Sual: Tul-i emelin [uzun emelin] dindeki yeri nedir?
CEVAP
Peygamber efendimiz, üç tane çubuk aldı. Birini önüne, birini de yanına dikti. Ötekini de uzaklara attı. Sonrasında, (Bu çubuk insan, tarafındaki de eceli, uzaktaki ise emelidir. İnsan emellerinin ardında koşar; fakat eceli onu yakalar, emeline ulaşamaz) buyurdu.
Ölüm korkulu olması durumunda, insanların ölümden habersiz benzer biçimde yaşamaları, ölümü azca düşündüklerindendir. Hatta dünya zevkleri ile meşgul olan kalb ile düşününce tesiri azca olur yada asla olmaz. Korkulu olan ölümün kolay geçmesi için, ölümü hatırdan asla çıkarmamak gerekir. Bunun için de, kendi arkadaşlarından kendinden ilkin ölüp, çoluk çocuklarını, mallarını, dostlarını bırakarak toprak altına girenleri düşünmelidir. Makam sahibi olanların tesir ve yetkilerinin kalmadığı, toprağın onları iyi mi çürüttüğü, düşünülmelidir. Hayatta iken neler yapıyor, iyi mi konuşuyorlardı. Yapılacak birçok işi vardı. Ölümü unutup yaşıyorlardı. Kimi malı ile kimi makamı ile, kimi gençliği ile gururlanıyordu. Ölüm bu tarz şeyleri ansızın elde etti. Şimdi hepsi unutulup gitti, hayal oldu.
İşte bir kimse de, bu tarz şeyleri düşünüp mezarlarını ziyaret ederek kendisinin de aynı akıbete uğrayacağını bilirse, kalbi yumuşayabilir, dünyanın faydasız şeylerine dört elle sarılmaktan vazgeçebilir.
Uzun emelli olmaktan sakınmalıdır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Cenneti isteyen, uzun emelli olmasın, dünya işleri ile uğraşması, ona ölümü unutturmasın, haram işlemekte Tanrı’tan haya etsin!) [Berika]
(İnsan yaşlandıkça, mal hırsı ve tul-i emeli gençleşir.) [Müslim]
(Tanrı’tan utanın! Başkalarına duracak şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyin! Kavuşmayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayın; ihtiyacınızdan fazla bina yapmakla hayatınızı harcamayın!) [Beyheki]
Azrail aleyhisselamla kardeş benzer biçimde görüşen Yakub aleyhisselam dedi ki:
– Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana haber ver!
– Sana birkaç haberci gelir.
Bir süre sonra Hazret-i Azrail gene gelir. Hazret-i Yakub sorar:
– Ziyaretime mi geldin?
– Canını almaya geldim.
– Hani bana birkaç haberci gelecekti?
– Sana haberci gelmedi mi? Saçların ağarmadı mı? Vücudun zayıflamadı mı? Dimdik duran belin bükülmedi mi?
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsan öleceği zamanı bilseydi, aklı başından giderdi. İyi ki ölüm vakti gizlendi. Eğer gaflet olmasaydı, asla kimse bir işine bakmazdı. Gaflet ve uzun emel, fena olmasıyla birlikte bununla birlikte iki büyük nimettir. Eğer bu ikisi olmasaydı, müslüman sokakta yürüyemez hale gelirdi.
İnsan genel anlamda ahmak olarak yaratılmıştır. Eğer her şeyi inceden inceye düşünebilseydi, asla kimse geçimi için çalışmazdı. Dünya, mamurluğunu, ahmakların gafletine borçludur.
Ne gariptir ki, ölüm senin ardında, sen ise dünyalık peşindesin.
Zahitlik, kaba kumaş giymek değil, uzun emeli bırakmaktır.
Ölüm boyna asılı, dünya ise sırtınıza yüklenmiştir. İnsan, kılıç, boynuna vurulacak benzer biçimde ölüme hazır olmalıdır.
Her gün ölüme yaklaşmaktasın. Ecelin geldi denilmeden ölüme o şekilde hazırlıklı ol ki, Azrail aleyhisselam ulaşınca, (Azca izin ver de, bende hakkı olanlarla helalleşeyim, oğluma telefon edeyim, şu işimi şu şekilde yapsın, kiminde borcum var, kiminde alacağım var. Bu işlerimi bir halledeyim) demek ihtiyacını hissetmemek gerekir. Vasiyeti devamlı hazır bulundurmalıdır.
Uzun emelli olmanın sebepleri
Sual: Uzun emelli olmanın sebepleri nedir?
CEVAP
Uzun emelli olmanın iki sebebi vardır: Biri dünya sevgisi, diğeri de cahilliktir.
Dünya sevgisi nedir? İnsan, dünyanın faydasız ve günah olan zevklerine alışırsa, artık bunlardan ayrılması zor olur. Alışmış kudurmuşa benzer derler. Uyuşturucuya değil, tavlaya yada herhangi bir oyuna bile alışan ondan kolay kolay vazgeçemez. Bu faydasız yada zararı dokunan şeylerin hepsine birden dünya denir. Bu tarz şeyleri sevmesine de dünya sevgisi denir. Alışmış olduğu bu sevgilerden yoksun kalacağını düşünerek ölümü düşünmek bile istemez. İnsan hoşlanmadığı şeyden nefret eder, ondan uzaklaşmak ister. Onun için ölümden oldukca korkar.
İnsan boş hayallerle doludur. Arzusuna uygun birçok şey ister. Arzularına kavuşmak için de dünyada uzun müddet kalmayı ister. Uzun müddet yaşamak için de, muhtaç olduğu şeyleri elde etmeye çalışır. Çoluk çocuk ister, ev ister, otomobil ister, bilgisayar ister. İster de ister. Kalbi bunlara bağlanır. Günleri bu işlerin meşgalesi ile geçer. İhtiyaçlar tükenmez, biri biter biri adım atar.
Ahiret işini erteler
Ahiret işlerini ise hep erteler. Böylece yaklaşmakta olan ölümü unutur. Beklemediği aniden ölüm onu yakalar, fakat iş işten geçmiştir. Cehennemliklerin çoğunun çekmiş olduğu ceza, bugünkü işi yarına bırakmalarındandır. Pişman olmamak için ölümü asla unutmamalı, bugünkü ahiret işini yarına bırakmamalıdır. (Kimi ve neyi seversen sev, sonunda ondan ayrılacaksın) hadis-i şerifini unutmamalı, asla ayrılık olmayan gün için hazırlanmalıdır.
Uzun emelli olmanın ikinci sebebi ise cahilliktir. Kimi gençliğine güvenir, ölümü oldukca uzak görür. Oysa ihtiyarlar gençlerin onda biri bile değildir. Bunun sebebi de gençlerden daha oldukca kimse öldüğündendir. Bir yerde bir yaşlanmış ölürse, bir tane çocuk, bir de genç ölür. Kimi de kendini sağlıklı görmüş olduğu için ölümü uzak görür.
Sapasağlam kimselerin öldüklerini işitmiyor muyuz? Bazısına kalb sektesinden gitti diyoruz, bazısına başka bir sebep uyduruyoruz. Ölmek için ne olursa olsun hasta mı olmak gerekir? Trafik kazaları, depremler, anarşistler hasta sağlam, genç yaşlanmış demiyor. O halde yapacağı hayırlı işleri, ibadetleri ileriki günlere bırakmamalıdır. Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyenler helak oldu) buyurdu.
Tevbeyi geciktirmek
Sonrasında tevbe ederim ve iyi şeyleri hemen sonra yaparım diyorsan, ölüm daha ilkin gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tevbe etmeyi, bugün etmekten kolay sanıyorsan, aldanıyorsun. Şu sebeple tevbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca, hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki, faydası olmaz. Senin bu hâlin, şu öğrenciye benzer ki, dersine çalışmayıp, sınav günü hepsini öğrenirim sanır ve ilim öğrenmek için, uzun süre lazım bulunduğunu bilmesi imkansız. Bunun benzer biçimde, nefsi temizlemek için de, uzun süre mücahede etmek lazımdır. Yaşam, boşuna geçince, aniden, bunu iyi mi yapabilirsin? İhtiyarlamadan ilkin gençliğin, hasta olmadan ilkin sıhhatin ve sorun çekmeden ilkin rahatlığın ve ölmeden ilkin yaşamın kıymetini bilmezsen oldukca pişmanlık çekersin.
Zor olsa da dünya sevgisini kalbden çıkarmaya çalışmalıdır. Ahiret gününe ve orada ya sonsuz cezaya yada sonsuz mükafata kavuşacağını kati olarak bilen kimse, yavaş yavaş dünya sevgisini bırakmaya çalışır. Şu sebeple mühim şeyi sevmek önemsizi kalbden çıkarır. Bir dost, (Çocuklarımı severdim, fakat torunlar olunca, onları sevmeye başladım. Hatta torunlardan mühim olan şeyleri sevince, torunları da unuttum) demiştir.
Demek ki aklı olan kimse, en mühim şey üstünde durmalıdır. Ölüm bir gerçektir. Ahirette sonsuz kalınacaktır. Dünyaya yine dönerek iyi amel işleme imkanı olmayacağına gore, Peygamber efendimizin öğütlerine uyarak kendimizi ölmüş kabul etmek, ona gore geçici arzulardan uzak durmak gerekir.
Fazlaca yaşamayı istemek
Sual: Fazlaca yaşamayı istemek doğru mudur?
CEVAP
Allahü teâlâya yakarma ve Onun dinine hizmet için oldukca yaşamayı istemek tul-i emel olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanların en iyisi, ömrü uzun ve ameli güzel olandır, en kötüsü de, ömrü uzun ameli fena olandır.) [Tirmizi]
(Ömrü uzun olup İslamiyet’e uymak, büyük saadettir.) [Beyheki]
(Saçını, sakalını müslüman olarak ağartan affolur.) [M. Rabbani]
(Müslümanlıkta ağaran kıllar, kıyamette nur olur.) [Tirmizi]
(Cenneti isteyen, uzun emelli olmasın, dünya işi, ona ölümü unutturmasın!) [İ.Ebiddünya]
Tul-i emel, zevk ve safa sürmek için oldukca yaşamayı istemektir. Tul-i emelin sebepleri, dünya zevklerine düşkün olmak ve ölümü unutmak ve sıhhatine, gençliğine aldanmaktır. Tul-i emelli, ibadetleri vaktinde yapmaz, tevbeyi terk eder. Kalbi katı olur. Vaaz, tembih etki etmez. Ölümü unutur, ölüm asla hatırına gelmez. Hep dünya malına ve mevkiine kavuşmak için ömrünü harcar. Ahireti unutur, dünyanın faydasız zevk ve safasını düşünür. Bunlardan kurtulmak için ölümün her an gelebileceğini düşünmeli, sıhhatin, gençliğin ölüme engel olmadığını unutmamalıdır! Birçok hastanın iyileşip yaşamış olduğu, sağlam birçok kişinin öldüğü oldukca görülmektedir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Başkalarına duracak şeyleri toplamakla zaman kaybetmeyin! Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayın!) [Beyheki]
(İnsana vaiz [nasihatçı] olarak ölüm yeter.) [Beyheki]
(Beş şeyden ilkin, beş şeyin kıymetini bilin! İhtiyarlıktan ilkin gençliğin, hastalıktan ilkin sıhhatin, fakirlikten ilkin zenginliğin, meşguliyetten ilkin boş vaktin ve ölümden ilkin yaşamın kıymetini biliniz.) [Hakim]
(Şu kişiye şaşılır ki, o dünyaya talip, ölüm de ona taliptir.) [Ebu Nuaym]
Her gün 2 melek şu şekilde der: Ey insanoğlu, ölmek için doğdunuz, yaptıklarınız harap olur, mallarınız düşmana kalabilir. Bunların hesabı sizden sorulur, azabı da size olur. (R. Nasıhin)
Hazret-i Âişe validemiz, kalbinin katı bulunduğunu söyleyen bir hanıma, (Ölümü oldukca hatırlarsan kalbin yumuşar) buyurdu.
Ömer bin Abdülaziz hazretleri her akşam dostlarını toplayıp, ölümden ve kıyamet hallerinden bahseder, sanki en sevdikleri biri ölmüş benzer biçimde de ağlaşırlar idi.
İbrahim Teymi hazretleri, (Şu iki şey, beni hiçbir şeyden zevk almaz duruma getirdi: Ölümü anımsamak ve ahirette hesaba çekilmek düşüncesi.)
Rebi bin Haysem hazretleri, ölümü unutmamak için evine bir gömüt kazıp, her gün onlarca defa oraya girerdi ve (Bir an ölüm hatırımdan çıksa, huzurum bozulur) derdi.
Ölüm nedir?
Ölmek mümin için bir nimettir. Peygamber efendimiz, (Ölüm mümin için bir armağan ve bir kefarettir) buyurdu. O halde, ölmekten korkmamalıdır. Şu sebeple ölmek yok olmak değildir, ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesi, bedenden ayrılmasıdır. Ölüm, bir evden bir eve göçtür. Mümin, ölümü fena görmez. Cenneti seven ve ona hazırlanan ölümü sever. Şu sebeple ölüm eğer olmazsa Cennete girilmez. Allahü teâlâyı seven, ölümden korkmaz. Seven, daima ölüme hazır bekler. Şu sebeple ölümle, âşık maşuka, acayip aslolan vatanına kavuşmuş olur.
Ölüm bu şekilde olunca ölmeyi istemek gerekir mi? Peygamber efendimiz, (Ölümü istemeyin! Şu sebeple bir şahıs iyi ise, yaşamış olduğu sürece iyiliği artar. Fena ise, doğru yola gelebilir) ve (Sıkıntılardan dolayı ölümü istemeyin! Dayanamayan, “Ya Rabbi, hakkımda yaşamak hayırlı ise, yaşamayı, ölmek hayırlı ise, ölümü nasip et!” desin!) buyurmuştur. Dinimize bir süre daha hizmet edeyim, daha oldukca sevap kazanayım düşüncesiyle, ölümün derhal gelmesini istememek Tanrı sevgisine zıt değildir. Hazret-i Ka’b, (Ölümü bilene sıkıntılar kolay gelir) buyurdu.
Gerçek yaşam
Dünya yaşamı rüya gibidir. Ölüm uyandırıp rüya bitecek, hakiki yaşam başlayacaktır. Hadis-i şerifte, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyuruldu. Ölmeden ilkin uyanmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Şu kişiye şaşılır ki, o dünyanın ardında, ölüm de onun izini sürer) buyurdu. O halde, (Tembih olarak ölüm yeter) hadis-i şerifini düşünerek ölenlerden öğrenek almaya çalışmalıdır.
Dünyaya aldanan insan ve ipek böceği
Sual: Hadis-i şerifte (Dünya melundur) buyuruluyor. Dünya nedir?
CEVAP
Dünya, dinimizin yasakladığı haram ve mekruhlardır. Bunlara dalıp da ahireti unutan aldanmıştır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sonunu düşünmeyip dünyaya aldanan insan, ipek böceği gibidir. İpek böceği kendine yuva örer ve sonunu bilmez. Sonrasında oradan çıkmak ister, çıkacak yer bulamaz, ördüğü yuvasında ölür ve emek vermesi başkalarına yarar.) [Risale-i Münire]
O halde haramlardan, mekruhlardan ve gereksiz mubahlardan sakınmak gerekir! Haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçarak helal kazanmalıdır. Ahir zamanda bunlara dikkat eden azca bulunur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahir zamanda, helal para ile kendisine güven edilen dost azca bulunur.) [İ. Asakir]
Uzun emel sahibi olmak
Sual: Bir kimsenin çeşitli arzularını gerçekleştirmek için uzun ömürlü olmayı istemesi, dinimiz açısından mahzurlu mudur?
Yanıt: Tûl-i emel, zevk ve safa sürmek için oldukca yaşamayı istemektir. İbadet yapmak için, oldukca yaşamayı istemek, tûl-i emel olmaz. Tûl-i emel sahipleri, ibadetleri vaktinde yapmazlar. Tövbe etmeyi terk ederler, kalpleri katı olur. Ölümü hatırlamazlar, vaaz ve nasihatten öğrenek almazlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Lezzetlere son veren şeyi oldukca hatırlayınız.)
(Ölümden sonrasında olacak şeyleri bildiğiniz benzer biçimde, hayvanlar da bilselerdi, yiyecek için semiz hayvan bulamazdınız.)
(Gece ve gündüz ölümü hatırlayan kimse, kıyamet günü şehitler yanında olacaktır.)
Tûl-i emelin şu demek oluyor ki uzun yaşamayı istemenin sebepleri, dünya zevklerine düşkün olmak, ölümü unutmak ve sıhhatine, gençliğine aldanmaktır. Tûl-i emel hastalığından kurtulmak için, bu sebepleri yok etmek lazımdır. Ölümün her an geleceğini düşünmeli, sıhhatin, gençliğin ölüme engel olmadıklarını unutmamalıdır. Çocuklardaki ve gençlerdeki ölüm sayısının yaşlılardaki ölüm sayısından oldukca bulunduğunu istatistikler göstermektedir. Fazlaca hastaların iyi olup yaşadıkları, oldukca sağlam kişilerin acele öldükleri devamlı görülmektedir. Bir hadis-i şerifte; (Cennete gitmek isteyen, uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allahtan hayâ etsin) buyuruldu.
Haram olan lezzetlerin içinde yaşamak için uzun emel sahibi olmak haramdır. Mubahlarla lezzetlenmek için tûl-i emel sahibi olmak, haram değil ise de, iyi değildir. Fazlaca yaşamayı değil, sağlık ve afiyet ile yaşamayı istemelidir.
Sual: Bir kimsenin ömrünün uzun olmasını istemesi, dinimiz açısından mahzurlu olur mu?
Yanıt: Tûl-i emel, uzun emel sahibi, hep dünya malına ve mevkiine kavuşmak için ömrünü harcar, ahireti unutur. Yalnız zevk ve safasını düşünür. Hadîs-i şerifte;
(Cennete gitmek isteyen, uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allahtan haya etsin) buyuruldu.
Çoluk çocuğunun bir senelik gıdasını hazırlamak, uzun emel olmaz. Bir senelik nafakaya Havâyıc-i aslıyye denir. Lüzumlu eşyadan sayılır. Nisap hesabına katılmaz. Buna malik olan, varlıklı sayılmaz. Buna malik olmayan bekar kimsenin kırk günlük besin maddesi gizlemesi caizdir. Daha çok saklamaları tevekkülü bozar. Hadîs-i şeriflerde;
(İnsanların en iyisi ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir.)
(İnsanların en kötüsü, ömrü uzun, ameli fena olandır.)
(Ölmek istemeyiniz. Mezar azabı oldukca acıdır. Ömrü uzun olup İslâmiyete uymak, büyük saadettir.)
(Müslümanlıkta beyazlaşan kıllar, kıyamet günü nur olacaktır) buyuruldu.
Uzun yaşama arzusundan kurtulma
Sual: Dünya arzularına tutulmuş, uzun emeller ardında koşan bir kimse, bu arzularından iyi mi kurtulabilir?
Yanıt: Uzun yaşama arzusundan kurtulmak için, uzun yaşama arzusunun zararlarını ve ölümü hatırlamanın faydalarını öğrenmelidir. Hadis-i şerifte;
(Ölümü oldukca hatırlayınız. Onu anımsamak, insanı günah işlemekten korur ve ahirete zararı dokunan olan şeylerden sakınmaya sebep olur) buyuruldu.
Eshâb-ı kiramdan Berâ bin Âzib hazretleri buyurdu ki:
“Bir cenazeyi götürdük. Resûlullah efendimiz, mezar başına oturdu, ağlamaya başladı, gözyaşları toprağa damladı. Sonrasında;
(Ey kardeşlerim! Hepiniz buna hazırlanınız) buyurdu.”
Ömer bin Abdülaziz hazretleri, bir âlimi görünce, ondan tembih istedi. O da;
-Şimdi halifesin, istediğin benzer biçimde emredersin. Yarın öleceksin, dedi.
-Birazcık daha söyle diyince;
-Âdem aleyhisselama kadar, tüm dedelerin ölümü tattı. Şimdi sıra sana geldi, dedi. Halife, uzun süre ağladı. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanlara vâiz olarak ölüm yetişir. Zenginlik isteyene, kaza ve kadere inanç etmek yetişir.)
(İnsanların en akıllısı, ölümü oldukca hatırlayandır. Ölümü oldukca hatırlayan insana, dünyada onur, ahirette yüksek dereceler nasip olur.)
(Allahü teâlâdan hayâ ediniz. Başkalarına duracak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz. Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyacınızdan fazla binalar yapmakla hayatınızı harcamayınız.)
Resûlullah efendimiz, oldukca sevilmiş olduğu Üsâme bin Zeyd hazretlerinin bir ay sonrasında ödemek suretiyle bir köle satın aldığını işitince;
(Siz buna şaşkınlık etmediniz mi? Üsâme tûl-i emel sahibi olmuş) buyurdu.
Uzun emelli olmanın sebepleri
Sual: Bir kimsenin, uzun emelli olmasına hangi sebepler etki etmektedir?
Yanıt: Tûl-i emelin, uzun emeller sahibi olmanın sebepleri; dünya zevklerine düşkün olmak, ölümü unutmak, sıhhatine, gençliğine aldanmaktır. Tûl-i emel hastalığından kurtulmak için, bu sebepleri yok etmek lazımdır. Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Sıhhatin, gençliğin ölüme engel olmadıklarını unutmamalıdır. Çocuklardaki, gençlerdeki ölüm sayısının yaşlılardaki ölüm sayısından oldukca bulunduğunu istatistikler göstermektedir. Fazlaca hastaların iyi olup yaşadıkları, oldukca sağlam kişilerin acele öldükleri devamlı görülmektedir. Tûl-i emel sahibi olmanın zararlarını ve ölümü hatırlamanın faydalarını öğrenmelidir. Hadîs-i şerifte;
(Ölümü oldukca hatırlayınız. Onu anımsamak, insanı günah işlemekten korur ve ahirete zararı dokunan olan şeylerden sakınmaya sebep olur) buyuruldu. Eshâb-ı kiramdan Bera’ bin Âzib hazretleri buyuruyor ki:
“Bir cenazeyi götürdük. Resûlullah efendimiz, mezar başına oturdu. Ağlamaya başladı. Kutsal gözyaşları toprağa damladı. Sonrasında;
(Ey kardeşlerim! Hepiniz buna hazırlanınız) buyurdu. Hadîs-i şeriflerde;
(İnsanlara vaiz olarak ölüm yetişir. Zenginlik isteyene, kaza ve kadere inanç etmek yetişir.)
(İnsanların en akıllısı, ölümü oldukca hatırlayandır. Ölümü oldukca hatırlayan insana, dünyada onur, ahirette yüksek dereceler nasip olur.)
(Allahü teâlâdan haya ediniz. Başkalarına duracak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz. Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyacınızdan fazla binalar yapmakla hayatınızı harcamayınız.)
(Evlerinizi haram araç-gereç ile yapmayınız. Dininizin ve dünyanızın harap olmasına sebep olur) buyuruldu.
Üsâme bin Zeyd hazretleri bir ay sonrasında ödemek suretiyle yüz altına bir köle satın alınca, Resûlullah efendimiz;
(Siz buna şaşkınlık etmediniz mi? Üsâme tûl-i emel sahibi olmuş) buyurdu. Bir hadîs-i şerifte de;
(Cennete gitmek isteyen, uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allahtan haya etsin) buyuruldu.
Haram lezzetlerle yaşamak için uzun emel sahibi olmak haramdır. Mubahlarla lezzetlenmek için tûl-i emel sahibi olmak, haram değil ise de, iyi değildir. Fazlaca yaşamayı değil, sağlık ve afiyetle yaşamayı istemelidir.