CEVAP
İslamiyet’ten ilkin kadının asla kıymeti yoktu. Araplar, kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı. Kâbe çevresinde bile bayanlar çıplak dolaşırlardı. Müslümanlık ulaşınca bu fena âdetler son bulmuştur.
Bugün de dünyanın birçok yerinde bayanlar horlanmaktadır. Rusya’da da hanıma zulmedildi. Zorla Kolhozlara sokuldu. Adam şeklinde, en ağır işlerde, adam şeflerin baskısı altında, insafsızca boğaz tokluğuna, hayvanlar şeklinde, en ağır işlerde zorla çalıştırıldı. Fakat zulüm payidar olmadı. Malum akıbete uğradı.
Hür dünya dedikleri Hristiyan ülkelerde ve İslam ülkeleri denilen Arap vatanlarında, (Yaşam müşterektir) denilerek, bayanlar da, fabrikalarda, tarlalarda, ticarette, erkekler şeklinde çalışıyorlar. Çoğunun evlendiklerine pişman oldukları, mahkemelerin boşanma davaları ile dolu olduğu, günlük gazetelerde sık sık görülmektedir.
Bir karı yazar da diyor ki:
(Ne vakit bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üzerine oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Ve şaşıyorum: İyi fena birer kişilikleri olan bu bayanlar, orada öylece durup o arabaların birer aksesuarı şeklinde pazarlanmayı iyi mi içlerine sindiriyorlar? Hem, hanım cinsini bu kadar aşağılatan o bayanlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı hiddet doluyor içim.)
Hanımefendiler, İslam dininin kendilerine verdiği kıymeti, rahatı, huzuru, hürriyeti ve boşanma hakkına malik olduklarını bilmiş olsalar, tüm dünya hanımefendileri, derhal Müslüman olurlardı.
Müslümanlıkta hanım sultandır. Dinimiz hanıma oldukça kıymet vermiş, adama de oldukça sorumluluk yüklemiştir. İslamiyet’te hanım ev içinde ve haricinde çalışmak, para kazanmak zorunda değildir. Evli ise erkeği, evli değilse babası, babası da yoksa, en yakın akrabası çalışıp onun her ihtiyacını karşılamaya mecburdur. Kendisine bakacak asla kimsesi bulunmayan hanıma, devletin yardım sandığı bakar.
İslamiyet’te geçim yükü adam ve hanım içinde paylaştırılmamıştır. Bir adam, hanımını tarlada, fabrikada yada herhangi bir yerde çalışmaya zorlayamaz. Eğer hanım isterse ve adam de razı olursa, hanım kendine uygun bir işte çalışabilir. Fakat, kadının kazancı kendisinindir.
Müslüman kadının ev işi yapması bir ihsandır, oldukça sevaptır. Zorla yaptırılamaz. Resulullah efendimizin zamanından bugüne dek, Müslüman bayanlar bu ihsanı yapmıştır.
Her hanım, bir adamın ya kız evladıdır, ya kardeşidir, veya hanımı yada annesidir. Hanımefendilere fena şeyler reva görülmemeli, onlara layık olduğu kıymet verilmelidir. (R. Nasıhin)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir mümin, fena huylu diye hanımına kızmasın! İyi huyu da olur.) [Müslim]
(Hanım, zayıf yaratılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evimizdeki kusurlarını görmemeye çalışın!) [İbni Lal]
(Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl]
(En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim.) [Nesai]
(Hanımına güler yüzle bakan adamın defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin]
(Hanımefendilere sadece soyluluk ve onur sahibi kimse kıymet verir. Onları sadece fena ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir]
Sual: İslamiyet hanıma kıymet vermiyor deniyor. İslam’da kadının yeri nedir?
CEVAP
Dinimizi bilmeyen bir kimsenin İslamiyet’in hanıma verdiği değerden bahsetmesi, körlerin fili tanım etmesine benzer. Körün biri, filin bacağına dokunur. Fil direk şeklinde der. Biri karnına dokunur, Fil duvar şeklinde der. Diğeri de hortumuna dokunur. Fil yılan şeklinde der. Görenle görmeyen bir olmadığı şeklinde, bilenle bilmeyen de bir olmaz.
Adam hep kendini kusurlu görmeli
Kur’an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildirilmektedir. Fudayl bin İyad hazretleri, (Hanımım huysuzluk yapınca, dine aykırı bir iş yaptığımı anlardım. Derhal o işime tevbe edince, hanımın huysuzluğu da giderdi. Böylece tevbemin kabul edildiğini de anlardım) buyurdu. O halde, Müslüman adam, hanımı ile iyi geçinir. Şu sebeple bayanların da, erkekler üstünde hakları vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]
Eve ulaşınca hanımına merhaba verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine ortak olmalı. Şu sebeple, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendinin neşelendiricisi, evlatlarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir.
Adam, hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o bu şekilde olmazdı) diye düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle işlem etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona yakarma etmeli ve Allahü teâlâya şükretmelidir. Şu sebeple, uygun bir bayan büyük bir nimettir. İyi hareket etmek, yalnız hanımı üzmemek değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak anlamına gelir. Kısaca bir adam, ben iyi bir kocayım diyorsa, hanımından gelen sıkıntılara katlanması lazımdır. Hadis-i şerifte, (Hanımının fena huylarına katlanan adam, belalara sabreden Hazret-i Eyyüb şeklinde mükafatlara kavuşur) buyuruldu. İyi Müslüman olmak için hanım ile iyi idame şarttır. Kur’an-ı kerimde de mealen, (Onlarla iyi, güzel geçinin!) buyuruluyor. (Nisa 19)
Aklı olan karı koca, birbirini üzmez. Yaşam arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin eşi, sürekli üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar hasıl olur. Yaşam arkadaşı hasta olan bir eş, mahvolmuş, mutluluğu sonlanmış anlamına gelir. Eşinin hizmet ve yardımlarından yoksun kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona hekim aramakla, ona alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer. Tüm bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapılacak huysuzluğun ziyanı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı! Bunu yapabilen, rahat ve rahatlık içinde yaşar, Allahü teâlânın rızasını da kazanır!
Hanımefendilerin yaratılışı
Sual: Hanımefendiler zayıf yaratıldığı için erkeklere emanet edilmiş olduğu, adamın evde aile reisi olması gerektiği, adamların hanımdan sorumlu olduğu, fakat kadının erkekten sorumlu olmadığı söyleniyor. Bu şekilde bir âyet ve hadis var mıdır?
CEVAP
Evet vardır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey inanç edenler, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu o şekilde bir alevden koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır.) [Tahrim 6]
(Adamların bayanlar üstünde, bayanların da erkekler üstünde hakları vardır. Sadece erkekler, bayanlara nazaran bir aşama üstünlüğe haizdir.) [Bekara 228]
(Erkekler, bayanlar üstüne hâkimdir. Şu sebeple Allahü teâlâ, bazı kullarını bazısından üstün yaratmıştır.) [Nisa 34]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bayanları, Allahü teâlânın emaneti olarak aldınız ve onlara yaklaşmanız Tanrı’ın emri ile helal kılındı. Sizin onların üstünde hakkınız olduğu şeklinde, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri ve maruf olan hususlarda size baş kaldırmamaları, onlar üstündeki haklarınızdandır. Onlar, bu haklarınıza riayet ederlerse, maruf suretiyle rızıklandırılıp giydirilmeleri onların hakkıdır.) [İbni Cerir]
(Hanım, kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Asla bir halde doğru olması imkansız. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın. Kadının kırılması boşanması anlamına gelir.) [Buhari]
(Hanım zayıf yaratılmış ve avrettir. Hanımefendilerin avretlerini evde tutarak örtün!) [İbni Lâl]
Sual: Hanım mı üstün yoksa adam mi?
CEVAP
Bu soru yanlış. Bu mühendis mi üstün, avukat mı demek şeklinde bir şeydir. Avukattan üstün mühendis, mühendisten üstün avukat olur. Erkekten üstün hanım çoktur. Cinsleri, vasıfları değişik olanlar içinde karşılaştırma olmaz. Örneğin elma armuttan yada armut elmadan iyidir denmez. Şu sebeple cinsleri farklıdır. Onun için elma ile armut toplanmaz denir.
Yüz kiloluk pehlivan ile elli kiloluk pehlivanı birbiriyle güreştirmiyorlar. Her pehlivan, kilosundaki pehlivanlarla güreşiyor. Ağır sıkletteki bir pehlivan, rakiplerine yenilse, fakat elli kilodaki tüm pehlivanları yense madalya alamaz. Aynı cinsler içinde bile bazı vasıflar aranıyor. Çalışan bayanların maaşını öğrenmek suretiyle, ABD’dan iki şahıs gelse, biri, bakanlık meydana getiren bir kadının maaşını öğrense, diğeri de yeni işe giren ilköğretim mezunu bir kadının maaşını öğrense, verecekleri rapor normal olarak birbirinden oldukça değişik olur. İşçi hanım ile bakan olan kadının maaşı karşılaştırma edilmez.
Hanımla adam karşılaştırma edilerek, Hanım doğum yapıyor, adam yapmıyor, bu şekilde eşitlik olmaz denemez. Allahü teâlâ, hanımı, erkeği ayrı işler için yaratmıştır. Fiziki yapısı birbirine benzemez. Birbirine benzemeyen iki şey, birbiri ile kıyaslanamaz.
Bir adam kalkıp da, Madem kadın-erkek eşitliği var, niye bayanlar da bizim şeklinde yer altında, kömür ve maden ocaklarında çalışmıyor dememeli. Şu sebeple kadının bünyesi buna uygun değildir. Bazı ülkelerde, hanım bu şekilde zor işlerde çalıştırılıyorsa da, bu bir hak değil, zulümdür. Her insana, bünyesine uygun iş verilmelidir!
Cenab-ı Hak, hanımı da, erkeği de her işe elverişli olarak yaratmamıştır. Kadının boksör, güreşçi olmaması onun kıymetini düşürmez. Limonun ekşi olması limon için bir eksiklik değildir. Şu sebeple limon ekşiliği için alınır. Allahü teâlâ da hanımı ağır işlere elverişli olarak yaratmamıştır.
Hanım ile adam iki ayrı cinstir. Elma ile armut karşılaştırma edilmediği şeklinde, bunların da birbirine üstünlüğü söz mevzusu olmaz. Sadece vasıfları eşit olan iki şey içinde ölçme yapılır. Vasıfları değişik olan şeyler içinde ölçme olmaz. Örneğin vapur, tayyare ve otobüs binek vasıtası olması durumunda, birinin diğerine üstünlüğü söylenemez. Tayyare, denizde yüzemediği için vapurdan aşağı sayılmaz. Vapur, karada gitmediği için bisikletten aşağı olduğu söylenemez. Vapur başka bir vapurla, tayyare başka bir uçakla karşılaştırma edilebilir. İkisi de kara vasıtası olması durumunda, bir tankla bir taksi karşılaştırma edilemez. Tank taksi kadar süratli gitmediği için aşağı kabul edilemez. Her birinin görevi ayrıdır.
Boksta iki hanım, sadece bir adam kadar dövüşebilir dense, bu, hanıma hakaret olmaz. Cenab-ı Hak, hanımı akıl ve gövde yönünden adama nazaran değişik yaratmıştır. Akıllı hanım yarattığı şeklinde, deli adam de yaratmıştır. Hanımefendilerin da, adamların de akılları aynı değildir. Biri kalkıp da, Ya Rabbi insanların aklını niçin eşit yaratmadın diyemez. Yaratıcı sorguya çekilemez.
Birçok bakımdan hanımla adam, karşılaştırma edilemez, ikisi de her yönden eşit olmalı denemez. İki adam de her yönden eşit değildir. İki hanım da böyledir. Üstünlük, Tanrı indindeki kıymete göredir. Müslüman fukara bir zenci, gayrimüslim kraldan karşılaştırma edilemeyecek kadar üstündür.
Dinimizin, zenginlerin ve bayanların çoğunun Cehenneme gideceğini bildirmesi, zengine ve hanıma hakaret değildir. Zenginlerin ekserisi, parasını yararlı işlerde kullanmadığı, zararı dokunan işlerde kullandığı, israf etmiş olduğu için, onları ikâz etmek maksadı ile, (şunları yapmazsanız, Cehenneme gidersiniz) buyurulmuştur.
Keza bayanlar da, erkeklere nispetle daha çok etki altında kalmış olarak daha çok günah işlediği için, (günah işlemeyin, Cehenneme gidersiniz) diye ikâz ediliyor. İyi hanımefendileri ve servetini iyi yolda harcayanları da Cenab-ı Hak övüyor. Malı hayırlı şey olarak bildiriyor, saliha hanımefendileri da övüyor. Kâfir adamların Cehenneme gideceğini bildirirken, Müslüman bayanların Cennete gideceğini haber veriyor.
Şu halde, İslamiyet hanıma fazla kıymet vermiyor demek, din düşmanlığından başka şey değildir.
Tanrı’a isyan eden hanım yada adamın Cehenneme gitmesi düzgüsel değil midir? Devleti yıkmaya çalışan anarşist bayanlar hapse atılmış olduğu için, devlete, hanım düşmanı denebilir mi?
Dinimiz hanıma oldukça kıymet vermiş, adama de oldukça mesuliyet yüklemiştir. Hanım, evde ve dışarıda çalışmak zorunda değildir. Evli ise kocası, evli değilse babası, hanıma lüzumlu şeyleri getirmeye mecburdur. (Hidâye, R. Nasıhin)
Hanıma niye hitap yok?
Sual: Ben ateist ve feminist bir kadın değilim. Hikmetini bilmesem de İslamiyet’in emirlerine inanırım. Sadece hem feministlere yanıt verebilmek için, hem de merakımın gitmesi için bazı sorularım var. Niçin Kur’anda, hadiste ve İslam âlimlerinin yazılarında genel anlamda hitap erkeğedir, hanıma hitap yok. Hanım insan değil midir? Bir de âyet ve hadislerde adama hanımdan ilkin hitap ediliyor. Örneğin şu âyetlerde hitap hep erkeğedir:
(Erkekler, bayanlar üstüne yönetici ve hâkimdir [evin reisidir.] Ey inanç edenler, hicret ederek gelen mümin hanımefendileri sınav edin. Eğer imanlı iseler, kâfirlere geri göndermeyin. Şu sebeple mümin kadının kâfirle evlenmesi helâl değildir.) [Mümtehine 10]
(İman etmedikçe, müşrik [ateist] hanımlarla evlenmeyin. Kadınlarınızı da, inanç edinceye kadar müşrik erkeklerle evlendirmeyin!) [Bekara 221]
(Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı.) [Bekara187](Kitap ehli [Yahudi ve Hristiyan] hanımlarla evlenmeniz helaldir.) [Maide 5]
(Naşize bayanlara nasihat verin, yataklarına girmeyin.) [Nisa 34] Hanım naşize olur da adam naşiz olmaz mı? Ne diye, Tanrı, adamın hanıma nasihat verip onu terbiye etmesini emrediyor?
[Naşiz: Eşine zulmeden adam. Naşize: Kocasının yatağına gelmeyen ve ondan izinsiz evi terk edip giden hanım.]
CEVAP
Âyet ve hadisten din öğrenilmez. Din öğreniyorum derken, yanlış anlayıp dinden çıkılabilir. İlk yazdığınız âyetin başlangıcında bildirildiği şeklinde, Tanrı, erkeği âmir olarak yaratmıştır. Köpek ve yılan olarak da yaratabilirdi. Tanrı’ın emrine razı olmak gerekir. Bir fabrikada, çeşitli kısımların müdürleri yada âmirleri olur. Patron, her işçiye teker teker şunu yapacaksınız demez. İdarecilere söyler. İşlerden idarecileri görevli meblağ. İşte Allahü teâlâ da, evin reisine emrediyor, onu görevli tutuyor. Adamların işledikleri günahlardan hanımı görevli tutmuyor, fakat bayanların işledikleri günahlardan erkekleri görevli tutuyor. Her nimet bir külfet karşılığıdır. Sorumlunun, idarecilik görevini yapması da normaldir.
Maide suresinin 38. âyetinde, (Hırsızlık eden adam ve hanım) ifadesi geçiyor. Ilkin adamın bildirilmesi onun Tanrı katında yüksek bulunduğunu göstermez. Kim bilir hırsızlık daha oldukça erkekler tarafınca yapıldığı için ilkin söylendi. Nur suresinin 2. âyetinde, (Zina eden hanım ve adam) ifadesi geçiyor. Burada bir ihtimal kadının görevi daha oldukça olduğundan, hanım erkekten ilkin bildirildi. Ilkin hitap edilmesi onun üstün yada aşağı bulunduğunu göstermez. Bir âyet meali de şu şekilde:
(Adam yada hanım, mümin olarak iyi işler meydana getiren, cennete girer.) [Nisa 124]Bu âyet de, adamın hanımdan üstün bulunduğunu bildirmiyor. Üstünlük mümin olarak iyi iş yapmaktır.
Adam olsun, hanım olsun, kâfirin iyi iş yapmasının kıymeti yoktur. Allahü teâlâ hanımı adama emanet edip, emanete riayet etmesini de emretti. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eşinizi üzmeyin. O, Allahü teâlânın size emanetidir.) [Müslim]
(En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.) [Tirmizi]
(Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa]
(Hanımını döven, Tanrı’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.) [R.Nasıhin]
Daha azca sevab mı?
Sual: Biz hayzdan dolayı orucu kaza edince ramazan sevabı alamıyoruz. Namazı ise asla kaza etmiyoruz. Erkeklerden daha mı azca sevab kazanmış oluyoruz?
CEVAP
Hayır. Bayanlar da, kendi aralarında eşit sevab almaz, erkekler de eşit sevab almaz. Aynı ibadeti meydana getiren yada aynı günahı işleyen kişiler hep aynı sevabı almaz yada hep aynı cezayı görmez. Peygamber efendimiz yemin ederek buyuruyor ki:
(Bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, Eshabımdan birinin bir avuç arpası kadar sevap alamaz) [Buhari]
Eshab-ı kiramın hepsi de eşit sevap almaz. Bu inanç ve ihlâslarının kuvvetine göre farklılık gösterir.
İyi eş mutluluktur
Sual: Dinde uğursuzluk yoksa, (Hanım, at ve ev uğursuzdur) hadisi uydurma değil mi?
CEVAP
İslamiyet’te uğursuzluk yoktur. O hadis-i şerifin aslı da şöyledir:
(Bir şeyde uğursuzluk olsaydı, atta, hanımda yada evde olurdu.) [Buhari, Müslim, Muvatta, İmam-ı Ahmed, Ebu Davud]
Görüldüğü şeklinde, uğursuzluk var denmiyor, olsaydı deniyor. Atın da, evin de, hanım yada adamın de iyisi makbul, kötüsü de normal olarak kötüdür. Aşağıdaki iki hadis-i şerif de, yukarıdaki hadis-i şerifin açıklaması mahiyetindedir:
(Evin, hanımın ve atın fena olması, talihsizliktir. Dar olan ve komşuları fena olan ev kötüdür. Bindirmeyen at kötüdür. Huysuz hanım kötüdür.) [Taberani]
(Saliha bir hanım, iyi bir binek, geniş ve rahat ev mutluluğa sebeptir. Huysuz hanım, fena binek, dar ve sıkıntılı ev de bedbahtlığa sebeptir.) [Ebu Davud]
Başsız cemiyet olmaz
Sual: Kur’anda niçin (Kadınlarınıza açıklayın!) diye erkeklere hitap ediliyor? Niye (Kocalarınıza açıklayın de, şu şekilde yapsın) denmiyor? Niye hanım adam eşitliği yoktur?
CEVAP
Tüm dünyada âmir işyar ilişkisi vardır. Patron, müdür ve işçi statüsü vardır.
Bir patron işçilere yönerge vermez, müdüre söyler, müdür de onlara talimatı verir.
Millî Eğitim Bakanı, bir okulun öğrencilerine yönerge vermez, hitap etmez, Millî Eğitim Müdürlüklerine yönerge gönderir, o da okul müdürlerine gönderir. Okul müdürü de öğretmenlere ve öğrencilere hitap eden emirler verir.
Genelkurmay Başkanı bir bölüğün askerlerine hitap etmez. Tüm işler, silsile-i meratip [emir komuta zinciri] denilen yolla hâlledilir. Kuvvet komutanlıklarına bildirir, onlar ordularına bildirir, ordu komutanı sırasıyla, alay, tabur ve bölük komutanına, derken çavuşa, onbaşıya kadar iner. Erler, komutanlarına buyruk veremez.
Bu şekilde eğer olmazsa düzen bozulur. Hepimiz görevini bilmelidir. Âmirle işyar, astla üst, komutanla er aynı statüde olmaz. Hepsi birbirine eşit olmaz.
İşçiler çalışmazsa ustabaşı görevli olur. İşçi ustabaşına buyruk veremez.
Âmirsiz, memursuz, fertleri eşit olan bir cemiyet olmaz, düzensizlik olur. Dinimizde de adam kadının âmiridir, evin reisi adamdır. Hitap adama olur. Hanım, işyar sınıfından olduğundan hitap âmire veriliyor. (Memuruna söyle, şu şekilde yapsın!) deniyor. İkisi eşit olursa, seviye bozulur. Âmirsiz memursuz, astsız üstsüz, işçisiz patronsuz bir cemiyet olmaz. İyiyi kötüyü, kabiliyetliyi, kabiliyetsizi, âlimi cahili eşit olmaya zorlamak, o toplumu bozmak olur. Komünizmde, güya hepimiz eşitse de, gene onları yöneten idarecileri vardır. Başsız cemiyet olmaz. Aynı yetkiye haiz iki baş, iki âmir, iki komutan olmaz. İki ilah da olmaz. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Tanrı’tan başka bir ilah olsaydı, kâinattaki düzen bozulur, karmakarışık olurdu.) [Enbiya 22]
İslamiyet’in hanıma verdiği kıymet
Sual: Ateistler, (İslamiyet, bayanlara kıymet vermediği için onların güzelliğini örtmeye çalışıyorlar. Hanımefendilere süslü, ziynetli elbise giydirmiyorlar) diyorlar. Kapanmaları ve fena bakışlardan uzak tutulmaları, bayanlara verilen değerden dolayı değil midir?
CEVAP
Normal olarak, hanıma verilen değerden dolayıdır. Müslümana, Allahü teâlânın emaneti olduğundan, hanım oldukça değerlidir. Kıymetli olunca, onu bir gömü şeklinde saklamak, fena gözlerden uzak tutmak gerekir. Kıymetli şey, gelişigüzel yere, ortaya atılmaz. Kıymetli mücevher yedi kat bohça içinde saklanır. Kimsenin kıymet vermediği kullanılmış, eskimiş fena şeyler de çöplüğe atılır.
Oldukça şahıs, toplu nakit parasını çantaya değil, dikkati çekmemesi için bir poşete, çuvala yada aynı bir şeye koyarak götürür. (Birini öldürmek için verilen zehir, teneke kupa içine konarak takdim edilmez) buyuruluyor. Onu en iyi ambalajla, en iyi gıdaların içine katarak verirler.
İşte Müslüman hanım, oldukça kıymetli olduğundan sokakta süslenmemeli, aksine sokağa eski elbiseleriyle çıkmalıdır.
Hazret-i Ömer, (Hanımefendiler kıymetli elbiselerle süslenmezse, eski elbiselerle sokağa çıkmak istemezler) buyuruyor. (İhya)
Gene Hazret-i Ömer, (Bir kadının dışarıda görülecek bir ihtiyacı var ise, en eski elbisesini giyinip, hiç kimseye görünmeden gidip gelebilir) buyuruyor. (Kurtubî)
Hanım, yakın bir akrabasına giderken, en eski elbisesiyle sokağa çıkmalıdır. (Şir’a)
Hazret-i Fatma-üz-Zehra, dışarı çıkmak zorunda kalınca, en eski elbisesini giyer, görenler yaşlı, beli bükülmüş bir bayan, nine sansınlar diye sırtına bir şey koyarak belini kamburlaştırırdı. Hitabı muntazam olmasın diye ağzına da çakıl taşı koyardı. En tenha yerlerden işini görüp gelirdi. (Tabakat-us-Sahabe)
Adamların bile, mühim görevlerde bulunanları hariç, eski ve gösterişsiz elbise giymeleri iyi olur. Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, elbiseye ehemmiyet vermeyeni, eski, yamalı giyeni sever) buyuruluyor. (Deylemî)
Cemal için temiz, güzel giyinmek mubahtır. Kibir, gösteriş için giyinmek haram olur. (Bahr-ür-raık)
Dinimizde zina ve zinaya götürecek hâl ve hareketler yasaklanmıştır. Hanım, süslerini yabancılara gösteremez. Örtülü olarak takınabilir. Sadece kapalı olarak da ayaklara takılan halhal şeklinde ses çıkaran takıları, şıngırdatıp da sesini duyurmak caiz olmaz. Bir âyet meali:
(Gizledikleri [örtülü] ziynetleri bilinsin diye, ayaklarını [yere, birbirine] vurmasınlar.) [Nur 31] Dikkat edilirse, (Ayaktaki örtülü ziynet) tâbiri geçiyor. Kısaca ziynetlerin gizlenmesi gerekiyor. Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri de göstermemek gerekir. Kolye, kına, sürme şeklinde öteki ziynetlerini de göstermemek gerekir. Âyetin başlangıcında buna da işaret edilmektedir.
Tesettürle ilgili bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Mümin bayanlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, [kolye, küpe, bilezik, kına, sürme gibi] ziynetlerini [ve ziynet taktıkları baş, kulak, kol ve ayaklarını] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [indirerek saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31] (Celaleyn, Medarik)
Kur’an-ı kerimde mealen, (Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın) buyuruluyor. (Enam 151) Buradaki (Yaklaşmayın) demek, (Zinaya götürecek sebeplerden, hareket ve işlerden sakının, yabancı hanımefendileri düşünmeyin, onlarla konuşmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın!) anlamına gelir. Yabancı bayanlara bakmak gözü zayıflatır, kalbi karartır. Peygamber efendimiz, göz zinası hakkında buyuruyor ki:
(Yabancı hanıma şehvetle bakmak göz zinasıdır, onu tutmak el zinasıdır, ona gitmek ise ayakların zinasıdır.) [Rıyâd-un-nâsihîn]
(Gözün zinası harama bakmak, dilin zinası fuhuş konuşmaktır.) [Buhârî]
(Bir karı koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyabilecek bir topluluğun yanından geçerse, ona bakana da, kendisine de göz zinası günahını yüklenir.) [Nesaî]
(Hanıma, şehvetle bakanın gözlerine erimiş kurşun dökülüp Cehenneme atılır.) [M. Enhür]
Erkeği de, hanımı da zinadan korumak için bu şekilde tedbirler alınmıştır. Kadının örtünmesi, sokağa çıkarken eski elbise giymesi, onu kötülüklerden korumak içindir.
Bayanları sokağa çıkarmak için
Sual: Feministlere yaranmaya çalışan bazı kişiler, hanım adam eşitliğini savunuyorlar. (Tanrı’ın hanım kullarını Tanrı’ın mescitlerinden alıkoymayın) hadisini söyleyerek, hanımefendileri camiye, cuma ve bayram namazlarına getirmeye çalışıyorlar. (Hanım, ayakkabıların olduğu yerde değil, cemaatte adamların içinde olmalıdır) diyorlar. Bayanları niye adamların arasına sokmaya çalışıyorlar?
CEVAP
Camiye gitmek ayrı, camide erkeklerle birlikte namaz kılmak ayrıdır. İkisini karıştırmamak gerekir. Bunların maksatları bellidir. Resmi bölgelere tesettürle sokmayıp, camiye, adamların arasına sokmaya çalışmalarının eşitlikle bir ilgisi yoktur. Maksat, dînî emirleri sulandırıp Müslüman hanımlarla erkekleri bozmaktır. (Hanım, erkekle eşitse, erkeklerle aynı safta olmalıdır) demeleri de yanlıştır. Dinimizde hanım, her yönden erkekle eşit değildir. Örneğin, adam, hanıma imam olabilir, fakat hanım, adama imam olması imkansız.
Kurt da, kuzu da bir hayvandır, fakat ateşle barut şeklinde ikisi bir arada bulunamaz.
Âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri en iyi anlayan Ehl-i sünnet âlimleridir. Bu âlimler, hadis-i şerifleri açıklamışlardır. Büyük fıkıh âlimi İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Kızların, genç ve yaşlı bayanların beş zaman namazla, cuma ve bayram namazları için camiye gitmeleri caiz değildir. Eskiden, yalnız oldukça yaşlı bayanların, akşam ve yatsı namazına gitmesine izin verilmişse de, şimdi [yani 2 asır önce bile] bunların da gitmesi caiz değildir. (Redd-ül-muhtar)
Meşhur fıkıh kitabı Hindiyye’de de buyuruluyor ki: Hanımefendilerin cemaate gelmeleri mekruhtur. Sadece, (Yaşlı bayanların, sabah, akşam ve yatsı namazına gelmeleri caizdir) diye fetva verilmişse de, zamanımızda fesadın meydana çıkmış olmasından dolayı, bayanların, artık tüm namazlara gelmeleri mekruhtur. Tebyin kitabında da bu şekilde bildirilmiştir. (Fetâvâ-i Hindiyye)
İmam-ı Gazâlî hazretleri de buyuruyor ki: Günümüzde yaşlanmış hanımlar hariç, öteki bayanların mescide gitmemesi, Eshab-ı kiram zamanında bile doğru sayılmış bir fetvadır. Nitekim Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki: Eğer Resulullah, bugünkü durumu görseydi, camiye gitmek için bayanların evden çıkmalarına izin vermezdi. (İhya)
Şamil Ansiklopedisi’nde de deniyor ki: Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki: Resulullah bayanların bu hâlini görseydi, tıpkı İsrailoğulları hanımlarını camiden men etmiş olduğu şeklinde, onları camiye göndermezdi. (Buhârî) [Şimdiki durumun, 14 asır önceki Âişe validemiz zamanındaki durumdan çok daha kötü olduğu meydandadır.]
Bazı kesimlerce oldukça saygınlık edilen Vehbe Zuhayli bile diyor ki: Hanefî ve Mâlikîlere nazaran, genç bayanların cuma ve bayram namazı yada öteki namazları kılmak için camiye gitmelerine müsaade edilemeyeceğinde âlimler ittifak etmişlerdir. Şu sebeple Ahzab sûresinin 33. âyetindeki, Allahü teâlânın, (Evlerinizde oturun!) emri, evden başka bir yere namaz için gitmeyi yasaklamaktadır. Bununla birlikte bayanların cuma ve bayram namazları ile cemaatle namaz kılmak için evden çıkmaları fitneye sebep olabilir. Fitne ise haramdır. Harama götürmüş olan şey de haramdır. (İslam Fıkhı Ans.)
Hanım camiye, cemaate niçin gider? Daha oldukça sevab almak için gider. Hâlbuki bayanların evde kıldıkları namaz, daha sevabdır. İki hadis-i şerif:
(Hanımefendilerin en hayırlı namazı, evlerinin en dip köşesinde kıldıkları namazdır.) [Taberanî]
(Hanımefendilerin, evinin en mahrem yerinde kıldığı namaz, salonda kıldığı namazdan efdaldir. Salonda kıldığı namaz ise, camide kıldığından efdaldir.) [Ebu Davud, İ. Ahmed]
Şu hâlde bayanlar, daha oldukça sevab almak için, camide değil, evlerinde namazlarını kılmalıdır. Mezhepsizlerin, eşitlik perdesi altında hanımefendileri, sokağa atmaya ve adamların arasına sokmaya çalışmalarına saygınlık etmemelidir.
Hanım sokağa çıkınca
Sual: (Kadının yeri sokak değil, evidir) sözünün, dinde yeri var mıdır?
CEVAP
Dinimizde hanım sultandır. Hiçbir iş hayata geçirmeye zorunlu değildir. Onun için sokağa çıkmaya ihtiyacı yoktur. Babası, kocası, oğlu yada yakın adam akrabaları ona bakmaya mecburdur. Kendi arzu etmedikçe de çalışmaz. Kimse onu çalışıp para kazanmaya zorlayamaz.
Dinimizde hanım avrettir. Anadolu’da avrat deniyor. Avret, bakılması, görülmesi caiz olmayan yer anlamına gelir. Kadının, zaruretsiz sokağa çıkması bu yönden de uygun değildir. Bir hadis-i şerif:
(Hanım avrettir. Dışarı çıkınca, şeytan onu ve ona bakanları yoldan çıkarmak için fırsat kollar.) [Tirmizî]
O hâlde Şeytan’a destek olmamalı, hanım, namahrem kimselerin ve fena gözlerin bakışına maruz kalmamalıdır.
Bir önceki yazımız olan Dinimizde temizliğin önemi başlıklı makalemizde dinimizde, onemi ve temizli hakkında bilgiler verilmektedir.