CEVAP
Ilkin, aklın ne işe yaradığını bilmek gerekir. Cenab-ı Hak, aklı, hakkı bâtıldan, iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırt etmek için yaratmıştır. Hangi şeyin hak, hangi şeyin bâtıl, hangi şeyin iyi, hangisinin fena olduğu da sadece, tüm mahlukatı yoktan var eden Allahü teâlânın bildirmesiyle anlaşılır. İnsanların iyi yada fena demesiyle, bir şey iyi yada fena olmaz. Bundan dolayı birine nazaran iyi olan bir şey, diğerine nazaran kötüdür. Sözgelişi evlilikte nikah, müslümanlara nazaran, lüzumlu ve iyi bir şey iken, bazı dinsizlere nazaran saçmadır! Bu bakımdan dinimiz akıllıyı iyi mi tanım ediyorsa ona nazaran karar vermek gerekir. Akıl hakkında hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Akıllı şudur ki, Tanrı’a ve Peygambere inanır ve ibadetlerini yapar.) [İbni Muhber]
(En akıllı, Allahü teâlâdan en oldukça korkan, Onun komut ve yasaklarına en güzel uyandır.) [İbni Muhber]
(Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir.) [Tirmizi]
(İnsanlar, tarağın dişleri benzer biçimde eşittir. Üstünlükleri, yakarma farkından ileri gelir.) [İbni Lal]
(İnsanların yaptıkları hayırların mükafatı, akılları nispetinde verilir.) [Ebuşşeyh]
(Her şeyin bir direği vardır. Müminin direği ise akıldır. Şahıs aklı nispetinde yakarma eder.) [İ. Gazali]
(Tanrı indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır.) [İ. Gazali]
Akılca en üstün olan kimse de, dinin komut ve yasaklarına riayet edendir. Kişinin ibadeti de aklı nispetinde olduğu, itikadı ve ameli en muntazam olan, diğerine nazaran daha akıllı anlamına gelir. Erkeklerden ve kadınlardan Cennetlik olanlar olduğu benzer biçimde, Cehennemlik olanlar da vardır. O halde, kadının erkekten yada adamın hanımdan daha akıllı olduğu söylenemez.
Şunu da açıklayalım ki, akıl ile zeka ayrıdır. Birbirine karıştırılmamalıdır. Bir gayrı müslim, bir müslümandan daha akıllı olabilir; fakat akıllı olması imkansız.
Allahü teâlâ, hanımla adamın vücut yapılarını değişik şekilde yaratmıştır. Bir tankla taksinin mukayesesi yapılamaz. İkisinin vazifesi ayrıdır. Hepimiz vazifesini bilir, ona nazaran hareket ederse, düzensizlikler önlenmiş olur. Hanımla erkek içinde fark olduğu benzer biçimde, erkekle erkek, hanımla hanım içinde da fark vardır. Hepimiz aynı kabiliyette değildir. İnsanlar robot benzer biçimde yaratılmamıştır.
Hanım-erkek eşitliği ileri sürülerek, bayanların yapamayacağı işleri onlara vermek, örneğin maden ocaklarında çalıştırmak hanım haklarına bir saygı değildir. Hanımı, asker yapmamak da ona hakaret değildir. Hanıma, bünye, akıl, zeka, his ve kabiliyetine uygun işler vermelidir.
Bugün hanım haklarını savunur görünenler, samimi değildirler. Samimi olsalardı, ilkin bayanı sömürü vasıtası icra eden, ticari malların tanıtımında kullanan zihniyete karşı çıkarlardı. Oysa kadının bu yolla, onur ve haysiyeti düşürülmekte, rahat bir mal haline getirilmektedir. Bu üzücü duruma karşı çıkmayanların, hanım hakları mevzusunda samimi olmadıkları açıktır.