vakit, devlet yada hükûmet tarafınca kâr haddi konulabilir mi?
Yanıt: Normalde piyasaya narh, fiyat konması caiz değildir. Bundan dolayı hiçbir şeyin satılmasında kâr haddi yoktur. Hepimiz, istediği kadar kâr ile satabilir. İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Enes bin Mâlik radıyallahü anh buyurdu ki; Medine-i münevverede, pahalılık oldu. Ya Resûlallah! Fiyatlar yükseliyor. Bizlere kâr haddi koyunuz denildi. (Tutarları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben, Allahü teâlâdan bolluk isterim) buyurdu. Dürr-ül-muhtârdaki hadîs-i şerifte de; (Kâr haddi koymayınız! Fiyat koyan, Allahü teâlâdır) buyuruldu.
Piyasadaki satıcıların, esnafın hepsi tutarları, fahiş olarak, mal oluş fiyatının iki misline çıkardığı, arttırdığı, millete zarar ve zulüm hâline geldiği zamanlarda, hükûmetin, tüccarlara danışarak uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur.”
İslâmiyette kâr haddi yoktur. Yalnız, sıkışık durumda olanlara, yiyecek, giyecek ve barınacak lüzumlu eşyayı yüksek fiyatla satmak haramdır.
Hükûmetlerin koyduğu bu fiyata uymak vaciptir. Bunun şeklinde, adaleti, milletin haklarını, hürriyetlerini korumuş olan kanunlara uymak da lazımdır. Bu tarz şeyleri korumak için, kâfir bile olsa hükûmetlere destek olmalıdır.