Sual: Yalan söylemenin dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Yalan söylemek büyük günahtır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Yalan söyleyenler, karacılık edenler, sadece Allahü teâlânın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.) [Nahl 105]
Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan tüm kötülüklerin başıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yalan, nifak kapılarından biridir.) [İbni Adiy]
(Mümin, her hataya düşebilir, fakat hainlik yapması imkansız ve yalan söylemesi imkansız.) [Bezzar]
(Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.) [Buhari]
(Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek, karacılık etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür.) [İbni Mace]
(Pazarcıların bir çok facirdir! Oldukça yemin ederek günaha girerler ve yalan söyleyerek alışveriş yaparlar.) [Hakim]
(Aldatan Cehennemdedir.) [Taberani]
(Yalan yere yemin büyük günahtır.) [Buharî]
(Danışana, yalan söyleyen kimse, ona hıyanet etmiş olur.) [İbni Cerir]
(En büyük günah, yalan yere yemin etmektir.) [Buharî]
Peygamber efendimiz, yalan söyleyenin ağzının bir taraftan kulağına kadar demir çengelle yırtılacağını, öteki tarafa geçildiğinde, önceki yırtılan tarafın iyi olacağını, sonrasında iyi olan tarafın yeniden yırtılarak bu şekilde Kıyamete kadar, kabrinde azabın devam edeceğini bildirmiştir. (Buharî)
Bir genç, Peygamber efendimize, üç büyük günaha yakalandığını bildirdi. Bunlardan biri yalandı. Peygamber efendimiz, (Yalanı benim için terk et!) buyurdu. Genç, peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği vakit, (Eğer bu günahı yaparsam, Resulullah sorduğunda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söylemiş, verdiğim sözü tutmamış olurum) diye düşündü. Öteki iki günahı da bıraktı. (Şir’a)
Büyükler buyuruyor ki:
Oğlum, yalandan sakın, o serçe eti şeklinde tatlıdır. Ondan azca kimse kurtulur. (Lokman Hakim)
Tanrı indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır. (Hazret-i Ali)
Yalancı ile pinti Cehenneme girer, fakat hangisi daha derine atılır, bilmiyorum. (Şabi)
Doğru ile yalan, biri ötekini çıkarıncaya kadar kalbde boğuşur. (Malik bin Dinar)
İçi dışına, sözü işine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır. (Hasan-ı Basrî)
Eshab-ı kiram indinde yalandan daha fena bir şey yoktu, bu sebeple onlar, yalanla imanın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi. (Hazret-i Âişe)
Sual: Birini üzmemek, kalbini kırmamak için sözgelişi, başka şehirde oturan annem sağlığımı sorduğunda, hasta olsam bile “fazlaca iyiyim” diyorum. Hasta olduğumu söylersem üzülüp vesvese yapıyor. İyiyim dersem caiz midir?
CEVAP
Caizdir, günah değildir.
Sual: Biri yiyecek bir şey ikram edip de sorarsa (yada sormadan), asla beğenmediğimiz halde “fazlaca güzeldi, ellerinize sıhhat” demek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.
Sual: Aynı konuşma o kişinin gıyabında geçerse, sözgelişi, ev sahibinden ayrıldıktan sonrasında biri “yiyecek nasıldı, beğendin mi diye” sorarsa, beğenmesek de “evet, güzeldi” demek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.
Sual: Fransa’da yüksek öğrenim yapıyorum. Bilhassa namazımı kılabilmek için kimi zaman okulda yalan söylemek zorunda kalıyorum. Bu yalan caiz mi?
CEVAP
Fransa şeklinde İslamiyet ile yönetim edilmeyen yerlerde, kendimize ziyanı gelecekse idarecilere yalan söylemek caiz olur. Namaz kıldın ve okula geç kaldın, nerede idin denince, doğru söylersek bir zarar gelme durumu var ise yalan söyleyebiliriz, bu dinimizin emridir. Hatta zorunlu kalınca küfrü gerektirici söz bile söylenir, mühim olan kendimize zarar gelmemelidir.
Müşrikler, Hazret-i Ammar’a, babasına ve annesine [Sümeyye Hatuna] işkence edip, sıcak kum içine gömerler ve üstünde et pişecek kadar sıcak taşları gövdelerine dizerlerdi. Sonrasında “Lat ve Uzza putu, Muhammed’in dininden iyi de” derlerdi. Demeyince de işkenceyi artırırlardı. Bir keresinde Resul-i Ekrem, (Sabredin ey Yaser ehli! Size vaat edilen yer Cennettir) buyurdu. Yaserlerin müşriklerden görmüş olduğu işkence, dillere destan olmuştur. İşkenceye uğramadığı günleri yoktu. Bigün Hazret-i Sümeyye’yi iki devenin arkasına bağlamışlar işkence ediyorlardı. Nihayet Ebu Cehlin kamçılarına dayanamayıp şehit oldu. Hazret-i Yaser’i de şiddetli işkence ile öldürdüler. İslam’da ilk şehit olan bunlardır. Hazret-i Ammar, kâfirlerin zorlamaları üstüne dediklerini diliyle söylemiş oldu. Resul-i Ekrem efendimize, Ammar kâfir oldu dediler. Buyurdu ki:
(Hayır o kâfir olmaz. Baştan ayağa kadar inanç ile doludur.) [İbni Mace]
(Allahü teâlâ imanı Ammar’ın tepeden tırnağa tüm vücuduna sindirtmiştir. İman onun et ve kanına karışmıştır. O hak neredeyse orada yer alır. Onun vücudundan herhangi bir şey yemesi Cehenneme yakışmaz.) [İbni Asakir]
(Ammar bin Yaser, iki durumla karşılaştığında ne olursa olsun en doğru olanını tercih eder.) [İbni Mace]
Hazret-i Ammarı özgür bıraktılar. Resulullah efendimiz, kutsal eliyle gözünün yaşını silip teselli buyurdu. Bu hadise üstüne, Nahl suresinin (Tanrı’a küfredenlere şiddetli azap vardır. Sadece kalbine inanç yerleşmiş olması durumunda [küfre] zorlanıp, yalnız diliyle söyleyenler müstesna) mealindeki 106. âyeti nazil oldu. Resulullah efendimiz de Hazret-i Ammar’a (Müşrikler eziyet ederse, gene bu şekilde söyle) buyurdu.
Sual: Tariz ve kinayeli konuşmada sakınca var mıdır?
CEVAP
Tariz ve kinayeli ifade kullanmakta sakınca yoktur. Tariz, delalet yolu ile, bir sözü bir manayı karşısındakine anlatmaktır. Örnek olarak karşıdaki kimse pinti ise, ona (Sen cimrisin) demeyip (cimrilik çirkin bir şeydir) demek böyledir.
Kinaye, maksadı, kapalı bir halde dolaylı olarak anlatmaktır. Örnek olarak, (Falancanın kapısı her insana açıktır) denince bu kimsenin misafirperver olduğu anlaşılır. Peygamber efendimiz yaşlanmış bir hanıma, (yaşlanmış hanım Cennete girmez) buyurunca hanım üzüldü. Bunun üstüne, (Sen o gün yaşlanmış olmazsın) buyurdu. Doğrusu Cennetteki tüm bayanların genç olacağını bildirdi.
İnsanın yalan söylemek zorunda olduğu vakit tariz ve kinaye yollu ifade kullanmasında sakınca yoktur. Örnek olarak bir kimseyi evden arasalar, o kimsenin de acil işi olduğundan gitmek istemese, oğluna, (Çoğu kez babam falanca kütüphaneye gider) demesini söylese, günah olmaz. Veya babası bahçede ise, (Babam evde yok) demesinde sakınca yoktur. Fakat sebepsiz bu şekilde yapması uygun olmaz. Örnek olarak, elindeki güzel bir kalemi görüp, (Bu kalemi sana falanca âlim mi verdi?) diye soranlara, o âlim kalemi vermediği halde, (Tanrı o âlimden razı olsun) demek uygun olmaz. Şu sebeple bu şekilde demekle kalemi âlimin verdiğine işaret edilmektedir.
Sual: “Yüzünü gören Cennetlik” yada “Yüzünü gören hacı oluyor” deniyor. Bu şekilde söylemekte sakınca var mıdır?
CEVAP
Her ikisini de söylemek caiz olmaz. Şu sebeple bu tarz şeyleri söylemek yalan olur. Bir kimseyi görmekle hacı yada Cennetlik olunmaz. Peygamber aleyhisselamı bile gören kimsenin imanı yok ise Cennetlik olması imkansız. Latife olarak yada mecaz olarak da bu şekilde şeyleri söylememelidir!
Sual: Ticaretle uğraşıyorum. Kimi zaman yemin ediyor, yalan söylüyorum. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
CEVAP
Her müslüman, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, kâfirlere de yapmamalıdır!
Satılan malı, aşırı övmemelidir! Şu sebeple, hem yalan söylemiş, hem aldatmış, hem de zulmetmiş olur. Hatta, doğru olarak da, müşterinin bilmiş olduğu şeyi söylememelidir! Şu sebeple, bu da faydasız söz olur. Kıyamette her sözden sual olunacaktır.
Yemin ile satmaya ulaşınca, yalan yere yemin etmek haramdır. Doğrusu büyük günahtır. Doğru yemin ederse, azca bir şey için Allahü teâlânın adını söylemek saygısızlık olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Alışveriş yaparken, vallahi böyledir, billahi öyleki değildir diye yemin eden hiç kimseye ve “bugün git, yarın gel” diyerek sözünde durmayan sanatkâra yazıklar olsun!) [Deylemi]
(Malını yemin ederek beğendirmeye çalışan hiç kimseye kıyamette acıma edilmez.) [İ. Gazali]
Sual: Yalan yere yemin ederek başkasının hakkını almak günah değil midir?
CEVAP
Yalan yere meydana getirilen yemine, yemin-i gamus denir. Günaha, Cehenneme sokucu yemin anlamına gelir. Peygamber efendimize, (Yemin-i gamus)un ne olduğu sorulunca, (Yalan yere yemin ederek müslümanın malını almaktır) buyurdu. (Buhari)
Yalan yere yemin ederek birinin malını almak, büyük günahlardandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir müslümanın malını, haksız olarak almak için yalan yere yemin eden, Hak teâlânın gazabına uğrar.) [Buhari]
(Birinin malını almak için yalan yere yemin eden, Allahü teâlânın huzuruna cüzzamlı bir facir olarak çıkar.) [İbni Mace] [Facir; fitneci, fesatçı, günahkâr kimsedir.]
(Yalan yere yemin etmek, evleri harap eder.) [Beyheki]
(Yalan yere yemin eden, Cehenneme gidecektir.) [Hakim]
(Yalan yere yemin, malın yok olmasına sebep olur.) [Bezzar]
(Yalan yere yemin ederek, bir müslümanın malını alana, Aden haram, Cehennem vacip olur.) [Hakim]
Yalan yere yemin ederek, başkasının malını alan kimse, pişman olursa almış olduğu malı sahibine, sahibi ölmüşse, vârislerine vermelidir! Vârisleri de yoksa, fakirlere vermelidir! Malını almış olduğu kimselerle helalleşmeli, onlara yakarma etmelidir.
Yalanın caiz olduğu bölgeler
Sual: Yalan hangi hallerde caizdir?
CEVAP
Yalan söylemek haramdır, fazlaca büyük günahtır. Ölmemek için leş yiyecek caiz olduğu şeklinde, ölümden kurtulmak için yalan söylemek de caizdir. (Hadika)
Hazret-i Sevban buyurdu ki: (Her yalan günahtır. Sadece bir Müslümana faydası dokunan yada bir Müslümanın zararını kaldıran yalan bundan hariçtir.)
Yalanın caiz olduğu yerlerden bazıları şunlardır:
1- Harpte: Hazret-i Ali otururken düşmanın biri, ansızın karşısına kılıçla çıkıp, (Şimdi seni benim elimden kim kurtarabilir?) der. Hazret-i Ali de, parmağı ile insanın arkasını gösterip (Peki dövüşelim; fakat iki kişiyle mi?) der. Düşman, arkamdaki kim diye bakınca, Hazret-i Ali, kılıcını çekip, düşmanını zararsız hâle getirir. Düşman, oturan insana yapmış olduğu kendi hilesini görmeden (Bana hile yaptın?) der. Hazret-i Ali de, (Fakat aslolan sen beni gafil avlayacaktın ya) der ve şu hadis-i şerifi bildirir:
(Harb hiledir.) [İbni Sünni, İbni Lal]
2- İki Müslümanı barıştırmak için:
Üç günden sonrasında dargın durmak günahtır. Dargın olan iki Müslümanı barıştırmak için aralarını bulucu yalan söylemek caizdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İki kişinin arasını bulmak, nafile namaz, oruç ve sadakadan daha faziletlidir.) [Tirmizi]
(İki kişinin arasını düzeltmek ve hayırlı iş için söylenen söz, yalan sayılmaz.) [Müslim]
(İki Müslümanı barıştırmak için, birbirlerine iyi söz getirmek yalan sayılmaz.) [İbni Lal]
Peygamber efendimiz gülümsediği vakit, Hazret-i Ömer sebebini sual edince, buyurdu ki:
(Ümmetimden iki şahıs, Allahü teâlânın huzuruna çıktı. Biri dedi ki:
-Ya Rabbi, bu adamdan hakkımı al!
Allahü teâlâ buyurur:
– Bu insanın hakkını ver!
-Ya Rabbi, bir iyiliğim kalmadı ki iyi mi vereyim?
Allahü teâlâ hak sahibine buyurur:
– Bu insanın iyiliği kalmadı. Ne yapacaksın?
– Günahlarımı alsın!
Ayrıca Peygamber efendimiz ağlayarak (O gün öyleki dehşetli bir gündür ki, o gün başkalarının günahlarını yüklenmek şu şekilde dursun insan kendi günahının yükünü çekemez.)
Allahü teâlâ, hak sahibine buyurur:
– Başını kaldırıp Cennetin şu görkemli köşklerine bak!
Gerçek sahibi baktıktan sonrasında der ki:
– Evet görüyorum. Bu görkemli köşkler, hangi şehit, hangi sıddık yada hangi peygamberindir?
– İşte o gördüğün göz kamaştırıcı köşkler, bedellerini ödeyenler içindir.
-Ya Rabbi bunların bedellerini kim ödeyebilir?
– Sen ödeyebilirsin.
– Iyi mi ödeyebilirim, neyim var ki?
– Hakkını bu kardeşine bağışlamakla bu köşke haiz olursun.
– Bağışladım ya Rabbi.
Allahü teâlâ buyurur ki:
– Haydi kardeşinin elinden tutup Cennete girin!
Peygamber efendimiz devamla buyurdu ki:
(Tanrı’tan korkun ve aralarınızı düzeltmeye çalışın! Zira Allahü teâlâ, kıyamet gününde sizin aralarınızı düzeltir.) [Harâiti]
3- İki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek için:
Araları bozulmak suretiyle olan iki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek için yalan söylemek caiz olur. İyiliğe vesile olan yalan, fitneye sebep olan direkt makbuldür.
4- Eşi ile iyi idame için:
Eşler birbirini yönetmek için yalan söyleyebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eşini yönetmek için yalan söylemek caizdir.) [İbni Lal]
(Eşler birbirini yönetmek için yalan söylerse günah olmaz.) [Müslim]
İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer’e, (Eşim beni sevmiyor. Sevmediğini de yüzüme karşı söylemiş oldu. Bu şekilde bir eş ile yaşamak istemem) dedi. Hazret-i Ömer, hanıma (Niçin kocanızın yüzüne karşı öyleki söylediniz) buyurdu. (Yalan söylememek için. Yoksa burada yalana izin var mıdır?) dedi. Hazret-i Ömer, (Normal olarak burada yalan anlatmaya izin vardır. Bir bayan, kocasını sevmese de, onu üzmemek için, yalan söylerse günah olmaz) buyurdu.
5- Zalimden, bir Müslümanın bulunmuş olduğu yeri gizlemek için.
6- Müslümanın malını zalimlerden korumak için.
7- Müslümanı memnun etmek için:
Bir dost beğenip bir kravat alsa yada bir elbise diktirse, bu bizim hoşumuza gitmese de, bu elbise size fazlaca yakışmış demek caiz olan yalana girer. Bir Müslümanı sevindirmek için bir bahane aramalıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Farzdan sonrasında Allahü teâlânın en fazlaca sevilmiş olduğu iş, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani]
Genel olarak bayanlar, süse düşkündür, giyimlerine dikkat ederler. Almış olduğu bir elbise için, (Bu elbise, sana ne kadar da güzel yakışmış?) demek, yalan olmaz. Şu sebeple dinimiz, hanımla iyi idame için yalan söylemeyi caiz görmüştür. Hele haklı bir takdiri esirgemek ahmaklıktır.
8- Müslümanın günahını, sırrını ve aybını gizlemek için:
Müslüman gencin biri, iftiraya uğrar. Sonunda idama mahkum olur. İnfaz saatini beklerken, kendisine karacılık edenlere, ayrıca hükümdara ağzına gelen sözleri sarf eder, sövüp sayar. Bu acı acı bağırmalar, bir süre devam eder. Hükümdar, saraydan bu feryatları duyar. Fakat ara uzak olduğundan ne söylediğini anlayamaz.
İki vezirinin yanına giden hükümdar, bu gencin neler söylediğini sorar. Birinci vezir, “Hükümdarım bu genç, (Tanrı, affedenleri aziz eder) hadis-i şerifini söylüyor, “Affedenlerin yeri Aden” diyor. Sizden af talebinde bulunuyordu” der. Bu söz, hükümdarın hoşuna gider. (Bu genci affettim, özgür bırakın) der. İkinci vezir, derhal atılır: “Haşmetli hükümdarımız, bu veziriniz, zat-ı âlinize karşı, yalan söylüyor. Genç, af istemiyor, size sövüp sayıyordu” der. Hükümdar der ki: (Bre vezir, sen yersiz doğru söylemekle, iki kişinin ölümüne sebep olmak istiyorsun. Şu vezirin yalanı ise bir canı kurtarmıştır. Unutma ki, iş bitiren yalan, fitneye sebep olan direkt iyidir.)
Hükümdar, yersiz doğru söyleyen veziri azleder, yerinde yalan söyleyerek bir suçsuzu idamdan kurtaran veziri de kendisine sadrazam yapar.
9 – Fakire ikram için:
Biz satıcı olsak, yoksul biri de gelip beğenmiş olduğu bir malı almak istese, fakat pahalı gelse, biz o malı on liraya almışsak, fakire, biz bu malı beşe aldık, bir lira kâr ile size altıya satabiliriz desek bu caizdir, günah olmaz.
10 – Haklı iken, karşısındakine sen haklısın demek:
Eşin biri diğerine sen haklısın derse geçim olur. İkisi de ben haklıyım derse geçim olmaz. İkisi de sen haklısın derse, o vakit o evde tanrısal aşk adım atar. Hadis-i şerifde buyuruldu ki:
(Tanrı rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Müslim]
Daha bunun şeklinde şeylerde yalan söylemek caizdir. Örnek olarak içki içen yada başka bir günah işleyen hiç kimseye sen günah mı işliyorsun diye sorduklarında, fena örnek olmamak için, hayır günah işlemedim diyebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Fena şeyler icra eden, bu tarz şeyleri gizlemeye çalışsın!) [Hakim]
Büyükler yalan söylemek gerekince, sözün manasını değiştirerek, doğru söylemeyi tercih etmişlerdir. Örnek olarak Muaz ibni Cebel hazretleri, vazifesinden dönünce, hanımı (Bu kadar çalıştın, zekat topladın, bizlere ne getirdin?) dedi. O da, (Beni gözeten vardı, bir şey getiremedim) dedi. O, gözetenden Allahü teâlâyı kastetti. Hanımı ise, Hazret-i Ömer’in onu denetim eden birini gönderdiğini sandı. Hanımı, Hazret-i Ömer’in evine gidip, kızarak, (Muaz, Resulullahın ve Ebu Bekr-i Sıddık’ın yanında güvenli idi. Siz niçin onun peşine adam takıyorsunuz?) dedi. Hazret-i Ömer, Hazret-i Muaz’dan işin aslını öğrenince, hanımına bir miktar armağan gönderdi.
Kuyruklu yalan uyduranlar
Sual: Yalanın caiz olduğu bölgeler var. Adam, bunu ruhsat bilerek, ne kuyruklu yalanlar savuruyor. Ana babasına ve öteki büyüklere karşı akıl almaz yalanlar uyduruyor. Kimi zaman de yalanı meydana çıkınca latife yaptım diyor. Yalan dinimizde büyük günah değil midir?
CEVAP
Yalan Kur’an-ı kerimde de, hadis-i şeriflerde de büyük günah olarak bildirilmektedir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Tanrı’ın âyetlerine inanmayanlar, sadece yalan uydurur.) [Nahl 105]
Görüldüğü şeklinde yalan söylemek imana zıttır. Dört hadis-i şerif meali şöyledir:
(Yalan, imana aykırıdır.) [Beyheki]
(Yalan, münafıklık alametidir.) [Buhari]
(Şu üç şeyden biri bulunan kimse, namaz kılsa da, oruç tutsa da münafıktır: Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanetlik.) [Buhari, Ebu Davud]
(Müminde her alışkanlık olabilir. Fakat, hain olmaz ve yalan söylemez.) [İbni Ebi Şeybe, Bezzar]
Yalanın zararları ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Yalan, Cehennem kapılarından bir kapıdır.) [Hatib]
(Yalandan sakının! Şu sebeple yalan günaha, günah da Cehenneme götürür.) [Buhari]
(Yalan rızkı azaltır.) [İsfehani, Ebuşşeyh]
(Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona hıyanet ve yalan söylemez.) [Tirmizi]
Güldürmek için, şakadan da olsa yalan söylemek de caiz değildir. Bir hadis-i şerif meali:
(İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu Davud]
Hazret-i Abdullah bin Âmir anlatır:
Ben küçükken, Resul-i Ekrem evimize gelmişti. Oynamaya giderken, annem bana, (Abdullah gel, sana bir şey vereceğim) dedi. Resul-i Ekrem, (Ona ne vereceksin?) buyurdu. Annem de (Hurma vereceğim) dedi. Bunun üstüne Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Eğer bir şey vermeyip aldatmak için söyleseydin, yalan günahı yazılırdı.) [Şir’a]
Yalan olmaz
Sual: Bir şeyi 15 liraya alan kimse, 10 lira ile 5 lira verdiğini düşünerek, 10 lira verdim dese, yalan söylemiş olur mu?
CEVAP
Hayır, yalan söylemiş olmaz; bu sebeple 10 lira verdiği yalan değildir. Öteki verdiği 5 lirayı söylememiş oluyor, yalan olmuyor. Gene bunun şeklinde, 15 hurma yemiş olan birine kaç hurma yedin diye sorsalar, o da 10 tane hurma yedim dese, yalan söylemiş olmaz; yalnız yediği 5 taneyi söylememiş olur. (F. Hindiyye)
Bunun şeklinde, biz satıcı olsak, bir yoksul de gelip beğenmiş olduğu bir malı almak istese; fakat pahalı gelse, biz o malı 10 liraya aldığımız halde, (Bu mala 5 lira verdik, size 6 liraya satabiliriz) desek caiz olur, günah olmaz.
Gene bunun şeklinde sebeplerle, kölenin efendisine, babanın oğluna yada oğlunun babasına yapmış olduğu şahitlikler geçerli olmaz. Örnek olarak baba, bir hiç kimseye 10 sopa vursa, o kimse de babaya 5 sopa vursa, oğluna yemin ettirseler, o da, (Vallahi bu insanın babama 5 sopa vurduğunu gördüm) dese doğru söylemiş olur, yalan olmaz. Söylediği doğru; fakat gizledikleri de vardır. Başka şeyleri gizlemesi, ayrı bir mevzudur. Babasının vurmuş olduğu sopa, büyük ve kalınca olabilir. Insanın sopası ince olabilir. Bunlar sorulmazsa, tanık söylemezse yalan olmaz.
Sualde de bu şekilde bir incelik var. Bir 5 lira, bir de 10 lira vermiştir. Birini söylemeyip, verdiği 10 lirayı söylemesi yalan değildir.
Yalan yere yemin edilmez
Sual: Dinimizde, (Zaruretler haramları mubah kılar) kuralı olduğu hâlde, S. Ebediyye’de, (Fakirlik olsa da, yalan yere yemin etmek caiz olmaz. Tariz, doğrusu iki manalı kelime söyleyip yemin edilir) deniyor. Zaruretler haramları niye mubah kılmıyor?
CEVAP
Tariz söyleyerek bu işten kurtulma imkânı varken yalan yere yemin etmek caiz olmaz. Tariz doğrusu iki manaya gelen kelimeyle söylemek caiz olur. Örnek olarak, bir kimsenin babasını eşkıyalar götürmeye gelseler, babası bahçede yada komşuda ise, (Vallahi babam evde yok. O, genel anlamda falanca kütüphaneye gider) derse, yalan söylememiş olur. Böylece eşkıyalardan kurtulmuş olur.
Güzel yalan, çirkin doğru
Sual: Helal olan yalanla, haram olan doğru nedir? Güzel yalana ve çirkin doğruya bir örnek verir misiniz?
CEVAP
Yalan söylemek haramdır, fakat harpte düşmana karşı helâl, hatta yerine bakılırsa farz olur. Müminleri zarardan kurtarmak için, dini korumak, İslamiyet’in bir emrini yerine getirmek için olursa sevabdır. Fitneye sebep olan doğru ise günahtır. (Fitne çıkaran doğru söz, günahtır) ve (Fitneye engel olan yalan, fitneye sebep olan direkt iyidir) denmiştir.
Yalan söylemek
Sual: Patron, sekreterine, (Kim ararsa arasın, patron burada yok dersin, yoksa işine son veririm) diye yönerge verse, sekreterin yalan söylemesinin günahı patrona mı ilişkin olur? Değilse ne yapmak gerekir?
CEVAP
Yalan söylemek zorunda olan kimse, tariz ve kinaye yollu ifade kullanmalıdır. Tariz, iki manaya gelen söz anlamına gelir. Bu şekilde zor durumlarda, telefonda patronu soranlara, masanın üzerine elini koyup, (Patron burada yok) demeli, patron masanın üstünde olmadığı için yalan söylememiş olur. Patronun da emrini yerine getirmiş olur. Zorunlu kalmadıkça bu şekilde işlerde çalışmamalıdır.
Tevazu için yalan söylenmez
Sual: Bazıları, (Büyük zatlar tevazu göstermek için yalan söyleyebilirler. Örnek olarak, “Benim günahım çoktur” demeleri böyledir. Aslına bakarsak “Siz fazlaca günahkârsınız” demek isterler) diyorlar. Bu, yanlış değil mi?
CEVAP
Normal olarak yanlıştır. Büyük zatlar, latife yada tevazu için de olsa, asla yalan söylemezler. Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri bir beytinde, (Günahlarım fazlaca, dağ şeklinde, yüzüm kara, katran şeklinde) diyor. Normal olarak doğru söylüyor. Fakat onların günah dedikleri işleri bizim iyi işlerimizden de kıymetlidir. İmam-ı Rabbanî hazretleri de buyuruyor ki:
İbadetlerini, iyiliklerini kusurlu, bozuk görmeye kavuşan bir kimse, öyleki bir hâle gelir ki, sağ omzundaki, iyilikleri yazan meleğin hiçbir şey yazmadığını sanır. Şu sebeple yazacağı bir iyilik yaptığını görememektedir. Sol omzundaki, kötülükleri yazan meleğin durmadan yazdığını sanır. Şu sebeple yaptıklarının hepsinin çirkin ve fena bulunduğunu görmektedir. Bu hâle kavuşan ârife, her insanın anlayamayacağı ve anlatamayacağı iyilikler kayra olunur. (2/53)
“Sözünün eri olan mürid şöyledir ki, sol omzundaki melek, yirmi yıl içinde, yazacak bir şey bulamaz” buyuruluyor. Bu kusurları fazlaca, pek muhtaç olan [İmam-ı Rabbanî hazretleri] kendimi iyi anlıyorum ki, sağ omzumdaki melek, yirmi seneden beri, yazacak bir iyilik bulamamıştır. Allahü teâlâ biliyor ki, bu sözü gösteriş olarak söylemiyorum. Gene iyi anlıyorum ki, Frenk kâfiri, kendimden kat kat daha iyidir. Hatalarla, kusurlarla çevrilmişim ve günahlarımın altında ezilmişim. Yaptığım ibadetleri, iyilikleri, sol omzumdaki melek yazsa, yeridir. Sol omzumdaki melek, hep yazmaktadır. Sağ omzumdaki ise işi olmayan, boş durmaktadır. Sağdaki amel defterim bomboştur. Yabancılar, buna ister inansın, ister inanmasınlar. Eğer, bunun içyüzünü anlamış olsalar, inanırlar. (1/222)
Şimdi kim, imam-ı Rabbanî hazretleri yalan söylüyor diyebilir ki? (Sağ omzumdaki melek sevab yazmıyor) ifadesi için, yemin de ediyor: (Allahü teâlâ biliyor ki, bu sözü gösteriş olarak söylemiyorum) diyor. Hâşâ, yalan olsaydı, Tanrı’ı tanık göstermek fazlaca tehlikeli olurdu. Bir hadis-i şerif:
(Yalan yere yemin etmek en büyük günahtır.) [Buharî]
Demek ki, (Büyük zatlar, tevazu için yalan söyler) demek fazlaca çirkindir.
Sual: Küs olan iki Müslümanı barıştırmak, aralarını bulmak için, yalan söylenebilir mi?
Yanıt: Yalan söylemek haramdır, günahtır. Yalnız, harpte düşmana ve iki Müslümanı barıştırmak, aralarını bulmak ve zalimden mazlumu kurtarmak için caiz olur.
Yalan yere yemin etmek
Sual: Yalan söylemenin ve yalan yere yemin etmenin günahı, fazlaca mu büyüktür?
Yanıt: Bigün Resûlullah efendimiz, yanındakilere hitaben;
(Tüccarın, pazarcıların bir çok facirdir!) buyurur. Onlar da sebebini sorunca; (Alışverişleri helal olmaz. Şu sebeple, fazlaca yemin ederek günaha girerler ve yalan söylerler) buyururlar. Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yalan yere yemin ederek, birinin malını alan kimse, kıyamet günü, Allahü teâlâyı gadablı görecektir.)
(İman sahibi, her kabahati yapabilir. Fakat, hıyanet yapması imkansız ve yalan söylemesi imkansız.)
Peygamber efendimiz yalan anlatmaya izin mevzusunda;
(Yalan üç yerde caiz olur: Harpte ve devamlı, din düşmanlarının zararından korunmak yada Müslümanları korumak için. İkincisi, iki Müslümanı barıştırmak için, birinden diğerine iyi söz getirmek. Üçüncüsü, zevcelerini yönetmek için) buyurmuşlardır.
Zalimden, bir Müslümanın bulunmuş olduğu yeri, malını, günahını saklamak, iki Müslümanın arasının açılmasını önlemek, malını korumak, Müslümanın sırrının meydana çıkmaması ve bunlar şeklinde haramları önlemek için, yalan söylemek caiz olur. Ölmemek için leş yemeye benzer.
Bir önceki yazımız olan Vefa başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.