CEVAP
İman, Amentü’de bildirilen altı esasa inanmaktır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(İman; Tanrı’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Tanrı’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonrasında dirilmeye, inanmaktır. Tanrı’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.) [Buhari, Müslim, Nesai] (Bu tarz şeyleri kalb ile onaylama etmek de şarttır.)
İmanın güçlü olmasının alametleri çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(İmanı en güçlü mümin, güzel ahlaklı olandır. Yanına hepimiz kolayca yaklaşır, geleni gideni fazlaca olur. Hep beraberce iyi geçinir. Çevresi ile iyi geçinemeyen de hayır yoktur.) [Taberani]
(Nerede olursa olsun, Allahü teâlâyı unutmayanın imanı kuvvetlidir.) [Beyheki]
(Tanrı ve Resulünü her şeyden fazlaca seven, sevdiğini yalnız Tanrı rızası için seven ve ateşe düşmekten fazlaca, küfre düşmekten korkan imanın tadını bulur.) [Buhari]
(Birbirinizi sevmedikçe, inanç etmiş olmazsınız.) [Taberani]
(Hayâ imandandır.) [Buhari]
(Temizlik imanın yarısıdır.) [Müslim]
(Ahde vefa [sözünde durmak] imandandır.) [Hâkim]
(Kendi aleyhine de olsa âdil hareket etmek imandandır.) [Bezzar]
(Musibete sabretmek imandandır.) [Bezzar]
(İman çıplaktır. Elbisesi takva, süsü hayâdır, sermayesi fıkıh, meyvesi ise ameldir.) [Deylemi]
(İman yetmiş küsur şubedir. En üstünü “La ilahe illallah”, en aşağısı da, yolda sorun veren bir şeyi kaldırmaktır. Haya da imandan bir şubedir.) [Tirmizi]
(İman, namaz anlama gelir. Namazı itina ile, vaktine, sünnetine [ve diğer şartlarına] riayet ederek kılan mümindir.) [İ. Neccar]
(İmandan olan üç şey: Darlıkta infak etmek [Hayra harcamak], rastlamış olduğu Müslümana slm vermek ve kendi aleyhine de olsa adaletli hareket etmek.) [Nesai]
(Şu kimsenin imanı kuvvetlidir: Tanrı için yapmış olduğu işlerde tanınmaktan asla korkmaz, gösterişten uzak amel işler, iki işten biri ahirete, diğeri de dünyaya yararlı olsa, ahirete yararlı olanı tercih eder.) [Deylemi]
(Kötüleyen, nalet eden, fuhuş konuşan ve hayâsız olan mümin-i kâmil değildir.) [Buhari]
(Beni evladından, ana-babasından ve tüm insanlardan daha çok sevmeyen, inanç etmiş olmaz.) [Buhari]
(Kendi istediğini insanoğlu için de istemeyen, imana kavuşamaz.) [Ebu Ya’la]
Üst kısımdaki hadis-i şeriflere bakınca temiz olan hepimiz imanlı olur benzer biçimde yanlış anlaşılır. Hâlbuki bir kâfir de temiz olabilir. Bir kâfir de hayâlı olabilir. Bir kâfir de adaletli davranabilir. Bir kâfir de süsten kaçabilir. Hadisleri âlimlerin açıklamaları ile okumak gerekir. Biz okursak yanlış anlarız.
Günah için de durum aynıdır. Günah işleyene kâfir denmez. (Söz taşıyan Cennete girmez) hadisinden maksat, günahının cezasını çekmeden ya da affa, şefaate kavuşmadan giremez anlama gelir. (Gıybet eden Cehennemlik) hadisinden maksat, sevapları günahlarından azca olursa, gıybet Cehenneme götürür anlama gelir.
(Kalbinde zerre kadar kibir olan, Cennete giremez) hadisinden maksat, günahının cezasını çekmeden ya da affa, şefaate kavuşmadan Cennete giremez anlama gelir.
Gene hadis-i şerifte, müminin her günahı yapabileceği, üç şeyi yapamayacağı, bunlardan birinin de yalan olduğu bildirilmiştir. Hadis-i şeriften zahire gore, yalan söyleyenin mümin olmadığı anlaşılır. Kâmil mümin değil anlama gelir. Ek olarak yalanın münafıklık alameti olduğu bildirilmiştir. Yalan söyleyen münafık değildir, fakat münafıklık alametinden birini işlemiş olur.
Bir zat, (Ya Resulallah, ana-baba, evladına zulmetse de rızalarını almayan Cehenneme girer mi) diye sorunca, cevaben 3 kere (Evet zulmetseler de rızalarını almayan Cehenneme girer) buyurdu. Sanki buradan ana babasının rızasını almayan kâfir benzer biçimde anlaşılıyor. Hâlbuki öyleki değildir. Günahlarının cezasını çekmeden Cennete giremez anlama gelir.
(Pinti, Cennete girmez), (Cimrilik küfürdür) benzer biçimde hadis-i şerifleri açıklaması ile beraber okumalıdır.
Açıklamasız okunursa yanlış anlamaya sebep olur. Cimrilik her ne kadar fena ahlaktan ise de, imansızlık değildir. (Pinti, günahının cezasını çekmedikçe Cennete giremez) anlama gelir. Hatta sevabı günahından fazlaca gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider. Affa ve şefaate uğrayarak da Cennete gidebilir.
Doğru imanın alameti
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır; bu sebeple İslam ile sövgü, birbirinin aksidir. Bunlardan birine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Tanrı’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Tanrı’a düşman olmaya götürür. Bir şahıs, kendini Müslüman zanneder. Kelime-i tevhidi söyler, inanıyorum der. Namaz kılar ve yakarma yapar. Hâlbuki bilmez ki, Tanrı’ın dostlarını sevmemek yada Tanrı’ın düşmanlarını sevmek onun imanını yok eder. (1/163)
Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Tanrı’a ve kıyamet gününe inanç edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa da, Tanrı’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22]
(Ey inanç edenler, bana ve size düşman olanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Mümtehine 1]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Üç şey imanın lezzetini artırır: Tanrı ve Resulünü her şeyden fazlaca sevmek, kendisini sevmeyen müslümanı Tanrı rızası için sevmek ve Tanrı’ın düşmanlarını sevmemek.) [Taberani]
(İmanın en sağlam temeli ve en güçlü alameti, hubb-i fillah, buğd-i fillahtır.) [Ebu Davud] (Buğz, sevmemek, düşmanlık anlama gelir. Buğd-i fillah, Tanrı için sevmemek, Tanrı için düşmanlık etmek anlama gelir. Zıddı olan Hubb-i fillah, Tanrı için sevmek, Tanrı için dost olmak anlama gelir.)
(Tanrı’ın düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki inanç etmiş olmaz.) [İ. Ahmed]
(Tanrı’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin imanı kâmil olur.) [Ebu Davud]
İman alameti
Sual: Bir kimsenin imanlı bulunduğunu iyi mi biliriz?
CEVAP
Yalnız yüzüne bakmakla anlaşılmaz. Namaz kılıyorsa, imanlı olduğu anlaşılır. Tanrı’tan korkup, bir günahı bırakmışsa, bu da inanç alametidir. Ya da günah işleyince üzülmüşse, bu da imanlı bulunduğunu gösterir. Bir hadis-i şerif:
(İyilik edince sevinen, günah işleyince üzülen gerçek mümindir.) [Tirmizî]
Müslümanları seviyor, din düşmanlarını ve bid’at ehlini sevmiyorsa, bu da inanç alametidir.
Allahü teâlâya sevgisi var ise, bu da inanç alametidir. Bir hadis-i şerif:
(Kalpte inanç demek, Tanrı’ı sevmek anlama gelir.) [Deylemî]
İmanlı olmak da yetmez, doğru inanç sahibi olmalıdır.
Tanrı’ı sevmek demek, Onun dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmektir. İmanın alâmeti, hubb-i fillah, buğd-i fillahtır. İmanlı olup olmamak buradan belli olur. Sözgelişi bir kimse, salih Müslümanları seviyor, kâfirleri, bid’at ehlini sevmiyorsa, o kişinin inanç sahibi olduğu anlaşılır. Allahü teâlânın komut ve yasaklarına da uyuyorsa, artık onun Müslüman olduğunda asla kuşku kalmaz.
Secdenin önemi
Sual: Bir gayrimüslim, secde âyetini dinledikten sonrasında tilavet secdesi yapsa, buna (Müslüman oldu) denebilir mi?
CEVAP
Evet, Müslüman olduğu anlaşılır. (Bezzaziyye, İbni Abidin)
Gene bunun benzer biçimde, namazlarını cemaatle kılan bir kimsenin Müslüman olduğu anlaşılır, bu sebeple İslamiyet’ten önceki hak dinlerde namaz yalnız kılınır, cemaatle kılınmazdı. (İ. Ahlâkı)
Dinimizde zahire, görünüşe gore yargı verildiği için, bir gayrimüslim bu tarz şeyleri yapınca Müslüman olduğuna hükmedilir. Yoksa bâtıl inancından vazgeçmedikçe, dinimizin bildirdiği hususlara inanç etmedikçe, yalnız bu tarz şeyleri yapmakla Müslüman olmuş olmaz. Müslüman görünmek için münafıklık da yapmış olabilir, fakat küfrünü belli eden bir sözü, hareketi görülmedikçe, dünyada ona Müslüman muamelesi yapılır.
Namaz kılan mümindir
Sual: Cemaatle namaz kılan bid’at ehline kâfir denir mi?
CEVAP
İtikadının sövgü bulunduğunu kati bilmediğimiz hiç kimseye kâfir denmez. Şu sebeple cemaatle namaz kılmak İslam’ın şiarıdır. Cemaatle namaz kılarken görülen bir kimse, küfrü kati bilinmedikçe Müslüman kabul edilir. Şu sebeple namaz kılmak imanın alametidir.
Normal olarak istisnalar bu hükme dâhil değildir. Sözgelişi imanı olmadığı hâlde, camideki Müslümanları fişlemek için yada başka fena bir maksatla geliyordur. Fakat durumları bilinmediği için bunlara da kâfir denmez. Kati bilinmeden, şüpheyle asla hiç kimseye kâfir dememelidir. Namaz kılsa da, dinin açık bir hükmünü inkâr eden, örnek olarak (İçki haram değildir) yada (Tesettür farz değildir) diyen küfre girmiş olur.