CEVAP
Âlim diye, günümüzdeki yazarları ve profesörleri değil de, İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani şeklinde yetkili âlimleri ve onların eserlerini kastediyorsa kesinlikle uygun değildir. Peygamber efendimiz çeşitli hadis-i şeriflerinde, (Âlimler benim vârislerim, vekillerimdir. Eshabımın hangisine uyarsanız gerçeği bulursunuz) buyuruyor. Vekilin yapmış olduğu işin hükmü, aslın yapmış olduğu işin hükmü şeklinde geçerlidir. Mezhebe uyan Peygamber efendimize uymuş olur.
(Âlimler de insan, ya hata ederlerse ne olacak?) diye hatıra gelebilir. İctihad makamına yükselmiş bir âlimin hatasını, ictihad derecesine yükselmiş başka bir âlim bile bilmesi imkansız; şundan dolayı (İctihad ictihadla nakzedilemez) şu demek oluyor ki onun hükmünü bozamaz, o ictihadı hükümsüz hale getiremez. Onun için müctehidin hatası bilinemez. Onun Tanrı indinde bir hatası var ise, gene ictihadı için sevab alır. Sevab alınan bir ictihad için hata denmez. (Âlim de insandır, o da hata eder) demek yanlış olup, âlimlere olan itimadı sarsar. Âlimlere güven sarsılınca hadis-i şeriflere, zayıf yada uydurma gözü ile bakılmaya çalışılır. Bir âlimin, bir hatasını bulduk denirse, diğeri sözlerine iyi mi güven edilir ki? Artık o âlimin tüm ictihadlarına kuşku ile bakılır. İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis olmaz. Bir tane var denirse, ötekilere iyi mi güven edilir ki? Hadislere uydurma damgası basmakla, dine olan güven sarsılmaya adım atar. Hadislere güven kalkınca, Kur’an-ı kerimi açıklayan hadis-i şerifler yok olmuş olur ve hepimiz, Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne gore açıklamaya çalışır. Adı İslam da olsa, yerini başka bir din alır.
Hele, Peygamber efendimize kadar hocaları, silsilesi malum olan ve icazet sahibi, yetkili bir âlim için, (O da insandır, hata edebilir) demek oldukca yanlıştır. Bu da, hocaya olan itimadı sarsmak için söylenmiş bir sözdür. Hocaya güven sarsılınca, onun vekiline de güven kalmaz. Hocayı kabul edenin, vekilini de aynen kabul etmesi gerekir. Kabul etmezse hocasına da güven etmediği anlaşılır.
(Hoca, onu değil de şunu vekil etmeliydi) demek de, hocayı kabul etmemek olur. Vekili kötülüyor şeklinde görünse de, aslına bakarsak itiraz hocayadır. Ebu Cehil de, (Kureyş büyükleri, zenginler dururken bir yetim iyi mi peygamber olur) diyerek Resulullahın peygamberliğini kabul edememişti. Ebu Cehil, burada Allahü teâlâyı suçlamaktadır. (Bu işe layık olmayan birini iyi mi peygamber yaparsın) demek istiyordu. İşte bunun şeklinde, hocanın vekilini kabul etmeyenler de, hocayı kabul etmemiş olurlar. Resulullahın vârisleri, vekilleri olan müctehidlerin mezheplerini kabul etmeyenler, Resulullahı kabul etmemiş olurlar. (Niye buna ictihad etme yetkisini verdin?) demek, aslına bakarsak Resulullahı suçlamak olur. Hiçbir süre unutulmamalı ki, vekil aslolan gibidir.
Ortada din kalmaz
Sual: Dinde, din kitaplarından nakli esas almak yanlıştır. Âlimler de insan, biz de insanız. Niye onlardan nakli esas alalım ki?
CEVAP
Bu söz, mezhepsizlerin oldukca kullandığı bir ifadedir. İnsan denince, cahili de, âlimi de, kâfir de anlaşılır. Her Müslüman, hatta Peygamber efendimiz de insandır. Bunların hepsinin, insan bulunduğunu bilmeyen yoktur. Bunun için, (Onlar da insandır) sözünün içinde hakaret yatmaktadır. Onlar da, bayağı bir insan denilmek isteniyor. Bu sözü sadece, kendini de onlar şeklinde büyük bilen yada onları da kendisi şeklinde aşağı gören söyleyebilir.
Saygın kitap demek, dinde senet olan kitaplar anlama gelir. Dinde dört kanıt vardır. Bunlardan sonuncusu, kıyas-ı fukahadır. Fukaha şu demek oluyor ki âlimler, insan diye atılırsa, ortada din kalmaz; şundan dolayı bu âlimler, Resulullahın vârisleridir. Kur’an-ı kerimde, (Âlimlere problem) buyuruluyor. Âlimleri, onlar da insandır diyerek küçültmek, insanı küfre kadar sürükleyebilir; şundan dolayı Allahü teâlânın ve Resulünün kıymet verdiği kimseleri küçültmek, dinin sahibini yalanlamak olur.
Bir önceki yazımız olan Gerçek ve sahte âlimler başlıklı makalemizde alimler ve sahte hakkında bilgiler verilmektedir.