Sual: Her mezhepteki kolay gelen hükme uyan bir hoca, (Hoparlörle, video ile tapınmak bid’at, fakat yararlı bid’attir. Bu, bid’at-i hasenedir) diyor. Bid’at-i hasene nedir?
CEVAP
(Yararlı bid’at) tâbiri oldukça yanlıştır. Hâşâ, o vakit (Allahü teâlâ, dinimizi noksan göndermiş ve Tanrı’ın noksan bıraktığı bazı hükümleri insanoğlu, yararlı şeyler ilave ederek tamamlamış olur) anlamı çıkar ki, oldukça yanlıştır. Bid’at, sonradan çıkan şey anlamına gelir. Sonradan çıkan şey, ya ibadette olur, ya âdette olur. Yiyip içmek, giyinmek, araçlara binmek şeklinde zaman içinde değişen âdetler, bir ibadeti bozmadıkça yada dinin yasak etmiş olduğu bir şeyi işletmedikçe yasak edilen bid’at olmaz. Çatal kaşıkla yiyecek, adamların şalvar giymesi ve uçağa binmek şeklinde şeyler âdette bid’attir. Bunlar günah olmaz. Fakat namaz, oruç şeklinde ibadetlere bid’at karıştırmak, Tanrı’ın ve Resulünün bildirdiğini noksan görmek ve onu tamamlamaya çalışmak ibadette bid’at olur.
İbadette meydana getirilen bid’ati İmam-ı Rabbânî hazretleri şöyleki tanım ediyor: Resulullah ve onun dört halifesinin zamanlarında, dinde olmayan bir inanışı, bir işi, bir sözü ortaya çıkarmak ve bu şekilde bir bozukluğu yaymak ve bundan sevab beklemek yasak edilen bid’at olur. (m. 186)
Hadîka’da buyuruluyor ki: İbadetlere bid’at karıştırmak, büyük günahtır, hattâ küfre kadar götürür. Bir hadis-i şerif:
(Bid’at ehlinin namazı, orucu, haccı, cihadı, farz ve nafilesi kabul olmaz, yağdan kılın kolayca çıkmış olduğu şeklinde dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]
İslam âlimleri, bid’ati, (Bid’at-i hasene) ve (Bid’at-i seyyie) diye ikiye ayırmışlar, okul, kitap, minare, mevlit okumak, bina yapmak şeklinde sonradan çıkanlara (Bid’at-i hasene) demişlerdir. Bunlar dinde yeni bir şey çıkarmıyor, aslına bakarsak dinde olan şeyi sistemleştirmiş oluyorlar. Ezanın yüksekte okunması dinin emridir. Bunu minarede okumak dinimize aykırı değildir. İlimleri kâğıda yazmak dine aykırı değil, aksine dinimizin emridir. Bunu sistemleştirip kitap hâline getirmek, bilgisayara almak dine aykırı değildir. Bunlar, dinimizin hükümlerini bozmamaktadır. Hadika’da, bu şekilde bid’atler için, (Bir ibadetin yapılmasına destek olduğundan, dinimiz izin verir) buyurulmaktadır.
İmam-ı Rabbânî hazretleri ise, dinin izin verdiği bu şekilde yararlı şeylere, bid’at kelimesini asla bulaştırmamak ve bunlara Sünnet-i hasene [iyi iş] demek icap ettiğini bildirmekte, bid’at-i hasene adını uygun bulmamaktadır. Sözgelişi (Bid’at için pislik dense, temiz pislik, kirli pislik diye ayırmamalı, madem meydana getirilen iyi bir şey ise, ona sünnet-i hasene = iyi iş demeli, bid’at kelimesini güzel işlere bulaştırmamalı) buyuruyor. Sünnet, burada yol, iş anlamına gelir. Yolun, işin iyisi de, kötüsü de olur. Hadis-i şerifte, Sünnet-i hasene [iyi çığır] açanlar övülüyor, Sünnet-i seyyie [kötü çığır] açanlar kötüleniyor.
İmam-ı Rabbânî hazretleri, minare, kitap, mektep şeklinde güzel işlere, Bid’at-i hasene yerine (Sünnet-i hasene) demiştir. Kıyamete kadar Sünnet-i hasene çıkarmak oldukça sevabdır. Sünnet-i seyyie ise bid’attir, günahtır. 72 dalalet fırkasının itikatları, bid’at-i seyyiedir. Dört mezhebin değişik ictihadları bid’at değildir. Bu sebeple bunlar, kendi akıllarıyla değil, (Edille-i şeriyye) den çıkarılmışlardır. Bunlar Nasslara ilave değil, Nassların açıklamalarıdır. Hoparlörü ibadete karıştırmak, örnek olarak ezanda yada namazda hoparlör kullanmak fena bid’at olur. Allahü teâlâ, (Din kemale geldi. İbadetlerin iyi mi yapılacağı bildirildi. Noksan bir şey bırakılmadı) buyurdu. Selef-i salihin de, bin yıldan beri, emrolunduğu şeklinde ezan okuyup namaz kıldılar. Bunların yaptıklarını noksan, yetersiz görüp, hoparlörle ezan okumaya ve hoparlörle namaz kılmaya kalkışmak çirkin bid’at olur. Bid’at işleyenin hiçbir ibadetinin kabul olmayacağı, bunun Cehenneme gideceği hadis-i şeriflerde bildirilmektedir. (Faideli Bilgiler)
İyi bid’at olur mu?
Sual: Yaptıkları bid’atlere, (İyi bid’at, yararlı bid’at) diyenler oluyor. Bu tarz bir olay olur mu?
CEVAP
İbadetlerde meydana getirilen bid’at, günah, haram anlamına gelir. İyi günah olmaz. Âdetlerde meydana getirilen bid’atler ise, aslına bakarsan günah değildir. Bunlara da (iyi bid’at) denmez.
Yararlı bid’at olmaz. O vakit Allahü teâlânın, hâşâ dinimizi noksan gönderilmiş olduğu ve Peygamber efendimizin de, faydalıyı, zararlıyı ayıramadığı anlamı çıkar. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
(Minare, okul, kitap şeklinde dinin izin verdiği yararlı şeylere bid’at dememeli, sünnet-i hasene, şu demek oluyor ki iyi iş demeli. Dinin izin verdiği bu şekilde yararlı şeylere, bid’at kelimesini bulaştırmamalı ve bunlara sünnet-i hasene [iyi iş] demeli. Bugün kalbler karardığından, bazı bid’atler yararlı görünse de, Kıyamette hepsinin zararı dokunan olduğu anlaşılacaktır Hiçbir bid’atte yarar yoktur ve olması imkansız. Hepsinden sakınmak lazımdır.)
Buradan İmam-ı Rabbânî hazretlerinin, bid’at-i hasene’yi kabul etmediğini sanmak yanlış olur. O bir tek verilen adı uygun bulmuyor. Sözgelişi bid’at için pislik dense, (İyi pislik, fena pislik diye ayırmamalı, meydana getirilen iyi bir şey ise, ona sünnet-i hasene = iyi iş demeli, bid’at adını güzel işlere bulaştırmamalı) buyuruyor. Bir hadis-i şerif:
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da, onu yapanı Cehenneme götürür.) [Buhârî, Müslim, İbni Mace, Nesâî]
İmamı Rabbânî hazretlerinin sünnet-i hasene söylediği iyi iş anlamına gelir. Sünnet, burada yol, iş anlamına gelir. Yolun ve işin, iyisi de, kötüsü de olur. Bir hadis-i şerif:
(Dinimizde bir “sünnet-i hasene” çıkaran [iyi çığır açan] bunun sevabıyla, onunla amel edenlerin sevabına kavuşur, o yolda gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Kim de, dinimizde bir “sünnet-i seyyie” çıkarırsa [kötü çığır açarsa] bunun günahıyla, bu yolda gidenlerin günahı, ona da verilir, o fena yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Müslim]
Bid’at, sonradan çıkarılan şey anlamına gelir. Bunlar, ya âdette yada ibadette olur.
Âdette bid’at: Sevap beklenilmeden, dünya menfaati için meydana getirilen şeylerdir. Âdette bid’at, bir ibadeti bozmazsa yada dinin yasak etmiş olduğu bir şey değilse günah olmaz. Âdette olan bid’at, ceket, pardesü giymek, çay ve kahve içmek şeklinde, dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı da giydirilmiş olduğu Redd-ül-muhtar’da yazılıdır. Bir kere de Rum cübbesi giydirilmiş olduğu, Tirmizî’deki hadis-i şerifte bildirilmiştir.
İbadette bid’at: Resulullah’ın ve dört halifenin zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, laflara, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid’at karıştırmak büyük günahtır. Bid’atleri, sünnet diye işlemek haramdır. Bunların hepsini din diye, yakarma diye uydurmak yada dinin ehemmiyet verdiği şeyleri, (Dinden ayrıdır, din buna karışmaz) demek bid’attir. Bid’atlerin bazıları sövgü, bazıları büyük günahtır.
Bugün birçok bid’at sünnet şeklinde, hattâ farz şeklinde işlenmektedir. Hâlbuki Peygamber efendimiz, [Ramuz’daki bir hadis-i şerifte] (Bidat sahibi, Cehennem köpeği olacaktır) buyurdu. Doğrusu, köpek şeklinde Cehenneme atılacaktır. (Dıyâ-ül-kulûb)
O hâlde ibadetlerde bid’atten oldukça sakınmalıdır.
Sual: İbadetlerdeki bidatler, hasene (güzel), seyyie (fena) diye ikiye mi ayrılmıştır?
Yanıt: İslam âlimleri, ameldeki, ibadetteki bidatleri, hasene ve seyyie diye ikiye ayırmışlardır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, İslam âlimlerinin hasene dedikleri bidatlere bidat dememiş, sünnet-i hasene demiştir. Bidat-i seyyie dediklerine ise, bidat demiş, bu tarz şeyleri oldukça kötülemiştir.
Bir önceki yazımız olan Alkışlamak bid’at değildir başlıklı makalemizde ildir ve lamak hakkında bilgiler verilmektedir.