CEVAP
1- Peygamber efendimiz, (İlmi olan ilminden, malı olan malından sadaka versin) buyuruyor. (İbni Sünni) Azca-çok sadaka vermelidir! Sadakayı, isteyen dilencilere değil, muhtaç olup isteyemeyen fakirlere vermek gerekir. Şeytan düşmandır. Normal olarak malı hayra harcamaya engel olur.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İblis, en şiddetli adamlarını [militanlarını] malını hayra sarf edene musallat eder.) [Taberani]
Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Şeytan, malınızı hayra sarf ettirmemek için sizi yoksullukla korkutur, pinti olmanızı ister. Tanrı ise, [hayra sarfedene] mağfiret, lütuf, bolluk vaad eder.) [Bekara 268]
Şeytanın vesvesesine aldanmayıp Allahü teâlânın vaadine koşmalıdır!
2- Bazı kimselerin, (Evin, arabanın taksidini ödeyemedim, evlatların okul harcaması oldukça) diyerek yardım istemeleri doğru değildir. Hepimiz ayağını yorganına gore uzatmalıdır! Peygamber efendimiz, yemin ederek, (İsteyene verdiğim sadaka ateş olur) buyurunca, Hazret-i Ömer, (Ya Resulallah, öyleyse niçin veriyorsunuz?) diye sorunca, sonucunda (Ben cimrilik yapamam) buyurdu. (Ebu Ya’la)
Ek olarak isteyici olan, hiçbir süre sıkıntıdan kurtulamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İsteyici, darlığa düşer.) [İ.Ahmed]
(Dünyayı ahirete tercih edenin sıkıntısı asla eksilmez, ihtiyaçtan kurtulamaz, doymak bilmeyen bir hırsa kapılır.) [Taberani]
3- Cömerdin imanı güçlü, cimrinin imanı ise zayıftır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cömertlik inanç sağlamlığından ileri gelir. İmanı sağlam olan Cehenneme girmez. Cimrilik, [imandaki] şüpheden ileri gelir, bu şekilde kimse de Cennete giremez.) [Deylemi]
Bir melek, (İnfak edenin malının bedelini ver, cimrilik edip vermeyenin de malını telef et) diye yakarma eder. (İ.Hibban)
Ek olarak Peygamber efendimiz yemin ederek buyuruyor ki:
(Sadaka vermekle mal asla noksanlaşmaz.) [Taberani]
Malımız noksanlaşmayacağı, hatta artacağı güvence edildiğine gore cömertlikten korkmamalıdır! Böylece imanımız da kuvvetlenmiş olur.
4- Fakirin azca sadaka vermesi, zenginin oldukça sadaka vermesinden daha kıymetlidir. Riya korkusu var ise sadakayı gizli saklı vermelidir. (Ya Resulallah! Hangi sadaka daha faziletlidir?) diye sorulunca, (Azca maldan gizli saklı verilen sadaka) buyurup, (Eğer sadakayı açık verirseniz güzel olur, gizli saklı verirseniz, sizin için daha hayırlıdır) mealindeki âyeti okudu. (Taberani)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Gizli saklı sadaka Rabbin gadabını söndürür.) [İ.Asakir]
(Genç, sağlıklı, para yokken, fakirliğe düşme korkusu içinde verilen sadaka sevap bakımından daha büyüktür.) [Müslim]
5- Kendisinin yada aile fertlerinin hastalığı olan yada bir sıkıntıya düşen oldukça sadaka vermelidir! Şundan dolayı Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin. Sadaka, her hastalığı ve belayı defeder.) [Beyheki]
(Sadaka vermekte acil edin, şu sebeple bela sadakayı geçemez.) [Beyheki]
(Sadaka ömrü uzatır, fena ölümden korur, kibri ve tefahürü de giderir.) [Taberani]
6- Sadakanın fazileti çoktur. Akrabayı görüp gözetmek daha sevaptır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Oldukca sadaka verenin rızkı bollaşır ve duası kabul olur.) [İbni Mace]
(İnsanda 360 mafsal vardır. Her gün 360 sadaka vermesi gerekir. Birine yol göstermek bir sadaka, zahmet veren bir şeyi yoldan kaldırmak bir sadaka, ihtiyaçtan fazla elbiseyi vermek de bir sadaka, şerri dokunmaktan çekinmek de bir sadakadır.) [İbni Sünni]
(Sıla-i rahim için verme kapısını açan, bolluğa kavuşur.) [İ.Ahmed]
(Fakire verilen sadaka bir sadaka iken, akrabaya verilen sadaka, hem sadaka ve hem de sıla-i rahim olmak suretiyle iki sadakadır.) [Nesai]
(Sadaka vermeye engel olana nalet olsun.) [İsfehani]
7- Kendisini ve çoluk çocuğunu perişan edecek kadar oldukça sarf etmek de doğru değildir.
Allahü teâlâ, salih cömertleri överken buyuruyor ki:
(Onlar, sarf ederken israf ve cimrilik etmez, ikisi içinde orta bir yol tutarlar.) [Furkan 67]
İhsan etmeyi dinimiz tavsiye etmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Tanrı, adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder.) [Nahl 90]
(Tanrı sana kayra etmiş olduğu benzer biçimde, sen de ihsanda bulun!) [Kasas 77]
(İhsanın [iyiliğin] karşılığı sadece kayra [iyilik] olur.) [Rahman 60]
(Ana-babaya kayra edin!) [Nisa 36, Enam 151, İsra 23]
(Tanrı kayra edenleri sever.) [Âl-i İmran 134, 148, Maide 13, 93]
(Allahü teâlâ, kayra edenlerle beraberdir.) [Ankebut 69]
(İhsan edenleri müjdele!) [Hac 37]
(İhsan edenlere Allahü teâlânın rahmeti normal olarak oldukça yakındır.) [Araf 56]
(Tanrı muhsinlerin, kayra edenlerin ecrini zayi etmez.) [Tevbe 120, Hud 115]
Hazret-i Yusuf ve Hazret-i Musa’ya verilen nimetler bildirilip sonrasında buyuruluyor ki:
(İhsan edenleri işte biz bu şekilde mükafatlandırırız.) [Yusuf 22, Kasas 14]
İhsan etmekle ve armağan vermekle ilgili hadis-i şeriflerden bazıları da şöyledir:
(Allahü teâlâ kayra sahibidir. O şekilde ise siz de ihsanda bulunun!) [İ. Adiy]
(İdarecilerin ihsanını, kayra olarak kalmış olduğu sürece alın!) [Ebu Davud]
(İhsan ehlinden olun!) [Ebu Davud]
(Ömrü ihsandan gayrısı artırmaz.) [Nesai]
(Ana-babaya kayra, ömrü uzatır ve fena ölümden korur.) [Ebu Nuaym]
(Vermeyene ihsanda bulunanı, Allahü teâlâ Cennete koyar.) [Hakim]
(Ana-babanıza kayra ederseniz, çocuklarınız da size kayra eder!) [Taberani]
(Ömrünün uzun ve rızkının bolca olmasını isteyen, ana-babasına ihsanda bulunsun ve sıla-i rahim yapsın!) [İ. Ahmed]
(İhsan kapısını açana, Allahü teâlâ dünya ve ahiret hayrını verir.) [İbni Cerir]
(Komşuna ihsanda bulun ki, mümin olasın!) [Tirmizi]
(Armağan Allahü teâlâ tarafınca gönderilen güzel bir rızıktır.) [Hakim]
(Hediyeyi kabul eden, Allahü teâlânın gönderdiğini kabul etmiş, reddeden de Onun gönderdiğini reddetmiş olur.) [Ramuz]
(Allahü teâlâ, “Biz malı insana yakarma etmesi için kayra ettik” buyurdu.) [İ. Ahmed]
Bire yediyüz almak
Tanrı rızası için meydana getirilen iyiliklerin, sadakanın, zekatın karşılığı verenin ihlas derecesine gore, bire ondan bire yediyüze kadar hatta daha çok olur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Mallarını Tanrı yolunda harcayanların hâli, yedi başak bitiren ve her başağında yüz tane bulunan bir tohuma benzer. Tanrı dilediğine daha çok da verir. O vâsi ve âlimdir.) [Bekara 260]
[Vâsi, takat ve kudret sahibidir, kayra etmiş olduğu şeyler Ona darlık vermez.
Âlim, her şeyi, hâliyle, hakikat ve özüyle bilicidir. İnfak edenin niyetini, ihlaslı olup olmadığını ve infak kudretini bilir.
İnfak, gereksinim karşılama.]
Şeytan, malı ya israf ettirerek boşa gitmesini sağlar yada cimrilik ettirerek, hayra harcamaktan alıkoyarak “yoksul olursun, elin daralır” diye korkutur. Tanrı yolunda harcamaktan korkmamalıdır! Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Şeytan, malınızı hayra sarf ettirmemek için sizi yoksullukla korkutup pinti olmanızı emreder. Tanrı ise, [sadaka ve zekat verirseniz] mağfiret, lütuf, bolluk vaad eder.) [Bekara 268]
Tanrı yolunda harcayanlara müjde çoktur. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Gece-gündüz, gizli-açık, Tanrı yolunda mallarını infak edenlerin Rableri katında mükafatları vardır. Bunlar için korku ve üzüntü yoktur.) [Bekara 274]
Yiyecek yedirme ve kayra
Hükümdar, elinden geldiği kadar bolca yiyecek yedirmelidir. Peygamber efendimiz, (Tanrı’ın kullarına kucak kucak yiyecek yedirmek, saltanat ve idarenin ömrünü uzatır) ve (En iyiniz, yiyecek yedireninizdir) buyuruyor. İnsan, ihsanın kuludur.
Firavun her gün 4.000 koyun, 400 sığır, 200 deve kestirir, bu oranda helva, tatlı, salata hazırlatır, tüm Mısır halkı ve ordu bu sofrada her gün yiyecek yerdi. Firavun, bu şekilde sofra yardımıyla 400 yıl yaşadı.
Hazret-i Musa “Ya Rabbi, Firavunu helak et” diye yakarma etti. Hak teâlâ, Hazret-i Musa’ya “Suda helak edip onun tüm malını ve zenginliğini senin kavminin ve askerinin rızkı yapacağım” buyurdu.
Hazret-i Musa, Allahü teâlânın vaadinin gerçekleşmesini beklemeye başladı. Fakat aradan birkaç yıl geçmesine karşın, Firavun hep ayakta duruyor, o sapıklıkla süre geçiriyordu.
Hazret-i Musa, 40 gün oruç tuttuktan sonrasında Tur-i Sinaya gitti; Allahü teâlâya şöyleki yalvardı:
-Ya Rabbi, Firavun ilahlık davasını bırakmıyor; o ne süre helak olacak?
Allahü teâlâ buyurdu ki:
– Ya Musa, senin için onu derhal helak etmem gerekiyor. Bir milyon insan için, helak etmemem gerekiyor. Hepimiz her gün onun nimetini yiyor; üstelik asayiş yerindedir. İzzet ve celalim üstüne vallahi billahi ki, benim kullarıma ekmeği ve nimeti bolca olduğu müddetçe, ben onu helak etmem.
– Ya Rabbi vaadin ne süre gerçekleşme edecektir?
– Ya Musa, Firavun yiyecek ve nimeti halktan çektikçe, yiyecek vermeyi azalttıkça, ben de ömrünü azaltırım. Böylece çöküşü yakınlaşır.
Firavun, Haman’a dedi ki:
– Musa, İsrailoğullarını kendi çevresinde topladı, bizi rahatsız ediyor. Onunla işimizin, nereye varacağını bilmiyorum. Şimdi, hazineyi ve zahire depolarını dolu tutmamız gerekiyor; şu sebeple, hiçbir zaman hazırlıksız olmayalım. Bu sebeple, mutfak tahsisatını ve sofrayı her gün azaltmak gerekir ki, rahat olalım. O malın yarısını zahire temini maksadıyla bir tarafa koymak, yarısını azaltmak gerekiyor. Böylece, her gün yavaş yavaş azaltırız.
Bu tarz şeyleri öğrenen Hazret-i Musa, böylece Allahü teâlânın vaadinin gerçekleşmesinin yakın bulunduğunu anlamış oldu. Şundan dolayı aşırı tutum, mülkün çökmesine alamettir. Firavun suda boğulduğu gün, mutfağında iki sıska koyun kesilmişti. Nereden nereye gelindi.
Allahü teâlâ, Hazret-i İbrahim’i, yiyecek vermesinden ve konuk severliğinden dolayı övdü.
Hatim-i Tai de cömertliği ve konuk severliği yüzünden övülmüş, dillere destan olmuştur. Dünya durdukça, onun cömertliğinden bahsedilir.
Hazret-i Ali, parası olmadığı halde, birçok cömertlikler yapmış oldu. Allahü teâlâ onu Kur’an-ı kerimde övdü. Kıyamete kadar onun cömertliğinden, mertliğinden, cesurluğundan, söz edilecektir.
Dünyada hiçbir iş, cömertlikten ve yiyecek vermekten daha iyi değildir. Hadis-i şeriflerde, (Allahü teâlâ, cömerde eli bol davranır), (Cömerdin imanı kuvvetlidir) ve (En kıymetli amel, bir mümini yiyecek yedirmek yada başka bir ihtiyacını görmek suretiyle sevindirmektir) buyurulmuştur.
Bir kimsenin nimeti var ise ve sultan olmasa da, halk ona saygı duyar. Her gün yiyecek vermekte kusur etmemek gerekir. Dünyada ad kazanmış ve kazanmakta olan hepimiz, bu şöhreti ekmek vermekten elde etmişlerdir.
Nankör ve cimri insanların kötülüğü iki cihanda söylenir. Hadis-i şerifte, (Cimri ve nankör olan Cennete girmez) buyuruluyor. Her devirde, her yerde yiyecek vermek oldukça iyidir.