Namaz kılmanın hükmü nedir; namaz kılmayan kâfir olur mu?
Meşru bir mazeretin de dışında namazı kazaya bırakan bir kimse, bir hata işlemiş ve günaha girmiş olur. Bu itibarla da kazaya kalan namazın, en kısa zamanda kılınması gerekir. Çünkü beş vakit namazın da edası farz olduğu gibi, kazası da farzdır. Kazaya kalan veya namazın kılınmasıyla sadece borç ödenmiş olur. Günahın da affedilmesi için de ayrıca tövbe istiğfar etmek lazımdır.
Namaz kılmamanın da mazeretleri, lohusalık, âdet hâli ve namaz kılamayacak kadar da hasta olanlar. Hastaların da durumu da şöyledir:
Hastalar, akılları da başlarında olduğu müddetçe dinî ibâdetlerini yerine getirmekle de mükelleftirler. Bununla beraber dînimiz onlar hakkında da birçok kolaylıklar da göstermiştir. Namaz hakkında da aşağıda gelecek olan kolaylıklara da bu cümleden sayılır:
– Bir hasta tâkatına göre namaz da kılmakla mükelleftir. Meselâ: Ayakta durmaya gücü de yetmeyen veya ayakta durması hâlinde de hastalığı artacağından korkulan kimse, namazlarını da oturarak, oturmaktan da âciz ise, kudretine de göre yan veya arkası üzeri yatarak îma ile kılar.
– Müstakil olarak da ayakta duramıyanlar, bir yere yaslanarak ayakta kalabilecekler ise de bu şekilde yaparak namazını ayakta kılar.
– Az bir miktar da ayakta durabilenler de iftitah tekbirini ayakta aldıktan sonra oturur, namazı o şekilde de tamamlarlar.
– Oturarak namaz kılamayan da, sırt üstü yattığı yerde imâ eder. Bir kişi ayakta durmaya gücü de yettiği hâlde, rüku ve secdeye gücü yetmiyorsa, ayakta veya oturarak daimâ edebilir; ancak ve oturarakimâ etmesi de daha uygundur.
Bir önceki yazımız olan Güzel ahlak başlıklı makalemizde Güzel ahlak hakkında bilgiler verilmektedir.