CEVAP
Meal okumanın ziyanı, faydasından oldukça fazladır. Hattâ faydası zararının yanında solda sıfırdır. Merhum Nasreddin Hoca, (Bir damla bal için, bir çeki odun yenmez) diyor. Bir damla bal için, bir çeki odun yiyen ölmez, fakat meal okuyup yanlış yargı çıkaran imanını kaybedebilir. Tevbe etmezse, sonsuz Cehennemde kalır. Sonsuzun yanında milyonların, milyarın kıymeti olmaz.
Kur’an-ı kerimi idrak etmek, murad-ı ilahiyi idrak etmek anlamına gelir. Günümüzdeki meal anlayışı ise, yazarın, âyet-i kerimeden kendi anladığını bildirmesi anlamına gelir. Doğrusu mealle, murad-ı tanrısal öğrenilmiş olmaz, aksine o meali yazanın düşüncelerine tutsak olmuş oluruz. Kur’an mealini yazan yanlış yazmışsa, yazan da, okuyup kabul eden de küfre düşer. Kur’an-ı kerimi yanlış idrak etmek yada kuşku etmek imanı giderir. Mektubat-ı Rabbânî’deki hadis-i şerifte, (Kur’anı kendi görüşüne gore tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. (Deylemî)
İşte bundan dolayı, Hazret-i Ebu Bekir Sıddık, peygamberlerden sonrasında insanların en üstünü olmasına karşın, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşümle tefsir edersem, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler?) buyurmuştur. (Şir’a)
Muhammed Hâdimî hazretleri buyuruyor ki: Kur’an-ı kerime kendi görüşüne gore verdiği mânâ doğru olsa bile, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata olur. Verdiği mânâ yanlışsa, kâfir olur. (Berîka)
Eğer hepimiz, Kur’an-ı kerimi doğru olarak anlasaydı, 72 sapık fırka ortaya çıkmaz, hepimiz doğru itikada haiz olur, Ehl-i sünnet itikadında olurdu. Hepimiz değişik anladığı ve değişik çeviri etmiş olduğu içindir ki, 72 sapık fırka meydana çıkmıştır. (Kur’an-ı kerim sağlam olduğundan, mealleri de sağlamdır) demek oldukça yanlıştır.
Hâlbuki 72 sapık fırkanın liderleri, âlim olmalarına karşın, yanlış anlayıp sapıtınca, bizlerin ne hâle düşeceğimiz meydandadır.
Eğer doğru meal yazmak dine hizmet olsaydı, Osmanlı, oldukça meal yazardı. Hâlbuki Mızraklı İlmihâl benzer biçimde kitapları her tarafa yaymıştır. Meal yazmayan Osmanlı, İslam düşmanı mıydı? Meale karşı olmayı, Kur’ana karşı olmak benzer biçimde gösterenler, bu kadarını da düşünemiyorlar mı? Kutsal ceddimiz, âlim insanlardı. Onlar, dine hizmet etmeyi bilememişler de, meal yazanlar mı biliyor?
Arapça bilen de, Kur’an-ı kerimin mânâsını anlayamaz. Araplar bilhassa Suudiler, yanlış anladıkları için (Tanrı Arş’ta oturuyor. Tanrı’ın eli var, gözü var) diyerek mahlûka benzetiyorlar. Hazret-i Âdem, Hazret-i Şit, Hazret-i İdris benzer biçimde peygamberleri inkâr ediyor, Ehl-i sünnete müşrik diyorlar. Böylece küfre giriyorlar. Bu inançtaki insanlara Vehhabî deniyor. Vehhabilerin kâfir oldukları Nimet-i İslam, Hülasat-ül-kelam fi beyani umerail beledil-haram, Firreddi alel-vehhabiyye, Ed-Dürer-üs-seniyye, Şevahid-ül-hak, Mirat-ül-Haremeyn, Tarih-i Vehhabiyan ve İslam Ahlakı benzer biçimde birçok saygın kitapta yazılıdır.
Bir Müslümana lazım olan âyetlerin mânâları, tefsirleri ilmihâl kitaplarında vardır. Doğrusu bir Müslüman ilmihâl okumakla, açıklamasıyla beraber Kur’an-ı kerim hakkında kafi bilgiye haiz olur. Allahü teâlânın bizlere neleri emrettiğini, neleri yasakladığını öğrenir.
İlmihâl okumadan fıkhî hükümleri mealden kendimiz çıkarmaya kalkarsak, 72 sapık fırkanın âlimleri benzer biçimde, ikimiz de, bu okyanusta boğuluruz. İmam-ı Şa’rânî hazretleri buyuruyor ki:
Namazların kaç rekât bulunduğunu, rükû ve secdede okunacak tesbihleri, bayram ve cenaze namazlarının iyi mi kılınacağını, zekât nisabını, orucun ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, Kur’an-ı kerimden anlamamız mümkün değildir. (Mizan-ül Kübra)
Bir örnek verelim: Abdestin farzı, Hanefî’de 4, Şâfiî’de 6, Mâlikî ve Hanbelî’de daha fazladır. Mealden bu tarz şeyleri bile öğrenmemiz mümkün değilken, itikadî mevzuları öğrenmemiz iyi mi mümkün olur? O hâlde mealden bir şey öğrenemeyeceksek niye okuyacağız?
Üstelik piyasada tam doğru bir meal de bulmak mümkün değildir. 1986’da İstanbul’da meydana getirilen Kur’an Tercümeleri Sempozyumu’nda 1500’den fazla çeviri incelenmiş ve birbirini tutmayan hükümlerin bulunmuş olduğu görülmüştür. Hepimiz anlayışına gore meal yazdığı için, karşımıza korkulu bir görünüm çıkmıştır. Biz, şimdi hangi meali okuyacağız? Her meal sahibi, (En doğrusu, bizim yazdığımız mealdir) diyor. Bir âyetin birkaç mânâsı olabiliyor. Bunlardan biri alınınca tamamlanmamış kalıyor. Doğrusu en doğru yazılanda bile eksiklik oluyor.
(Meal okumak yanlışsa, Rusya niye mealleri yasakladı?) deniyor. Yasaklanan şeyin kesinlikle kıymetli olması mı lazım? Yanlış da olsa İslamiyet’ten bahsedilmesini istemiyor. Hem Ruslar, İslâmiyet’in doğrusunu, şu demek oluyor ki doğru olanın Ehl-i sünnet bulunduğunu nereden bilecek ki? Bilse aslına bakarsan Müslüman olurlar. Rusya’da Şiîlik de, Vehhabilik de yayılmaya çalışılsa önlemeye çalışırlar. Niye (Şu akım sapıktır, bu yayılsın) diyecek? Örneğin Türkiye’de, Hristiyan mezheplerinden Katoliklik, Protestanlık yayılmaya çalışılsa, (Bunlar aslına bakarsan sapık, varsın yayılsın) mı diyeceğiz? Veya biz bu mezheplerin yayılmasını önlemeye çalışsak, (Bak Müslümanlar bizim mezhebimizi önlemeye çalışıyor, o hâlde bizim mezhebimiz doğrudur) derlerse, bu şekilde söylemeleri yanlış olmaz mı? Rusya’daki meal yasaklamalarına da bu gözle bakmalıdır.
Rusya’nın mealleri yasaklamaya emek vermesi, meal yazmanın doğru bulunduğunu asla göstermez. Kim bilir Rusya’da meal yazanlar Vehhabidir. Bundan dolayı Vehhabiler, dünyanın her yerine, hattâ Türkiye’ye bile parasız meal gönderiyorlar. Her ülkeden hac için gelenlere de veriyorlar. Vehhabiler, niye bir Ehl-i sünnet âliminin yazdığı bir ilmihâli değil de, Kur’andan kendi anladıklarını yaymaya çalışıyorlar? Normal olarak Ehl-i sünnetten koparmak için yapıyorlar. Kendilerine sorarsanız, (Sizi şirkten kurtarmaya çalışıyoruz) derler. Mealleri yayarak Vehhabiliğe destek olmanın vebalini düşünmek lazımdır.
Asrın tefsiri yada Çağdaş meal adı altında kitapların yazılması daha tehlikelidir. Kur’an-ı kerimin emirleri, her asırdaki insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka mânâsı yoktur. Her çağa, her asra gore değişik meal yada tefsir yazmak demek, dini her asırda bozmak anlamına gelir. (Çağdaş meal) yada (Çağdaş tefsir) isminde kitaplar, bu bakımdan oldukça tehlikelidir.
Bir önceki yazımız olan Âyeti farklı yorumlamak başlıklı makalemizde ayeti, farkl ve yorumlamak hakkında bilgiler verilmektedir.