Sual: Tanrı’a inanmayanlar, (Kâinattaki her şeyi doğa yapıyor. Her şeyi doğa kuvvetleri yaratıyor) diyorlar. Tabiata yaratıcı denir mi?
CEVAP
Bunlara sorulsa ki:
Bir otomobilin parçaları, doğa kuvvetleri ile mi bir araya gelmiştir? Suyun akıntısına kapılan, sağdan soldan çarpan dalgaların tesiri ile bir araya yığılan çöp yığını şeklinde mi bir araya gelmişlerdir? Otomobil, doğa kuvvetlerinin çarpmaları ile mi hareket etmektedir?
Onlar buna yanıt olarak, (Asla bu şekilde şey olur mu? Otomobil, akıl ile, hesap ile, plan ile, birçok kimsenin titizlikle emek harcayarak yaptıkları bir sanat eseridir. Otomobil, dikkat ederek, akıl, düşünce yorarak, hem de trafik kaidelerine uyarak, sürücü tarafınca yürütülmektedir) derler.
Tabiattaki her mahlûk da, bu şekilde bir sanat eseridir. Bir yaprak parçası, çok büyük bir fabrikadır. Bir kum tanesi, bir canlı hücre, fennin bugün birazcık anlayabildiği ince sanatların birer sergisidir. Bugün fennin buluşları, başarıları diye öğündüklerimiz, tabiattaki bu güzel sanatlardan birkaçını görebilmek ve öykünmek edebilmektir. İslam düşmanlarının, kendilerine önder olarak gösterdikleri İngiliz tabibi Darwin bile (Gözün yapısındaki sanat inceliğini düşündükçe, hayretimden tepem atacak şeklinde oluyor) demiştir.
Bir otomobilin doğa güçleriyle, tesadüfen meydana geleceğini kabul etmeyen kimse, baştanbaşa bir sanat eseri olan bu çok büyük âlemi, doğa yaratmıştır diyebilir mi? Elbet diyemez. Hesaplı, planlı, ilimli, sonsuz güçlü bir yaratıcının yaptığına tereddütsüz inanmaya zorunlu kalır.
Yaratılanlar, tesadüfen yaratılmamıştır
Sual: Bazı kimseler, her şey, kendi kendine, tesadüfen var olmuştur diyor. Bu şekilde söyleyenlerin sözünde gerçeklik olabilir mi?
Yanıt: Dünyanın her yerinde ayrı ayrı manzaralar, çeşitli varlıklar var. İnsan bu manzaralara bakmaya doyamıyor ve yaratılan öteki varlıkları görünce de hayranlık duymaktan kendini alamıyor. Acaba bunlar, kendi kendine mi var olmuştur? Her varlık, hep hesaplı ve tertipli, sanki her şey aynı bir makineden çıkmış şeklinde. Her şey fizik, kimya, biyoloji, astronomi kanunlarına bağlı. Hele, insanoğlunun yaratılışındaki uyum ve düzen, insanoğlunun içindeki organların, bir makinenin parçaları şeklinde, beraber emek vermesi, anlayanları fanatik bırakmaktadır. Meşhur İngiliz biyoloğu Darwin bile;
“Gözün yapısındaki intizamı, incelikleri düşündükçe, hayretten tepem atacak şeklinde oluyor” demiştir. Tüm varlıklar, birbirlerine değişmez kanunlarla bağlıdır. Din sahipleri, bu tarz şeyleri yaratan, bilen, bir Hâlık, Yaratıcı vardır diyor. Hiçbir dine inanmayan kâfirler ise, her şey rastgele, tesadüfle var olmuş diyor. Yaratıcı, Peygamberleri ile haber de gönderiyor.
(Her şeyi ben yarattım. Hepinizin sahibi benim. Bana inanırsanız, sizi Cennetime koyacağım. Sayısız nimetler vereceğim. Sonsuz zevk ve mutluluk içinde yaşayacaksınız. Peygamberlerime inanmayanlara Cehennemde sonsuz azap edeceğim) diyor. Aden ve Cehennem yok ise, Peygamberlere inanmış olanlar, aldanmış ise, bunlar asla zarar görmeyecektir. Fakat Peygamberlerin sözleri doğru olduğundan, bunlara inanmayanlar ve bunların sözlerini değiştirenler, sonsuz azap göreceklerdir.
Bir önceki yazımız olan Körü körüne inanmak mı? başlıklı makalemizde inanmak ve korune hakkında bilgiler verilmektedir.