Anasayfa » Ahlak bilgileri » Cömertlik

Cömertlik

Sual: Cömertliğin fazileti nedir?
CEVAP
Cömerdin azca ibadeti, cimrinin fazlaca ibadetinden üstün olduğu benzer biçimde, eli bol bilgisiz de, pinti âlimden üstündür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz yakarma eden cimriden daha fazlaca sever.) [Tirmizi]

(Tanrı katında eli bol bir bilgisiz, pinti âlimden daha üstündür. Şu sebeple cimrilik en ağır hastalıktır.) [Dare Kutni]

Cömerdin imanı güçlü, cimrinin imanı ise zayıftır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cömertlik inanç sağlamlığından ileri gelir. İmanı sağlam olan Cehenneme girmez. Cimrilik, şekten, şüpheden meydana gelir. [İmanda] şüphesi olan da Cennete giremez.) [Deylemi]

(Bir kulun kalbinde cimrilikle inanç bir arada bulunamaz.) [Nesai]

(Eli açık, Tanrı’a, insanlara, Cennete yakın, Cehennemden uzaktır. Pinti ise bunun aksinedir.) [Tirmizi]

(Eli açık olun ki, Allahü teâlâ da size cömertlik etsin! İyi bilin ki cimrilik küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemi]

Eli açık, gayrimüslim bile olsa, Cehennemdeki azabı, öteki kâfirlerinki kadar şiddetli olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eli açık kâfir, Cehenneme girerken, Allahü teâlâ, [Cehennemde vazifeli meleklerin en büyüğü olan] Malike, “Bunu, dünyadaki cömertliği nispetinde Cehennemin azabı hafifçe olan tarafına koy” buyurur.) [Deylemi]

Cömerdin kazancı, malı verimli olur. Cömertliği nispetinde malı artar. Misafirin rızkı ile geldiği, kırk gün bolluk bıraktığı, sadaka vermekle malın eksilmeyeceği hadis-i şeriflerde bildirilmiştir.
Eli açık olmaya çalışmalı, cimrilikten sakınmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aman cimrilikten son aşama sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmiştir.) [Müslim]

Cimrilikten kurtulup eli bol olmak
Sual:
Cimrilik nedir? Eli açık olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Cimrilikten kurtulup eli bol olmak için, cimriliğin dünya ve ahiretteki zararlarını cömertliğin de faydalarını iyi bilmek ve inanmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın evliyasının hepsi eli bol ve güzel ahlaklıdır.) [Dare Kutni]

(Ebdal denilen evliya, fazlaca namaz kıldığı, fazlaca oruç tuttuğu için değil, cömertlik ve halka tembih etmeleri sebebiyle Cennete girer.) [Ebu Nuaym]

(Aden, cömertler yurdudur.) [Ebuşşeyh]

(Cennette cömertler köşkü vardır.) [Taberani]

(Rabbim, “İbrahim eli bol olduğundan, dost edindim” buyurdu.) [Taberani]

(Eli açık olan ve halktan azca yakınma eden, bu ümmetin efendisidir.) [Taberani]

(Eli açık, Tanrı’a hüsnü zannı olduğundan cömerttir. Pinti de, Tanrı’a suizannı olduğundan cimridir.) [Ebuşşeyh]

(Cömertlik, dalları dünyaya sarkmış bir Aden ağacıdır. Kim bu ağacın bir dalına tutunursa, bu dal onu Cennete götürür. Cimrilik de, dalları dünyaya sarkan Cehennem ağacıdır. Bu dalın birine yapışan, Cehenneme gider.) [Beyheki]

(Allahü teâlâ, cömertlikle güzel huyu sever, cimrilikle fena huyu sevmez.) [Berika]

(Ben kefilim ki, eli bol Cennete pinti Cehenneme girecektir.) [İsfehani]

(Cömerdin yemeği ilaç, cimrininki hastalıktır.) [Dare Kutni]

(Kendi ihtiyacı varken, başkasını tercih edenin günahları affolur.) [İ. Hibban]

{Kur’an-ı kerimde Eshab-ı kiram, bu şekilde övülüyor: (Kendileri zarurette iken, başkalarını kendilerine tercih ederler.) [Haşr 9]}

(Eli açık olursanız, Allahü teâlâ da size, cömertçe ihsanda bulunur.) [Deylemi]

(Yukarıdaki el, aşağıdakinden, veren el, alan elden üstündür.) [İ.Huzeyme] [Not: (Pinti, Cennete girmez), (Cimrilik küfürdür) benzer biçimde hadis-i şerifleri açıklaması ile beraber okumalıdır. Açıklamasız okunursa yanlış anlamaya sebep olur. Cimrilik her ne kadar fena ahlaktan ise de, imansızlık değildir. (Pinti, günahının cezasını çekmedikçe Cennete giremez) anlamına gelir. Hatta sevabı günahından fazlaca gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider. Affa ve şefaate uğrayarak da Cennete gidebilir.

(Eli açık Cennete yakındır) hadis-i şerifi de böyledir. Doğrusu cömerdin imanı yoksa sonsuz olarak Cehennemde kalır. İmanı var ise, sevapları fazla ise Cennete gider. Ehl-i sünnete bakılırsa, iyilik eden muhakkak Cennete, fenalık eden muhakkak Cehenneme gider diye bir şey yoktur. Bir müminin günahı sevabından fazlaca ise, affa ve şefaate de uğramamışsa, günahının cezasını çektikten sonrasında Cennete gider. İmanı olmayan kimsenin ise, ne yaparsa yapsın, hiçbir iyiliği onu Cehennemden kurtaramaz. (İslam Ahlakı)]

Cömertlik için ne dediler?
Sual:
Cömertlik nedir, eli bol kime derler?
CEVAP
Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden ihsanda, bağışta bulunmak anlamına gelir. Teşekkür edilmeyi, övülmeyi istemek de cömertliğe yakışmaz. Kerem sahibi bir cömerde merak ederler:
– Muhtaçlara fazlaca ihsanda bulunuyorsun. Acaba onlar sana minnettarlık hissi içinde bulunuyorlar mı?
– Hiçbiri bana minnettar kalmaz. Doğrusu onlara o hissi verecek şekilde hareket etmem. Bir şey verirken kendimi aşçının elindeki kepçe benzer biçimde kabul ederim. Kepçenin övünmeye, minnete sebep olmaya hakkı yoktur.

Bir zat da buyurdu ki:
“Servetiyle ülkeler satın almış olduğu halde yapacağı ikram ile gönülleri satın almayan adama şaşarım.”
Bir bedeviye (Efendiniz kim?) derler. O da, (Fena sözlerimize dayanan, isteyene veren, cahilliklerimize göz yuman) der.

Hazret-i Hüseyin’in oğlu Ali: “Ben isteyene vermem” diyen eli bol sayılmaz. Hakiki eli bol, Tanrı’a itaat eden kullarına Tanrı hakkını ödeyen, bunun karşılığında teşekkür beklemeyen ve bunu yalnız Tanrı için icra eden kimsedir, demiştir.

Mala bağlanmak
Hasan-ı Basri hazretlerine merak ederler:
– Cömertlik nedir?
– Tanrı rızası uğrunda servetini sarfetmektir.
– Mala iyi mi bağlanmalı? [Yani malı korumak için ne yapmalı?] – Onu Tanrı yolunda dağıtarak…
– İsraf nedir?
– Mal ve makam sevgisi yolunda infaktır.

Cimrilik ve cömertliğin ölçüsü insandan insana değişmiş olur. Örnek olarak bazı şeyler, yoksul için düzgüsel karşılanırken varlıklı için ayıplanır. Yabancılar düzgüsel karşılarken aile efradı onu ayıplar. Gençlere düzgüsel olan bir husus, yaşlanmış için hoş görülmez. Erkekler yaparsa fena, fakat hanımefendiler yaparsa ehemmiyet verilmez.

Kasaptan, bakkaldan almış olduğu şey, azca noksan diye geri götürüp veren cimridir. Bir şey yer iken, pencereden evine gelen birini görüp, derhal yediğini saklayan, cimridir.

Dünyalık ele geçirmek yada nefsin fena arzularına kavuşmak için vermek de cömertlik sayılmaz. Hiçbir karşılık beklemeden dünyalık vermek malda cömertliktir. Dinde cömertlik ise, gene hiçbir karşılık beklemeden Tanrı yolunda, yalnız Tanrı sevgisi için canını vermektir.

Mal, insanoğluna bir yarar için verilmiştir. O malı saklayıp yararlı bir işte kullanmamak cimrilik olur. Yararlı işler, dinin ve mürüvvetin verilmesini iyi görmüş olduğu şeylerdir. Mürüvvet, yararlı olmak, iyilik yapmak, arzusudur. İnsanlık yiğitlik anlamına gelir.

Karşılık beklemek
Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden vermektir. Muhtaçları gözetmeden vermektir. Muhtaçları gözetmek, istemeden vermek ve verdiğini azımsamak cömertliktir.

Vakit icabı, ileride bir sıkıntıya düşmemek için malı, parayı saklamak, avam için cimrilik sayılmazsa da, ilim ehli salih kimseler için cimriliktir. Dinin ve mürüvvetin icaplarını yerine getiren cimrilikten kurtulursa da eli bol sayılmaz.

Övülmek yada teşekkür beklemek için veren de eli bol sayılmaz. (Biz şunu verelim, o da bana bir şey verebilir, vermezsem ayıp olur, yoksa pinti derler) benzer biçimde düşüncelerle veren de eli bol değildir.
Büyükler buyuruyor ki: (Eli açık verene değil, verdiğine sevinene denir.)

Cömertliğin üstün mertebesi olduğu benzer biçimde, cimriliğin de aşırı derecesi vardır. Bu da kendine gerekmeyen şeyi vermemektir. Canının istediği şeyleri almaya gücü yeterken param gidecek diye almaz. Hatta hastalansa, parasız ilaç alma yollarını arar. Bunu da bulamazsa tedavi olmaktan vazgeçer.

Cömertlikte zirve
Cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermektir. Îsâr ise, kendine ihtiyaç duyulan şeyleri vermektir. Doğrusu başkalarını kendine tercih etmektir.

Cömertliğin üstün derecesi olan îsâr büyük bir haslettir. Sadece bunu büyük insanoğlu yapar. Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı överken buyuruyor ki:
(Onlar, fakr-u fakirlik içinde olsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih edip öz canlarından daha üstün tutarlar.) [Haşr 9]

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü teâlâ onun günahlarını affeder.) [İbni Hibban]

Medine’nin yerlisi olanlar [Ensar-ı kiram], Medine’ye hicret eden müslümanlara [Muhacirlere] büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Tüm mallarına onları ortak etmişlerdir.

Resul-i ekrem efendimiz, ganimetlerin taksiminde iki teklifte bulunmuş oldu. Ya Ensarın evlerinden çıkıp başka bir yerde kalmaları şartı ile ganimetlerin hepsi Muhacirlere verilecek yada Muhacirler, Ensarın evinde bir süre daha kalmak şartı ile, ganimetler Ensar ile Muhacirler içinde bölme edilecekti. Bu teklifler için Ensar-ı kiram, (Biz ganimet istemeyiz. Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı olamayız) dediler. Buna Peygamber efendimiz fazlaca memnun oldu.

Başkasını kendine tercih
Peygamber efendimize konuk geldi. Evde yenecek hiçbir şey yoktu. Ensardan biri bu misafiri alıp evine götürdü. Onun da evinde yalnız bir kişilik yiyeceği vardı. Kandili söndürüp yemeği misafirin önüne koydu. Kendi de sofraya oturup yer benzer biçimde yapıyor, ellerini yiyecek kabına götürüp getiriyordu. Sabahleyin Resulullah efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:
(Allahü teâlâ, sizin misafire gösterdiğiniz cömertliğe fazlaca memnun oldu. “Kendileri, gereksinim içinde olsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler” âyet-i kerimesini gönderdi.)

Hazret-i Musa’ya, Peygamber efendimizin haiz olduğu makamlardan birinin nuru gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye iyi mi yükseldiğini sordu. Allahü teâlâ, (Yüksek ahlakı yardımıyla bu dereceye kavuştu. Bu terbiye îsârdır. Ya Musa, ömründe bir kere îsâr edene, îsâr ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim) buyurdu. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Normal olarak sen hulk-i azim [büyük ahlak] üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)

Ilkin can sonrasında canan
Sual:
Ilkin can sonrasında canan demek uygun mu? Lüzumlu bir şeyi başkasına vermek günah mı?
CEVAP
Ilkin can sonrasında canan demek uygundur. Doğrusu ilkin kendimizi kurtaracağız sonrasında başkalarını. Kendi itikadımız, kendi ahlakımız muntazam değilse, başkalarını iyi mi kurtarabiliriz?
Ilkin can gelir sonrasında canan demişler
Gemisini kurtaran kaptan demişler

Mal yönüyle de böyledir. Kendimiz yokluk içinde iken, elimizdekini başkalarına vermek doğru olmaz. Dinimiz, (Sadaka verirken israf etmeyin) buyuruyor. Sâbit bin Kays hazretleri, bir günde 500 ağacın hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek evi için hurma bırakmadı. Muaz bin Cebel hazretlerinin de bir hurma ağacı vardı. Hurmalarını toplayıp hepsini sadaka verdi. Kendine bir şey kalmadı. Ondan sonrasında (İsraf etmeyin) âyeti geldi. Bir âyet meali de şöyledir:

(Elini boynuna bağlayıp asma [cimrilik etme], büsbütün de açıp saçma. [itidalli ol, iktisada riayet et. Malını, kendine kalmayacak şekilde dağıtma!) Sonrasında kınanmış olur ve eli boş açıkta kalırsın.) [İsra 29]

İbni Mesud hazretleri anlatır: (Bir çocuk, Resulullah efendimize gelip, bazı lüzumlu şeyleri sayıp “Annem beni sana gönderip bu tarz şeyleri istedi” dedi. “Bugün bende bunların asla biri yok” buyurdu. “Gömleğini bana ver” dedi. Derhal, kutsal gömleğini çıkarıp çocuğa verdi ve kendisi gömleksiz kaldı. Camiye gidemedi. O süre, bu âyet geldi.) Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Paranız ile, ilkin kendi ihtiyacınız olan şeyleri alın. Artarsa, çoluk çocuğunuzun gereksinimlerine sarf edin. Bundan da artarsa, akrabanıza yardım edin!) [Müslim]

(Kendisi yada çoluk evladı muhtaç iken yada borcu var iken verilen sadaka kabul olmaz. Borç ödemek, sadaka vermekten, köle azat etmekten ve armağan vermekten daha önemlidir. Başkasının malını, sadaka vererek, yok olmasına sebep olmayın!) [Buhari]

Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır: Resulullah efendimize biri gelip, bir altınım var, ne yapayım dedi. (Bununla kendi gereksinimlerini al) buyurdu. Bir altınım daha var dedi. (Onunla da çocuğuna lazım olanları al) buyurdu. Tekrar var dedi. (Onu da, âilenin gereksinimlerine sarf et) buyurdu. Bir altın daha var dedi. (Hizmetçinin gereksinimlerine kullan) buyurdu. Tekrar var diyince, [bu bildirdiklerimi ölçü alarak] (Onu kullanacağın yeri sen daha iyi bilirsin) buyurdu. (Begavi)

Cömertlik menkıbeleri

Eli açık tutsak
Resul-i Ekrem, götürülen düşman esirlerinin, birini işaret edip bırakılmasını emredince, Hazret-i Ali, sual etti ki:
– Bunların hepsi düşman, hepsinin suçu da bir, bunu niçin kural dışı ediyoruz?
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Cebrail aleyhisselam geldi, bunu bırakmamı; zira bunun eli bol bulunduğunu, cömertliği Allahü teâlânın hoşuna gittiğini söylemiş oldu.) [İ. Gazali]

Mektubu açmadan
Biri Hazret-i Hasan’a bir mektup getirdi. Mektubu açmadan, İsteğin yerine getirilecektir diyerek geleni gönderdi. Oradakiler (Mektubu okumadan niçin yanıt verdin?) dediler. Buyurdu ki:
(Mektubu okuyana kadar bekletirsem çekeceği sıkıntıdan Allahü teâlâ beni sorumlu meblağ.)

Her insanın kıymeti
Yanına oturan yoksul bedeviye Hazret-i Ali (Bir isteğin mi var?) buyurur. Bedevi utancından diliyle bir şey söylemeyip işaretle bildirir. Hazret-i Ali, yanında bulunan iki giyeceğin ikisini de Bedeviye verir. Bedevi sevinerek güzel bir beyit okur. Beyit Hazret-i Alinin fazlaca hoşuna gider. Evlatları, için ayırdığı üç altının hepsini Bedeviye verir. Bedevi, (Ey Buyruk el müminin, beni kendi ailemin en büyük zengini ettin) der. Hazret-i Ali de, şu hadis-i şerifi nakleder:
(Her insanın kıymeti, söylediği güzel laflara, yapmış olduğu iyi işlere bakılırsa ölçülür.) [M. Cami]

Sahibini gören kelle
Eshab-ı kiramdan birine bir koyun kellesi armağan edildi. (Benden daha çok gereksinim duyan vardır) diyerek bir başkasına verdi. Kelle, aynı şekilde yedi kişiye dolaştıktan sonrasında yine ilk veren zata geldi. Onun öbürlerinden daha muhtaç olduğu meydana çıktı.

İbadette îsâr
Sual:
İbadette îsâr uygun olur mu?
CEVAP
İbâdetlerde îsâr yapılmaz. Meselâ, camide birinci saftaki yerini başkasına vermek, namaz vakti ulaşınca abdestsiz kimsenin, abdest suyunu başkasına vermesi caiz değildir. Kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermek cömertliktir. Kendine lazım olan şeyleri vermek ise, îsârdır.

Kendine lazım olanı, başkasına vermek
Sual: İnsanın kendisinin muhtaç olduğu bir şeyi, başkasına vermesi sevap mıdır?
Yanıt:
İsâr, muhtaç olduğu bir şeyi almayıp, muhtaç olan din kardeşine bırakmak anlamına gelir. İsâr, kendine lazım olanı, sabredip, başkasına vermektir. İnsana lazım olan şeylerde îsâr yapılır. İbadetlerde îsâr yapılmaz. Örnek olarak, taharetlenecek kadar suyu, setr-i avret edecek, örtünecek kadar örtüsü olan kimse, bu tarz şeyleri kendisi kullanır, muhtaç olana vermez.

Bir kimsenin hakkını geri vermek, ona olan borcu ödemek, hakkaniyet yapmak olur. Hakkından fazlasını vermek, kayra etmek olur. Muhtaç olduğu malın hepsini başkasına vermek, isâr olur.

Bir önceki yazımız olan Cimrilik başlıklı makalemizde cimrilik hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.