Sual: Yabancı bir yazar, (Hükümet, zulüm, haksızlık yaparsa, müslümanlar isyan etmelidir) diyor. Bu söz doğru mudur?
CEVAP
Bu söz, İslam âlimlerinin bildirdiklerine uymamaktadır. Müslümanlar isyan etmez. Fitne ve fesat çıkarmaz. Zalim olan hükümete de isyan etmek günahtır. Kanunlara, emirlere karşı gelmek, cihad olmaz. Fitne çıkarmak olur. Fitnecilere aldananlar, Hac suresinin 39. âyetine yanlış mana verdikleri için, bu felakete düşmüşlerdir. Bu âyette mealen, (Müminlere hücum eden zalimlerle cihad etmeye izin verildi) buyuruldu. Mekke’de kâfirler, müslümanlara zulmedip, yaralayınca, öldürünce, bunlarla dövüşmek için, yine yine izin istediler. İzin verilmedi. Medine’ye hicret edilince, bu âyet gelmiş olarak, yeni kurulan İslam devletinin, Mekke’deki zalimlerle cihad yapmasına izin verildi. Bu âyet-i kerime, müslümanların, zalim hükümete isyan etmeleri için değil, insanların İslam dinini işitmelerine, müslüman olmalarına engel olan zalim diktatör ordular ile cihad yapması için, İslam devletine izin vermektedir.
(Siyer-i kebir)deki hadis-i şeriflerde, (Emire isyan eden hiç kimseye Aden haramdır) ve (Adil ve zalim, her emirin emri altında cihad ediniz) buyuruldu.
Cihadı devlet yapar
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan cihad, başka ülkelerdeki düşman olan kâfirlerle, devlet olarak savaşmak anlamına gelir. Korsan gösteriler yapmak, cihad cihad diye bağırmak cihad olmaz, çapulculuk olur. Dinimize zarar verir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bozuk bir işi düzeltemediğiniz süre, sabrediniz! Allahü teâlâ onu düzeltir.) [Beyheki]
Bu hadis-i şerif, kanunlara karşı gelmeyi, ihtilal yapmayı değil, meşru yollardan tembih verip sabretmeyi emretmektedir. Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Cihadın en kıymetlisi, zalim sultan yanında, doğru yolu gösteren bir söz söylemektir.) [Tirmizi]
Âlimlerin, gücü yettiği kadar hükümet memurlarına, emr-i maruf yapması gerekir. Fakat emr-i maruf yaparken, fitne çıkmamasına oldukca dikkat etmelidir!
Görülüyor ki, müslümanlar ihtilal yapmaz. Fakat, zulme, haksızlığa da teslim olmaz. Meşru yollardan hakkını arar. Hükümetin meşru emirlerine uymak, her müslümana vaciptir. Asla kimsenin haram olan emirleri yapılmaz. Fakat, buna isyan edilmez. Fitne çıkarılmaz. Zalimlere karşı gelmemeli, onlarla münakaşa etmemelidir! Örnek olarak, namaz kılmamak, en büyük günahlardandır. Âmir, kumandan, kâfir ve zalim olup, emri altında olana (Namaz kılma derse), (Baş üzerine, kılmam) demeli, senin yanında kılmam demeyi düşünmelidir! Bundan dolayı fitne çıkarmak, şu demek oluyor ki müslümanların ezilmelerine sebep olmak haramdır. O zalimin yanından ayrılınca, namazı derhal kılmalıdır!
Kuvvete karşı gelmek, devlete karşı isyan etmek ahmaklıktır. Kendini tehlikeye atmak olur. Bu ise, haramdır. Tarihte öyleki ahmaklar çıkmış ki, fitneye sebep olan yazı ve sözlerinden dolayı kendi kellelerini kaptırdıkları benzer biçimde, binlerce, on binlerce müslümanın kanının dökülmesine sebep olmuşlardır. Kâfirlerin müslümanlara karşı daha şiddetli hareket etmelerine sebep olmuşlardır.
Kâfir devletlerinde konuk olan müslümanın da, kâfirlerin mallarına, canlarına ve ırzlarına dokunması caiz değildir. Kâfirlerin gönüllerini hoş ederek, onlardan yararlanmak caizdir.
Âmirlerinize itaat edin
Dar-ül-islamda yaşayan zimmi kâfirlerin ve konuk gelen harbi kâfirlerin, şu demek oluyor ki turistlerin ve tüccarların haklarını gözetmek, müslümanların haklarını gözetmekten daha mühimdir. Bunlara istila etmek, hatta bu tarz şeyleri gıybet etmek, çekiştirmek bile müslümanlara saldırmaktan daha kötüdür.
Müslümanlar, din ve fen bilgilerine oldukca emek vererek kuvvetlenir. Böylece, galip ve hakim olurlar.
İbni Âbidin hazretleri, (Sultan yada başka zalimler, ikrah ederek, zorlayarak, ölümle, hapis ile, işkence ile korkutarak emredince, belli günahları işlemek mubah, hatta farz olur. Emrini yapmamak günah olur) buyuruyor. Hadis-i şerifte, (Emirlerinize itaat ediniz) buyuruldu. Komut, en aşağınız olsa da, İslamiyet’e uygun olan emirlerine uymak vaciptir. Asla kimsenin günah olan emrine itaat edilmez. Fakat, isyan etmek fesada sebep olursa, bu emrine de itaat olunur. Bundan dolayı, büyük zarar işlememek için, ufak zarara katlanmanın caiz olacağı Eşbah’ta yazılıdır. Sultanın emrettiği mubah bir şeyi yapmak vacip olur. (Berika)
Abdülgani Nablusi hazretleri, (Sultanın, kendi aklı ile, arzusu ile verdiği emirlerine itaat etmek vacip olmaz. Fakat sultan zalim ise, eziyet ve işkence ediyorsa, onun Allahü teâlânın hükümlerine uymayan buyruk ve yasaklarına da uymak gerekir. Hele, itaat etmeyenleri öldürüyorsa, kendini tehlikeye atmak, hiç kimseye caiz olmaz) buyurdu. (Hadika)
Müslümanlar, kıymetli kitaplardan naklettiğimiz yazılara dikkat etmeli, korsan şov yapanlara ve korsan yazı yazanlara saygınlık etmemelidir!
Sual: Dünyanın çeşitli yerlerinde azınlıkta olan Müslümanlara, Hristiyanlar yada başka İslam düşmanları zulüm ediyor, canlarına, mallarına ve ırzlarına saldırıyor. Bu durumda, onların öldüreceğini bile bile onlara istila etmek fitne olur mu? İntihara girişim sayılır mı?
CEVAP
Meşru savaşı devlet yapar. Belirli grupların isyan etmesi yanlış olur. Bunlar, hicret imkanı var ise başka diyara hicret etmeli. Buna da olanak yoksa gene de fitneye karışmamalı. Onlar öldürürse Müslümanlar şehit olur. Irza saldırı etseler Müslümana günah olmaz. Bu hususta Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kıyamet yaklaştıkça fitneler çoğalır. Sabah evinden mümin çıkan, akşam evine kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, kâfir olarak sabaha çıkar. Bu şekilde bir zamanda kenarda duran, ortaya atılandan, oturan ayakta olandan, ayakta olan yürüyenden, yürüyen koşandan hayırlıdır. Şu halde evinizde oturun, fitneye karışmayın!) [Ebu Davud]
(Fitne zamanı saldırganlar, evinize girmiş olduğu süre, [Maide suresinin 28. âyetinde bildirildiği gibi] “Beni öldürmek için, sen bana elini uzatsan da, seni öldürmek için ben sana elimi uzatmam” diyen Âdem’in oğlu Habil benzer biçimde ol!) [Tirmizi, Ebu Davud]
(Fitne zamanı evlerinizden ayrılmayın! Oklarınızı kırın, yaylarınızı kati! Âdem aleyhisselamın oğlu Habil benzer biçimde olun!) [Ebu Davud, Tirmizi]
(Vakalar, fitneler, zuhur edince, katil değil, maktul [öldürülen] olabilirsen ol!) [Ebu Nuaym]
(Ne mutlu fitneye karışmayana.) [Ebu Davud]
Fitne çoğaldığında fitneye karışmamalıdır
Sual: Dedikoduların, fitnelerin, fesadın çoğaldığı zamanlarda, bir Müslüman iyi mi hareket etmelidir?
Yanıt: Bu şekilde zamanlarda iyi mi hareket edilmesi gerektiği hakkında, İmam-ı Rabbani hazretleri bir talebesine hitaben yazdığı mektupta buyuruyor ki:
“Yavrum, fitnelerin yayılmış olduğu, fesatların çoğaldığı zamanlar, tövbe ve istiğfar zamanıdır. Kenara çekilmeli, fitnelere karışmamalıdır. Fitneler çoğalıyor. Her geçen gün yayılıyor. Peygamber efendimiz, (Kıyamet yaklaştıkça fitneler çoğalır. Gece başlarken karanlığın artması benzer biçimde olur. Sabah evinden mümin olarak çıkan oldukca kimse akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken gece sefalarında imanları gider. Bu şekilde zamanlarda evinde kapanmak fitneye karışmaktan hayırlıdır. Kenarda kalan, ileri atılandan hayırlıdır. O gün oklarınızı kırınız! Silahlarınızı, kılıçlarınızı bırakınız! Herkesi tatlı dil, güler yüzle karşılayınız! Evinizden çıkmayınız!) buyurdu.”
Her Müslümanın, Ehl-i sünnet âlimlerinin bu şekilde nasihatlerine uyması, mezhepsizlerin, sapıkların, din cahillerinin isyana teşvik eden, fitneyi körükleyen zararı olan, uydurma tefsirlerine, kitaplarına aldanmaması lazımdır. Âdil yada zalim olsun, kendi devletine isyana, yurttaş kanı dökmeye, birbirine saldırmaya cihat değil, fitne, fesat çıkarmak denir. Peygamber efendimiz, (Fitne çıkarana Tanrı nalet etsin!) buyurmuştur. Müslüman, isyan etmez, fitneye karışmaz. İçinde yaşamış olduğu ülkenin kanunlarına da karşı gelmez.
Cihad, çapulculuk yapmak değildir
Sual: Bir hadis-i şerifte; (Günah işleyeni gören, eli ile engel olsun. Buna gücü yetmezse, dili ile engel olsun!) buyuruluyor. Bu hadis-i şerife bakılırsa, inkâr eden yada günah işleyenlere, her Müslümanın, el yada dil ile müdahale etmesi mi gerekir?
Yanıt: Her Müslüman, hâline ve durumuna bakılırsa, günah işleyenlere, sertlik göstermeden ve fitne çıkarmadan emr-i ma’ruf yapabilir. Zira hadis-i şerifte;
(Günah işleyeni gören, eli ile engel olsun. Buna gücü yetmezse, dili ile engel olsun!) buyuruldu. Bu hadis-i şerif açıklanırken Hadîka’da deniyor ki:
“Emr-i ma’rufu ve Nehy-i münkeri el ile yapmak, devlet adamlarına, dil ile yapmak, din adamlarına, kalp ile yapmak da her Müslümana farzdır. El ile hayata geçirmeye Hisbet, dil ile hayata geçirmeye Tembih denir. Hisbet yapmak, şu demek oluyor ki el ile müdahale etmek yalnız devlet memurlarının vazifesidir. Hadis-i şeriflere, kendine bakılırsa mana vererek, vacib olmayan şeyi hayata geçirmeye kalkışmamalı, fitne çıkarmamaya dikkat etmelidir.”
Cihad, bilgisiz ana, babaların, dünya çıkarları için uğraşanların, keyifleri, zevkleri için zulüm, işkence meydana getiren şeflerin aldattığı, inlettiği insanları küfürden, yıkım yolundan kurtarmak, İslâm ile şereflendirmektir. Cihad, sövgü, işkence ve fenalık içinde yetiştirilmiş, karanlığa atılmış zavallıları, İslâm ışığı ile aydınlanmalarına engel olan diktatörlerin, sömürücülerin zararlarını yok etmek için, canını, malını feda etmektir. İnsanları, sonsuz Cehennem azabından kurtarmak, sonsuz Aden nimetlerine kavuşturmak içindir. Güç kullanılarak meydana getirilen cihadı, fertler, kişiler değil, devlet yapar. Fertlerin başkalarına saldırmalarına cihad değil, çapulculuk, barbarlık denir. Cihada katılamayanın, mücahitlere yakarma etmesi farzdır. Kâfirler, cihat yardımıyla zalimlerin işkencelerinden kurtularak inanç ile şereflenir. İslâmiyeti duyup, anladıktan sonrasında, inanç etmeyenlerden, İslâm devletinin adaleti altında yaşamayı kabul edenlerin dinine, canına, malına dokunulmaz. Bunlar, İslâmın adaleti, şefkati altında hür ve rahat yaşar.
Cihad, isyan etmek, yıkmak değildir
Sual: Zamanımızda cihad etmeyi, isyan etmek, öldürmek, yakmak, yıkmak şeklinde tanıtıyorlar. Hakkaten cihad etmek bu şekilde midir?
Yanıt: Cihad demek, ihtilal yapmak, amirlere karşı gelmek ve hükûmete isyan etmek, dövmek, yıkmak, kırmak, sövmek demek değildir. Bu şekilde şeyler yapmak, fitne çıkarmak olur. Şu demek oluyor ki bölücülük olur. Müslümanların ezilmesine, hapse girmesine ve din, inanç bilgilerinin yasak edilmesine neden olur. Bu şekilde fitne çıkaranlara Peygamber efendimiz nalet etmiştir. Hapse girmeyi istemek, bir Müslüman için onur değildir. Müslüman için onur; İslâmın güzel ahlakını edinmek, her insana iyilik etmek, İslâmiyete uymak, her mahluka yararlı olmaktır. Hapse giren, bu şereflerden yoksun kalır. Kendini tehlikeye atmak ahmaklıktır, günahtır. Zira Allahü teâlâ (Kendinizi tehlikeye atmayınız!) buyuruyor.