CEVAP
Bunu söyleyen kimsede, zerre kadar içtenlik yoktur. Bu şekilde söyleyenler Kur’an-ı kerime kesinlikle inanmıyorlar. Kur’an-ı kerime inansalar, onun bildirdiklerine de inanırlar.
Allahü teâlâ, (Yalnız bana tâbi olun, yalnız bana itaat edin) buyurmuyor. Resulüne ve âlimlere de uyulmasını emrediyor. Şu âyet-i kerimeleri, hangi mezhepsiz inkâr edebilir ki:
(Tanrı’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20] (Resule itaat de Kur’an-ı kerimin emridir.)
(Tanrı ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]
(Resulüm de ki: “Bana uyun ki, Tanrı da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]
(Tanrı’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için deli bir ateş hazırladık.) [Feth 13] (Resulüne inanmayan da kâfirdir. Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanıp hepsini beğenmek anlama gelir.)
(De ki, Tanrı’a ve Resulü’ne itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çevirenler [kâfir olanlar], bilsinler ki, Tanrı, kâfirleri sevmez.) [Âl-i İmran 32] Tanrı’tan değil, Resulünden de yüz çeviren kâfirdir.)
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]
(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157] (Allahü teâlâ, haram kılma yetkisini Resulüne de vermiştir.)
(Resule itaat eden, Tanrı’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Tanrı’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]
(Tanrı ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]
(İhtilaflı bir işin hükmünü Tanrı ve Resulünden [Kitap ve sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]
(Biz her Peygamberi, kendisine itaat edilsin diye yolladık.) [Nisa 64]
Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, yargı koymasını emredip, inanç, itaat ve kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle beraber bildiriyor. İki âyet-i kerime meali:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul yolladık.) [Bekara 151] İmam-ı Şafii hazretleri buyuruyor ki: Bu âyetteki hikmet, sünnettir. Ilkin Kur’an, peşinden hikmet bildirilmiştir. (Risale s.78)
Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:
(Cebrail, Kur’anla birlikte, onun açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]
(Bana Kur’anın misli kadar daha yargı verildi.) [İ. Ahmed]
(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Tanrı’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]
(Bana uyan Cennete girer, bana isyan edense Cennete giremez.) [Buhari]
(Ümmetim bozulunca, sünnetimi ayakta tutana şehit sevabı verilir.) [Hakim]
(İhtilaflarda, sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!) [Tirmizi]
(Bana uyan, Tanrı’a uymuş, bana asi olan da, Tanrı’a asi olmuş olur.) [Buhari]
Mezhepsizler, dindeki dört delilin ikisini kabul etmeyip, kitap ve sünnetten başka delil yok diyorlar. Mezhepsizleri de geride bırakan türediler, kitap ve sünnet tabirine bile saldırıp, (Kur’andan başka, sünnet adı altında din çıkarılıyor, Kur’anı getirmekle Peygamberin işi bitti, o bir postacıdır) diyerek sünneti Kur’andan değişik benzer biçimde gösteriyorlar. Âyet-i kerimelerde bunların kâfir oldukları bildiriliyor.
Görüldüğü benzer biçimde, yalnız Kur’an diyerek, Resule uymayanların, sahtekâr birer kâfir olduklarını, Tanrı ve Resulü bildirmektedir. Bunların, Kur’ana inanıyorum demeleri yalandır; şundan dolayı Kur’an-ı kerimi toplayanlar da, hadis-i şerifleri bildirenler de Eshab-ı kiramdır. Birine inanıp diğeri inkâr edilmez. Resulullah efendimiz, bunların çıkacağını mucize olarak 14 yüzyıl ilkin bildirmiştir. Üç hadis-i şerif meali:
(Bir süre gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah bu şekilde şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” derler.) [Ebu Ya’la]
(Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Tanrı Kur’anda bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı” diyecek. Vallahi billahi ki, benim de emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümler vardır. Bunların sayısı Kur’andaki hükümlerden daha çoktur.) [Ebu Davud]
(Kur’andan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]
Kur’an-ı kerimde, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Tanrı’a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü dışlayıp, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur’anın ifadesiyle kâfir olur.
(Bizlere yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri, (Ey ahmak! Kur’anda, namazların kaç rekât bulunduğunu bulabilir misin?) dedi. Hazret-i Ömer, farzların seferde kaç rekât kılınacağını Kur’anda bulamadık diyenlere, (Kur’anda bulamadığımızı, Resulullah’tan gördüğümüz benzer biçimde yaparız. O, seferde, 4 rekâtlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)
Resulullah’a uymanın önemi anlaşılınca, Kur’an-ı kerimin açıklaması olan hadis-i şeriflere de uymak gerektiği anlaşılır. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekât olduğu ve iyi mi kılınacağı, zekâtın, orucun, haccın farzları, hukuk detayları bilinemezdi. Doğrusu asla kimse, bu tarz şeyleri Kur’an-ı kerimden çıkaramazdı. Şu halde Kur’an-ı kerimi idrak etmek için, onun açıklaması olan hadis-i şeriflere gerekseme vardır. Hadis-i şerifleri de idrak etmek için âlimlere gerekseme vardır. Allahü teâlâ, (Peygambere problem, âlimlere problem) buyuruyor. Hepimiz Kur’anı anlayabilseydi o süre peygambere ne lüzum kalırdı? Kur’an-ı kerimi doğru anlayamadıkları için 72 sapık fırka meydana çıktı? Üç ayet-i kerime meali:
(Eğer onun hükmünü peygambere yada ülül-emre [yetkililere, âlimlere] sorsalardı, öğrenmiş olurlardı.) [Nisa 83] (Demek ki, ülül-emre de uyulması gerekiyor.)
(Verdiğimiz bu misalleri sadece âlim olanlar anlamış olur.) [Ankebut 43]
(Bilmiyorsanız âlimlere problem.) [Nahl 43]
Bu âyetler, Kur’an-ı kerimi idrak etmek için âlimlerin açıklamasına da gerekseme bulunduğunu bildiriyor. Aslına bakarsanız Kur’an meali okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Çeviri edenin informasyon derecesine bakılırsa, yapmış olduğu açıklamayı öğrenir. Bir cahilin yada bir sapığın yazdığı meali okuyan da, Allahü teâlânın bildirmek istediğini değil, çeviri edenin anladım sanarak kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir. Kur’an-ı kerim mealini okuyan, amel ve ibadetle ilgili detayları öğrenemez. İtikada ilişik detayları ise öğrenmesi asla mümkün olmaz; şundan dolayı 72 dalalet fırkası, Kur’an-ı kerime yanlış mana verdiği için sapıtmıştır.
Kur’an-ı kerim, dinin anayasası hükmündedir. Yüz binlerce hadis-i şeriflerle açıklanmıştır. Âlimler, Kur’an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri açıklamıştır. Bu açıklamalar olmadan Kur’an-ı kerime uyulamaz. Bugünkü Anayasa da öyledir. Kanunlar, tüzükler, yönetmelikler ve mahkeme ictihadlarıyla ülke yönetilmektedir. Bunlar olmadan sırf anayasa ile ülke yönetilmez. Anayasa hep kanunlara havale eder. Kur’an-ı kerim de hep Resulullaha havale eder, âlimlere havale eder. Onun için, sırf anayasa ile memleket yönetim edilmez, Kur’an mealinden de din öğrenilmez.