Sual: Emr-i maruf yaparken her insana aynı şeyi söylemek doğru mu?
CEVAP
İnsanlar farklıdır. Herkese aynı şeyi söylemek yanlışlığa neden olur. Bazısına azimetle, bazısına ruhsatla amel edilmesi söylenmelidir! Nabza bakılırsa şerbet verilmelidir! Şu demek oluyor ki aynı hastalıktan muzdarip hastalarını, bünyelerine ve hastalığın derecesine bakılırsa çeşitli metotlarla tedavi eden hekim şeklinde olmalıdır.
(Amellerin en faziletlisi, nefse en zor geleni yapmaktır) hadis-i şerifine uyup, iman-ı kâmil sahibi olan müminler, Allahü teâlânın rızasını ve sevgisini kazanmak için, nefslerine zor gelen, güç şeyleri yapmayı seçerler. Böylece ahirette yüksek derecelere kavuşmak isterler. Fakat bir insanoğlunun nefsi, kolaylıkları yapmak istemezse, bunun azimetleri bırakıp, ruhsat ile amel etmesi efdal olur.
Havf, Tanrı’tan korkmak, reca da Tanrı’ın rahmetini umut etmek anlamına gelir. Hep Tanrı’ın azabından bahsedip insanları korkutmak doğru olmadığı şeklinde, azaptan asla bahsetmeyip hep Tanrı’ın rahmetinin bolluğundan anlatmak de isabetli olmaz. Mümin ikisi içinde olmalıdır! Yaşarken, havfı, ölürken recası daha çok olmalıdır! Azimetle hareket etmek elbet fazlaca iyidir. Sadece azimeti yapamadığı için ruhsatı bile terk edene azimetten anlatmak yanlış olur. Örnek olarak vesvese sahibi olan, ruhsat ile amel etmelidir!
Necmüddin-i Gazzi hazretleri, (Şeytan insana, Allahü teâlânın bildirdiği kolaylıkları yaptırmaz. Örnek olarak mest üstüne mesh ettirmeyip ayaklarını yıkattırır. Ruhsat ile amel etmelidir) buyurmuştur. İmam-ı Rabbani hazretleri de, (Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalıdır! Allahü teâlâ, insanlara güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor. Bundan dolayı insan zayıf, dayanıksız yaratılmıştır) buyuruyor.
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, emrettiği şeyler şeklinde, ruhsat verdiği şeyleri yapmanızı da sever.) [Beyheki]
(Allahü teâlânın size verdiği kolaylık ve ruhsatlardan istifade edin!) [Buhari]
(Ruhsatlardan istifade etmeyen, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani]
Peygamber efendimiz, kutsal ayakları şişinceye kadar geceleri, fazlaca namaz kılmıştır. Fakat, ümmetine fazlaca acıma etmiş olduğu için, onların bu şekilde sorun çekmelerini istemezdi. Ümmetine ruhsat ile emrederdi. Kendisi azimet ile yakarma yapardı. Din, yalnız buyruk demek değildir. Ruhsat ile azimetin ikisi de dindir.
Tahrim suresinde, (Allahü teâlânın helal ettiklerini kendinize haram etmeyiniz) mealindeki âyet-i kerime, (Ruhsat, izin verilen şeyleri inkâr etmeyiniz! Bu tarz şeyleri haram etmeyip de, terk eder, çekinirseniz zühd olur, iyi olur. Yapması ise, günah olmaz) anlamına gelir. (Sünnetimi kabul etmeyen benden değildir) hadis-i şerifi de, (Ruhsat, izin verdiğim şeyleri kabul etmeyip, kendine sorun veren benim sünnetime uymamış olur) anlamına gelir. (Müslim)
Günah işleyene tembih etmek
Sual: Günah işleyene, her insanın içinde, sert bir halde o günahtan vazgeçmesini söylemek, dinen uygun mudur?
Yanıt: Haram, günah işleyecek hiç kimseye gizlice tembih edilir. Haram işlemekte olana, tatlılıkla orada söylenir. Herkese ilkin gizli saklı, tenhada tembih vermek, daha tesirli olur. Emr-i ma’rûf yapmanın üç şartı vardır:
Birincisi, Allahü teâlânın emrini ve yasağını bildirmeye niyet etmektir.
İkincisi, söylediğinin vesikasını, kaynağını bilmektir.
Üçüncüsü, hasıl olacak sıkıntılara sabretmektir. Yumuşak söylemek, sertlik yapmamak lazımdır. Sert söyleyen ve münakaşa eden fitne çıkmasına sebep olur.
Bir önceki yazımız olan Münakaşa etmek dostluğu giderir başlıklı makalemizde dostlu, etmek ve giderir hakkında bilgiler verilmektedir.