Sual: Hapse girmek cihad mıdır? Cihadın dindeki yeri nedir?
CEVAP
Cihad, ihtilal yapmak, âmirlere karşı gelmek ve isyan etmek, dövmek, yıkmak, kırmak, sövmek demek değildir. Bu şekilde şeyler yapmak, fitne çıkarmak olur. Kısaca bölücülük olur. Müslümanların ezilmesine, hapse girmesine ve din, inanç bilgilerinin yasak edilmesine neden olur. Bu şekilde fitne çıkarana Peygamber efendimiz nalet etmiştir. Hapse girmeyi istemek, bir müslüman için onur değildir. Müslüman için onur; İslam’ın güzel ahlakını edinmek, her insana iyilik etmek, İslamiyet’e uymak, her mahluka yararlı olmaktır. Hapse giren, bu şereflerden yoksun kalır. Kendini tehlikeye atmak ahmaklıktır, günahtır. Allahü teâlâ, (Kendinizi tehlikeye atmayınız!) buyuruyor. (Bekara 195)
Cihad, Tanrı düşmanları ile çeşitli yollarla ve çeşitli vasıtalarla savaşım etmek anlama gelir. Nefsimiz, Allahü teâlânın en büyük düşmanıdır. Nefsle meydana getirilen cihada “Büyük Cihad” denir.
Cihad, Tanrı düşmanlarının tesirsiz hale gelmesi yada imanla şereflenmesi için, bu uğurda canını, malını feda etmektir.
Cihad, Allahü teâlânın dinini Onun kullarına ulaştırmak, insanları küfürden cehaletten kurtarıp, imana, sonsuz saadete kavuşturmak anlama gelir.
Tanrı için hizmet
Cihad, insanları İslam dinine çağırmak anlama gelir. Bu da çeşitli yollarla olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kâfirlere karşı malınızla, canınızla ve dilinizle cihad ediniz!) [Redd-ül-muhtar]
Cihad, Tanrı için hizmettir. Bu hizmetin kolay tarafı yoktur. Bu, ihlas ister, müdara ister, özetlemek gerekirse, güzel terbiye ister. Memurlukla karşılaştırma edilmez. İzin, mesai, gece-gündüz mefhumu düşünülmez. Bu hizmette sıkıntıyı nimet bilmek gerekir. Fazlaca çalışan, fazlaca sorun çeken, fazlaca nimete kavuşur.
Kur’an-ı kerimde cihadla ilgili âyet-i kerimelerden birkaçının meali şu şekilde:
(İman edenler, [yurtlarını, mallarını bırakıp] hicret edenler, Tanrı yolunda cihad edenler, Tanrı’ın rahmetini umarlar.) [Bekara 218]
(Ey inanç edenler! Din düşmanlarının eziyetlerine sabredin. Onlarla olan cihadda üstün gelmek için, sabır yarışı yapın. Sınır boylarında kâfirlere karşı cihad için nöbet bekleyin ve Tanrı’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz) [Al-i İmran 200]
(Hakiki müminler, Tanrı yolunda cihad eder, kötülenip kınanmaktan korkmaz.) [Maide 54]
(Mal ve canlarını feda ederek din düşmanları ile, Tanrı rızası için cihad eden müslümanlar, oturup, yakarma edenlerden üstündür. Hepsine de, Cenneti söz veriyorum.) [Nisa 95]
(Mekke’nin fethinden ilkin malını veren ve cihad edene, fetihten sonrasında malını dağıtan ve cihad edenden daha büyük aşama vardır. Tanrı, hepsine Cenneti vaat etti.) [Hadid 10]
(Ey müminler, Tanrı’tan korkun, Ona, Onun rızasına kavuşmak için vesile arayın ve Tanrı yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz.) [Maide 35]
(İman edip de Tanrı yolunda hicret ve cihad edenler ve bu tarz şeyleri barındırıp yardım edenler, işte gerçek mümin bunlardır.) [Enfal 74]
(Hakiki müminler şunlardır ki, Tanrı ve Resulüne inanç ettikten sonrasında, imanlarında şüpheye düşmeyip Tanrı yolunda malları ve canları ile cihad edenlerdir.) [Hucurat 15]
(Tanrı’a ve Resulüne inanç eder, malınızla, canınızla Tanrı yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz ki bu sizin için fazlaca hayırlıdır.) [Saf 11]
(Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, aşiretiniz [hısım, akraba ve yakınlarınız] kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz tecim ve meskenler, size Tanrı’tan, Resulünden ve Tanrı yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, Tanrı’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Tanrı fâsıklar güruhunu hidayete erdirmez.) [Tevbe 24]
(Hafifçe ve ağırlıklı olarak [Kuvvetli- zayıf, genç-yaşlı, zengin-fakir, yaya-atlı, silahlı-silahsız hepiniz] muharebeye çıkın, malınızla, canınızla Tanrı yolunda cihad edin! İyi bilin ki bu sizin için daha hayırlıdır.) [Tevbe 41]
(Tanrı yolunda hakkıyla cihad edin!) [Hac 78]
(Hepimiz, kendisi için cihad eder, faydası kendinedir.) [Ankebut 6]
Cihad çeşitleri
Cihad, emr-i maruf ve nehy-i münker anlama gelir. Kâfirlere İslamiyeti tanıtmak, onları sövgü felaketinden kurtarmaya çalışmak, müslümanlara da ilmihallerini öğretmek, onların haram işlemelerine engel olmaktır.
Cihad üçe ayrılır:
1- Gövde ile kısaca her türlü harp vasıtaları ile kâfirlere karşı yapılır. Silahlı cihadı, savaşı yalnız devlet yapar.
2- Her türlü gösterim vasıtası ile, İslamiyet’i insanlara yaymak, duyurmak suretiyle yapılır. Bunu islam âlimleri yapar. İslam âlimleri olmadığı vakit, misyonerlerin ve bid’at ehlinin saldırısından korunmak için, müslümanların Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerini, yazılarını, kitaplarla, her türlü basın vasıtasıyla, radyo ve TV ile tüm dünyaya yaymaları, duyurmaları gerekir.
İslam’ın iç ve dış düşmanlarının yıkıcı, aldatıcı, propagandalarına karşı, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği hakiki müslümanlığı yaymak günümüzün en kıymetli cihadıdır. (İslam Ahlakı)
3- Yakarma ile meydana getirilen cihad. Bu cihad, tüm müslümanlara farz-ı ayndır. Diğeri cihadlar ise farz-ı kifayedir. Bu cihadı yapmamak büyük günah olur.
Yakarma askerinin önemi
Bu cihad, gövde ile ve din bilgilerini yaymak suretiyle cihad eden müslümanlara yakarış etmekle olur. (Leşker-i gaza, leşker-i duanın yardımına muhtaçtır.) [Leşker asker demektir.]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müminin amelinin en efdali, Tanrı yolunda cihaddır.) [Taberani]
(En faziletli insan, malı ile, canı ile Tanrı yolunda cihad eden mümindir.) [Buhari]
(Cihad etmeden yada cihad etmeyi düşünmeden ölen, nifak suretiyle ölür.) [Müslim]
(Cihadı terk eden topluluk, ne olursa olsun umumi bir belaya maruz kalır.) [Taberani]
(Fi-Sebilillah cihad eden, Cenneti hak eder.) [Taberani]
(Cihad eden, üzüntüden, sıkıntıdan kurtulur.) [Hakim]
Peygamber efendimiz, Mirac gecesi, ekin ekip bir günde biçen, bir topluluğu görmüş oldu. Biçtiği mahsül tekrardan eski haline dönüyordu. Bunların kim bulunduğunu sorunca, Cebrail aleyhisselam dedi ki:
(Bunlar Tanrı yolunda cihad edenlerdir. Bunların bir iyiliğine yediyüz misli sevap verilir. Harcadıklarının yerine yenisi verilir.) [Bezzar]
En büyük düşman kim ise, onunla meydana getirilen cihad elbet daha büyüktür. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: (Dışarıdan gelen fena istekler şeytandan gelmiş olmakla birlikte, geçici hastalıklardandır. Minik bir ilaç ile kolayca giderilebilir. Nisa suresinin 76. âyet-i kerimesinde (Şeytanın aldatması elbet zayıftır) buyuruluyor. En büyük düşmanımız nefsimizdir.) [c.3, m.27]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kulun nefsi ile yapmış olduğu cihad büyük cihaddır.) [Deylemi]
(Cihadın efdali, nefs ile meydana getirilen cihaddır.) [İ. Neccar]
(Aslolan mücahid, nefsi ile cihad edendir.) [Tirmizi]
Cihadın esas gayesi
Cihad eden mümine “Mücahid” denir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mücahid, gündüz oruç tutan, gece yakarma eden gibidir. Evine dönünceye kadar kendine sevap yazılır.) [İ. Ahmed]
(Bir mücahidi doyurmak, ona yardım etmek, dünyadan ve içindekilerden daha kıymetlidir.) [Hakim]
(Mücahidlere eza vermekten Tanrı’tan korkun! Allahü teâlâ, Peygamberlere eza edenlere gadap etmiş olduğu şeklinde, mücahidlere eza edenlere de gadap eder. Peygamberlerin duasını kabul etmiş olduğu şeklinde, mücahidlerin de dualarını kabul eder.) [Deylemi]
Cihadın esas gayesi olan emr-i maruf, öteki cihadlardan daha üstündür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Tüm ibadetlere verilen sevap, Tanrı yolunda gazaya [cihada] verilen sevaba bakılırsa, deniz yanında bir damla su gibidir. Gazanın [cihadın] sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anil-münker sevabı yanında, denize bakılırsa, bir damla su gibidir.) [Deylemi]
(En faziletli cihad, farzları ifa etmektir.) [İ. Ahmed]
(Malı ve canı ile cihad eden, ortalığın karışık olduğu vakit bir kenara çekilip ibadetini icra eden ve hiç kimseye ziyanı olmayan insan, mümin-i kâmildir.) [Hakim]
(Kadının cihadı kocası ile iyi geçinmektir.) [Şir’a]
(Koca hakkına riayet, Tanrı yolunda cihad etmek gibidir.) [Taberani]
Sual: Cihad farz mıdır?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde cihadın farz olduğu bildiriliyor. (Bekara 216)
Âlimlerin bir çok cihadın farz-ı ayn değil, cenaze namazı kılmak şeklinde farz-ı kifaye bulunduğunu bildirdi. Nitekim Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Mal ve canları ile cihad edenler, oturanlardan üstündür.) [Nisa 95]
Âlimlerin bir çok (Bu âyet-i kerime, cihadın her insana farz-ı ayn olmadığını, farz-ı kifaye bulunduğunu bildiriyor) dediler.
Cihad müdafa savaşı mıdır?
Sual: Cihad demek bir tek müdafa savaşı mıdır?
CEVAP
Hayır, bir tek müdafa savaşı değildir. Cihad, insanların İslamiyet’i işitmelerine ve Müslüman olmalarına engel olan zâlimleri, sömürücüleri ortadan kaldırarak, insanların Müslüman olmakla şereflenmeleri, böylece iki cihanda da saadete kavuşmaları için veya Müslümanlara hücum eden kâfir, zâlim ordularına karşı Müslümanların mallarını, canlarını ve ırzlarını, namuslarını korumak için, canla, malla, gösterim kanalıyla meydana getirilen savaştır.
Güç kullanarak cihadı yalnız devlet yapar. Fertlerin başkalarına saldırmalarına cihad değil, çapulculuk, barbarlık denir. Sözle, yazıyla cihad etmek, âlimlerin vazifesidir. Kalble ve duayla bunlara yardım etmek ise, her Müslümanın vazifesidir. (Hadika)
Sizin dininiz size, benim dinim bana
Sual: Kâfirun suresindeki, (Sizin dininiz size, benim dinim bana) ifadesine bakılırsa, kâfirlerin dinine karışmamak mı gerekiyor?
CEVAP
Müşrikler, Resulullah’a haber gönderip, (Bir yıl, o bizim ilâhımıza yakarma etsin. Bir yıl da, biz onun Tanrı’ına yakarma edelim) şeklinde teklifte bulundular. Bunun üstüne Kâfirun suresi indi. (Sizin dininiz size, benim dinim bana) denmesi, harp emri gelmeden önceydi. Savaşı emreden âyetle, bu kısım nesh edilmiştir. Sûrenin hepsinin nesh olduğu söylendiği şeklinde, (Haber mahiyetinde olduğundan, nesh olmamıştır) da denildi. (Kurtubi tefsiri)
İmam-ı Muhammed hazretleri de buyuruyor ki: Cihad emri şu şekilde geldi:
Ilkin, İslamiyet’in başlangıcında müşriklerle karşılaşmamak ve onlara yumuşak hareket etmek emredildi.
İkinci komut geldi. (Kâfirlere yumuşak ve güzel sözlerle İslamiyet’i bildir!) denildi.
Üçüncü komut geldi. İhtiyaç hâlinde savaşmaya izin verildi.
Dördüncü komut geldi. (Kâfirler size eziyet verirse, onlarla savaşın!) denildi.
Beşinci komut geldi. Medine’de İslam devleti teşekkül edince, (Haram olan dört ayın haricinde devamlı savaşabilirsiniz) dendi.
Altıncı komut geldi. (Devlet, düşman olan kâfirlerle devamlı savaşabilir) dendi. Böylece, cihad etmek, farz-ı kifâye oldu. (Siyer-i kebir)
İslâmın yayılmasına hizmet etmek
Sual: İslâm dininin doğru olarak öğrenilmesi ve bu bilgilerin insanlara ulaştırılması mevzusunda, hanım, adam her Müslüman görevli mudur?
Yanıt: Bu mevzuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabının 1. cilt, 193. mektubunda buyuruyor ki:
“Bugün Müslümanlar kimsesiz kaldı. Din düşmanları her taraftan saldırıyor. Bugün, İslâma hizmet için bir lira vermek, başka vakit verilen binlerce liradan daha fazlaca sevaptır. İslâma yapılacak en büyük hizmet, Ehl-i sünnet kitaplarını alıp, gençlere dağıtmakla olur. Hangi talihli hiç kimseye bu hizmeti nasip ederlerse, fazlaca sevinsin, fazlaca şükretsin. İslâma hizmet etmek devamlı sevaptır. Fakat, İslâmın zayıf olduğu, yalanlarla, iftiralarla, Müslümanlık yok edilmeye çalışmış olduğu bu zamanda, Ehl-i sünnet itikadını yaymaya çalışmak, kat kat daha fazlaca sevaptır. Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kiramına karşı buyurdu ki:
(Siz öyleki bir zamanda geldiniz ki, Allahü teâlânın emirlerinden ve yasaklarından onda dokuzuna uyup, onda birine uymazsanız, helak olmuş olursunuz, azap görürsünüz! Sizden sonrasında, öyleki bir vakit gelecek ki, o vakit, emirlerin ve yasakların yalnız onda birine uyan kurtulacaktır.)
Hadis-i şerifte bildirilen vakit, işte bu zamandır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymak için, keramet sahibi olmak, âlim olmak koşul değildir. Her Müslümanın bunu yapmak için uğraşması lazımdır. Fırsatı kaçırmamalıdır. Kıyamette her Müslümana, bunu soracaklar, İslâma niçin hizmet etmedin diyeceklerdir. Özür, bahane, kabul edilmeyecektir. Peygamberler, insanların en üstünleri iken, asla rahat oturmadı. Allahü teâlânın dinini yaymak için, gece gündüz uğraştılar. Bu yolda çalışırlarken, Allahü teâlâ da, bunlara yardım eder, mucize yaratırdı. Bizim de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymamız ve Müslümanlara karacılık edenlerin, yalancı olduklarını, gençlere, dostlara bildirmemiz lazımdır. Bu yolda malı, kuvveti, mesleği ile çalışmayanlar, azaptan kurtulamayacaklardır. Bu yolda çalışırken, sorun çekmeyi büyük mutluluk, büyük kazanç bilmelidir. Peygamberler, Allahü teâlânın emirlerini bildirirken, fazlaca sorun çekerlerdi. Onların en üstünü olan Muhammed aleyhisselam;
(Benim çektiğim eziyet şeklinde, hiçbir Peygamber eziyet görmedi) buyurdu.”