Sual: Biz Şafiiler;
1- Vacib olmayıp sünnet olduğundan kurban kesmiyoruz.
2- Kazamız olduğundan sünnet ve hatta kaza namazı kılmıyoruz.
3-Takke sarığın yerini tutmadığı için başı açık namaz kılıyoruz.
Bu yaptıklarımız doğru mudur?
CEVAP
Biz Şafiiler demekle, herkesi suçlamak yanlış olur. Bazı Şafiiler demeli idi. Bundan dolayı biz hep görüyoruz ki, Şafiilerden kurban kesen, kaza namazı kılan ve takke kullanan çoktur.
1- Kurban, Hanefi hariç öteki üç mezhepte sünnettir. Fakat sünnet de olsa durumu iyi olan Şafiilerin kurban kesmesi gerekir. Resulullahı seven sünnetine de uymaya çalışmalıdır.
2- Bazı Şafiiler hakkaten bilmiyor, kazası olanın sünnet kılması haram diyerek, yalnız farzı kılıyor. Kazası olan Şafiilerin, sünnet kılması haram olunca, boş oturması elbet haram olur. Bir an ilkin kazalarını kılıp bitirmelidirler.
3- Takke elbet sarığın yerini tutmaz. Sarık takkeye tercih edilir. Sadece Peygamber efendimiz, takke ile gezmiş, takke ile namaz kılmıştır. Kısaca takke giymek sünnete aykırı değil, sünnettir. Şafii ve Hanefi içinde fark yoktur. Sarık sarma imkanı olmayanın takke ile namaz kılması bid’at benzer biçimde görülmemelidir.
Sual: İhtiyaç halinde sol el ile iş yapmakta sakınca var mıdır?
CEVAP
Sağ ve sol eli de, faydalanmamız için yaratan Allahü teâlâdır. Peygamber efendimizin iyi işlere sağdan başlaması, giyim-kuşam, yiyip-içmek benzer biçimde âdetlerine Sünnet-i zevaid denir. Bu tarz şeyleri unutarak yada bir özürle terk etmekte asla sakınca yoktur. Özürsüz yapmak da mekruh olmaz, sadece sünnete uyulmamış olur. Zevaid sünnetlere de uymak büyük nimettir.
Sual: Kimya-i mutluluk kitabından naklen Tam İlmihal’de, (Parmağında altın yüzük takılı kimsenin bulunmuş olduğu sofraya oturmamalı ve camideki safta, bu şekilde biri yanında namaz kılmayıp, ikinci safa kaçmalı, başka haramları kullananlardan da bu şekilde uzaklaşmalıdır) deniyor. İtikadı bozuk, bid’at ehli olanlardan da uzak durmak gerekir mi?
CEVAP
İtikadı bozuk olmak yada bid’at sahibi olmak büyük günahtır.
İmam-ı Rabbani hazretleri (İyi biliniz ki, bid’at ehli ile konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekten, kat kat daha fenadır. Bid’at ehlinden yılandan, canavardan kaçar benzer biçimde kaçmak gerekir) buyurdu. Bundan dolayı hadis-i şeriflerde, (Bid’at ehlinden kaçın, onlara slm vermeyin, onlarla beraber bulunmayın, beraber yiyip içmeyin, cenazelerine gitmeyin, onlarla beraber namaz kılmayın) buyuruluyor.
Fitne çıkarmak haramdır. Fitne çıkacaksa onlara slm verilir, gerekseme kadar yanlarında oturulur, birlikte namaz kılınır.
Sual: Bid’at hakkında Resulullah, (Bid’at ehli benden değildir. Onlarla cihad kâfirlerle cihad gibidir. Bid’at ehli Cehennemin köpekleridir) buyuruyor. Kibir için de, (Zerre kadar kibri olan Cennete girmez) buyuruyor. Cenab-ı Hak da, (Kibirlenene, asla acımam, oldukca acı azap ederim) buyuruyor. Bu ikisi öteki günahlardan niye daha büyüktür?
CEVAP
Kibrin öteki günahlardan daha büyük olmasının sebebi şudur:
Büyüklük sadece Allahü teâlâya mahsus iken, kulun kibirlenmesi, bir kölenin hükümdarın tacını başına geçirerek onun tahtında oturup hükmetmesine benzer. Hükümdarın bir emrini yapmayarak kabahat işlemekle, hükümdarlığına sahiplenmek, onun tahtına oturup emirler vermek içinde elbet büyük fark vardır. İşte kibirlenmek, Tanrı’ın emrini yapmamak benzer biçimde bir kabahat değil, bizzat ilah olmak benzer biçimde büyük kabahat oluyor.
Allahü teâlâ ilim benzer biçimde, kudret benzer biçimde sıfatlarından kullarına azca da olsa kayra etmiştir. Fakat yalnız üç sıfatı kendine mahsustur. Bunlar, Kibriya, gani, yaratmak. Bu üç sıfatı asla hiç kimseye vermemiştir. Kibriya, büyüklük, üstünlük anlama gelir. Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın hakkına saldırı etmek olur. Gani olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şey Ona ihtiyaç duymak anlama gelir. Yaratmak, yoktan var etmektir. Kul bu üç sıfata haiz olmaya kalkarsa en büyük günahı işlemiş olur.
Bid’atin öteki günahlardan daha büyük olmasının sebebi şudur:
Günah işleyen kimse, Tanrı’ın emrine karşı gelmiş olur. Fakat bid’at çıkaran kimse, niyeti ne kadar iyi olursa olsun, Tanrı’ın bildirdiği hükümleri beğenmeyip yeni hükümler koymaya, bizzat dinin sahibi olmaya çalışıyor. Kısaca Tanrı adına hareket ediyor, hatta Tanrı’ın koyduğu hükümleri beğenmeyip kendi görüşünü din olarak bildiriyor. Kısaca kendisini yargı koyucu ilah olarak görüyor. Bu bakımdan öteki tüm günahlardan daha büyük günah işlemiş oluyor.
Sual: Bir yere girerken sağ ayakla mı, sol ayakla mı gireceğimizi tam bilemiyoruz. Sözgelişi asansöre binerken, inerken hangi ayakla girip çıkmalıyız? Alışveriş mağazalarına girip çıkarken, otobüslere, trenlere, vapurlara binip inerken, iş yerimize girip çıkarken, evin içinde odalara girip çıkarken. Hutbede minbere çıkıp inerken. Bir ölçü verseniz sorun kalmaz.
CEVAP
Ölçüsü şu: Girilecek yer şu üç şeyden başka türlü olması imkansız:
1- Girilen yer, [Cami, Müslümanın evi gibi] daha kıymetli olur. Kıymetli bölgelere girerken, sağ ayakla girilir, sol ayakla çıkılır.
2- Girilen yer [Hela, kumarhane gibi] daha kıymetsiz olur. Kıymetsiz bölgelere girerken, sol ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır.
3- Girilen yer [Bir odadan ötekine girmek, taksiye binmek, dükkanlara girmek gibi] mubahtır. Mubah olan bölgelere sağ ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır.
Sual: Bazılarının sünnet diye işlediği işlere, ötekiler bid’at diyor. Kiminin bid’at diyerek sakındığı şeylere bazıları da sünnet diyor. Bid’at nedir?
CEVAP
Bid’at mevzusu, Müslümanlığı yaşayanları yakından ilgilendiren bir mevzudur. Dediğiniz benzer biçimde bir kısım müslümanların sünnet diye işlediği işlere, bazı müslümanlar bid’at diyor. Kiminin bid’at diyerek sakındığı şeylere bazıları da sünnet diyor. Adam sünnet diye iki karış sakalını uzatıyor. Kimi de sünnet diye yüzünde yarım parmak kadar kıl bırakıyor. Bunların hangisi sünnet yada bid’at?
Bid’ati sünnet diye işlemek haramdır. Müezzinin farza başlarken okumuş olduğu üç ihlas sünnet mi bid’at mi? Müezzinin tesbihlere komut etmesi nedir? Namazlardan sonrasında Âyet-el kürsi yerine salâten tüncina okumak bid’at midir? TVdeki imama uyup namaz kılmak, teybe ezan okuyup bunu her vakitte ezan olarak dinlemek ve ilahileri, mevlidleri herhangi bir çalgı aleti ile çalmak bid’at midir? Anneler babalar günü düzenleme etmek yaş günü düzenleme etmek bid’at midir? Evliya kabirlerine gidip onlardan yardım istemek bid’at midir? Ölünün yedinci, kırkıncı, elliikinci gecelerini yapmak bid’at midir? Ağaçlara bez bağlamak, nazar boncuğu takmak bid’at midir?
Sünnet olmasına rağmen bid’at olarak malum yada bid’at olmasına rağmen sünnet benzer biçimde işlenen oldukca şeyler vardır. Hepsini saymaya lüzum yoktur. Genel kural bilinirse, hepsinin yanıtını kendimiz verebiliriz.
Bid’at, sonradan çıkarılan şey anlama gelir. Bunlar ya âdette olur yada ibadette olur.
Âdette bid’at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için meydana getirilen şeylerdir. Âdette bid’at, bir ibadeti bozmazsa yada dinin yasak etmiş olduğu bir şey değilse günah olmaz. Âdette olan bid’at, ceket, pardesü giymek, çay ve kahve içmek benzer biçimde dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber efendimiz, papaz ayakkabısı ve kolları dar Rum cübbesi de giymiştir. Fen detayları ve fen aletleri, fen işleri dinde bid’at değildir. Bu tarz şeyleri yararlı yerlerde kullanmak günah değildir. Fenni buluşlara sahiplenmek, dinimizin emridir. Bundan dolayı (İlim Çin’de de olsa alın! Fen ve sanat, müminin kaybetmiş olduğu malıdır. Nerede bulursa alsın) hadis-i şerifleri, kâfirlere uymayı değil, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı emretmektedir.
İbadette bid’at, Peygamber efendimizin ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, laflara, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid’at karıştırmak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid’at sapıklıktır ve sapıklık meydana getiren da Cehennemdedir) buyuruldu. İbadete bid’at karıştırmak, Allahü teâlânın bildirdiği dinde noksanlık bulmak, koyduğu hükümleri beğenmemek, dini değişiklik yapmak olur. Kâfirlerin yakarma olarak yaptıkları şeyleri müslümanların yapması caiz olmaz. Sözgelişi papazlar, yakarma için zünnar kuşanır, haç takar. Müslümanların, bu şekilde yapması sövgü olur.
Bizlerden olmayanlar
Peygamber efendimizin, (İbadetleri bizim benzer biçimde yapmayanlar, bizlerden değildir) sözünü düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten oldukca sakınmalıdır! Dini kuran biz değiliz ki, değişiklik yapma yetkisi bizde olsun! İtikad ve ameldeki bid’atten de oldukca sakınmalı. Hayhuy edenleri yada (Kur’anla amel etmiyorsunuz, ben de bu Kur’anı yere atıyorum) diyerek Mushaf-ı şerifi halkın üstüne atan, sonrasında para toplamak için ağlayan kimseleri görüp de, bu bid’at sahiplerini iyi müslüman sanmamalıdır. Bundan dolayı Peygamber efendimiz, (Bid’at işleyene şeytan oldukca yakarma yaptırır. Onu oldukca ağlatır) buyurmaktadır.
Şimdi bir şeyin bid’at olup olmadığını bilmek için genel bir kural verelim:
Sünnet olmayan bir şeyi sünnet diye işlemek bid’attir. Sözgelişi aşûre günü sünnet sanarak aşûre pişirmek bid’attir. Sünnet olmadığını bilerek, o gün bir tatlı yapmak niyetiyle aşûre pişirmek bid’at olmaz, sevap olur. Sakalın sünnet ölçüsü dudaktan itibaren bir tutamdır. Sünnet diye bunu kısa yapmak bid’at olur. Bundan dolayı sünneti değişiklik yapmak haramdır. Bu kural öğrenilince, diğeri bid’atleri de bilmek oldukca kolay olur. Sözgelişi ezanın hoparlörle okunmasının sünnet olmadığını bilmeyen yoktur.
Sual: Bir yazar “Türkçe hutbe okumak bid’attir. Sadece güzel, yazınsal bir Türkçe ile okunursa bid’at-ı hasene olur. Bu şekilde bir hutbeyi Çince bile olsa dinlerim” diyor. Bir başka yazar da, “Cırtlak sesli müezzinlerin vakitli vakitsiz hoparlör ile ezan okumaları bid’attir. Güzel okuyan, bir müezzinin sesi, kasete alınır, bu kaset tüm camilere bağlanırsa, bid’at-ı hasene olur” diyor. Bid’at-ı hasene nedir?
CEVAP
Resulullah ve Onun dört halifesinin zamanlarında dinde olmayan bir inanışı, bir işi, bir sözü ortaya çıkarmak ve bu şekilde bir bozukluğu yaymak ve bundan sevap beklemek yasak edilen bid’at olur.
Yiyip içmek, giyinmek benzer biçimde zaman içinde değişen âdetler, bir ibadeti bozmadıkça yada dinin yasak etmiş olduğu bir şeyi işletmedikçe yasak edilen bid’at olmaz. Sözgelişi kaşık çatal kullanmak günah değildir.
İbadetlere bid’at karıştırmak büyük günahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bid’at ehlinin namazı, orucu, haccı, cihadı, farz ve nafilesi kabul olmaz, yağdan kılın kolayca çıkmış olduğu benzer biçimde dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]
İslam âlimleri, bid’ati, (Bid’at-ı hasene ve bid’at-i seyyie diye ikiye ayırmışlar, mektep, kitap benzer biçimde sonradan meydana getirilen şeylere (bid’at-ı hasene) demişlerdir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Mekteb, kitap benzer biçimde dinin izin verdiği yararlı şeylere bid’at dememeli, Sünnet-i hasene, doğrusu iyi iş demelidir. Bid’atler, nurlu, parlak, yararlı görünseler de, hepsinden kaçınmak gerekir. Hiçbir bid’atte yarar yoktur. Bugün kalbler karardığından, bazı bid’atler güzel görünse de, Kıyamette hepsinin zararı olan olduğu anlaşılacaktır. (Her bid’at sapıklıktır) hadis-i şeriftir. [Kur’an-ı kerimde, (Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Tanrı bilir.) [Bekara 216] buyuruldu.
İbni Abidin hazretleri, (Hutbeyi, arabiden başka dil ile okumak, başka dil ile iftitah tekbiri almak benzer biçimde tahrimen mekruhtur) buyurdu. Hindistan âlimlerinden Muhammed Viltori hazretleri de (Hutbelerin bir kısmını bile arabiden başka dil ile okumak bid’attir) buyurdu. [El-edille]
Eshab-ı kiram ve Tabiin-i izam, bid’at işlememek için, Asya ve Afrika’da, hutbeleri hep arabi okudu. Oysa, dinleyenler arabi bilmiyordu. Bunun için, Osmanlı âlimleri, 600 senedir, hutbelerin, kabul olamayacağını bildikleri için, Türkçe okunmasına izin vermediler. Cuma vaazları koydular. Bu vaazlar, namazdan ilkin yada sonrasında, hutbenin manasını anlatırdı. Hutbe böylece öğrenilirdi.
Namaz kılan imamın filmi çekilse, imam yerine bu görüntüye uyulsa, caiz olmaz. Bunun benzer biçimde, ezan okuyan müezzinin filmini videoya alıp, videodan ezan okutturmak da caiz olmaz. Bundan dolayı TV ekranındaki fotoğraf, müezzinin kendisi değil, görüntüsüdür. TVdeki ses de, müezzinin bizzat kendi sesi değil, benzeridir. İki ayrı şey, birbirine oldukca benzese de, aynı değildir. Sözgelişi Ali ile ikiz kardeşi Veli, birbirine oldukca benzese de, ayrıdır. Bir insanoğlunun resmi, kendisinin tam benzeridir, aynısı değildir. Resmin gözü yırtılsa, sahibinin gözüne zarar gelmez. Bir şahıs aynaya baksa, aynadaki görüntü, bakan kişinin resmidir. Bu fotoğraf bakanın kendisi değil, benzeridir. Ayna kırılsa, bakana bir şey olmaz.
Sual: Bid’atlerin hepsi haram mıdır?
CEVAP
Mekruh olanı var ve sövgü olanı da vardır.
Sual: Kur’an okumasını bilmiyorum. Bir hocaya Yasin okutup teybe aldım. Bu teybi babamın kabrine götürüp açıyorum. Teypten okunan Yasini babama dinletmekle, kendim okumam içinde fark var mı?
CEVAP
Oldukça fark vardır. Teypten okunan Kur’an-ı kerimin, Yasin-i şerifin ölüye faydası olmaz. (M. Erbea)
Sual: Ölüm haberini duyurmak için, camilerde sela vermek bid’at mi?
CEVAP
Evet, bid’attir.
Sual: Yasin okunup düğümlense, kırk olunca kabre konsa, caiz mi?
CEVAP
Bid’attir.
Sual: Yağmur duasında okunan 70 bin taşı gömmek bid’at mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Salevat-ı şerife getirirken, eli göğse koymak bid’at mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Herhangi bir yılı (Hazret-i Muhammed yılı) kabul etmek bid’at olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Allahü teâlâya, Onun istediği benzer biçimde yakarma edilen yere Allahın evi denir, deniyor. Bir camiye bid’at işleyenler de geliyor, orası gene Tanrı’ın evi olur mu?
CEVAP
Evet.
Kaynak yazılışı
Sual: Öteki kitap yazanların aksine, niye kaynakları dipnota değil de, derhal yazıdan sonrasında koyuyorsunuz?
CEVAP
Genel anlamda İslam âlimleri hep öyleki yazdıkları için onlara uygun yazıyoruz. Dipnotta kaynakları 1, 2, 3 benzer biçimde sıralamak, Avrupalıların usulüdür. İhtiyaç olunca âdette onlara uymanın mahzuru olmaz, fakat kendi büyüklerimiz varken ne diye Avrupalıları öykünmek edelim?
Kardeşim demek
Sual: Peygamber efendimiz, (Kardeşim Ömer, bana da yakarış et!) buyurduğuna nazaran, Müslümana kardeşim demek sünnet oluyor. Kardeş yerine abi demek bu sünnete aykırı değil midir?
CEVAP
Arapçada ve birçok dilde abi kelimesi yok. Abi yerine büyük kardeş diyorlar. Abi demek, kardeş demekten daha efdaldir. Abi demekte karşısındakini büyük bilmek, ona saygı duymak vardır. Peygamber efendimiz, (Büyük kardeş, baba makamındadır) buyuruyor. Yaşça kendimizden minik de olsa, abi demek daha iyidir.
Bid’at işlemek
Sual: Tesbihlere komuta etmenin bid’at olduğu kitaplarda yazılıdır. Sadece bazıları bu komut işini sünnet benzer biçimde biliyor. Komuta etmeyince tepkiye, fitneye sebep oluyor. Bu şekilde yerlerde tesbihlere komuta etmek caiz olur mu?
CEVAP
Evet caiz, hattâ lazım olur.
Bid’atin ziyanı
Sual: Bir bid’at küfre yol açmasa da, gene bid’at ehli, Cehenneme gider mi?
CEVAP
Hadika ve Berika’da, İbni Mace’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Bir bid’at küfre yol açmasa bile, bunu ortaya çıkaranın hiçbir ibadeti ve hiçbir iyiliği kabul olmaz. Bunun, yağdan kıl çıkar benzer biçimde, dinden çıkması kolay olur) buyuruldu. Bid’at sahibi, bid’atini yakarma sanıp, sevab beklediği için dinden kolay çıkar. Şartlarına uygun olarak yapmış olduğu ibadetleri sahih olur, borçtan kurtulursa da, kabul olmaz, doğrusu sevab verilmez. Bid’ati küfre düşürürse, imanı gider ve ibadetleri sahih de olmaz.
Bid’at üç türlüdür:
1- İslamiyet’in sövgü alâmeti olarak bildirdiği şeyleri zaruretsiz kullanmak, en fena bid’attir.
2- Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan inanışlar da fena bid’attir.
3- İbadet olarak meydana getirilen yenilikler, amelde bid’at olup büyük günahtır.
Ehl-i sünnete aykırı olan her inanış itikatta bid’attir. İtikatta bid’at sahipleri Cehenneme gidecektir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, biri hariç, hepsi Cehenneme gidecektir. Kurtulan fırka, benim ve Eshabımın yolu üstüne olanlardır.) [Tirmizi, Darimi] (Kurtulan fırka, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Sünnet, Resulullah’ın sünneti, Cemaat ise Eshab-ı kiram anlama gelir. Sünnete ve Eshab-ı kirama uyanlara Ehl-i sünnet vel cemaat denir.)
Evden çıkarken
Sual: Ateist biri, (Müslümanlığın ilkelerini ikimiz de biliriz. Ben evimden sağ ayakla çıkarım) diyor. Evden sağ ayakla çıkmak yanlış değil mi?
CEVAP
Ateist, bu mevzuda bilmeden doğru söylüyor. Ateistin evinde, yakarma edilmeyip günah işlendiği için, sağ ayakla çıkılır. Meyhaneden, kiliseden, tuvaletten sağ ayakla çıkılır. Müslümanın evinden, camiden çıkarken sol ayakla çıkılır.
Tesbihi asmak
Sual: (Camilerde yada evlerde tesbihi asmak bid’attir) diyorlar. Tesbihin asma şekli, yakarma olmadığına nazaran bid’at denir mi?
CEVAP
Bid’at, ibadette değişim yapmaktır. Tesbihi asmak, tesbihle yada başka aletle sayı saymak yakarma değil, âdettir.
Deveye binmek zevaid sünnettir. Otomobile, uçağa binmek âdettir, sünnete aykırı değildir. Bunun benzer biçimde, gerek numaratör olsun, gerek tesbih olsun mekanik yada elektronik aletlerle tesbih çekmek bid’at değildir. İbadet işlememize sebep olan tesbihi, ortalarda dolaşmasın diye bir yere asmakta, yukarı koymakta sakınca yoktur. Namaz kıldığımız seccadeyi de katlayıp bir yere kaldırmak iyi olur.
Sol eli kullanmak
Sual: Bilgisayarda sağ elimizle fare denilen mouse’u tutarken sol elimizle tesbih çekebilir miyiz? Kısaca sağ elimiz meşgulken sol elimizi kullanmanın mahzuru var mıdır? Sağ elimiz meşgul olmasa da, kasıtsız sol eli kullanmanın mahzuru olur mu?
CEVAP
Kasıtsız sol eli kullanmanın mahzuru olmaz. Bundan dolayı sağdan adım atmak sünnet-i zevaiddir, doğrusu âdete ilişkin sünnettir. Bir özürle sağ elin terk edilmesinde sakınca olmaz.
Resulullah’ın tasdiki
Sual: Eshab-ı kiram düşmanı biri, (Ben namazda “Rabbenâ lekel hamd” demiyorum. Bundan dolayı bu, sevmediğim birinin namazda söylemesiyle kabul edilmiştir) dedi. Kabul eden, sünnet olarak koyan Peygamber efendimiz değil mi?
CEVAP
Normal olarak Peygamber efendimizdir. (Rabbenâ lekel hamd) sözünü ilk kere söyleyen Eshab-ı kiramdan ve Resulullah efendimizin kayınbiraderi olan büyük bir zattır. Herhangi bir Müslüman bile teklif etse, Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” onay etmişse, artık o sünnet olur. Resulullah’ın kabul ettiğini kabul etmemek, hâşâ Resulullah’a hakaret olur, onu beğenmemek olur. Bu ise küfürdür.
El öperken
Sual: (El öperken eli alnımıza koymak bid’attir) deniyor. Bid’at günah olduğuna nazaran, eli alnımıza koymak günah mı oluyor?
CEVAP
El öpmek yakarma değil, âdettir. Âdette bid’at, günah olmaz.
Sünnete uymamak
Sual: Cuma günleri çeşitli camilere gidiyorum. İmamların cübbeleri siyahtan başka renkte oluyor. Cumanın ilk sünnetini minberin önünde kılan imamlar var. Bir de hutbelerde, dört halifenin adı, oldukca camide okunmuyor. Bunlar sünnete aykırı değil midir?
CEVAP
Evet, hepsi sünnete aykırıdır. Bundan dolayı S. Ebediyye kitabında, (Cuma günü hutbeyi okuyan imamın siyah cübbe giymesi ve hutbeden ilkin, sünneti minberin sağ yanında kılması sünnettir) deniyor. Sünnete ehemmiyet vermemek bid’atlere neden olur. Doğrusu öyleki zannedilir ve âdet hâline gelir.
Ey Oğul ilmihâlinde, (Hutbede dört halifenin isimlerini yüksek sesle okumak Ehl-i sünnet alametidir) buyuruluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’na müracaat edilirse, onlar bu durumu düzeltebilir.
Sual: Dinimizin emretmediği, beğenmediği şeyleri yaparak sevap kazanılır mı?
Yanıt: İslamiyet’e uymayan şeylerin hiçbirisini Allahü teâlâ sevmez, beğenmez. Sevilmeyen, beğenilmeyen şeye sevap verilmediği benzer biçimde, cezaya da sebep olur.
Sual: Minare, okul yapmak, kitap basmak benzer biçimde şeyler de sonradan çıkmış olduğu için, bunlara da bidat denir mi?
Yanıt: Minare, mektep, kitap benzer biçimde sonradan yapılmış olan şeyler bidat doğrusu dinde düzeltim değildir. Bunlar dine destek şeylerdir. İslâmiyet bunlara izin vermiş, hatta emretmiştir. Bu şekilde şeylere Sünnet-i hasene denir. İslâmiyetin yasak etmiş olduğu şeyleri meydana çıkarmaya Sünnet-i seyyie denir. Bidatler, doğrusu dinde reformlar, sünnet-i seyyiedir. Sünnet-i hasene doğrusu dine destek şeylerin Eshab-ı kiramın ve tabiinin zamanlarında yapılmaması, onların bu yararlı şeylere gereksinimleri olmadığı içindi. Onlar, cihat ederek İslâmiyeti dünyaya yayıyorlardı. Onların zamanlarında bidat sahipleri çıkmamış yada çoğalmamıştı. Kıyamete kadar sünnet-i hasene meydana çıkarmak caizdir ve sevaptır.
Minare yapmak, bidat midir?
Sual: Peygamber efendimiz zamanında, camilerde minare, din mektepleri, din kitapları yoktu. Şimdi camilere minare yapmak, Kur’an kursu benzer biçimde bölgeler açmak ve din kitapları basmak da bidat ve günah mıdır?
Yanıt: Bidat; Eshab-ı kiramın, Tabiinin ve Tebe-i tabiinin zamanlarından sonrasında dinde meydana çıkan yeniliklerdir. Bu değiştirmeler itikatta yada ibadette olur. Yeni bir yakarma meydana çıkarmak yada mevcut bir ibadette fazlalık yada noksanlık yapmak ibadette bidat olur. Bunlardan Muhammed aleyhisselamın, sözle yada iş ile, açık yada işaret ederek, izni olmadan ortaya çıkarılanlara Bidat-i seyyie denir. Âdette bidatlerin hiçbirine bidat-i seyyie denilmez. Bundan dolayı bunlar yakarma için değil, dünya menfaati için yapılırlar. Yemekte, içmekte, giyinmekte, binalarda meydana getirilen yenilikler âdette bidattir. İtikatta olan bidatlerin hepsi Bidat-i seyyiedir. Yetmişiki dalalet fırkasının itikatları, bidat-i seyyiedir. Dört mezhebin ibadetlerde olan yenilikleri bidat değildir. Bundan dolayı bunlar, kendi akılları ile çıkarılmış olmayıp, Edille-i şer’ıyyeden çıkarılmışlardır ve bunlar, âyet ve hadislerin açıklamalarıdır. Namaza dururken iftitah tekbirini birkaç kere söylemek, sevabı oldukca olmak için ise, bidat olur. Vesvese ile, istemeyerek söylerse, günah olur. İbadette olan bidatte, dinin sahibinin, açık yada işaret ile, izni var ise, bunlara Bid’at-i hasene denir. Bid’at-i haseneler, müstehab yada vacip olur. Camilere minare yapmak, müstehabdır. Bu tarz şeyleri yapmak sevap olup, terk etmesi günah olmaz. Zeyd bin Sâbit hazretlerinin anası diyor ki:
“Medine’de, Mescid-i Nebinin etrafındaki evlerin en yükseği benim evim idi. Bilâl-i Habeşî hazretleri, önceleri, evimin damına çıkıp ezan okurdu. Resulullah efendimizin mescidi yapılınca, mescid üstünde müezzin için meydana getirilen yüksek yere çıkarak okudu.”
Müezzinlerin minareye çıkıp ezan okumalarının sünnet olduğu buradan anlaşılmaktadır. Hoparlörle ezan okumak bidatinin bu sünneti yok etmiş olduğu acı acı görülmektedir. Din mektepleri yapmak, din kitapları yazmak vacib olan bidatlerdendir. Bu tarz şeyleri yapmak sevap, terk etmek günahtır. Bidat ehlinin ve itikatları küfre sebep olan bidat sahiplerinin şüphelerine karşı uyarıcı deliller ortaya koymak da böyledir.
Sual: Bir kimse, kendi yaşıtı olan bir arkadaşının elini öpmesinde dinen bir sakınca var mıdır?
Yanıt: Âlimin, ana ve babanın eli öpülür. Bunlardan başkasının eli öpülmez. Dost ile karşılaşınca elini öpmek ise haramdır.
Bir önceki yazımız olan Hak üzere olan bir taife bulunur başlıklı makalemizde bulunur, taife ve uzere hakkında bilgiler verilmektedir.