Bir atasözümüz vardır “ ne ekersen onu biçersin” bu söz sadece dünya hayatı için geçerli değildir, ahiret hayatı içinde geçerlidir. Dünya hayatında ne yaparsak ahirette de onu görürüz. Oyüzden ahiret hayatını bir fırsat bilip, ve ölümü hiç unutmayıp ona göre yaşarsak ne mutlu bize. Dünya hayatı bize ne kadar uzun ve sonsuz gibi gelse de ki bunun sebebi insanoğlunun fıtratın da sonsuzluk olmasındandır, bir gün öleceğiz. Sonuçta Kuranda “ Her canlı ölümü tadacaktır.” Diyor. Bunun bilinci ile yaşamak lazım, aklımızdan hiç çıkarmamak ve ona göre amel etmek gerekir. İnsan öldüğünde yanında sadece amelleri ile gidiyor. İstediğin kadar malın, mülkün, şanın olsun hiçbir önemi yok. İnsanın ameli bir nevi giriş bileti gibidir. Amellerine göre neye gideceğin bellidir. Amelinde günahların ağır basarsa cehennem, sevapların ağır basarsa cennet yazar. Tabi bir de şefaat dairesi var. Efendimizin şefaatini kazanabilmek. O da dünya hayatında efendimizin sünnetlerini uygulayarak ve O’nu anarak olur. Rabbimiz öyle merhametli ki insanın ölümünden sonra bile insanın amel defterinin kapanmadığı durumlar vardır. Bunlardan birincisi sadaka-i cariye adı verilen insanların yaralanabileceği cami, yol, köprü, mescit, yurttur. Burada işlenen sevaplar yaptırana da yazılır. İkincisi, hayırlı evlat yetiştirmektir. Ahiret hayatında hayırlı evlat yetiştirmenin yararı olacaktır. Üçüncüsü ise, insanların faydalanacağı ilim bırakmaktır. Tabi bunları kişi ölmeden önce yapması gerekir
Bir önceki yazımız olan İmanın Önemi başlıklı makalemizde İmanın Önemi hakkında bilgiler verilmektedir.