Şeytan’ın Adem (as) İle İmtihanı
Her gün, hatta her an Şeytanın aldatıcı vesveselerine maruz kalıyoruz. Şeytan sıratı müstakime (doğru yol) paralel yollar yaparak doğru yerine eğriyi seçmemiz için bu batıl yollara sapmamız için ışıklı reklam tabelaları koyuyor.
Şeytan’ın bu vesveseleri ile imtihan oluyoruz. Eğer Şeytanın bu hileleri olmasa idi imtihan olmazdı, Allah katındaki makamız da sabit olurdu.
Aslında Şeytan’ın bu çalışmaları çok eskiye dayanan öç alma hikayesine dayanıyor.
Henüz Adem (as) yaratılmadan önce Şeytan çevresince iyi bilinen hatta meleklere ders verecek derecede makam sahibi bir zat idi. Daha doğrusu kendisini öyle zannediyordu. Şeytan Adem (as) ile sınana kadar bu durum devam etti.
Şeytan Rabbe ibadet ediyordu çünkü kendisini yaratmış ve nimetler vermişti. Rabbe ibadetini hep yapıyordu çünkü bu şekilde diğer mahlukatın da saygısını kazanıyordu.
Bir gün kafasına yatmayan bir emir geldi. Henüz yaratılan bir varlığa secde etmesi gerekiyordu. Yani onun kendisinden üstün olduğunu kabul edecekti. Fakat bu nasıl olurdu ? Çevresindeki herkesin saygı duyduğu Şeytan nasıl olur da bir kıdemsize saygı gösterirdi.
Üstelik bu günah işlemeye meyilli, türlü türlü zaafları olan biriydi. Kandırılması kolay, eline güç geçtiğinde hemencecik zulüm yoluna sapabilecek türdendi. İlk insanın maddi vasıfları da düşüktü. Ömrü kısaydı, hızlı hareket edemezdi. Bedeni zor koşullara karşı hemencecik yıpranıverecek derecede narindi. Halbuki Şeytan ateşten yaratılmıştı, insanın yapamayacağı bir çok şeyi yapabilirdi.
Ayrıca bu zamana kadar yapılan bir ibadetin bir önemi yok muydu ? Namazlar, oruçlar, dualar yok mu sayılıyordu Rabbi tarafından ? Bismillah demeyi bile bilmeyen birinin kendinden üstün olduğunu nasıl kabul edecekti ?
Kendisine Adem’e (as) secde emri gelince kimimizin çöpten kağıt toplan çingene çocuklarına karşı hissettiği kibir gibi bir his belirdi içinde. Büyüklendi, Rabbinin verdiği emri bir türlü kabullenemedi. O ana dek içinde sakladığı kibir açığa çıktı:
-Ona secde edecek değilim, O topraktan ben ise ateşten yaratıldım !
Şeytan Kuranı Kerimde yer alan domuz ve içki yasaklarını bir türlü mantığı ile bağdaştıramayanların yaptığı gibi yaptı, itaat yerine isyanı seçti.
Artık kendisini yoktan var eden Rabbine çok kızgındı. Alnı secdeye gitmeyen kimilerinin tövbeye yanaşmadığı gibi o da asla pişman olmayacaktı.
Meğerse Şeytan o güne kadar ihlassız olarak ibadet etmiş, Allah rızası yerine geçici makamlar ve mahlukatın ona verdiği değer ve yapılan iltifatlar için ibadet etmişti.
Bizim günaha girmemize Şeytan vesile olduğu gibi, şeytanın imtihanı da insan ile olmuştu.
Şeytan kendisini yaratanın her şeyi kendinden daha iyi bildiğini, mutlak ilim sahibi olmasına rağmen bile bile Ona karşı geldi, yaptığından pişman da olmadı. Bunun yerine gözden düşmesine vesile olan insanı suçladı. Allah’tan (cc) intikam için yetki istedi. Eğer yetki verilirse aklınca Rabbinin haksız olduğunu, insanın kendinden daha düşük vasıflı olduğunu ispatlamak niyetindeydi. Beyninin öbür tarafı ise Rabbinin yanılgıdan münezzeh olduğunu söylüyordu. Bunu umursamadı, kendisini intikama adadı.
Bu olay Kuranı Kerim’de tekrar tekrar ve farklı yönleriyle anlatılmaktır. İnsan için iki yol vardır. Ya hata yapıp hatada ısrar edecek ve Şeytan’ın müridi olacak veya hata yaptığında en kısa sürede tövbe edecek asla ümitsizliğe düşmeden ibadete devam edecektir.
Bildiğimiz ilk günah Şeytan’ın Rabbine karşı çıkmasıdır. Bunu kibri yüzünden yapmıştır. Bu yüzden tüm günahların ilk çıkış noktası kibirdir denilebilir. Günah Rabbe itaat etmemektir ve insan bunu içindeki kibir nedeniyle yapmamaktadır. Rabbe kulluk ancak insanın acizliğini bilmesi ile mümkündür. Aksi halde kibir ve riya ile yapılan ibadetler ne kadar çok olursa olsun makbul değildir.
İbnuMes’ud (R.A.)dan rivayete göre Resulullah (S.A.V.) Efendimiz “Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir.” buyurmuştur.( Müslim, İman 147; Ebu Davud, Edeb 29, (4091); Tirmizî, Birr 61, (1999))
Bir önceki yazımız olan İlk Günahın Sırları başlıklı makalemizde İlk Günahın Sırları hakkında bilgiler verilmektedir.