CEVAP
Eyyub aleyhisselam, namaza durduğu vakit, dünya ile alakasını tamamen keser, Hak teâlâdan başka bir şey düşünmezdi. Hak teâlâ, onun yakarma ve taatteki sabrını övünce, yerde ve gökte bulunan tüm melekler, ziyaretine geldiler. Şeytan, Eyyub aleyhisselamı kıskanarak Hak teâlâya niyazda bulunmuş oldu.
– Ya Rab, bu kuluna ne izzet verdin de melekler onu ziyarete geliyor?
– Eyyub benim sabırlı kulumdur. Sabırlı kullarıma bu şekilde ikramlar da azdır.
– Ya Rab, onun sabırlı olup olmadığı benim tecrübeme bağlıdır. İzin ver de, ben onu bir deneyim edeyim!
– Ey melun haydi deneyim et!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kuşku edilen altın, ateşle muayene edilmiş olduğu benzer biçimde, insanoğlu da dert ile, bela ile sınav olur.) [Taberani]
Şeytan, izin üstüne, Eyyub aleyhisselamın yanına gitti. Sabrını taşırıp yoldan çıkarmak için ilkin malına el uzattı. Dağda otlayan tüm davarlarını [koyun ve keçilerini] öldürüp Eyyub aleyhisselamın yanına geldi. Onu secdede bulup dedi ki:
– Ya Eyyub, sen hâlâ ibadetle meşgulsün. Oysa Rabbin sana hışmetti. Tüm davarlarını kırıp geçirdi. Ona hâlâ yakarma mi ediyorsun?
Hazret-i Eyyub namazını bitirip merhaba verdikten sonrasında buyurdu ki:
– Davarların hepsinin helak bulunduğunu söylüyorsun. Onlarla benim ne alakam vardır? Ben yalnız aciz bir kulum, köleyim. Kölenin nesi olur? Tüm mal-mülk efendinindir. Efendi, kendi davarlarını helak etmişse, bana ne? Ben kulum, kulluğumu bilirim.
Sonrasında, yeniden ibadete başlayınca, şeytan perişan oldu. Bu sefer de evlatlarına el attı. On çocuğunun hepsini öldürüp yeniden Eyyub aleyhisselamın yanına geldi. Dedi ki:
– Ya Eyyub yaptığın ibadetlerin Hak katında bir sineğin kanadı kadar kıymeti yoktur. Rabbin sana gazap etti. Tüm çocuklarını öldürdü.
– Çocuklarımın benimle ne ilgisi var? Yaratan, can veren, yaşatan, öldüren Odur. Yargı yalnız kahhar olan Allahü teâlânındır.
Yeniden namaza durdu. Şeytan, umduğunu bulamayınca oldukça üzüldü. Hak teâlâya niyaz etti:
– Ya Rab, Eyyub kulunu oldukça sabırlı buldum. Mallarını ve evlatlarını helak ettiğim halde gönlünü senden alamadım. Müsaade buyur da bir de gidip elimi Eyyub’ün vücuduna süreyim, onu hastalandırayım! Bakalım bu sefer sabredebilecek midir?
– Haydi git, bildiğini yap!
Şeytan, Eyyub aleyhisselam secdede iken, burnundan üfledi. Tüm vücudu eridi. Zehirli yılan sokmuş benzer biçimde oldu. Her tarafı yara oldu. Buna karşın bir kere inleyip sızlamadı. Şeytan bir hekim şeklinde gelip, (Bir sıkıntın var ise söyle, derhal tedavi edeyim) dedi. Fakat sıkıntısını belli etmedi, halinden yakınma etmedi. Yedi yıl, hasta yattı. Gene de gücünün yettiği nispette Rabbine yakarma ederdi.
Eyyub aleyhisselam Allahü teâlâdan ümidini kesmeyip sabrederek imtihandan başarıyla çıkınca, tüm malı ve evladı yeniden kendisine verildi. Allahü teâlâ, sabredenlerle beraberdir. Onun kaza ve kaderine sabredenler sonsuz nimetlere kavuşur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Sabredenlere, mükafatlar hesapsız verilecektir.) [Zümer 10]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: “Kimin, bedenine, evladına yada malına bir musibet gelir de o da sabr-ı cemil gösterirse [güzel sabrederse], Kıyamette ona hesap sormaya haya ederim.) [Hakim]
Eyyub aleyhisselam, afiyete, mal ve evlatlarına kavuşunca, o gece seher vaktinde bir ah çekerek ağladı. Sebebini sual ettiler. Buyurdu ki:
(Her gece seher vaktinde “Ey hastamız nasılsın?” diye bir ses duyardım. Şimdi o zaman geldi. Bir ses işitmediğim için ağlıyorum.) [R. Nasıhin]
Hazret-i Eyyub’ün ağlaması
Sual: Okuduğum bir Kur’an tercümesinde, Hazret-i Eyyub hastalıktan dolayı yakınma ediyor. Peygamberin, hastalık için şikayette bulunması doğru mudur? Tercümede mi bir yanlışlık vardır?
CEVAP
Onlarca kere yazdığımız benzer biçimde, Kur’an meali adı altında, meydana getirilen hiçbir tercümenin okunmasını tavsiye etmiyoruz. Zira Kur’an-ı kerim, kısa yada uzun çeviri edilemez. Sadece ehli olan âlimler, nakli esas alarak tefsirini, tevilini yaparlar. Mealden din öğrenilmez.
Sad suresinin 44. âyet-i kerimesinde mealen, (Eyyub’ü, [malına, canına ve aile efradına gelen musibetlere] sabredici bulduk. O ne güzel kuldu, daima Tanrı’a yönelir, Ona sığınırdı) buyuruluyor. Bu âyet-i kerimede Cenab-ı Hak, Eyyub aleyhisselamın sabrını övüyor, (O ne güzel kuldu) buyuruyor. Eğer, Eyyub aleyhisselam, hastalığını yakınma etseydi, Allahü teâlâ, onu övmezdi.
Bu hususu âlimler şöyleki izah ediyor:
Hastalığını insanlara sızlanarak anlatmak şikayettir. Doktora anlatmak, öteki insanlara anlatmak benzer biçimde değildir. Asla kimsenin bulunmadığı bir yerde, (Ya Rabbi, hastalığım sebebiyle ibadetlerimi yapamıyorum) diye ağlamak, hastalıktan yakınma değil, yakarma edemediğinden dolayı halini arzdır. Bir nevi özür dilemektir. Hâlini Allahü teâlâya arz edip yakarış etmekte sakınca yoktur. Nitekim Kur’an-ı kerimde, Yakub aleyhisselamın (Ben büyük kederimi ve hüznümü, [başkalarına değil] sadece Tanrı’a arz ederim) söylediği bildirilmektedir. [Yusüf 86]
Hastalığına üzülmedi
Kur’an-ı kerimi en iyi bilen, tefsir eden şüphesiz Peygamber efendimizdir. Aynı sual ona da sorulunca, cevaben buyurdu ki:
(Allahü teâlâya vallahi billahi ki, Eyyub aleyhisselam, hastalığı için inleyip sızlanmadı. Yedi yıl, yedi ay, yedi gün, yedi saat, o belaya maruz kalmış olduğu için, ayakta namaz kılamayıp yere düştü. İbadette kusur edince, “Hakikaten bana hastalık isabet etti” dedi.)
Şeytan, Eyyub aleyhisselamı kandırmak için yanına gidip (Malına, canına ve aile efradına gelen bu beladan kurtulmak istersen bana secde et, seni eski haline getireyim) dedi. Şeytanın bu ağır sözü, Eyyub aleyhisselamın gayretine dokundu. Büyük bir belaya maruz kaldığını anlayıp “Hakikaten bana hastalık isabet etti” dedi.
Hastalık uzadıkça, tanıdıkları kendinden uzaklaştı. Fakat sadık hanımı, onu bırakmadı. Şehrin kenarında bir kulübe yaptırdı. İhtiyaçlarını şehirden alıp getirirdi. Bigün gene şehre gittiği sırada, Hazret-i Cebrail, Hazret-i Eyyub’e Allahü teâlânın lütfunu müjdeledi:
(Ya Eyyub, bela verdim, sabrettin, şimdi ise, ne istersen iste vereyim.)
Eyyub aleyhisselam da âyetteki benzer biçimde hâlini arz edip yakarış etti. Cenab-ı Hak, (Onun duasını kabul ettik) buyurdu. (Enbiya 84)
Yerden su çıktı
Sad suresinde bildirildiği benzer biçimde, Cebrail aleyhisselam, Hazret-i Eyyub’ün ayağını yere vurmasını söylemiş oldu. Ayağını vurunca, yerden berrak bir su çıktı. Bu su, içme zamanında soğuk, yıkanma zamanında sıcak akardı. Bu sudan bir yudum içip, bir miktar da başına dökünce, hastalığı derhal geçti, kuvveti yerine geldi. Genç bir delikanlı oldu. Hazret-i Cebrail, ona temiz ve kıymetli elbiseler giydirdi.
Bir süre sonra, hanımı, şehirden yiyecekle dönünce, onu yatakta göremeyip ağlamaya başladı. (Hastama n’oldu, canavarlar mı götürdü?) diyerek feryat ederken, Hazret-i Eyyub ona seslendi:
– Ey hatun, sen kimi arıyorsun?
– Yaşam dostum bir hastam var idi. Onu kaybettim.
– Adı ne idi?
– Sabırlı Eyyub idi.
– Şekli nasıldı?
– Sağlıklı iken sana oldukça benzerdi.
– Ya Rahime, işte o belaya maruz kalan Eyyub benim.
Hanımı ile Allahü teâlâya şükrederek ağlaştılar. Şehre geldiklerinde köhne evlerinin yenilendiğini, daha ilkin ölen yedi oğlu ile, üç kızının dirildiğini, helak olan develerinin, koyunlarının ve öteki mallarının hepsinin geri geldiğini gördüler. Üstelik anbarlarını altın ve gümüş ile dolu buldular. Hanımı da gençleşti ve 26 evlatları oldu. (R. Nasıhin, Tibyan)
Eyyüb aleyhisselam
Sual: Eyyüb Peygamberin hastalığında yaralarının kurtlandığı doğru mudur?
CEVAP
Bazıları, (Peygamberlere bu şekilde hastalık gelmez) diyorlarsa da, yaralarına kurt düşmez diye bir şey yoktur. Peygamberlik sıfatına aykırı değildir. Peygamberliğin 7 vasfı vardır: 1- Emanet, 2- Sıdk, 3- Bildiri, 4- Hakkaniyet, 5- İsmet, 6- Fetanet, 7- Emn-ül azl. Yaralarının kurtlanması, bu sıfatlara aykırı değildir.
Eyyüb aleyhisselamın yaralarının kurtlandığını büyük âlim Alâaddin-i Attar hazretleri de bildirmektedir. (S. Ebediyye)
Bir önceki yazımız olan Hızır aleyhisselam başlıklı makalemizde aleyhisselam hakkında bilgiler verilmektedir.