CEVAP
Kur’an-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdiğimiz Kur’anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)
İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:
Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, rüku ve secdede okunacak tesbihler, zaman namazları ile bayram ve cenaze namazlarının iyi mi kılınacağı, namazı bozan şeyler, zekât nisabı, zekâtın hangi maldan verileceği orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk detayları, kedi köpek etinin yenilip yenilmeyeceği şeklinde birçok husus açıkça bildirilmemiştir. Kısaca hiçbir âlim, bu tarz şeyleri Kur’an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bu tarz şeyleri Peygamber efendimiz açıklamıştır. (Mizan-ül kübra)
Yalnız Kur’an diyen müsteşriklere [oryantalistlere] soruyoruz. Kur’an-ı kerimde (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor. (Maide 3) Meyte, boğazlanmadan ölen yada öldürülen kısaca leş olan hayvandır. Bir müsteşrik, bu âyete bakarak balık yemenin haram bulunduğunu söyler. Ona nazaran bir tek kanıt Kur’andır. Oysa Allahü teâlâ (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur’ana ve sünnete bakın!) buyuruyor. Balık kesilmeden yenir mi diye Kur’ana bakınca müsteşrik yenmeyeceğini anlamış olur. Dalak kandır. Müsteşrik, âyete bakınca bunun da haram bulunduğunu anlamış olur. Fakat sünnete bakılınca kural dışı olarak balık ve dalağın helal olduğu görülür. Hadis-i şerifte, (Size iki meyte ve iki kan helal kılındı. İki meyte balıkla çekirgedir, iki kan ise, karaciğerle dalaktır) buyurulmuştur. (İbni Mace, Ebu Davud)
Gene Peygamber efendimiz, (Denizin suyu temizdir, meytesi helaldir) buyurarak deniz meytelerinin helal bulunduğunu bildirmiştir. (Ebu Davud, Abdürrezzak)
Buna da açıklık getirilmiş, her meyte değildir. Örnek olarak kendiliğinden ölüp su yüzüne çıkan balığın da yenilmeyeceği hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Dare Kutni)
Aslan, kaplan, kurt, maymun ve köpek şeklinde yırtıcı hayvanlarla, atmaca, kartal, doğan ve şahin şeklinde yırtıcı kuşların etlerinin haramlığı da hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Müslim)
Peygamber efendimiz, (Vallahi billahi ki, ben size sadece Tanrı’ın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum) buyurdu. (Taberani), Esasen Onun sözleri vahiydir. (Necm 4)
Kur’ana, İslam’a uymak için, Peygamber efendimize uymak gerekir. Peygamber efendimize uymak için de İslam âlimlerine uymak gerekir. Kur’an-ı kerimde (Bilmiyorsanız âlimlere problem) buyuruluyor. (Nahl 43)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi]
(Âlimler yeryüzünün ışıklarıdır. Benim ve öteki Peygamberlerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym]
(Âlimler rehberdir.) [İ. Neccar]
(Âlim, Allahü teâlânın güvenilmiş olduğu kimsedir.) [Deylemi]
Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerimdeki, (Tanrı’ın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezhep imamlarının bildirdiklerine uyun) anlama gelir.) [Dürr-ül muhtar haşiyesi]
Iyi mi kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet, kısaca hadis-i şerifler de Kur’an-ı kerimden ayrı değildir. Onun açıklamalarıdır. Iyi mi, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı değildir. Benzetme, Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Sünneti Kur’an-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanların, sapık olduğu Mektubat-ı Rabbani’de yazılıdır.
Sual: (Peygamberin Kur’anı açıkladığını gösteren bir hadis gösterilemez. Âyetleri sadece âyetler açıklar. Başkalarının açıklamasına gerek kalmamıştır) diyenler oluyor. Bu, yanlış değil mi?
CEVAP
Normal olarak, fazlaca yanlıştır. Peygamber efendimiz açıklamasaydı, namazın farzlarını, her gün kaç rekât kılınacağını bile bilemezdik.
Hazret-i Âişe vâlidemiz, (Onun ahlakı, Kur’an-ı kerim ahlâkıdır) buyurmuştur. Kısaca onun yaşamı, sözleri Kur’an-ı kerimin tefsiridir, açıklamasıdır. Her hareketi Rabbimizin rızasına uygundu. O hâlde Peygamber efendimiz, her hareketiyle, her sözüyle, dinimizin emrini bildiren açık bir kitap gibiydi. Hadisler, âyetleri açıklar. Bu mevzuda birkaç hadis-i şerif:
1- Eshab-ı kiramdan Sehl İbni Sa’d hazretleri anlatır:
Bekara sûresinin (Beyaz iplik siyah iplikten, ayrılıncaya kadar yiyin için!) mealindeki 187. âyeti inince, fecrin = tan yerinde kelimesi hemen hemen nazil olmamıştı. Bir kısım insanoğlu oruç tutacakları vakit ayaklarına siyah ve beyaz iplik bağlar, bunlar görülünceye kadar yiyip içerlerdi. Sonrasında inen (Minel fecri) kelimesiyle beraber âyet-i kerimeyi, Peygamber efendimiz, (Beyaz ve siyah ipliğin ayrılmasından maksat, gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığının iplik şeklinde birbirinden ayrılmasıdır) diye açıkladı. Böylece beyaz ve siyah iplikle alakası olmadığı anlaşıldı. (Buhârî, Müslim)
2- Nûr sûresinin, (Müslüman bayanlar, ziynetlerini göstermesinler! İş yaparken zarûrî açılanlar günah olmaz. Başörtülerini yakalarına kadar örtsünler [Böylece, saçları, kulakları ve göğüsleri iyi örtülsün]) mealindeki 31. âyetinde bildirilen (Ziynetlerini, süslerini örtsünler) ifadesinin, (Ziynet takılan, süslenen yerlerinizi örtün!) demek bulunduğunu, açılması günah olmayan ziynet yerlerinin, yüzle el bulunduğunu da, Peygamber efendimiz bildirmiştir. (Halebî-yi kebîr)
3- Kur’anda (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor. (Maide 3) Meyte, boğazlanmadan ölen yada öldürülen kısaca leş olan hayvandır.
Balık boğazlanmadan [kesilmeden] ölürse meyte olur, (Yalnız Kur’an) diyenlere nazaran yenmemesi gerekir. Fakat Allahü teâlâ, (Bu Kitabı, insanların ihtilafa düştükleri şeyi açıklayasın diye sana indirdik) buyuruyor. (Nahl 64) Müslümanlara da, (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur’an ve sünnete bakın!) buyuruyor. (Nisa 59) Balık yenir mi diye Kur’ana bakınca (Yalnız Kur’an) diyenlere nazaran, yenmeyeceği anlaşılır. Dalak kandır. Âyete bakınca buna da haram demeleri gerekir. Fakat sünnete bakılınca balığın ve dalağın helâl olduğu görülür. Bunu açıklayan hadis-i şerif şöyledir:
(Size iki meyte ve iki kan helâl kılındı. İki meyte balıkla çekirgedir, iki kan ise, karaciğerle dalaktır.) [İbni Mace, Ebu Davud]
Aslan, kaplan, kurt, maymun ve köpek şeklinde yırtıcı hayvanlarla, atmaca, kartal, doğan ve şahin şeklinde yırtıcı kuşların etlerinin haramlığı da hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Müslim)
4- Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Namaz, müminlere belli vakitlerde farz kılındı.) [Nisa 103]
Bu vakitler Kur’an-ı kerimde açıkça belli değildir. Onun için kimileri üç, kimileri altı yada yedi zaman diyorlar. Bunu Peygamber efendimiz açıklamış ve vefat edene kadar beş zaman olarak kılmıştır. Şu linkte kafi informasyon var:
Namaz beş vakittir
5- Peygamber efendimiz, Nisa sûresinin, (Yeryüzünde sefere çıkınca, namazı kısaltabilirsiniz!) mealindeki yüz birinci âyetini açıklamış, seferde namazlarını kısaltmış ve kısaltılmasını emretmiştir. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali:
(Seferde namazı tamam kılan, mukimken noksan kılan gibidir.) [Dâre Kutnî, İbni Neccar]
(Allahü teâlâ seferde, dört rekâtlı namazları iki rekât kılmayı emretmiştir.) [Tirmizî, Nesaî, Ebu Davud]
İbni Abbas hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, Resulullah’ın diliyle, dört rekâtlı farzları, seferde iki rekât olarak kılmayı emretmiştir. (Müslim, Ebu Davud, Nesaî)
İbni Mesud hazretleri de, Resulullah’ın seferde yatsının dört rekât farzını iki rekât kıldığını bildirmiştir. (Buhârî)
Oruç tutup bayılan birini gören Resulullah, “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Seferde oruç tutmak, taat ve yakarma değildir) buyurdu. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî)
Eshab-ı kiramın büyüklerinden Abdullah İbni Ömer hazretlerine, (Nisa sûresinde, bir tek korku hâlinde ve seferde namazı kısaltmaya izin verildiği hâlde, niye namazları kısaltıyoruz?) diye sorulunca, (Resulullah, bizlere dinimizi anlatırken, seferde namazı iki rekât kılmayı öğretti) buyurdu. (Nesaî)
6- (Şahıs, dünyada kimi seviyorsa, âhirette onunla birlikte olur) hadis-i şerifi, Maide sûresinin, (Ey inanç edenler, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez) mealindeki 51. âyet-i kerimesinin açıklamasıdır.
Kur’anı açıklamak gerekmez mi?
Kur’an-ı kerimi hepimiz anlayabiliyorsa, şu sorulara yanıt verilebilir mi?
1- (Âyetleri açıklamak Tanrı’a aittir) ne anlama gelir?
2- Resulullah, Kur’an-ı kerimi açıklamak için yüz binlerce hadis-i şerifi niye bildirdi?
3- Madem âyetleri açıklamak Tanrı’a aitse, Peygamber efendimiz hâşâ niye Tanrı’ın emrini dinlemeyip Kur’an-ı kerimde olmayan birçok haramları hadis-i şeriflerle açıklamıştır?
4- Eğer, Kur’an açık, hepimiz anlarsa, niye Tanrı, Kur’an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme uyun!) diyor? Niye (Yalnız Kur’ana uyun!) buyurmuyor?
5- Eshab-ı kiramın ileri gelenleri, âyet-i kerimeleri niye Peygamber efendimize sual ettiler?
Bu tarz şeyleri maddelerle açıklayalım:
1- Hazret-i Katade, (Kur’anı açıklamak bizlere aittir) ifadesinin, (Onun muhtevasındaki helâlleri ve haramları açıklamak bizlere aittir) demek bulunduğunu bildirdi. Ek olarak, (Kur’an-ı kerimde yer edinen vaatleri ve tehditleri açıklayıp, gerçekleştirmek bizlere aittir) anlamına geldiği ve Resulullah’a hitaben, (Senin dilinle açıklamak, bizlere aittir) demek olduğu bildirilmiştir. (Kurtubi tefsiri)
İmam-ı Kurtubî hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah’ın beyanı iki türlüdür:
a) Kitapta mücmel [özet, kısa, kapalı] olarak gelen ifadeleri açıklamaktır. Beş zaman namaz, vakitleri, secdeleri, rükûları, bozanlar, mekruhlar ve öteki hükümler, zekâtın miktarı, vakti, hangi mallardan alınacağı, haccın iyi mi yapılacağı şeklinde hususların açıklamasını Resulullah yapmıştır. İki hadis-i şerif:
(Haccın iyi mi yapılacağını benden öğrenin!) [Müslim, Ebu Davud]
(Namazı benim kıldığım şeklinde kılın!) [Buhârî]
b) Resulullah’ın ikinci beyan şekli, Tanrı’ın kitabının hükmünden başka yargı ortaya koymaktır. Bir kadının, halası ve teyzesiyle beraber nikâhlanmasının haram kılınması, evcil eşeklerin ve parçalayıcı azı dişi olan yırtıcı hayvanların yenmesinin haram kılınması şeklinde hükümler buna örnektir. (Cami-ul-ahkâm)
Kur’an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme tâbi olun, ona uyun!) buyuruluyor. (Yalnız Kur’an) diyenler samimi olsaydı, Tanrı’ın emrine uyup Resulullah’ın emirlerini de esas alırlar, (Yalnız Kur’an) demezlerdi.
2- Resulullah efendimiz, Allahü teâlânın (Resulüme uyan, bana uymuş olur) emrine uyarak, âyet-i kerimeleri açıklamış, Kur’an-ı kerimde bulamadığımız binlerce yargı bildirmiştir.
3- Peygamber efendimiz, hâşâ Allahü teâlânın emrine aykırı iş yapmaz. Yapar denirse, bu Tanrı’ı suçlamak olur. Allahü teâlâya itaat etmeyen peygamber olur mu? Hâşâ Resulü yanlış iş yapar da, Allahü teâlâ düzeltmez mi?
4- Resulü de, Allahü teâlânın bildirdiğini bildireceği için (Resulüme uyun!) buyuruyor.
5- Normal olarak Eshab-ı kiram, Kur’an-ı kerimi anlayamadıkları için sual ettiler. Anlayabilselerdi niye soracaklardı ki?
Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelen on kişiden önde gelen Hazret-i Ali şeklinde büyük bir zatın anlayamadığını, günümüzün mezhepsizleri iyi mi anlayacak? O hâlde, Resulullah efendimizin açıkladığından değişik bir halde Kur’ana mânâ vermek yanlıştır.
Kur’an-ı kerimin hakiki mânâsını öğrenmek isteyenin, din âlimlerinin kelam, fıkıh ve terbiye kitaplarını okuması gerekir. (Hadika)
Kur’an-ı kerimi doğru idrak etmek için, Peygamber efendimizin açıklamasına gerekseme vardır. Yoksa Peygamber efendimizin gönderilmesine lüzum kalmaz, Arapça bilenler aslından, bilmeyenler de mealinden okuyarak inanç ve ibadetlerini buna nazaran yapardı. Kur’an-ı kerimde Peygamber efendimize hitaben mealen, (Kur’anı insanlara beyan edesin, açıklayasın diye sana indirdik) buyuruluyor. Huccetullahi alel-âlemin kitabında bildirildiğine nazaran, buradaki beyan etmek, âyet-i kerimeleri başka kelimelerle ve başka şekilde anlatmak anlama gelir. Eğer hepimiz Kur’an-ı kerimi doğru olarak anlasaydı, 72 sapık fırka ortaya çıkmaz, hepimiz doğru itikada haiz olur, Ehl-i sünnet itikadında olurdu. Hepimiz değişik anladığı ve değişik çeviri etmiş olduğu içindir ki, 72 sapık fırka meydana çıkmıştır. Kur’an-ı kerim sağlamdır diye, meallerine de sağlamdır denilemez. Meal okumakla, Kur’an-ı kerimde nelerin anlatıldığı da doğru olarak öğrenilemez. Tâbir caizse, Kur’an-ı kerim anayasa gibidir. Kısaca kanunlar, tüzükler, yönetmelikler olmasa, sırf anayasa ile suçlular cezalandırılamaz.
Bir önceki yazımız olan Sünnet de delildir başlıklı makalemizde delildir ve sünnet hakkında bilgiler verilmektedir.