CEVAP
Evet, ikisi de önemlidir. Söyleyenin mezhebi de önemlidir. Sözgelişi, bir kitapta, (İmam arkasında Fâtiha okumak farzdır) diye okuduk. Derhal bizim de okumamız gerekmez. Kimin söylediğine bakarız. Bunu İmam-ı Şâfiî söylemişse, bizi değil, Şâfiî mezhebinde olanları bağlar. İmam-ı a’zamın her sözü de, Şâfiîleri bağlamaz. Hadis-i şerifler de öyledir. Mezhebimizin hükmüne aykırı olan hadis-i şeriflerle amel etmemiz caiz olmaz. Hattâ mezhebimize uygun olanları da anlamamız zor olsa gerek.
Sözün kim için söylendiği, hepimiz için mi, yoksa bir şahıs için mi, âlime mi, cahile mi söylendiği de önemlidir. Zata mahsus söylenenler umuma şâmil edilemez. Sözgelişi İmam-ı a’zam hazretleri, müctehid talebelerine, (Kaynağına bakmadan benim sözümle amel etmek sizin hiçbirinize caiz olmaz) buyuruyor. Şundan dolayı müctehid kendi ictihadıyla hareket eder. Başkasının sözü onu bağlamaz. Fakat biz Hanefiler için İmam-ı a’zam hazretlerinin sözü senettir, hepimizi bağlar. Kaynağını, delilini araştırmak gerekmez. Şundan dolayı Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
Dindeki dört kanıt, müctehidler içindir. Bizim için kanıt, mezhebimizin bildirdiği hükümdür, bu sebeple biz, âyet ve hadisten yargı çıkaramayız. Mezhebin bir hükmü, âyete, hadise uymuyor benzer biçimde görünse de, yanlış değildir; bu sebeple âyet ve hadis ictihad isteyebilir, başka bir âyet yada hadisle değişmiş olabilir yada bilmediğimiz bir tevili vardır. (Berika s. 94)
Müctehid bir zatın söylediği söz, görünüşte dine aykırı benzer biçimde görünse bile, dine uygun tevil edilir. Sözü senet olmayan, bayağı biri ise, asla önemi yoktur.