CEVAP
Her milletin âdetleri değişik olabilir, fakat Müslümanlık tektir. Bugün Şiîlerin ve Vehhabilerin Müslümanlıkları farklıdır. Bunlar dinlerine, bid’at fırkalarının görüşlerini karıştırmışlardır. Arap ülkelerinin Müslümanlıklarına da fazlaca bid’at karışmış, sanki değişik bir Müslümanlık meydana gelmiştir.
Türkler ise, İslamiyet’e doğru olarak hizmet etmişlerdir. Selçuklu ve Osmanlı Türkleri, Ehl-i sünnet yolundan ayrılmamış ve bid’at ehliyle savaşım etmişlerdir. Türk Müslümanlığı yada Osmanlı Müslümanlığı, bu anlamda, şu demek oluyor ki Türklerin Ehl-i sünnet yolunda olduklarını anlatmak için söylenebilir. Yoksa, sanki değişik bir dinmiş benzer biçimde yada ırk ayrımı yaparak söylemek asla uygun olmaz.
Eshab-ı kiramdan sonrasında İslamiyet’e en büyük hizmeti, Osmanlı yapmıştır. Selçuklu hükümdarı Sultan Alparslan da, İslam dinine fazlaca hizmet etti. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli saklı düşmanlara, Bâtıni ve Hurufi hareketlerine karşı fazlaca hassastı. Bunun için, (Biz temiz Müslümanlarız. Bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teâlâ, halis Türkleri aziz kıldı) demiştir. (Rehber Ans.)
Bugün ise Türkler, bid’at fırkalarının ve yabancı fikirlerin tesirinde kalmış olduğu için, Osmanlı’nın uyguladığı temiz Müslümanlıktan sapmalar başlamış, mezhepsizlik ortaya çıkmıştır. Yapılacak iş, bid’atlerden uzak durup İslamiyet’i katışıksız yaşamaktır.