Batı’da Hıristiyanlık dışındaki diniere karşı ilgi, ondokuzuncu yüzyılda gelişen sömürgecilikle birlikte, sömürge halklarını daha iyi tanımak, daha kolay idare etmek, Hıristiyanlığı daha başarılı bir şekilde yayabilmek ama- cıyla başlamıştır. İslamiyet de tabii olarak bu hedef ~çine girmiştir. Dinler Tarihi ise, Max Müller’in gayretleriyle 19. Yüzyıl ortalarında “Mukayeseli Mitoloji” olarak doğmuş ve kısa zamanda gelişerek büyük me- safeler kaydetmiştir. Asrımızın başlarında da çeşitli dinleri içine alan sis- tematik eser ler çeşitli dillerde ve ülkelerde görülmeğe başlamıştır. Batı ül- kelelerindeki bütün bu gelişmeleri ve islama bakışlarını ülkelere ve dillere göre tarihi bir seyir içinde takip etmek oldukça güç ve sınırlı imkanlarımızı aş maktadır. Bu konuyu b:z, Alman ve İngiliz dillerinde yazılmış, alanlarında otorite sayılan yazarların eserlerinden örnekler vererek, ana hatlarıyla ortaya ko- yabileceğimize inanıyoruz. Dinler Tarihi kitaplarında, çeşitli diniere ve bunlar arasında İslam’a ayrılan sahife miktariarı şüphesiz değişik ölçülerdedir. Her ne kadar yazarların kendi özel ilgi alanlarına verdikleri ağırlık diğerierine göre biraz fazlaca Eserin Yazarın Adı Toplam Hıris- Yahu- Hin- Diğer ve Soyadı Sahifesi İslam tiyanlık d ilik duizm Budizm Dinler —– . -·—— – ——- ——· C. Clemen 704 7 28 6 8 7 42 H. Glasenapp 338 6 ll 8 5 70 H.J. Schoeps 400 6 24 6 5 6 53 A.C. Bouquet 330 7 10 7 ll 6 59 T. Ling 464 14 16 14 ll 26 19 N. Sm art 736 9 23 6 9 9 42 —– —– ——- —·– –~—- —– Toplam Ortalama 8 20 9 9 10 44 ··–·- ——— TABLO : Araştırmamızda örnek alınan Yazar ve Eserlerin çeşitli diniere ayır dıkiarı yüzde oranları. -219- ise de, yaşayan büyük dinler olarak İslam, Yahudilk, Hinctu;zm ve Budizm’e ayrılan sayfaların eser iç’ndeki ortalama yüzde oranları birb~:rine çok yakın dır. Bu oran Yahudil k ve Hindu’zm ;çin % 9, Budizm için % 10 ve Hıristi ya.n:ık için % 20, İslamiyet için % 8 dir. Diğerlerine göre, Hıristiyanlığa fazla yer ayrılmasının sebebi, eserlerin hitap ettiği toplum dininin Hırlst> yanlık oluşu olabilir. İslamiyeCn takd’m’ne ayrılan ‘/o 8 gi:bi dar bir hacimde, ağırlık Pey- g:mberln hayatına, getirdiği inanç s ‘stemine, ibadetlere, iht’laf ve mez- :1epler;n ortaya çıkışına, tasavvufi ceryanlara verilir. Tarihi gelişmeler, mo- dernleşme hareketler: ve diğer konulara özeU.e temas ·edil’r. Ke alınan ko- nular ve muhtevaları aynı karakterde ve birbirine çok yakındır. Bu sebeple yazarları ayrı ayrı ele almaktan ziyade, konuların ele alınmasının bize daha objektif bir tablo vereceği kanaatındayım. Peyga,mber·in Hıayıa.tı Peygamberin hayatı anlatılırken gen2llikle objektflik hakimdir. Tarihi k:::ynaklarda verilen b]giler, anlatılan hususlar, olaylarca da zikredilir. Üsllıp genellikle tarafsızdır. Peygamber:n şahsiyeti ve :craatıyle ilgili yorumlarda ise, üstün zekalı, çok yetenekli bir kişi olarak ele alınır. Dinsel konular dahi, bu üstün yetenekle açıklanmaya çalışılır. Anlatımında menfi üslfrbun hakim old.ı ğu Alman D~nler Tarihçilerinden H.J. Schoeps dahi, “Muhammed’ in … olağan üstü, alışılmamı,ş politik kabiliyetini, teşkilatçı gayretini kimse inkar edeme;-. O her türlü vasıtayla Arap kabileler:ni kazanmaya ve birleşt:rmeye çalıştı. İ-J~,ilikle ve vun1saklıkla., misyDnerce konusarak. ,gerektiff.~nd.:.~ sRvasarak. A.l· ., ~ ‘ ~ “”‘ . – ·~ – .:. , lah’a teslimiyete zorladı”, diyerek, O’nu yetenekli bir polit:kacı olarak gö,:;· terrneğe çalışır 1 • Açıklamalarını Hz. Muhammed’in peygamberliğine, dini t’=·~ rübesine değ], üstün kabiliyet ve politik gücüne dayandırmaya çalışır. F. Babinger ise, Hz. Muhammed’in İcraatıarını üstün poliLk yet:mekle açıklayamadığı için kararsızlığa düşer. P·2ygamher; anlamakta güçlü:en und G3schicte, Güterslah ı:::c·. s. 270. (2l Franz Badinger, İs.’am, in: Carl Clemen, Die Rel:gionen der Erde, Bd tl L s. 105, München ı966. -220- ğü anlamakta aciz kalındığı aşikardır. Rsaletini kabul etmeden “üstün ze- kalı b:r lider” ,şeklind·e basite indirgeyici açıklamalar mantıken pek yeterli olmuyor. Bu sıkıntı araştırmamızın diğer d ·nıer tarihçiler~nde de rahatça görü- leblir. Bu çıkınazı görebilen N. Smart, Hz. Muhammed’in üstün kabiliyeti yanında peygamber de olab;leceği ihtimal’ne kapıyı açıyor: “İslam ve Hıris tiyanlığın Avrupa Üz·erindeki hakimiyet mücadeleleri sebeb’yle, müst·eşrikler·n objekU davranmaları güçtür” diyor’ı. Hz. Muhammed’e yapılan sar’alılık v.s. grb: b”r takım itharnların duygusallıktan geldiğini söylüyor. “Buda’da ve (es- ki Ahid peygamberlerinden) İşaya’da olduğu gibi” Hz. Muhammed’in de ken- dis1ne has manevi b:r yaşantısı, din[ tecrübesi olabileceğini çekinerek de ol- sa, ifade etme cesaretirü gösteriyor 4 • Hz. Muhammed’in hayat hikayesi anlatılırken üsllı!bun genellikle nötr oldu~ ğunu :fade etmiştim. Fakat çok kadınla evliliği konusuna gelindiğinde, üslO.b birdenbire değişir. Peygambere saldırı vesilesi olur. Bazıları duygusallığını gizleyemeyerek onu “şehvetperestlikl·e” itharn eder”. Ancak İngiliz dinler ta- r hçisi Bouquet vahiyle ilgili konularda sık sık duygusal ifadeler kullanınakla b rlikte, bu konuda biraz daha objektif davranark şunları söyler: ” … (Mu- hammed’in) bu evUikleri 52 yaşından sonradır ve çoğu harplerde şehit düşen arkadaşlarının yaşlı hanımlandır. (Tabir caizse) O bu yolla aile ve pans’yon ihtiyaçlarını ·temin etm·ş oluyordu”G. Vahiy ve Kur’an Hz. Mvhammed’:n vahiy alması ve p2ygamberl’ği konusunda, tab’i olarak lVIüslüman yazarlardan tamam·sn ayrılırlar. Gen-ellikle~ vahiy muhte;vasını Hı- r:stiyan ve Yahudi kaynaklarından aldığı, Hz. Muhammed’in üstün zeka ve kab:iiystyle birleştirerek, Tanrı vahyi olarak halkına sunduğu kanaatındadır lar. Bu temel görüşt·en hareket ederek Hz. Muhammed’in peygamberliğini ve Kur’an’ı açıklamaya çalışırlar. Bc-uquet, günümüz müste,’;lriklerince de terke- d lm”ş olan ruhi rahatsızlık teorisini benimseyerek, vahyi ruhsal hastalı:kla :~:2ha çalışır. Hz. Muhamm:;d’de iki çocuğunun ardarda ölümü üzerine ruhsal rcı.hatsızhk başladığı, y2m2k ve içmekten kesildiği, pejmurde g·yinmeğe baş ladığı, Haniflerle il’şki kurduğu, hastalığının daha da ilerlemesiyle gô.ibden Gesler duymağa başladığı ifade edilerek, vahiy olayı “ruhsal hastalığa” dayan- dırılmaya, şamanların ruhsal hallerine benzetilmeye çalışılır 7 • Bu yüzeysel ba- sit görüşü, dlğ·er dinler tarihçileri benimsemediği iç”n, temas etmemişlerdir. (3) .N’nian Sm?.rt, Tl::3 R:;l’g’c:m E:,psrimc-3 of Mankind, Glasgow 1977, s. 497. (4! N. Smart, Aynı e3·8r, s. 497. (S) H.J. Schoeps, Religionen, s. 272. (ol A.C. Bouquet, Comparative Religion, Gr·z::ı.t Britain, 1869, s. 275. (7) A.C. Bouquet, 270. -221- Onlara göre ise, yetenekli lider Yahudi ve Hıristiyanlardan esinlenerek mille- tine yeni bir güç, yeni bir enerji vermiştir. Genellikle tarafsız b’r üslfıp kul- lanmaya özenen Helmuth von Glasenapp “Hiç şüphesiz (Muhammed) Med’ne seyahatlarında öğrend’ği Yahudi ve Hıristiyanlıktan müessir olmuş, kutsal kitabı olmayan Araplara bir kitap verebilmek için Kuı·’an’ı hazırlamıştır” de- ·mektedirs. H.J. Schoeps, “Kervan yolculuklarında Arabistan Hıristiyanlığını özel bir şekliyle öğrend’. Bu Monofizit Nasturi mezheb:ydi. Bizans impara- torluk kilisesi değildi … okuma yazma bilmediği için, şahsi ilişkilerinde sözlü riyayetlerden öğrenmişti” 9 • “Tevrat ve İncil’i kulaktan duyma biliyordu ve her ikisinin de Allah katında saklı duran ezeli b:r kitaptan geldiği düşüncesin deydi. .. ” 10 • “Peygamber Allah’ın birliği telakkİsini Yahu dilikten aldı. Zaten Yemen’de Yahudi tesiri eski zamanlardan beri vardı. .. Yahudi ilahiyatını an- lamıyordu, fakat onu sözlü rivayetlerden gelen çok eski Tevrat ve Haggada ri- vayetleriyle süslemişti” 11 • “Muhammed Haggada hikayeler’ni ve Apokrif İncil ınuhtevalarını şahane bir ifade ile süsleyerek vahyine dahil etti” der 12 • Kur’ an’ın hukuki muhtevası için de “Yahudilerin Mişnası gibi bir kanun kodeksi değildir, her ne kadar İslamın ilk zamanlarındaki kanun vaz’ı bundan çıkmış, yayılmış ise de, eksikliklerle doludur” 13 diyerek, vahyin hukuki hükümlerini Yahudilerin Mişna’sına dayandırmaya çalışır. Diğer dinler tarihç]eri de ve- rilen misallerde olduğu kadar, açık seçik ifadelerde bulunmasalar dahi, konu- ya daha yumuşak bir uslupla aynı açıdan bakarlar. F. Babinger ise, Hz. Mu- hammed’in Hıristiyan ve Yahudi dinleriyle ilg]i bilgileri “Nasturi Süryani keşişlerinden (yani dyofi~it rahiplerden) aldığı” kanaatını ızhar ederu. Kur’an1a ilgili şekli bilgiler ise, Müslüman yazarlarınkinden peık farklı de- ğildir. Ancak değerlendirmelerde daha önce zikrettiğimiz glbi, Hz. Muham- med’in vahiy aldığını ka;bul etmedikleri için, müslümanlaTdan ayrılırlar. Ki· tab-ı Mukaddes ile Kur’an arasındaki farklılıkların, Hz. Muhammed’in okuma yazma bilmediği için, kaynaklara inemediği için, kulaktan duyma bilgileri- nin yanlışlığından ileri geldigi kanaatındadırlar 15 • Birbuçuk asırdan beri Ba- tı’da gelişen Kitab-ı Mukaddes tenkirliyle ilgili bilimsel neticelerin, Kur’an’ın görüşlerini tasdik etmesine rağmen, gerçeklik payının olabileceği ihtimalini dahi kabul etmek istemezler. (8) Helmuth von Glasenapp, Die nichtchristlichen Religionen, Frankfurt am Main 1963, s. 175. (9) Schoeps, s. 265. (lO) Schoeps, s. 266. (ll) Schoeps, 267. (12) Schoeps, 278. (13) Schoeps, 278. (14) Babinger, III, 102 (15) Glasenapp, 180. – 222- iman ve İbooıt İslam’da iman ve ibadet de ele alınan ortak konulardandır. Genellikle tas- virici bir üslı1p içinde konu açıklanmaya İslamın görüşü anlatılınaya çalışır. Bu arada en fazla ağırlık “kader” meselesine verilir. Müslümanların ilmihal kitaplarında en az yer ayırdıkiarı bu konuya Dinler Tarihçileri Müslümanlar- dan ziyade ilgi duyuyor olmalılar ki, en fazla yer ayırırlar. Kelamcıların ko- nuyla Jgili münakaşalarına mümkün oluğu kadar çok yer ayırmak isterler. Değerlendirmelere Alman ekolünde İngiliz ekolünden daha çok girişiirliği gö- rülür. Vahiy konusunda da değiniirliği üzere, İslamın inanç unsurlarını sosyal çevrede mevcut d:ğer din ve inançlardan Hz. Muhammed’in kopya ettiği veya kendisine göre değiştirerek aldığı kanaatı telkin edilmeye çalışılır. Bu cümle~ den olarak, melek ve şeytan inancının Hıristiyanlık ve Yahudilikten, Cin inan- cının müşrik Araplardan alındığı iddia edilir 16 • Aynı değerlendirmedeki diğer bir konu da kıyamet ve ahiret meselesidir. Ahir zamanda Hz. İsa’nın tekrar dünyaya döneceği, Mehdi ve Deccal’ın zuhuru hakkındaki rivayetlere büyük değer verllir, geniş bir şekilde üzerinde durulmaya çalışılır 17 • Bu arada çarpı tıcı eğilimler de eksik değildir. Müslümanların rivayetlerinde kıyamet, ahi- ret ve hesap günü için zaman ve mekan vermekten özellikle kaçınılırken, Schoeps konuyu Hıristiyan ve Yahudi rivayetler:ne benzeterek, kıyamet ve he- sap gününün “Mekke’de” olacağına inanıldığını iddia eder 18 • Yine Schoeps’e göre, hesap günü ve ahiret tasavvurları İsiam’a has bir inanç olmayıp, Ya- hudi-Hıristiyanlardan diğer adıyle Ebionitlerden alınmadır 19 • Schoeps’e göre, yine pek çok iman unsuru gibi, ibadet unsurları da Ya- hudi~ Hıristiyan ve Eski ~A~rap dininden alınmadır. Bunu şöyle ifade ediyor: “Muhammed özellikle Yahudi, Hıristiyan ve Eski Arap adetlerini benimsemiş ve serbest ölçülerle değiştirmiştir. Yahudilerin Sahatım cuma gününe koymuş tur. En azından Yalıurl’lerin oruçla başlayan uzlaşma gününü, barışma günü- nü (Levililer, 16, 29) “Aşure günü” olarak ,şeriatına almıştır. Bu oruç ayı ola- rak Ramazam tesbit edinceye kadar sürmüştür … 20 • Batı Dinler Tarihçilerinin üzerinde durdukları konulardan biri de Kılıle’nin Kudüs’ten Kabe’ye doğru çevrilmesidir. Babinger, ” … Muhammed önce Ara· bistan Yahudi adetlerine dayanarak davasına Yahudilerı kazanacağını, Ya- hudi ve Hıristiyanların kendisini geleceği beklenen Mesih olarak görecekleri- ni zannetti. .. ümidini kaybedince de, namazda Kıbleyi değiştirdi” diyor~ 21 • (16) Ba;binger, III, lll. (17) Babinger, III, 112; Glasenapp, 189-190. (18) Schoeps, 267. (19) Schoeps, 273. (20) Schoeps, 273. (21) Babinger, III, 103. -223- Trevor Ling de aynı paralelde, Hz. Muhammed’in Yahudileri kendi tarafına çekmek istediğini, “kendis.nin Yahudilerce peygamberler halkasına dahil edilmemesine kızarak kıbleyi değiştirdi”ğ”ni söylüyoT 22 • Schoeps de aynı ma- hiyette olmak üzere, Muhammed hicretin 1. yılı Yahudileri İslama kazanma- ya çalıştı. Fakat Yahudiler onu “Beklenen Mes·h, Peygamber” olarak görme- dikleri için, risaletini kabul etmediler. Yahudilere göre O, Yahudilerin Sebt gününe (Cumratesiye) ve yiyecek kanuniarına riayet etmiyordu. Yiyecekle il- gili şeriatın yarısı bozulmuş, değişmiş, diğer bir yarısının da Tanrının Yahudi- lere cezası olduğunu söylüyordu. Muhammed bu başarısızlığından Yahudilere kızarak Kudüs istikametine olan Kıbleyi Mekke’ye Kabe’ye doğru çevirdi. Bu icraatla putperest. Kabe, İslamın merkezi ziyaretgahı oldu, diyor 2 a. Görüldüğü üzere, vahiy ihtimaline yer vermedikleri için, konuyu tamamen siyasi ve beşe ri zaafiyetlerle açıklamaya çalışıyorlar ve Müslümanlarm görüşlerinden ayrı lıyorlar. Üzerinde durulan diğer bir konu, Hır:stiyanlığı da yüzyıllardır meşgul eden, kütsel unsurlardır. Evliya mezarları ziyareti, yardım isteği, suret yapı mı v.s. gibi hususlardır. Müslüman büginler:n pek değer vermediği, ancak halk dindarlığında yaygın alan bu konuya, Batı Dinler Tarihçileri genişce yer ayırıyorlar ve tasvir! bir şekilde anlatıyorlar 24 • Bu arada Babinger, İslam’da sur et yapımı konusunda yaygın bir hatayı da düzeltmeğe çalışıyor: “İslam da resim yasağı olduğuna dair yaygın kanaat çok yanlı.ştır. Bu konuda h”ç bir di· ni ibare yoktur. İnsan heykeli yapımı, putperestliğe olan tepk”den dolayı şid detlereddedilir. Hoş karşılanmaz. Bitki ve cansız varlıkların tasvirleri aleyhin- de hiç b:r şey yoktur. Canlı varlıkların tasviri teşvik görmediği için, ornamen- fk ve güzel yazı sanatı (hüsnü hat) çok ge1işmiştir” 25 • Cihat ve Dtirül’Harb Sınırlı sayfalar arasında en çok üzerinde durulan konulardan birisi de “cihat” ve “darül’harb” problemid:r. Kavram açıklamalarından sonra özel- likle Yahudi ve Hıristiyanlarm İslam’a göre durumları ele alınır, açıklama lardabulunı.ılur. Ancak Batı’dakiazınlıkların din hürriyeti konusunda çok has- sas olan Schoeps, şunları söylemeden geçemez: Müslümanlar ” … Ehl-i Kitab’a, Yahudi, Hıristiyan ve Sahil’lere karşı, yani monoteist dinlere karşı musama halıydı. Yalnız Müslümanlardan ayrı bir elbise giyrnek zorunda idiler. N’ha- yet bir de İslam devletine karşı musarnaha vergisi olan “cizye” vermek zo- (22) Trsvor L’gn, A H:3tory of Religion East and Wsst, London 2. Baskı 1T4, s. 21G. (23) Schoeps. 268. (24) Bab:nger, III, ı31-133; Glas:mapp, 1G3-ı85. (25l Ba.binger, III, 116. runda idiler. Alternatif !s!Am veya ölüm değil, İslam veya cizye idi… Bu mü- samaha yüzyıllar boyunca Hıristiyan Avrupaya yabancı kaldı. .. ” 26 • Yine de- . vamla: .”Fas’tan Hollanda’ya, Sarayova’dan Mozambik’e kadar Müslüma.-ı lar arasında ırk veya mevki ayırımı yoktur… Camideki ibadet, resimsiz, mü- ziksiz, tipik İslam kardeşliği şuuruyla olur … şark halk hayatı kadar demok- ratik bir şey yoktur … ” diyerek, takdirlerini gizleyemez 27 • Hadis Batılılarca hadisler konusu, Kur’an’la kıyaslanacak olursa biraz daha o~r jektif ve nesnel olarak ele alınır. Fakat menfi kanaatta fazla bir değişiıklik . yoktur. Ancak Schoeps Hadisleri Yahudilerin Talmud rivayetlerine benzeterek, “İslam, rivayeti Yahudilerinkini örnek olarak almış, cümleleri Peygamber’in kendine veya çevresindeki bir adama irca etmeye gayret ettiyse de, gerçekte 8-11. yüzyıllar arasındaki İl~iyatçıların mücadelelerinin mahsulüdür” 28 diye- rek, Peygamberle ilişkisini kabul etmek istemez. Babinger ise, bir tarihçi ola- rak Hadisler “yalnız yazıldığı zamanın mahsulüdür .. Gerçekte Hadis malzeme- s:nin kesin tetkikinde, Muhammed’in ağzından ilk islami yüzyılın manevi ta· rihini yansıtır … ” 29 diyerek, hadislerin sıhhatını kabul etmez, ancak İslam tarihinin kıymetli dökümanları olarak görmek ister. Tasavvuf Batı’nın mistik akımlara karşı olan yakın ilgisi, Tasavvuf ve tarikatlu için de söz konusudur. Hemen bütün dinler tarihçileri konuya geniş yer ayı:· mışlardır. Müslümanların tasavvufla ilgili düşünce ve görüşlerini yansıtmaya çalışmışlardır. Tasavvuf ve tarikatlar konusu özel ilgi alanına girmesi dolayı siyle Babinger, kendi görüşlerini diğerlerine göre daha rahat ifade eder. Or.a · göre stifilik, Hint ve Orta Asya kültürünün Müslümanlara tesirinin açık örne- ğidir30. Özellikle gez;ci dervişlik, doğu kökenlidir. Hülagü (1258) ile ~ado;u ya kadar gelmiştir. İslam öncesinin Budist rahipleri, İslam’ı kabulden sonra, gezici dervişlere dönüşmüştür 31 • Babinger, Batı’daki “Uluyan Derviş”, “Hav· layan Derviş” v.s. gibi menfi ifade ve kanaatlara, yanlış anlarnalara karşı çı karak, “Çoğu dervi,ş tarikatlarında tövbıe, meczubane ve şuursuzca davranı)” larda bulunulduğuna dair Avrupa’da yaygın ve yanlış bir kanaat vardır. Hal· buki eski ve hürmet gören tarikatlarda, kuvvetle yükselen tefekkür temrinleri (26) Schoeps, 270. (27) Schoeps, 275. msı Schoeps, 278. l29l Babinger, lU, 107. (30) Babinger, III, 137. l31l Babinger, III, 130. -225- az.değlld!r. Nadide bir dansla dönen Mevlevllerde de son derece dengeli,. ölçii- Hi prens:pler vardır. Bu tarikatlarda derviş, dansa ,bağh aşırııiıklarqan :kesin- likle uzaktır”” 2 diyerek, konuyu açıklamaya, yanlış kanatları. düzeltmeğe ça- hşır. ‘ . ·;’ islam Tarihi . · . . :· ‘ ‘ •’ İslamiyetin gelişmes~nde, dikkati çeken hususlardan biri de İslam Tar :hi- dir. En çok üzerinde durulan, geniş yer verilen konu, İslam’da ilk ilitiHÜların ortaya çıkışıdir. Hariciler, Şia, kelami ve- fıkhi mezhep ler. gibi konular, dinler .tarihçilerinin de .en çok ilgi gösterdikleri kısımlardır. İslamın gelişmesi, yayıl ma:sı tad1i seyir :çinde, Müslüman tarihçilerde oldı;ığu g~bi verilmeye ·çalışı lı’r: Emevilerden Osmanlılara. kadar bütün İslam tarihi özetleni1:’. ·Modernleş me hareketlerine ve yeni ceryanlara da yer verilir .. Genellikle; konuların ele alınışı ve anıatılışı objektif ve yorumsuzdur. Müslüman>yazarlarınkinden pek f.arıkh değildir. . . .. ,-. … ::’ ·, . Netice: ‘;•. · · Batı Dinler Tarihçilerinin kayriaklarını, bibliyciğr~fyalarınd”a. da. görüleb{- leceği üzere, müsteşr klerin araştn:ma ve görü~leri teşk·n ea’er. Dotayısiyle Batı dinler tarihlerindeki sayılı s ah if eler arasına sıkıştırılan İş; lam ko,rıusu, müsteşriklerin kanaatlarının özet haLnde yansımasıdır. Bu yarisımada Pey- gamberin şal:ısiyeti, vah·y ve Kur’an .gibi İslamiyetin özünü.teşkll eden ,konu- larda; Hz. Muhammed’i bir peygamber değil de, yetenekli l:ir lider olarak gö- rürler. Bu sebeple de yorumlarmda Müslümanlard3.n tabii olarak ayrılırlar. Bazen mensubu bulunukları inançlarını ::;avunmak şuuruyla, İslamda l:}oşa g,:t- meyen b3.zı şeyler bulabilme gayretine· düşerler,. duygusal·· yorumlara .gjrişir ler:Afade şekilleri menfidir: .İslam’ın aslına tesiri~olmayan, yani .vahiy ve w.y- gamb~rlik konul~rı dışinda, duygusal .üşiOblar·. djizeliı:, y-ol’:ı:ımlar, ;kaybolur·. Araştırmainızda örnek olarak aldığ;.ni.ız Dinle~ Tar;hçileı~in·n-hepsi de:·aıai1- ıahıida başarılı iLm adamlarıdır. A~cak arala~ıi-ıdi bir değerleiidiİ:rİıeye giri- şirsek, N. Smart’ın diğer m2slektaŞiarına göre daha objekff ·ve insaflı oldu- ğu~u· görürüz. Tabii bir Müslümanın görüşlet iı1i aynen tY~İi.imsemesi kentİlı e~ ~i~de~ beklenemez. Ancak olaylara yaklaşıin t~rzl~r{, _daha iealist’ ve objektif olab]irdi. ! 32.) Babinger, III, 1~1. Summa’ry Western Historians of Religions accept that Islam is among the universal religions such as Budhism and Christianity. They asslgn 8% of their works to Islam in order to explain ~t, and they base the Islam:c mavement on Mo- hammed’s personal ab.lity and environmental factors instead of Divine Source. This Western point of view is dlfferent fröm the point of view Of Moslem re- searchers. The sources of Western Writers on Islamic subjects are generaly the writings of western Orientalists. In this way they look at Islam through the spectacles of the Orientalists. Naturally, this makes them to take an other emotional attitude towards Islam.
Bir önceki yazımız olan Akıl ve Mantık Makalesi / başlıklı makalemizde akıl, makalesi ve mantık hakkında bilgiler verilmektedir.