CEVAP
Kimin kâfir olacağını, kimin duasını kabul edeceğini elbet Allahü teâlâ bilir. Bunlar Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Şu demek oluyor ki bu tarz şeyleri bildiren, Allahü teâlâ ve Resulüdür. İslam âlimleri de bu tarz şeyleri kitaplarına yazmışlardır. Aksi halde, âlimler görevlerini yapmamış olurlardı. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bildiğini söylemeyen âlimin ağzına, kıyamette alevden gem vurulur.) [Tirmizi]
Dinimizin buyruk ve yasaklarını bildirmeye emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker denir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İçinizde, hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Âl-i İmran 104]
Maruf, dinimizin emrettiği hususlardır. Münker ise, dinimizin yasakladığı doğrusu Allahü teâlânın razı olmadığı işlerdir.
Emr-i maruf ve nehy-i münker yapanlara, doğrusu dinin emirlerini bildirenlere, (Sen Tanrı adına iyi mi konuşursun, namaz kılmamanın günah bulunduğunu nereden biliyorsun) diye hakaret etmek cahilliktir. Allahü teala (Emrimi bildirin) buyurduğu için, Peygamber efendimiz ve İslam âlimleri kimlerin Cennete; kimlerin Cehenneme gideceğini bildirmişlerdir.
İnsanları soğutma iddiası da doğru değildir. İnsanlar soğuyacak diye, Resulullah efendimiz ve âlimler dinin emirlerini bildirmeyecek mi? Şarap haramdır, açık dolaşmak haramdır demeyecekler mi? Peygamber efendimiz de dinin emirlerini bildirince, müşrikler taşladılar, dinden daha fazlaca soğudular. (Asla bildirmeseydi, bildiri etmeseydi kimse soğumazdı, kimse Ona düşman olmazdı) denilemeyeceği benzer biçimde, (Dinin emrini bildirmekle insanoğlu dinden soğur) demek de, fazlaca yanlış olur.