CEVAP
Kur’an-ı kerimin tefsiri yada meali yazılabilir ve yazılmıştır. İslam âlimleri, bunu yasak etmemişlerdir. Fakat bunlar, Kur’an-ı kerimin belagatini taşıyamazlar. Murad-i ilahiyi bildiremezler. Kur’an-ı kerimin manasını ve manalarındaki incelikleri idrak etmek isteyen ve belagatinin zevkini tatmak dileyen müslümanlar, bu kitab-i mübini kendi lisanı ile okumalı ve manasını ve zevkini bundan almak için ihtiyaç duyulan detayları öğrenmekten üşenmemelidirler!
Şekspir’in, Victor Hugo’nun ve Kalımlı efendinin şiirlerindeki incelikleri idrak etmek ve bundan zevk almak için, İngilizce, Fransızca ve Arapça dillerini edebiyatı ile beraber öğrenmek gerektiği şeklinde, Tanrı kelamını ve inceliklerini anlayabilmek için de lüzumlu ilimleri öğrenmek elbet şarttır.
Cebrail aleyhisselamın Peygamber efendimize indirdiği bu kelimelerden ve sözlerden başka, Arapça da olsa, okunan şeyler Kur’an-ı kerim okumak olmaz. Örneğin, cünüpken, Kur’an-ı kerim okumak haramdır, büyük günahtır. Fakat, onları okumak, haram olmaz.
Bazı kimseler her kitap yazanı, tefsir yazanı yada Arabi bileni âlim zannediyor. Her köşe başlangıcında şeyh geçinen yüzlerce kimse vardır. Bu kimseler, müslümanları şaşırtmış, kâtı’ı tarîk-ı ilâhî olmuşlardır. Doğrusu Ehl-i sünnet yolunu bozan, yol kesiciler vardır.
Âlimler oldukça azalmıştır
İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri, dört yüz yıl ilkin buyurdu ki:
İslam âlimleri, bugün acayip oldu, azaldı. Şimdiki tarikatçıların yoluna bid’at karıştığı ve bu yol bozulmuş olduğu için, Resulullahın sünnetine sarılmış olan büyük âlimleri, bu millet tanımaz oldu. Bu bilgisiz kimseler, milletin kalbini, bu bid’atler ile kazanmaya çalıştılar. Bu şekilde yapmakla, dini yayacaklarını, hatta İslamiyet’i olgunlaştıracaklarını sandılar. Hâşâ öyleki değildir. Bunlar dini yıkmaya çalışıyorlar. Allahü teâlâ bu tarz şeyleri doğru yola kavuştursun! Şimdi büyük âlimlerden pek azca kalmıştır. İslamiyet’i sevenlerin, bu âlimlerin talebelerine yardım etmeleri, onların yolunda gitmeleri gerekir. (2/62)
Hadis-i şeriflerde, (Kıyamete yakın ilim azalır, bilgisizlik artar), (İlmin azalması âlimlerin azalması ile olur. Bilgisiz din adamları, kendi görüşleri ile fetva vererek fitne çıkarırlar, insanları doğru yoldan sapıtırlar) ve (Her yüzyıl, önceki asırdan daha bozuk olur. Böylece kıyamete kadar hep bozulur) buyuruldu. İnsanların en iyileri olan âlimlerin yazdıkları kitapları beğenmeyip, bozuk asırdaki bozuk adamlara ve onların bozuk kitaplarına aldanmaktan sakınmalıdır! (Hadika)
İmam-ı Malik hazretleri buyurdu ki:
Fıkıh öğrenmeyip, tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkıh öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid’at ehli kısaca sapık olur. Her ikisine kavuşan hakikate varır. (Merec-ül-bahreyn)
Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayıp, tefsir okumak, caiz değildir. Aslına bakarsan, bizim şeklinde mukallidlerin, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen 72 fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana anladıkları için, sapıttılar. Âlimler sapıtınca, bizim şeklinde cahillerin tefsirden ne anlayabileceğimizi düşünmeliyiz! Doğru yazılmış tefsirleri okuyanlar, bu şekilde felakete düşerse, dinde reformcuların tefsirlerini okuyan acaba ne olur?
Dört işlemi bilmeden yüksek matematiği öğrenmek imkansızdır. Bunun şeklinde akaid, fıkıh ve öteki lüzumlu ilimleri bilmeden tefsir okuyan elbet sapıtır.
Fıkıh ilmini öğrenmeden tefsir ile zaman geçirmek doğru değildir. Şu sebeple, tefsir ile, vaaz, kıssa öğrenilir. Fıkıh ile, helal, haram öğrenilir. (Redd-ül-muhtar)
Tefsir okumak, emrolunmadı. Fıkıh okumak ise, emrolundu. (Berika s. 1297)
Tefsir nedir?
Sual: Tefsir ne anlama gelir?
CEVAP
Tefsir, kelam-ı ilahiden murad-ı ilahiyi idrak etmek anlama gelir.
Tefsir için ihtiyaç duyulan 15 ana ilimden biri (Kalb bilimsel)dir. Allahü teâlânın rasih ilimli âlimlere vasıtasız olarak kayra etmiş olduğu bu kalb ilmine Mevhibe de denir. Bir kimse öteki 14 bilimsel bilse, mevhibeye haiz eğer olmazsa tefsiri saygın olmaz. Yapmış olduğu tefsir kendi görüşü olduğundan Cehennemde azaba düçar olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’andan kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaran kâfirdir!) [Mektubat-ı Rabbani]
Doğrusu kendiliğinden verdiği mana doğru olsa bile meşru yoldan çıkarmadığı için hata olur. Verdiği mana yanlış ise imanı gider.
Kur’an-ı kerim, hiçbir dile, hatta Arapçaya bile çeviri edilemez. Her hangi bir şiirin kendi diline bile tam olarak tercümesine olanak yoktur. Hadis-i şeriflerde de durum aynıdır. Hadis kitaplarından hadis nakletmek için hadis âlimlerinden icazet almak gerekir. (Berika c.1)
Hadis-i şerifleri ve âyet-i kerimeleri, hadis kitaplarından ve Kur’an-ı kerimden değil, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından nakletmelidir. Örneğin, (İhya’daki hadis-i şerifte) yada (Mektubat’ta bildirilen âyet-i kerimede buyuruluyor ki…) diyerek nakletmek gerekir.
Peygamber efendimiz bigün, bir âyetin manasını Hazret-i Ebu Bekir’e anlatırken, orada bulunan Hazret-i Ömer, meydana getirilen izahtan hiçbir şey anlamamıştır. Oysa hadis-i şerifte (Eğer benden sonrasında Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu) buyuruldu. Bu şekilde yüksek olduğu ve arabiyi oldukça iyi bilmiş olduğu halde, Hazret-i Ömer Kur’an-ı kerimi değil, tefsirini bile anlayamadı. Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Hadis-i şerifler Kur’an-ı kerimi, mezhep imamları hadis-i şerifleri, İslam âlimleri de mezhep imamlarının sözlerini açıklamışlardır. Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, bayram ve cenaze namazlarının iyi mi kılınacağı, zekât nisabı, orucun ve haccın farzları ile hukuk detayları açıkça bildirilmemiştir.
Fıkıh bilgilerini, İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler sadece fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile yakarma olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir. Aslına bakarsan müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır. Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması yıkım olur. (Hadika)
Türkiye’de Kur’an tercümesi modası, Misak isminde bir Ermeni tarafınca başlatılmıştır. Gençlerin önüne Kur’an tercümelerini sürerek, “Öz Türkçe Kur’an okuyun, yabancı dil olan Arapça Kur’anı okumayınız!” demesi bu millete ihanetten başka bir şey değildir.
Kur’an-ı kerim Tercümeleri Sempozyumu’nda 1500’den fazla Kur’an-ı kerim tercümesi incelenmiş birbirini tutmayan hükümler görülmüştür. Bunun hakiki sebebi, naklin esas alınmayışıdır. Kur’an-ı kerimin hakiki manasını öğrenmek isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam, fıkıh ve terbiye kitaplarını okumalıdır.
Müfessir kimdir?
Sual: Müfessir kime denir?
CEVAP
Müfessir, tefsir kitabı yazan demek değildir. Müfessir, kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayan derin âlim anlama gelir. Beydavi tefsiri bunların en kıymetlilerindendir. Bu tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana bilimsel, iyi öğrenmek gerekir. Ana ilimlerden biri, tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen ilimdir. Bu ilimlerin hangileri olduğu Mevduat-ül ulüm’de yazılıdır.
1986’da İstanbul’da meydana getirilen Kur’an Tercümeleri Sempozyumunda 1500’den fazla çeviri incelendiğinde, birbirini tutmayan hükümler görüldü. Hepimiz anlayışına nazaran tefsir etmiş olduğu için, karşımıza bir korkulu, dehşetli ve vahim görünüm çıkmıştır. Oysa nakle dayanılsaydı bu şekilde olmazdı. Türkiye’de ilk kere Kur’an çeviri işini, Cihan Kitabevi sahibi Misak adlı bir Ermeni başlatmıştır. Maksat dinimizi bozmaktır. Bu oyuna gelinmemeli!…
Diplomaya güvenenler
Diplomaya güvenerek, tefsir ilmine dalmaya teşebbüs eden, aldanır, helak olur. Yüzme bilmeyen birinin diplomasına güvenerek denize açılması şeklinde, cahilce, ahmakça iş olur.
Tefsir ilmini bilmeyenin hadis ve tefsir okumaya kalkışması, mide hastasının, kuvvetlenmek için, baklava, börek yemesine benzer. Oysa, bu hastanın, ilkin perhiz yapması, sonrasında, güçlü yemesi gerekir. İşte bizim şeklinde, ana ilimleri okumayan, din öğrenmek için, Kur’an tercümesi, tefsir, hadis okumaya kalkışırsa, bu tarz şeyleri kavrayamaz. Yanlış anlayarak, dinimizi, imanımızı da kaybederiz. Ana yuvasından almış olduğu imanını kaybeden birkaç ilerici (!) kimsenin küfrüne sebep olan, zihinlerindeki şüphenin iyi mi meydana geldiği sorulunca tefsir okudukları için bu şekilde olduklarını bildirmişlerdir. Meşhur tefsirler bile, ehlinden başkasına zararı olan oluyor. Tefsir ilimlerini bilmeden tefsir okumaya teşebbüs eden, imanını kaybedebileceği için Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri, tefsir yazmak isteyen halifesine engel olmuştur. (Makamat)
Türkçe tefsirlerin, en kıymetli sanılanlarında bile, kişisel düşünceler vardır. Okuyana ziyanı, faydasından çoktur. Hele İslam düşmanlarının, bid’at sahiplerinin, Kur’an-ı kerimin manasını bozmak için yaptıkları tefsir ve çeviri kitapları, birer zehirdir. Bu tarz şeyleri okuyan genç zihinlerde, bir ekip şüpheler, itirazlar hasıl oluyor. Aslına bakarsan, bizim gibilerin, İslamiyet’i öğrenmek için, tefsir ve hadis-i şerif okuması uygun değildir. Şu sebeple Kur’an-ı kerimi ve hadis-i şerifi yanlış idrak etmek yada kuşku etmek imanı giderir. Yalnız Arabi bilmekle, tefsir ve hadis anlaşılmaz. Her Arabi bileni, din âlimi sanan aldanır. Beyrut’ta ana dili Arabi olan oldukça papaz var. Fakat, hiçbiri İslamiyet’i bilmez.
Hangi tefsir zararlıdır?
Sual: Dinimizi, aslolan kaynağından öğrenmek için hangi meali ve tefsiri okumalıyız?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Kur’an-ı kerimi tefsir eden Odur. Doğru tefsir kitabı da, Onun hadis-i şerifleridir. Din âlimlerimiz, bu hadis-i şerifleri toplayıp, tefsir yazmışlardır. Âyet-i kerimeler kısa ve tam çeviri edilemediği için, İslam âlimleri, çeviri değil, uzun tefsir ve tevillerini bildirmişlerdir. Resulullahın bildirdiği manalara Tefsir denir. Tefsir, sadece Fahr-i âlemin kutsal lisanından, Sahabe-i kirama ve onlardan Tâbiine ve Tebe-i tâbiine ve böylece sağlam, kıymetli insanların söylemesi ile, fıkıh ve kelam âlimlerine gelen haberlerdir. Bundan başka olan bilgilere tefsir denmez.
Mealen ne anlama gelir
Sual: (Âyet-i kerimede mealen buyuruldu ki…) deniyor. Bu ne anlama gelir?
CEVAP
(Bu âyet-i kerimenin mânâsı, tefsir âlimlerinin bildirdiklerine nazaran şöyledir) anlama gelir. Bunun için Kur’an tercümesi denilen kitaplardan, Kur’an-ı kerimin mânâsı anlaşılmaz. Kur’an tercümesi okuyan kimse, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Çeviri edenin informasyon derecesine nazaran yapmış olduğu açıklamayı öğrenir. Bir cahilin yada bir sapığın yapmış olduğu tercümeyi okuyan kimse de, Allahü teâlânın bildirmek istediğini değil, çeviri edenin anladım sanarak kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir. Kur’an-ı kerimin hakiki mânâsını idrak etmek, öğrenmek isteyen, İslam âlimlerinin kelam, fıkıh ve terbiye kitaplarını, kısaca bunlardan hazırlanmış, nakli esas alan bir ilmihal kitabını okumalıdır.
Kur’an-ı kerim tercümesini okuyan, amele, ibadete ilişik detayları öğrenemez. İtikada ilişik detayları ise öğrenmesi asla mümkün olmaz. Şu sebeple 72 dalalet fırkası, Kur’an-ı kerime yanlış mana verdiği için sapıtmıştır. Kur’an tercümesi okuyarak, doğru imanı, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek mümkün olmaz. Hatta (Beydavi), (Celaleyn) şeklinde kıymetli tefsirleri bile bizim gibilerin anlaması mümkün değildir. Kur’an-ı kerimin manasını öğrenmek isteyen kimse, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı, kelam, fıkıh ve terbiye kitaplarını okumalıdır. (Hadika)
Peygamber efendimiz, hadis-i şerifleriyle Kur’an-ı kerimi açıklamıştır. Bu açıklamalara tefsir denir. Bir âyet-i kerimenin mânâsını Peygamber efendimiz açıkça bildirmemişse, İslam âlimleri, bu âyet-i kerimenin mânâlarından dinimize uygun olanı seçerler. Buna tevil etmek ve bu seçilen manaya da meal denir. Piyasada meal, çeviri anlamında kullanılıyorsa da, çeviri demek değildir.
Kur’an tercümesi
Sual: TV’lerde, barlarda Beethoven’in 9. senfonisini, Mozart’ın figarosunu ve Molyer’in şiirlerini niçin Almanca, İtalyanca, Fransızca söylüyorlar yada dinliyorlar da, (Bu yabancı dildir, Türkçe söylemek gerekir) diyerek, bu senfonileri Türkçeye çeviri etmiyorlar? Fakat Kur’an tercümesine iyi mi olup da Kur’an diyebiliyorlar?
CEVAP
Şu sebeple, Türkçeye tam çevrilemeyeceğini biliyorlar. Türkçelerine Beethoven’in yada Şopen’in eseri denilemiyor. Bir şiirin tercümesi bile şiirin aslı değildir. O halde, Kur’an-ı kerimin tercümesine asla Kur’an denebilir mi? Şekspir’in, Viktor Hügo’nun ve Kalımlı efendinin şiirlerindeki incelikleri idrak etmek ve bundan zevk almak için, İngilizce, Fransızca ve Arapça dillerini edebiyatı ile beraber öğrenmek gerektiği şeklinde, Tanrı kelamının belagatini ve inceliklerini anlayabilmek için de, lüzumlu ilimleri öğrenmeden, bu tarz şeyleri anlamaya kalkışmak oldukça yanlıştır.
Orijinal meal
Sual: Biri, (Piyasada birbirini tutmayan değişik mealler bulunmuş olduğu için, orijinalinden kendim çeviri ederek bir meal hazırladım. Benimki orijinal olduğundan itimada şayandır) dedi. Diğeri mealler niye orijinalinden hazırlanmadı? Bu arkadaşın orijinal mealine güvenebilir miyiz?
CEVAP
Adına orijinal dense de fark etmez. O mealin öbürlerinden asla farkı yoktur. Meal, çeviri edenin, Kur’an-ı kerimden anladığı mânâ anlama gelir. Hepimiz, ilmine nazaran bir şey anlamış olur. Çoğunun yanlış olduğu piyasadaki meallerden anlaşılmaktadır, bundan dolayı Kur’an-ı kerim sözcük sözcük çeviri edilirse yanlış olur. Murad-ı tanrısal anlaşılmadan meydana getirilen tercümeler doğru olmaz. Murad-ı ilahiyi de yalnız Peygamber efendimiz anlamış ve bildirilmesi gerekenleri de hadis-i şeriflerle bildirmiştir. Onun için, mealden din öğrenilmez. Dinimiz sadece, itikad, fıkıh ve terbiye bilgilerinin nakli esas alarak yazıldığı saygın ilmihallerden öğrenilir.
Arapça bilenin Kur’an okuması
Sual: Ana dili Arapça olanın, Kur’an okurken manasını anlaması, meal okumak şeklinde zararı olan olur mu?
CEVAP
Hayır, mahzuru olmaz, hatta iyi olur; sadece âyetlerden yargı çıkarması caiz olmaz. Örneğin Kevser suresini okurken, (Venhar) demenin kurban kes anlamına geldiğini bilmesinin mahzuru olmaz. (Kurban kes demek, fukara varlıklı, dinli dinsiz her insana kurban kesmek farzdır anlama gelir) diye bir yargı çıkarırsa yanlış olur; bundan dolayı ana dili Arapça olan Eshab-ı kiram bile, Kur’an-ı kerimin anlamını Resulullah efendimize sorarlardı. Bir hadis-i şerif meali:
(Kur’an-ı kerimin manalarının hepsi anlaşılmaz.) [İbni Mace]
Günün âyeti demek
Sual: Gazetelerde, web sitelerinde, günün âyeti denilerek âyet mealleri yazmakta bir sakınca var mıdır?
CEVAP
Bu şekilde yazmak uygun olmaz. Âyet-i kerimeler her gün içindir. Günün âyeti, ayın âyeti demek hoş değildir. Bunun ikinci mahzuru da şudur:
Kur’an-ı kerimin sözcük sözcük tercümesini yapmak mümkün olmadığı için verilen mana yanlış olur. Bu şekilde bir tercümeyle murad-ı tanrısal anlaşılması imkansız. Bu şekilde, âyet meallerini yazmak ve bu tarz şeyleri okumak yanlış anlaşılmalara sebebiyet vereceği için uygun olmaz. Âyet mealinden din öğrenilemez, bununla amel edilemez.
Feminist meal
Sual: ABD’daki bir üniversitede, Kur’anın feminist meali hazırlanmış. Feminist meal olur mu?
CEVAP
Her insanın düşüncesine nazaran meal olmaz. Doğrusu mealin, feministi, hümanisti olmaz. Yarın bir başkası da çıkıp (Toplumcu bir meal yaptım) diyebilir. Nitekim âyet-i kerimeleri sosyalizme nazaran açıklayan toplumcu zihniyetli mezhepsizler çıkmıştır. Feminist olmasa bile piyasadaki birbirini tutmayan mealleri okumak caiz olmaz, bundan dolayı müfessirlerimizin bildirdiklerine aykırı meallere ve tefsirlere asla saygınlık edilmez.
Tefsir kitaplarına mı, fıkıh kitaplarına mı uymalı?
Sual: Berîka kitabında, (Tefsirlere nazaran değil, fıkıh kitaplarına nazaran amel etmemiz emredildi) deniyor. Tefsir, Tanrı’ın kitabı sayılır, fıkıh ise âlimlerin kitabıdır. Niye âlimlerin kitabı, Resulullah’ın hadislerine ve Tanrı’ın kitabına tercih ediliyor?
CEVAP
Hayır, asla öyleki bir tercih yapılmıyor. Tefsir için de, (Tanrı’ın kitabıdır) demek yanlıştır. O da müfessirlerin kendi anladıklarıdır. Doğru anladıkları da olur, yanlış anladıkları da olur O, tefsir yada çeviri edenin kendi anladığıdır. Kur’an-ı kerimi yanlış anlayan da oldukça oluyor. Örneğin namaz vakitleri için, üç, altı, hattâ yedi vakittir diyenler olmuştur. Fakat Peygamber efendimiz (Beş vakittir) diyor ve yaşam boyu da beş zaman kılmıştır. Onun için mealleri, tefsirleri, bizzat Tanrı’ın sözü olarak kabul etmek oldukça yanlış olur.
Tefsirden ve hadislerden dört hak mezhep çıkmış olduğu şeklinde, 72 sapık mezhep de çıkmıştır. 72 sapık fırkanın liderleri, âlim oldukları hâlde, tefsirleri yanlış anladıkları için sapıttılar. Biz kendimiz tefsirden bir şey öğrenmeye kalkarsak, hangi bâtıl yola gireceğimiz, hangi uçuruma yuvarlanacağımız belli olmaz. Fıkıh bilgisi de tefsirden ve hadis-i şeriflerden çıkarılmıştır. Ehl-i sünnet âlimlerinin bu iki kaynaktan çıkardıkları fıkıh ilmine uyarsak, gene Kur’an’a ve hadise uymuş oluruz.
Kur’an yerine çevirisini okumak
Sual: Mezarlıkta ölülere Kur’an yerine, meal yada tefsir kitabı okuyanlara rastlıyoruz. En doğru tefsir diye, namazda bile bu tarz şeyleri okuyanlar oluyor. Buralarda Kur’an yerine tercümesini okumak günah değil midir?
CEVAP
Evet, büyük günahtır. Şu sebeple Kur’an-ı kerim, Tanrı kelamıdır. Kur’an-ı kerimin başka dillere meydana getirilen çevirilerine, en doğru tercüme olsa bile, Kur’an denmez ve Kur’an olarak okunması asla caiz olmaz. Bu tarz şeyleri Tanrı kelâmı kabul etmek, mezarlıkta yada namazda Kur’an diye okumak, büyük günah olur. İbni Hacer-i Mekkî hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerim tercümesini, Kur’an-ı kerim yerine okumak haramdır.) [Fetava-i fıkhiyye s. 37]
İsmimiz bile tercümesiyle söylense oldukça acaip olur. Örneğin ismet; günahsızlık, temizlik anlama gelir. İsmi İsmet olan biri, İsmet değil de, tercümesi ile çağrılsa, İsmet Bey yerine, Temizlik Bey, Günahsızlık Bey dense, uygun olur mu? Bir ismin bile tercümesini söylemek oldukça garip olurken namazdaki Tanrı kelamı olan sûrelerin tercümelerini yada tefsirlerini okumak iyi mi caiz olur?
Ezanın da başka bir dilde tercümesini ezan olarak okumak caiz değildir. Örneğin Fransızca (Dieu est grand), İngilizce (God is great) yada Türkçe (Tanrı uludur) dense caiz olmaz. (Allahü ekber) diyerek okumak lazımdır.