CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırmış olduğu bir zamandır. Bu şekilde bir çağda yapılan azca bir amele, pek oldukça sevap verilir.
İhtiyarlıkta dünya şevkleri azalıp güç, kuvvet gidip, arzulara kavuşmak imkanı ve ümitleri kalmadığı zamanda, pişmanlıktan, ah etmekten başka bir şey olmaz.
Fazlaca kimselere bu pişmanlık zamanı da, nasip olmaz. Bu pişmanlık da tevbe anlama gelir ve gene büyük nimettir. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır.
Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip elden kaçırmaz. İhtiyarlık her insana nasip olmaz. Nasip olsa da rahat, elverişli zaman ele geçmez. Zaman de bulunsa, kuvvetsizlik, halsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, güç, kuvvet yerinde iken, hangi özürle, hangi sebeple bugünün işi yarına bırakılabilir?
Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyen, helak oldu, ziyan etti) buyurdu. Gençlik zamanında insanı üç din düşmanı olan nefs, şeytan ve fena insanoğlu aldatmaya uğraşmaktadır. Bunlar karşısında, azca bir yakarma pek kıymetli olur. İhtiyarlıkta yapılan, bundan kat kat fazla ibadetlerin bu kadar kıymeti olmaz.
Gençlikte, nefsin arzuları, insanı kapladığı şeklinde, ilim öğrenilecek, yakarma yapılacak en kârlı vakit da gençliktir.
Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, dinin bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten oldukça kıymetli olur.
[Hele başka maniler de araya katılırsa, bunları dinlemeyip, yapılan ibadetin sevabı o kadar çoktur ki, ancak Allahü teâlâ bilir].Şundan dolayı, maniler karşısında, yakarma yapma güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini göklere çıkarır. Engel olmayarak, kolay yapılan ibadetler, aşağıda kalır. Bunun için insanların yüksekleri, meleklerin yükseklerinden daha üstün olmuştur. Şundan dolayı insan, maniler içinde yakarma eder. Melekler ise, engel olmadan emre itaat ediyor.
Gençlik arzuları, Tanrı’ın düşmanı olan nefsin ve şeytanın sevilmiş olduğu şeylerdir. Dine uygun şeyler ise, Allahü teâlânın sevilmiş olduğu şeylerdir. Tanrı’ın düşmanlarını sevindirip, tüm nimetleri veren, hakiki sahibi gadaba getirmek, akıllı insanların yapacağı şey değildir. Allahü teâlâ, hepimizi nefse, şeytana ve din düşmanlarının sözlerine ve yazılarına aldanmaktan muhafaza buyursun.) [Müj. Mektublar]
Dünya işleri yarına bırakılır, bugün ahiret işleri yapılırsa, güzel olur. Fakat bunun aksi yapmak, oldukça çirkin olur. Gençlikte insanı, üç din düşmanı olan, nefs, şeytan ve fena dost aldatmaya çalışır. Bunlar karşısında, azca bir yakarma pek kıymetli olur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Tanrı katında en sevgili olan, tevbe eden gençlerdir.) [R.Nasıhin](Tevbe eden bir gencin cenazesi kabristana getirilince, Allahü teâlâ, “Ey Melekler, bu kabristandan azabı kaldırın! Buraya tevbe eden bir genç getirildi. Onun olduğu yerdekilere azap etmeye haya ederim” buyurur ve tüm kabristandakilerden kırk gün, azap kalkar.) [R. Nasıhin]
Tevbe eden genç
Beni İsrail zamanında bir genç, fena işler yapar, tevbe eder, tevbesinde durmazdı. Fazlaca günah işlese de, oldukça tevbe etmiş olduğu için, tevfîk-i tanrısal imdadına yetişti. Büyük bir günah işledikten sonrasında pişman oldu. Sahraya çıkıp yüzünü, gözünü topraklara sürerek dedi ki: “Ya tanrısal, ne kadar tevbe ettiysem tevbemi bozdum. Beni günahtan korumazsan gene tevbemi bozar, sonsuz felakete düçar olurum. O vakit halim nice olur?”
Şöyleki bir ses duydu:
“Ey kulum, sen günahından vazgeçtiğin için, sana dualarla işlem ediyorum. Tevbeni kabul edip, fena amellerini lütuf ve keremimle affettim.” [R. Nasıhin]
Allahü teâlâ, oldukça merhametli olup, kullarına oldukça acıdığı için, bir günde ibadete, yalnız beş zaman ayırmış, birkaç şeyi haram edip, oldukça şeyi mubah etmiş, izin vermiştir. O halde, gençlik zamanında, sıhhatin, gücün kuvvetin, malın ve rahatlığın bir arada iken, bu zamanı değerlendirmek gerekir. Sonsuz saadete kavuşturacak sebeplere yapışmalı, iyi işler yapmalı, bugünün işini yarına bırakmamalıdır. Ömrün en iyi zamanı olan gençlik günlerinde, işlerin en iyisi sahibin, yaratanın emirlerini yapmak, Ona tapınmak, İslamiyet’in yasak etmiş olduğu haramlardan sakınmaktır. Günde bir saat tutmayan bir zamanı, Allahü teâlânın emrini yapmak için ayırmamak, sayılamayacak kadar oldukça olan, mubahları bırakıp da, haram ve şüpheli olana uzanmak ne kadar kötüdür. (M.Rabbani)
Gençliğin kıymeti
Sual: Gençlikteki ibadetle ihtiyarlıktaki yakarma içinde fark var mıdır?
CEVAP
Evet oldukça fark vardır. Gençlikte yakarma daha kıymetlidir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, İslamiyet’in bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten oldukça üstün ve kıymetli olur. (3/35)
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Gençlik, ömrün en kıymetli zamanıdır. İnsanın sağlıklı, güçlü olduğu zamandır. Bu vakit, her gün geçiyor, azalıyor, ihtiyarlık yaklaşıyor. En şerefli, en lüzumlu iş olan, marifetullahı kazanmayı [Allahü teâlâyı tanımayı], hayâl olan ömrün sonuna bırakanlara yazıklar olsun. En şerefli olan zamanları, en zararı olan, en fena şey olan nefsin arzularına kavuşmak için sarf etmemeliyiz. Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyenler, aldandı) buyurdu. (1/65)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, yakarma eden genci, meleklerine gösterip, ”Bakın bu genç, benim için şehvetini bırakıyor. O benim nazarımda kıymetli bir melek gibidir” buyurur.) [Deylemi]
(Bir genç, ilim ve yakarma içinde yetişir, olgunlaşırsa, Allahü teâlâ, Kıyamet günü ona yetmiş iki sıddık sevabı kadar sevap verir.) [Taberani]
(Eli bol ve güzel ahlaklı bir genç, Tanrı katında kendisini ibadete vermiş pinti ve fena huylu bir ihtiyardan daha üstündür.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, Kıyamette, şu yedi kişiyi, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Arşın altında gölgelendirir. Kısaca onu kendi himayesine alır:
1- Adaletli hükümdar,
2- Rabbine yakarma ederek yetişen genç,
3- Gönlü [namaz için, ibadet için] mescitlere bağlı olan,
4- Tanrı için birbirini seven, o sevgi ile bir araya gelip, o sevgiyle birbirinden ayrılan iki şahıs,
5- Güzel ve mevki sahibi bir karı, çağrı edince, ben Tanrı’tan korkarım diye red eden,
6- Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar sadakayı gizli saklı veren,
7- Tenhada Tanrı’ı zikredip de gözleri yaşla dolan.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai]
(Beş şey ulaşmadan önce beş şeyin kıymetini bil!
1- İhtiyarlıktan ilkin gençliğin,
2- Hastalıktan ilkin sağlığın,
3- Meşguliyetten ilkin boş vaktin,
4- Fakirlikten ilkin zenginliğin,
5- Ölümden ilkin yaşamın kıymetini bil!) [Ebu Nuaym, Hakim]
İhtiyarlıkta yakarma
Sual: İmam-ı Rabbânî hazretleri, gençlikte yapılan ibadetlerin önemini anlatırken, (Gençliğin kıymetini bilip, elden kaçırmamalı. İhtiyarlık her insana nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli zaman ele geçmez. Zaman de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, yararlı iş yapılamaz) buyuruyor. Buradan, ibadetleri gençlikte yapmayıp, ihtiyarlığa bırakmanın da caiz olduğu anlaşılabilir mi?
CEVAP
Kesinlikle caiz olduğu anlaşılmaz. Burada bildirilen şudur:
(Gençlikte, nefsin arzuları, insanı kapladığı şeklinde, ilim öğrenilecek, yakarma yapılacak en kârlı vakit da gençliktir. Gençlikte, şehvetin kapladığı, kanın kaynadığı anlarda, dinin bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten oldukça kıymetli olur) buyuruluyor. Gençliği fırsat bilmeli, yapılacak iyi işleri yarına bırakmamalı deniyor. Yoksa farzı geciktirip de, (İhtiyarlayınca kaza edersin) denmiyor. İbadetler vaktinde yapılır. Zaruretsiz kazaya bırakmak haram olur. Geciktirdikçe günahlar katlanır. Farz namazı, özürsüz vaktinden sonrasında kılmak büyük günahtır. Bu günah, yalnız kaza edince affolmaz. Kaza ettikten sonrasında, ek olarak tevbe yada haccetmek de gerekir. Kaza edince yalnız namazı kılmamak günahı affolur. Kaza kılmadan tevbe edilince terk günahı affolmadığı şeklinde, tehir günahı da affolmaz, şu sebeple tevbenin kabul olması için günahı terk etmek şarttır. (Dürr-ül-muhtar)
Farz esasen tehir edilmez. Orada bildirilenler, nâfile ibadetlerdir. Haccın durumu birazcık farklıdır. Hac kendisine farz ise, sonraki yıllara bırakması caiz değildir. O yıl gitmesi farzdır, gitmezse günah olur. Eğer sonraki yıllarda hacca giderse, geciktirme günahı affolur. Fakat gene vaktinde yapma sevabına kavuşamaz. Farz olan oruç da böyledir. Bir hadis-i şerif:
(Ramazanda mazeretsiz bigün oruç tutmayan, bunun yerine tüm yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizî]
Her ibadeti zamanında yapmalı, yarına bırakmamalı. (Helekel-müsevvifun) hadis-i şerifi, (Tevbeyi ve iyi işleri sonraya bırakanlar helak oldu) anlama gelir. (Mektubat-ı Rabbanî 1/133)